Ana Sayfa Haberler Bosch, COVID-...

Bosch, COVID-19 İçin Hızlı Test Geliştirdi

  • Bosch Healthcare Solutions, Randox Laboratories Ltd. ile birlikte, dünyanın ilk tam otomatik moleküler tanı testlerinden birini geliştirdi.
  • Bosch CEO’su Dr. Volkmar Denner: “Bosch’un hızlı COVID-19 testi, pandeminin yayılmasını kontrol altına almaya ve bulaşma zincirini daha hızlı kırmaya yardımcı olacak.”
  • Bosch, doktor muayenehaneleri, hastaneler, laboratuvarlar ve sağlık merkezleri gibi sağlık tesislerine, yeni COVID-19 hızlı testiyle yardımcı oluyor.
  • Hızlı test, ayırıcı tanı için eşzamanlı olarak 10 solunum patojenini teşhis edebiliyor ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) gereksinimlerini karşılıyor.

Stuttgart, Almanya – Koronavirüs (COVID-19), dünya genelinde sağlık sistemleri ve sağlık kurumları açısından önemli zorluklar yaratıyor. Virüsün hızlı bir şekilde teşhis edilebilmesi, birçok ülkede artan yayılma hızını kontrol altına almak için paha biçilemez önem taşıyor. Bosch’un yeni, tam otomatik COVID-19 testi, doktor muayenehaneleri, hastaneler, laboratuvarlar ve sağlık merkezleri gibi sağlık tesislerinin hızlı tanıda bulunmasına yardımcı olacak. Hızlı moleküler tanı testi, Bosch Healthcare Solutions’ın Vivalytic analiz cihazı üzerinde çalışıyor. Bosch Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Volkmar Denner, “Bosch hızlı COVID-19 testinin, koronavirüs pandemisini mümkün olan en hızlı şekilde kontrol altına almada payı olmasını istiyoruz. Bu test, enfekte hastaların tespit edilmesini ve karantinaya alınmasını hızlandıracak” dedi.

Daha hızlı kesinlik, daha düşük yayılma hızı

Sadece altı hafta içinde geliştirilen hızlı test, numunenin alındığı andan sonucun geldiği ana kadar ölçülmek üzere 2,5 saatin altında bir sürede, hastalarda COVID-19 enfeksiyonunu tespit edebiliyor. Hızlı testin bir başka avantajı ise doğrudan bakım noktasında yapılabilmesi. Bu, değerli sayılabilecek bir süre olan numunelerin taşınması ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Ayrıca hastaların sağlık durumu hakkında kesin bilgiyi daha çabuk elde etmesi ve enfekte kişilerin anında tespit edilerek karantinaya alınmasının sağlanması anlamına geliyor. Şu anda kullanılan testlerde hastalar, sonucu almak için genelde bir ila iki gün beklemek zorunda kalıyor. Dr. Denner, “Koronavirüse karşı mücadelede zaman oldukça önemli. Gidip gelmeye gerek olmadan doğrudan yerinde güvenilir, hızlı tanı. Bu, ‘Yaşam İçin Teknoloji’ örneği olan çözümümüzün sunduğu harika bir avantaj” dedi.

Ayırıcı tanı: 10 solunum patojeni eşzamanlı olarak teşhis ediliyor

Bosch’un hızlı testi, doğrudan tüm sağlık kurumları tarafından kullanılabilen dünyanın ilk tam otomatik moleküler tanı testlerinden biri. Tek bir numunenin sadece COVID-19 için değil, aynı zamanda influenza A ve B dahil olmak üzere 9 farklı solunum yolu hastalığı için de test edilmesine izin veriyor. Bosch Healthcare Solutions GmbH’nin Başkanı Marc Meier, “Bosch testinin özelliği, doktorlara daha fazla test yapması için zaman kazandıran ayırıcı tanı imkanı sunmasıdır. Ayrıca doktorlara, uygun tedaviye daha çabuk başlayabilmeleri için hızlı bir şekilde güvenilir tanı sağlıyor” dedi. Yeni geliştirilen test, nisan ayından itibaren Almanya’da, ardından da Avrupa’daki diğer ülkelerde ve dünyanın diğer bölgelerinde kullanıma sunulacak.

Bosch’un hızlı COVID-19 testi, Bosch Healthcare ile Kuzey İrlandalı medikal teknoloji şirketi Randox Laboratories Ltd. arasındaki iş birliğiyle geliştirildi. Meier, “İş ortağımız Randox ile birlikte, bu yenilikçi hızlı testi oldukça kısa bir süre içerisinde geliştirdik. Artık bu ürünü pazara sunabilecek konumdayız. Bosch Vivalytic analiz cihazı, hastalar ve sağlık çalışanları için mümkün olan en iyi korumayı garanti ederek doğrudan hastanede, laboratuvarda veya doktor muayenehanesinde testi güvenli ve güvenilir bir şekilde değerlendiriyor” dedi. Şu anda şirket, Robert Bosch Hospital gibi sağlık tesislerinde görev yapan doktorların ve hemşirelerin hızlı bir şekilde test edilerek başkalarına hastalığı bulaştırma riski olmadan görevlerine devam edebilmelerini sağlama konusunda nasıl yardımcı olabileceğini araştırıyor.

Bakım noktasında kolay uygulama

COVID-19 ile ilgili gerçekleştirilen çeşitli laboratuvar çalışmalarında Bosch testi, yüzde 95’in üzerinde doğru sonuçlar verdi. Hızlı test, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) kalite standartlarını karşılıyor. Numune, bir swab yardımıyla hastanın burnundan veya boğazından alınıyor. Test için gerekli ayıraçları içeren kartuş, analiz için Vivalytic cihazının içerisine yerleştiriliyor. Analiz sırasında sağlık çalışanları, hastaların tedavisi gibi diğer görevlerle ilgilenebiliyor. Vivalytic analiz cihazı, özel olarak eğitim almamış olan sağlık çalışanlarının bile testi güvenilir bir şekilde yapabilmesine imkan sağlayacak kadar kullanıcı dostu tasarıma sahip bulunuyor. Bosch Vivalytic analiz cihazı, 24 saat içerisinde 10 adede kadar test yapabiliyor. Bu, günde 1.000 testin değerlendirilmesi için sadece 100 cihazın yeterli olduğu anlamına geliyor. Koronavirüsün dinamik yayılma hızı dikkate alındığında, laboratuvarlar zaten kapasitelerinin üstünde çalışıyor. Bu nedenle Bosch Vivalytic’in, mevcut test kapasitesini artırmaya yardımcı olacağı belirtiliyor.

 

Bosch, Sürücü Destek Sistemleri ve Otonom Sürüş İçin Yapay Zekaya Sahip Kamera Geliştirdi

09.09.2019 – Bosch, kamera teknolojisinde pazar lideri olmayı hedefliyor.

  • Harald Kröger: “Otomobilleri, insanlardan daha iyi sürücüler haline getirmek istiyoruz”
  • Bosch kamerası, nesnelerin güvenilir bir şekilde tanınması için benzersiz eşsiz multi path yöntemi uyguluyor.
  • Bosch tarafından tasarlanan yapay zekaya sahip kamera, mevcut destek sistemlerini iyileştiriyor ve uygulama menzillerini artırıyor.

Stuttgart, Almanya ve Yokohama, Japonya – Otonom sürüş, bir otomobilin direksiyonundaki kişinin kademeli olarak teknolojiyle yer değiştirmesinden çok daha fazlası anlamına geliyor. Bu nedenle de teknolojinin insanlara göre daha güvenilir çalışması gerekiyor. Bosch Yönetim Kurulu Üyesi Harald Kröger, “Otomobilleri, insanlardan daha iyi sürücüler haline getirmek ve böylece yollardaki emniyeti artırmak istiyoruz” derken, bir otonom aracın sadece çevresinde neler olduğunu tam olarak ve her an bilmesi halinde, doğru ve hepsinden önemlisi emniyetli bir sürüş stratejisi seçebileceğini belirtiyor.

Bu durum, başta çevrenin algılanması olmak üzere önemli bir zorluğu da beraberinde getiriyor. Bosch, çevrenin algılanması için ultrason, radar ve video dahil olmak üzere çeşitli teknolojiler kullanıyor. Yapı ve işlev söz konusu olduğunda insan gözüne en yakın nesne olan kamera, otonom sürüş için büyük önem taşıyor.

Bosch, otomotiv kamerası teknolojisini bir sonraki seviyeye taşımayı başardı. Yeni Bosch teknolojisi, 2019 yılında araçlarda görücüye çıkmaya hazırlanıyor. Benzersiz eşsiz multi path yönteminin nesne tanımaya yönelik yapay zeka ile birleşmesi, çevrenin algılanmasını çok daha güvenilir hale getiriyor ve karayolu trafiğini daha emniyetli kılıyor. Bosch, kamera teknolojisinde pazar lideri olmayı ve bu konuda öncü olmayı hedefliyor.

İnsan sürücüler bakıyor, ama göremiyor!

Sürücü destek sistemine, otomatik acil fren sistemlerine ve otonom sürüş özelliğine sahip olan otomobiller, çevrelerindeki tüm nesneleri görebilmelidir. Bunun da ötesinde, bir nesnenin sürüş stratejisiyle ilgili olup olmadığını anında algılamaları ve yine aynı hızda, ilgili nesneyle ilgili reaksiyonlarının ne olacağını belirlemeleri gerekir. Fren mi yapmalı, direksiyon mu kırmalı, yoksa yoluna devam mı etmeli?

İnsan gözünün aksine, yeni Bosch MPC3 mono video kamera, bu gibi kararları alacak şekilde optimize edildi. İnsanlar için bakmak bir şeydir, ama gözlerimizin gördüğünü tam olarak tanımak bir başka konudur. Gözlerimiz doğanın mucizesi olabilir, ama görsel algı söz konusu olduğunda zayıflığımızdır. Bir şeyi görüyor olmamız, onu tanıdığımız ve anladığımız anlamına gelmez. Kaza geçiren birçok sürücü, doğru yöne bakmalarına rağmen diğer tarafı fark edemediklerini söyler. Karayollarında meydana gelen çarpışmaların yüzde 50’sinin bu durumla ilişkili olduğu tahmin ediliyor. Yeni Bosch kamerası, bu açıdan insan gözüne oranla üstünlükler taşıyor. Hem yorulmuyor, hem de saatlerce sürüşün ardından hala ilk kilometredeki gibi çalışıyor.

Bosch teknolojisi, gelişmiş sürücü destek sistemlerini mümkün kılıyor

Yeni teknolojinin en güçlü yanı, Bosch’un çok yollu yaklaşımıyla sağlanan sağlam nesne tanıma özelliğinde yatıyor. Bu özellik, yapay zekayı da kullanıyor. Örneğin, Bosch mühendisleri kameraya, yol işaretlerinin bulunmadığı durumlarda bile yolun kenarının geçilebilir olup olmadığını güvenilir bir şekilde algılamayı öğretti. Bosch’un teknik uzmanlık bilgisine dayanan bu kamera zekası, Japon Renesas şirketi tarafından üretilen ve V3H olarak bilinen bir yongaya entegre edildi.

Bosch inovasyonu, aynı zamanda mevcut sürücü destek sistemlerini iyileştiriyor ve uygulama çeşitliliğini de artırıyor. Örneğin, araçların farklı türlerdeki hayvanlara çarpmasını önlemek için otomatik acil fren sistemlerini iyileştirebiliyor. Kameranın kısmen görünür durumda olduklarında bile yayaları tanıyabilmesi sayesinde, acil frenleme sistemini daha güvenilir hale getirebiliyor.

Yeni Bosch kamerası, trafik işaretlerinin tanınmasını da artırıyor. Trafik işaretleri üzerindeki yazıları ve sayıları güvenilir bir şekilde okuyan ve bu bilgileri gösterge paneli ekranında sürücüye sunan optik karakter tanıma özelliğine sahip bulunuyor.

Yapay zekaya sahip kamera, şirket içi inovasyon yarışmasında bir ödül kazandı.

 

 

Bosch ve Daimler, İnsan Gözetimi Olmaksızın Sürücüsüz Park Etme İçin Onay Aldı

  • Tamamen otonom sürücüsüz (SAE Seviye 4) park fonksiyonu yetkililer tarafından onaylandı.
  • Sistem, Stuttgart’ta bulunan Mercedes-Benz Müzesi’nin otoparkında günlük kullanıma sunulacak.
  • Otonom park sistemi aracı tam bağımsız bir şekilde alıyor ve geri getiriyor.
  • Bosch altyapıyı, Daimler ise araç teknolojisini sağlıyor.
  • Özel izin, TÜV Rheinland’ın değerlendirmelerinden sonra Baden-Württemberg Eyaleti Ulaştırma Bakanlığı’yla yakın iş birliği halindeki Stuttgart yetkilileri tarafından verildi.

26.07.2019 – Stuttgart, Almanya – Bosch ve Daimler, otonom sürüşe giden yolda bir dönüm noktasına ulaştı. İki şirket, Stuttgart’ta bulunan Mercedes-Benz Müzesi’nin otoparkında yer alan otonom park etme sistemi için Baden-Württemberg’in ilgili makamlarından onay aldı. Otonom vale park servisine, bir akıllı telefon uygulamasıyla erişiliyor ve güvenlik sürücüsü gerekmiyor. Sistem, günlük kullanıma sunulan ve resmi olarak onaylanan dünyadaki ilk tamamen otonom SAE Seviye 4 park etme işlevi olma özelliğini taşıyor.

Bosch Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Markus Heyn, “Yetkili makamların vermiş olduğu bu karar, otonom vale park servisi gibi inovasyonların ilk olarak Almanya’da mümkün olduğunu gösteriyor. Sürücüsüz sürüş ve park etme, geleceğin mobilitesinin önemli yapı taşları. Otonom park etme sistemi, otonom sistemler geliştirme yolculuğumuzdaki kat ettiğimiz mesafeyi gösteriyor” dedi.

Daimler AG Sürüş Teknolojileri ve Otonom Sürüş Yöneticisi Dr. Michael Hafner ise “Baden-Württemberg yetkili makamlarından alınan bu onay, dünyanın dört bir yanındaki otoparklarda park etme servisi için gelecekte alınacak olan onaylara bir örnek oluşturuyor. Otonom sürüşün öncüsü olarak, otonom vale park’ın gelecekte seri üretime geçmesinin yolu bu proje ile açılıyor” dedi.

Aynı hedefe sahip iki iş ortağı…

Bosch ve Daimler’in sürücüsüz park etme servisi konusunda en başından beri en büyük önceliği güvenlik oldu. Sürücü gerektirmeyen otonom sürüş işlevleri için henüz resmi bir onay süreci olmadığından, Stuttgart bölge idari makamı ve Baden-Württemberg Eyaleti Ulaştırma Bakanlığı olmak üzere yerel yetkili kurumlar, Alman belgelendirme kurumu TÜV Rheinland’dan uzmanlarla birlikte projeyi inceledi. Amaç, otomotiv ve otopark teknolojisinin çalışma güvenliğini değerlendirmekti.

Değerlendirme sonucunda, bu pilot projenin ötesinde de uygulanabilecek uygun test ve onay kriterlerini karşılayan kapsamlı bir güvenlik konsepti oluşturuldu. Bu konseptte geliştiriciler, sürücüsüz aracın, yolu üzerindeki yayaları ve diğer otomobilleri nasıl algıladığını ve bir nesneyle karşılaştığında nasıl güvenilir bir şekilde durduğunu tanımladı. Geliştiriciler ayrıca, tüm sistem bileşenleri arasında güvenli iletişimi sağladı ve park etme manevrasının güvenilir bir şekilde etkinleştirilmesi için adım attı.

Sürücüsüz park etmenin arkasındaki teknoloji

Sadece bir akıllı telefonun ekranına basarak otomobilin otoparka girişini, otoparktan çıkışını ve park yerine göndermenin mümkün olduğu otonom vale park servisinin sürücüye ihtiyacı bulunmuyor. Sürücü işlerini yapmak için otoparktan ayrıldığında, otomobil belirlenen alana kendisi giderek park ediyor. Daha sonra otomobil, sürücüyü bıraktığı noktaya tamamen aynı şekilde geri dönüyor. Bu süreç, Bosch tarafından sağlanan akıllı otopark altyapısı ve Mercedes-Benz otomotiv teknolojisi arasındaki etkileşime dayanıyor. Otoparktaki Bosch sensörleri, sürüş koridorunu ve çevresini izleyerek, aracı yönlendirmek için gerekli olan bilgileri sağlıyor. Otomobildeki teknoloji, altyapıdan gelen komutları sürüş manevralarına dönüştürüyor. Böylece otomobil, otoparkın katları arasında geçiş yapmak için rampalardan kendi kendine yukarı çıkabiliyor ve aşağı inebiliyor. Altyapı sensörleri bir engel algılarsa araç zamanında duruyor.

Projenin dönüm noktaları

Bosch ve Daimler, tamamen otonom sürücüsüz park etmeyi 2015 yılında geliştirmeye başladı. 2017 yazında ise Stuttgart’ta bulunan Mercedes-Benz Müzesi’nin otoparkında başlatılan pilot çözüm, ilk kez kamuoyuna tanıtıldı. Bu tanıtımı, yoğun bir test ve devreye alma aşaması takip etti. 2018 yılından itibaren müzenin ziyaretçileri, eğitimli güvenlik personeli eşliğinde park etme servisini canlı olarak kullanmaya başladı ve deneyimlerini paylaştı.

Pilot projenin bir aşaması, araçlardaki aydınlatma konseptlerini test etmeyi içeriyordu. Turkuaz renkteki ışık, bir aracın otonom sürüş modunda olduğunu belirtiyor ve yoldan geçen kişileri ve yoldaki diğer kullanıcıları, aracın kendi kendine gittiği konusunda bilgilendiriyor. Bu testlerden elde edilen veriler, kısa bir süre önce yayınlanan 3134 sayılı SAE standardında yansıtıldı. Yetkili makamlardan son onayın alınması, Bosch ve Daimler açısından bir başka önemli dönüm noktası oldu. İlgili taraflar, kısa bir süre içerisinde bir güvenlik sürücüsünün gözetimi olmadan Mercedes-Benz Müzesi’nin otoparkında yenilikçi vale park etme servisini günlük kullanımda deneyimleyebilecek.

 

Bosch, Uçan Taksiler İçin Teknoloji Üretiyor

Bosch sensör kutusu, otomotiv sektörü için üretim testi yapılmış parçaları kullanarak ekonomik avantajlar sağlıyor. 

  • 2030 yılında hava taksileriyle 1 milyar uçuş yapılacağı tahmin ediliyor.
  • Bosch sensör kutusu uçan taksileri hassas ve güvenli bir şekilde kontrol etmeyi mümkün kılıyor.

11.06.2019 – Dünya şehirlerinde trafik sıkışıklığı artarken, birkaç yıl sonra gökyüzünün bu soruna somut bir çözüm sunabileceğini gösteren araştırmalar sürücülere umut veriyor. Boston Consulting Group, paylaşım hizmetlerinin gökyüzünde sabit güzergahlar belirlemesiyle birlikte, 2030 yılında dünyanın dört bir yanında insanların hava taksilerle 1 milyar yolculuk yapacağını öngörüyor. Bu hava taksilerinin büyük kısmı ise pilotsuz çalışabilecek.

Dünyanın önde gelen küresel teknoloji ve servis tedarikçilerinden Bosch, bu uçuşları özellikle emniyetli, konforlu ve rahat hale getirmek için son teknoloji sensörler üzerinde çalışıyor. Bosch Otomotiv Elektronikleri Bölümü Başkanı Harald Kröger, “İlk uçan taksiler, en geç 2023 yılında büyük şehirlerde uçmaya başlayacak. Bosch, bu geleceğin pazarını şekillendirmede önemli bir role sahip olmayı planlıyor” dedi.

Konvansiyonel havacılık teknolojisinin, otonom uçan taksilerde kullanılamayacak kadar pahalı, hacimli ve ağır olması nedeniyle otonom sürüşte veya ESP elektronik stabilite programı sisteminde de kullanılan modern sensörlerin, bu boşluğu doldurabileceği fikri ortaya atıldı. Buradan hareketle Bosch’ta görev yapan bir mühendis ekibi, uçan taksiler için bir evrensel kontrol ünitesi oluşturmak için düzinelerce sensörü bir araya getirdi.

Bosch teknolojisi, otomobillere uçmayı öğretiyor!

Otomotiv sektöründe de kullanılmakta olan Bosch sensörlerini barındıran evrensel kontrol ünitesi, uçan taksilerin her an için pozisyonunun belirlenmesini sağlamak üzere tasarlandı. Uçan araçların hareketlerini ve hücum açısını doğru bir şekilde ölçen hız ve savrulma oranı sensörleri, gerekli verileri sağlıyor. Bazıları on binlerce ve hatta yüz binlerce Euro maliyete sahip olan ve şu anda havacılık sektöründe kullanılmakta olan sensör sistemlerinin aksine Bosch, kendi çözümünü çok daha düşük maliyetli hale getirebiliyor. Bunun nedeni, Bosch’un zaten uzun yıllardır otomotiv sektörü için geliştirdiği ve üretimini yaptığı, üretim testinden geçmiş sensörleri kullanmasıdır.

Bosch’un elektrikli hafif hava taşıtının arkasındaki kontrol ünitelerinden sorumlu teknoloji ekibinin başında bulunan Marcus Parentis, “Bosch çözümümüz sayesinde, uçan taksilerle sivil havacılığı birçok servis sağlayıcı için ekonomik hale getirmeyi hedefliyoruz” dedi.

Üstelik Bosch sensörleri, daha küçük ve daha hafif. Uçan taksi üreticileri, Bosch sensör kutusunu tak-çalıştır ilkesiyle kendi hava taşıtlarına kolaylıkla takabilir.

Havada paylaşımlı mobilite: 2030 yılında hava taksileri ile 1 milyar uçuş

Şehirlerde elektrikli hava taksilerinin kullanılacağı uçuş pazarı, önümüzdeki yıllarda önemli bir büyüme yaşayacak. Dubai, Los Angeles, Dallas ve Singapore gibi şehirlerde 2020 yılında test uçuşlarının başlaması planlanıyor. Uzmanlar, 2023 yılında ticari operasyonların başlamasını bekliyor.

İlk etapta uçuşlar pilotlar tarafından kontrol edilecek olsa da hafif hava taşıtının, yerde personel tarafından kontrol edilerek 2025 yılı itibarıyla büyük şehirlerde çatıların üstünde otonom olarak uçmaya başlayabileceği belirtiliyor. Roland Berger’e göre, o tarihe kadar dünya genelinde yaklaşık 3.000 uçan taksi faaliyet gösterecek. Bu rakam, 2030 yılında 12.000’e, 2050 yılında ise yaklaşık 100.000 uçan taksiye kadar artacak.

Morgan Stanley’nin danışmanları, uçan taksi pazarının, Amerika Birleşik Devletleri ve Güneydoğu Çin’in ötesine geçerek Almanya’daki büyük ve orta ölçekli şehirlere de uzanarak 2040 itibarıyla 1,35 trilyon Euro’ya ulaşabileceğini tahmin ediyor. Ruhr Vadisi, Frankfurt Rhine-Main büyük şehir bölgesi ve Münih/Augsburg/Ingolstadt konürbasyonu gibi bölgelerde kısa ve uzun mesafelerde yolculukları önemli ölçüde hızlandırma potansiyeline sahipler.

Parentis yaptığı açıklamada büyüyen pazar fırsatlarına da inandığını belirterek “ “Havacılık ve otomotiv sektörlerinden hava taksisi üreticileriyle ve ayrıca hava taşıtları üreten ve paylaşımlı servisler sunmayı amaçlayan startuplar ile görüşüyoruz. Soru, uçan taksilerin hayata geçip geçmeyeceği değil, ne zaman hayata geçeceğidir” diye konuştu.

 

Bosch nasıl bir teknoloji sağlıyor?

Sensör kutusu, MEMS sensörleri ile donatılmıştır. MEMS, mikro elektrik – mekanik sistemlerin kısaltmasıdır. Bosch, ilk MEMS sensörlerini 25 yılı aşkın bir süre önce geliştirdi. Bu sensörler, araçlarda, kontrol ünitelerine veri sağlıyorlar. Bu veriler arasında otomobilin o an fren yapması veya hızlanması veya aracın hangi yönde gittiği gibi bilgiler yer alıyor. Bosch’un uçan taksilere yönelik sensör kutusu, hava taşıtının hareketlerini ölçen hız sensörleriyle donatıldı. Yerleşik savrulma oranı sensörleri, uçan taşıtın hücum açısını, manyetik alan sensörleri ise pusula istikametini ölçüyor. Paket, aracın mevcut hızını saptamak üzere irtifa ve dinamik basınç okumalarını ölçmek üzere barometre basıncını kullanan basınç sensörleri de içeriyor.

Bosch, sensör kutusunu kime temin ediyor?

Bosch’un tak-çalıştır kontrol ünitesi, tüm uçan taşıtlara uyuyor. Bosch, hava taksisi üreticilerinden hava taşıtları üretip paylaşımlı servisler sunmayı planlayan startuplara kadar bu alandaki birçok oyuncu ile temas halinde bulunuyor. Her yeni teknolojide olduğu gibi, halihazırda sunulan birçok farklı konsept söz konusu.

Uçan taksileri ulaşımda bir alternatif haline getiren şey nedir?

Uçan taksiler, büyük şehirlerde yolcuyu gökyüzüne taşıyarak trafik sıkışıklıklarından kaçmanın yeni bir yolu. Bu özelliği ile geleceğin şehirlerinde A noktasından B noktasına daha hızlı gidiş için ek bir alternatif haline geliyor. Marcus Parentis, “Bugünün ulaşım araçları ile karşılaştırıldığında, uçan taksiler 300 kilometreye kadar maksimum menzil ile 10 kilometre ve üzerindeki seyahatlerde zamandan tasarruf sağlıyor” dedi.

Uçan taksilerin maliyeti ne olacak?

Konsepte ve taşınacak yolcu sayısına bağlı olarak bir uçan taksinin maliyeti 500.000 Euro civarında olacak. Sonuç olarak, otonom ve elektrikli hava taşıtları, özellikle paylaşımlı servisler için olmak üzere avantajlar sunuyor. Yine de bir uçan taksinin maliyeti, bugünün teknolojisiyle donatılmış benzer bir helikopterden çok daha düşük düzeyde bulunuyor. Bu nedenle tedarikçilerin sadece hafif ve kurulumu kolay değil, aynı zamanda geleneksel havacılık teknolojisine oranla ekonomik açıdan avantajlı ve güvenilir teknoloji sağlaması önemli.

 

Bosch hakkında

Mobilite Çözümleri, Bosch Grubu’nun en büyük iş sektörüdür ve 2018 yılında 47,6 milyar Euro’luk bir satış gerçekleştirilmiştir. Bu rakam, grubun toplam satışlarının yüzde 61’ine denk gelmektedir ve Bosch Grubu’nu önde gelen otomotiv tedarikçilerinden biri yapmaktadır. Mobilite Çözümleri iş sektörü, mümkün olduğunca kazasız, emisyonsuz ve stressiz mobilite vizyonuna sahiptir ve grubun uzmanlığını otonom, elektrifikasyon ve bağlanabilirlik olmak üzere üç mobilite alanında bir araya getirmektedir. Müşterileri için bu çaba, entegre mobilite çözümleri sağlamaktadır. İş sektörünün ana faaliyet alanları arasında içten yanmalı motorlar için enjeksiyon teknolojisi ve güç aktarma sistemleri, çevre birimleri, güç aktarzm mekanizması elektrifikasyonu için çeşitli çözümler, araç güvenlik sistemleri, sürücü destek ve otonom işlevler, kullanıcı dostu eğlendirici bilgilendirme sistemi ve ayrıca araçtan araca ve araçtan altyapıya iletişim teknolojisi, tamir atölyesi konseptleri ve otomotiv satış sonrası pazarına yönelik teknoloji ve servis bulunmaktadır. Bosch, aralarında elektronik motor yönetimi, ESP® elektronik denge kontrol sistemi ve sabit basınçlı dizel püskürtme teknolojisinin de bulunduğu önemli otomotiv inovasyonları da sunmaktadır.

Bosch Grubu, dünyanın önde gelen teknoloji ve servis tedarikçilerinden biridir. Dünya genelinde yaklaşık 410.000 çalışanıyla 2018 yılında 78,5 milyar avro satış gerçekleştirmiştir. Faaliyetleri dört sektöre ayrılmaktadır: Mobilite Çözümleri, Sanayi Teknolojileri, Dayanıklı Tüketim Malları ve Enerji ve Bina Teknolojileri. Bosch dünyanın önde gelen IoT şirketi olarak akıllı evler, akıllı şehirler, ağa bağlı mobilite ve endüstri için bağlantılı çözümler sunmaktadır. Sensör teknolojisi, yazılım ve hizmet alanlarındaki uzmanlığını ve kendi IoT bulutunu kullanarak müşterilerine farklı etki alanları genelinde ağa bağlı çözümleri tek bir kaynaktan sunabilmektedir. Bosch Grubu’nun stratejik amacı; ağa bağlı bir yaşam için çözümler üretmek, yenilikçi ve heyecan uyandıran çözümlerle dünya genelinde yaşam kalitesini yükseltmektir. Kısacası, Bosch ‘Yaşam için Teknoloji’ sunmaktadır.

Bosch Grubu Robert Bosch GmbH ve 60 ülkede 460 bağlı şirketiyle bölgesel şirketlerinden oluşmaktadır. Bosch’un global üretim, mühendislik ve satış ağı satış ve servis ortaklarıyla birlikte dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde varlık göstermektedir. Şirketin gelecekteki büyümesi yenilikçilikteki gücüne dayanmaktadır. Bosch dünya genelinde 130 merkezde 68.700 çalışanla araştırma ve geliştirme çalışmaları sürdürmektedir.

 

Bosch’un Sanayi 4.0 ile Milyar Değerinde Satış Başarısı

Büyüme: Bosch, üretim ve lojistiğe yönelik ağa bağlı sistemlerle yıllık bir milyar Euro değerinde satış yapmayı planlıyor.

Verimlilik: Sanayi 4.0 ile sonuç alınıyor. Bosch Yönetim Kurulu Üyesi Rolf Najork, “Sanayi 4.0 başarılı oluyor. Dijital ve ağa bağlı çözümler, fabrikaları daha etkili, daha esnek ve daha üretken hale getiriyor.” dedi.

Teknoloji: Bosch, Hannover Messe’de bir otonom taşıma sistemini, yapay zekânın kullanıldığı görsel hata tespitini ve 5G özellikli 3D yazıcıyı sergiliyor.

Ortaklık: Bosch için önemli bir pazar teşkil eden İsveç, Hannover Messe’nin bu yılki ortak ülkesi

04.04.2019 – Almanya- Son 4 yılda Bosch Sanayi 4.0 uygulamaları ile 1.5 milyar Avro değerinde satış gerçekleştirdi ve 2022 yılı itibarıyla yıllık 1 milyar Avro’nun üzerinde satış hedefliyor. Şirket geleceğin fabrikasını Hannover Messe’de sergiliyor: Otonom taşıma araçları parçaları dijital çalışma alanlarına taşıyor, robotik çözümler çalışanlara üretimde destek oluyor ve kalite kontrolü ise yapay zekanın yardımıyla gerçekleşiyor. 5G sayesinde, makineler ve sistemler arasındaki iletişim sorunsuz ve neredeyse gerçek zamanlı olarak yürütülüyor. Bosch vizyonu gerçeğe dönüştürüyor.

Sanayi 4.0, rekabet gücünü artırıyor

Bosch Sanayi 4.0’ın potansiyelini çok erken fark etti: Lojistik ve üretimi bağlamaya 2012 yılında başladı. Bu strateji rekabeti artırıyor ve Bosch’un Sanayi Teknolojileri iş sektöründeki büyümesini kuvvetlendiriyor. Ön rakamlara göre büyüme yüzde 8.9 oranında gerçekleşti. Satış 7.4 milyar Avro’ya yükseldi. Sanayi Teknolojileri iş kolu sağlam bir büyüme kaydediyor. Ön rakamlara göre bu iş kolu, geçtiğimiz yıl yüzde 8,9 oranında büyüdü. Kur etkisinden arındırılmasının ardından bu büyüme yüzde 11 olarak ölçüldü. Satışlar 7,4 milyar Euro’ya çıktı. Bosch Yönetim Kurulu Üyesi Rolf Najork, “Sanayi 4.0 başarılı oluyor. Dijital ve ağa bağlı çözümler, fabrikaları daha verimli, daha esnek ve daha üretken hale getiriyor” dedi. Bosch projeleri bunu doğruluyor. Örneğin, Bosch’un Almanya’nın güneyinde Blaichach’ta bulunan fabrikası, tesisleri genişletmeden ve şirket alımı yapılmadan son 6 yıllık dönemde ABS ve ESP hacimlerini yüzde 200 artıran modern üretim teknolojilerini kullanmaya başladı.

Bosch, otonom taşıma sistemleri ile iç lojistik pazarına giriş yapıyor

Malzemeler üretim hattına doğru zamanda ve doğru miktarda ulaşmazsa yüksek seviyede otonom üretimin anlamı nedir? Najork, “Geleceğin fabrikası fikrini mantıksal sonuca getirdiğinizde, üretimin ve lojistiğin tek bir öğe olarak düşünülmeye başladığını görüyorsunuz. Bu, Sanayi 4.0’un uygulamada başarılı olmasının tek yoludur” dedi.

Bosch Rexroth, Hannover Messe’de ActiveShuttle ürününü sergiliyor. Bu otonom taşıma aracı, malzemeleri depodan alarak üretim hattında tam olarak bulunmaları gereken noktaya taşıyor. Bir entegre hub platformu, otonom yüklemeyi ve boşaltmayı kolaylaştırıyor, böylece işçilerin tek bir parmağını bile oynatmasına gerek kalmıyor. Lazer tarayıcılar ile donatılan ActiveShuttle kendi güzergâhını bulabiliyor, diğer araçları ve insanları algılayabiliyor ve aynı zamanda öğrenebiliyor. Taşıma sistemi, tesisle ilgili kendi haritasını oluşturuyor ve sürekli olarak bu haritayı güncelliyor.

Yazılım, Sanayi 4.0’ın temelini oluşturuyor

Geleceğin fabrikasının başarılı olmasında üç temel direği çalışanlar, makineler ve veriler oluşturuyor. Ancak bu unsurların birlikte uyum içerisinde çalışmalarını sağlamak için akıllı yazılımlara ihtiyaçları var. Bosch Ağa Bağlı Endüstri iş birimini yöneten Dr. Stefan Aßmann, “Sanayi 4.0’ın yazılımdan ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Bosch Ağa Bağlı Endüstri iş birimimizle, Sanayi 4.0 alanındaki lider konumumuzu daha da geliştiriyoruz, yazılım ve servis uzmanlığımızı Nexeed adı altında bir araya getiriyoruz” diye konuştu.

Bu birim, şirketin müşterilerinin nakliye işlemlerini takip etmesine, ürünleri hızlı ve verimli bir şekilde üretmesine ve bu ürünleri güvenli, emniyetli ve zamanında teslim etmesine yardımcı oluyor. Bir örnek vermek gerekirse, Nexeed Track and Trace kullanıldığında yükün kendisi konum, sıcaklık ve titreşim bilgilerini iletiyor. Bu, lojistik uzmanlarının yükün durumunu her an takip edebileceği ve ürünlerin zamanında varıp varmayacağını belirleyebileceği anlamına geliyor.

Yapay zekâ, geleceğin önemli bir teknolojisi

Yapay zekânın yardımıyla makineler, nasıl akıllı olunacağını ve nasıl tahminde bulunacağını öğrenebiliyor. Makinelerin insanları zaman alıcı, yorucu işlerden kurtarması büyük bir potansiyel doğuruyor. Najork, “Bosch, yapay zekayı ana teknolojilerden biri olarak görüyor. Hedefimiz, 2025 yılı itibarıyla tüm Bosch ürünlerinin yapay zekâyla donatılması veya yapay zekanın ürünlerin geliştirilmesinde ve üretiminde bir rol oynamasıdır.” derken, Bosch bu hedefi başarabilmek için güvenli, sağlam ve açıklanabilir yapay zekaya odaklanıyor.

Bosch, Hannover Messe’de görsel kalite kontrolüne yönelik yapay zekâ tabanlı bir sistem olan ViPAS’ı sergileyecek. Bir tutucu kol, en son kamera teknolojisi ve akıllı yazılımlarla donatılan sistemin kullanılması kolay ve rahat. Nuremberg’deki Bosch fabrikasında gerçekleştirilen bir pilot projede ViPAS, yüzde 99,9’luk başarı oranı ile 12.000 test prosedürünü tamamladı. Bu, ViPAS’ın neredeyse mükemmel bir doğrulukla parçaları ‘uygun’ veya ‘uygun değil’ şeklinde ayırdığı anlamına geliyor. Bir sonraki aşama ise teknolojiyi çeşitli fabrikalarda kullanıma hazır hale getirmek üzere ViPAS’ı şirket içerisinde daha fazla geliştirmek olacak.

5G, Sanayi 4.0’ı hızlandırıyor

Yeni 5G mobil iletişim standardı, birçok Sanayi 4.0 uygulamasında önemli bir role sahip. 5G, verileri önceki standarda göre 100 kata kadar daha hızlı iletiyor. Güvenilirlik artarken, veri aktarımındaki gecikmeler ise en aza iniyor. Bosch 5G Ağa Bağlı Endüstriler ve Otomasyon Birliği (5G-ACIA) Araştırmacısı ve Başkanı Andreas Müller, “5G, geleceğin fabrikasında merkezi sinir sistemi olacak” öngörüsünde bulunuyor.

Bosch, endüstrinin gelecekteki ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için yeni mobil standardı en başından itibaren şekillendirmek üzere, 2018 yılında kurulan organizasyona başkanlık ediyor. Girişim, bugüne kadar dünyanın dört bir yanından 40’ın üzerinde şirketi ve araştırma kurumunu bir araya getirdi. Bosch, bu yıl sona ermeden önce 5G’yi kendi fabrikalarında test etmeyi planlıyor.

Öte yandan Bosch, Hannover Messe’de iş ortakları Nokia, Qualcomm ve BigRep ile birlikte yeni standardın avantajlarını sergileyecek. Şirketler, bunu yapmak için ilk kez 5G’nin yardımıyla bir 3D yazıcıya bağlanabilirlik özelliği getiriyor. Bu, normalde makineye entegre edilmiş olabilecek kontrol öğelerinden bazılarını çıkartarak bunların bir yerel üretim bulutundan kullanılmasını mümkün hale getirecek. Bu özelliğe sahip makineler daha küçük, daha ucuz ve bakımları da daha kolay olacak.

İsveç, Bosch’un stratejik açıdan önemli bir iş ortağı

Bu yıl Hannover Messe ortak ülkesi olan İsveç, Bosch için önemli pazarlar arasında bulunuyor. İsveç’te 1904 yılından beri varlığını sürdüren şirket, bu ülkedeki 9 lokasyonda 1.600’ün üzerinde çalışana sahip ve 2018 yılında İsveç’te yaklaşık 1,1 milyar Euro’luk satış yaptı. Bosch, burada da kalite ve hizmeti iyileştirmek üzere ağa bağlı çözümlere odaklanıyor. Örneğin, İsveç’in doğusunda Mellansel’de bulunan Bosch Rexroth fabrikası, Hägglunds marka yüksek performanslı hidrolik sistemlerle sensörleri ve bulut tabanlı uygulamaları birbirine bağlıyor ve makine öğrenmesi yöntemleri kullanıyor. Bu da sürüş sistemlerinin verimliliğini ve hazır bulunurluğunı arttırıyor. İsveç’in en kuzeyinde yer alan Kiruna şehrindeki demir cevheri madeninde faaliyet gösteren LKAB şirketi, Bosch’un Sanayi 4.0 çözümünü uygulamaya sokan müşteriler arasındayer alıyor.

 

Bosch’un Satışları 2018’de Yine Rekor Seviyeye Ulaştı

  • Bosch Grubu’nun satış geliri 77,9 milyar Avro’ya yükseldi
  • Faaliyetlerden kaynaklanan FVÖK 5,3 milyar Avro oldu
  • Bosch’un temel stratejisi, teknoloji geliştirmek, yeni pazarlar oluşturmak ve bu pazarlara açılmak
  • Bosch, otonom sürüşe 4 milyar Avro değerinde ön yatırım yapacak
  • Elektromobilite’de satışlar, 2025 yılında 5 milyar Avro’ya yükselecek
  • Bosch, 2021 yılı itibarıyla 4.000 yapay zeka uzmanıyla çalışmayı hedefliyor

30.01.2019 – Bosch Grubu, zorlu ekonomik koşullara ve zayıf pazarlara rağmen 2018 yılında elde ettiği satış geliri ve diğer sonuçlar açısından tüm zamanların en yüksek düzeyine ulaştı. Yoluna başarıyla devam eden Bosch, 31 Aralık 2018 tarihi itibarıyla açıklanan ön rakamlara göre, geçtiğimiz yıl 77,9 milyar Avro’luk satış gerçekleştirdi. Satış sonuçları, yaklaşık 2,1 milyar Avro’luk kur etkisinden olumsuz etkilendi. Kur etkilerine göre ayarlandığında ise satış gelirinde yüzde 4,3 oranında artış gerçekleşti. Bosch Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Volkmar Denner, ön rakamların açıklandığı basın toplantısında, “Ekonomik açıdan zor ortama rağmen Bosch, 2018 yılında iyi bir performans sergiledi. Satışlar ve sonuçlar bir kez daha rekor seviyede gerçekleşti” dedi.

2018’te 52 milyon internet erişimli ürün satışı gerçekleşti

Bosch Grubu CEO’su Dr. Denner, “Bir inovasyon lideri olarak, hem teknolojik hem de ticari açıdan pazarlarımızdaki değişimi şekillendirmek istiyoruz. Stratejik odak noktamız, bağlanabilirliğin başarılı olmasıdır” dedi. Bosch, 2018 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 37 artışla toplam 52 milyon adet internet erişimli ürün sattığını açıkladı.

Bosch’un geçen yıl, faaliyetlerden kaynaklanan FVÖK’ü (Faiz ve Vergi Öncesi Kar) yaklaşık 5,3 milyar Avro’ya ulaştı. Faaliyetlerden kaynaklanan FVÖK böylece yüzde 6,9 oldu. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Prof. Stefan Asenkerschbaumer, “Bosch, beklenen zorlu ekonomik koşullara rağmen faaliyet gösterdiği pazarların üzerinde bir gelişme elde etmeyi ve yüksek kazanç seviyesini korumayı hedefliyor. Teknoloji liderliğimizin artmasını ve bununla birlikte şirketimizin geleceğinin daha iyi olmasını finanse edebilmemiz için, tüm iş sektörlerimizi daha da rekabetçi hale getirmeyi planlıyoruz” dedi.

Otonom sürüşe 4 milyar Avro değerinde ön yatırım

Bosch’un Ar-Ge çalışmalarının odak noktalarından birini otonom sürüş oluşturuyor. Kazasız mobiliteye giden yolun bir parçası olarak Bosch, iki geliştirme yolunu takip ediyor. Bunlardan birincisi, özel araçlarda otonom sürüşü kısmen mümkün kılacak olan otonom seviyeleri 2 ve 3 olan sürücü destek sistemleri. Bu alanda bir teknoloji ve pazar lideri olan şirket, bu yıl sürücü destek sistemlerinde 2 milyar Avro’luk satış elde etmeyi bekliyor. İkinci geliştirme yolu ise 2020 yılının başından itibaren sürücüsüz sürüş sağlayacak olan 4’üncü ve 5’inci otonom seviyeleri…

Bosch CEO’su Dr. Denner, “Sürücüsüz sürüş, bireysel mobilitede ezberleri bozacak robot taksiler ve servis aracı tabanlı mobilite gibi güçlü iş modellerine kapıyı açacak” derken, otomasyonun teknik karmaşıklığı nedeniyle bunu geleceğe yönelik bir yatırım odak noktası olarak görüyor. Dr. Denner, 2022 yılına kadar olan süreçte, şirketin ön yatırımlarının toplamda 4 milyar Avro’ya ulaşmasını öngördüklerini açıkladı. Bosch’ta halen yaklaşık 4.000 mühendis, otonom sürüş üzerinde çalışmalar yürütüyor.

Mobilite servislerine yönelik kapsamlı bir ekosistem

2015 ila 2030 yılları arasında kişisel mobilitenin yüzde 50 oranında artacağı tahmin ediliyor (Kaynak: ITF). Bu nedenle, önümüzdeki on yıl için uzmanlar, otonom sürüş donanım ve yazılım pazarının yaklaşık 60 milyar dolar değerinde olmasını bekliyor (Kaynak: Roland Berger). 2025 yılı itibarıyla, dünya genelinde 2,5 milyon talep üzerine servis otobüsünün büyük bir kısmı sürücüsüz olacak (Kaynak: Roland Berger). Uzmanlar, 2035 yılı itibarıyla ortak mobiliteye ilişkin satışların neredeyse 160 milyar dolara ulaşacağını öngörüyor (Kaynak: BCG).

Tüm bu öngörülerden hareketle Bosch, bu mobilite türü için hem teknoloji hem de servisler sunmaya hazırlanıyor. Bosch mobilite servisleri ekosistemi, daha şimdiden rezervasyon, ödeme, park etme, şarj etme, yönetim, bakım ve eğlendirici bilgilendirmeye yönelik çözümleri ve servisleri birleştiriyor. Bu servislerden biri, elektrikli araçlara yönelik bir ağa bağlı navigasyon ve şarj çözümü olan Convenience Charging. Dr. Denner, “Ağa bağlı çözümlerimiz, elektromobiliteyi günlük kullanıma uygun hale getirebileceğimiz anlamına geliyor” dedi.

Bosch elektromobilite kitle pazarında lider olmayı hedefliyor

Bosch, 2018 yılında milyarlarca Avro değerinde 30 elektromobilite projesini tamamladı. Şirket, 2025 yılı itibarıyla bu alandaki satışını 10 kat artışla 5 milyar Avro’ya yükseltmeyi hedefliyor. Bosch CEO’su Dr. Denner, “Elektromobilite kitle pazarında lider olmak istiyoruz” dedi. Elektromobilite işinde, Bosch kadar fazla çeşide sahip olan bir başka şirket bulunmuyor. Şirket, bisikletlerden kamyonlara kadar her tür güç aktarım mekanizmasını elektriklendiriyor.

Örneğin; bugün, dünya genelinde bir milyondan fazla otomobilde Bosch’un elektrikli veya hibrit parçaları bulunuyor. Bosch CEO’su Dr. Volkmar Denner, “Gelecekte insanlar, içinde bir parça bile Bosch ürünü bulunmayan bir elektrikli otomobil yok diyecek” ifadesini kullanırken, bu durum, dünyanın en büyük elektromobilite pazarı olan ve Bosch’un binek otomobil segmentinde lider olduğu Çin için de özellikle geçerli. Şirket, kısa bir süre önce Çinli elektrikli otomobil üreticisi NIO ile birlikte otonom ve elektrikli sürüş konusunda stratejik bir ortaklık kurdu. Bosch, başta elektrikli otomobillere yönelik kompakt güç aktarım mekanizması çözümü olmak üzere, 2019 yılında e-aks üretimine başlayacak. Yeni geliştirilen 48 voltluk batarya ise birkaç hafta öncesinde seri üretime geçti. 2030 yılı itibarıyla, dünya genelindeki yeni otomobillerin yüzde 20’si, 48 voltluk sistemlerle kısmen elektriklendirilmiş olacak.

Bosch, emisyonsuz mal taşımacılığı için de devrede

2030 yılı itibarıyla global nakliye trafiği de yaklaşık iki katına çıkacak (Kaynak: ITF). Dr. Denner, “Kamyonların, iklim veya hava kalitesi açısından bir sıkıntı değil, mal taşıma canavarları olmasını istiyoruz. Burada da önemli olan şey, elektrifikasyondur” dedi. 2030 yılı itibarıyla dünya genelinde her dört yeni ticari araçtan biri ve Çin’de neredeyse her üç yeni ticari araçtan biri elektrikli olacak. Bosch’un emisyonsuz mal taşımacılığı ürün portföyü içerisinde kargo e-bisikletlerine yönelik 36 voltluk enerji paketleri, Alman Posta İdaresi’nin StreetScooter’leri gibi hafif ticari araçlar için elektrik motorları ve hafif ve ağır kamyonetler için e-akslar, yarı römorklar için elektrikli akslar ve gelecekte 40 tonluk kamyonlar için yakıt hücreli güç aklarım mekanizmaları yer alıyor. CEO Dr. Denner, “Kısmen elektrikli, tamamen elektrikli, bataryalı-elektrikli veya yakıt hücreli olmasına bakılmaksızın pazara hazırız” diye konuştu.

Yapay zeka, Bosch için temel uzmanlık alanı

Bosch CEO’su Dr. Denner, gelecekte temel uzmanlık alanlarından birinin yapay zekanın (AI) endüstriyel uygulaması olacağına inanıyor. Dr. Denner, “2025 yılı itibarıyla tüm ürünlerimizde yapay zeka bulunmasını ya da yapay zekanın, ürünlerin geliştirilmesi ve üretimi aşamalarında bir rol oynamasını istiyoruz. Doğrusu, Amerikalı ve Çinli şirketler tüketici-sanayi yapay zekasına hakim durumda; ancak, trafik, üretim veya binalar ile ilgili alan uzmanlığı olmadan, potansiyelleri endüstriyel yapay zekanın gerisinde kalacak” dedi. Dr. Denner, Bosch’un kendisine büyük hedefler belirlediğini belirterek şunu kaydetti: “Bir inovasyon lideri olarak, yapay zeka konusunda ustalaşmak ve bu konuda dünyada seçkin şirketlerin arasına katılmak istiyoruz.” Bosch bu amaç doğrultusunda, şirket içerisindeki 1.000 yapay zeka uzmanının sayısını dört kat artırarak 2021 yılı itibarıyla 4.000’e çıkartmayı planlıyor.

Yapay zeka ile uzayda ve yollarda başarı

Bosch Yapay Zeka Merkezi çalışanları, yaklaşık 150 proje üzerinde çalışıyor. Bu projelerden biri, SoundSee sensör sistemi. Bu çözüm, bir şeyin arızalı olup olmadığını duymak için makine öğrenimi uyguluyor. Bu da makine arızalarını doğru bir şekilde kestirmeyi ve böylece bakım maliyetlerini azaltmayı ve üretkenliği artırmayı sağlıyor. SoundSee çözümü, bu yılın ortasında Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) gönderilecek. Bosch, üretim, bina ve otomotiv mühendisliği alanlarında bununla ilgili ticari uygulama fırsatları olduğunu düşünüyor. Kaydedilen ilerlemenin bir başka örneği ise görüntü işleme algoritmalarını yapay zeka yöntemleriyle birleştiren, otonom sürüşe yönelik çok amaçlı kamera. Bu akıllı otomobil kamerası, otomobilin yayaları fark etmesini ve hemen ardından yayaların davranışlarını algılamasını ve kestirmesini sağlıyor.

Bosch’un çalışan sayısı 7.800 kişi arttı

Bosch Grubu, rapor tarihi olan 31 Aralık 2018 itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 410.000 çalışana sahip bulunuyor. Önceki yıla oranla çalışan sayısı 7.800 kişi artarken; en büyük artış, Avrupa ve Asya Pasifik’te gerçekleşti. Şirketin IT ve yazılım uzmanlarına yönelik ihtiyacı hala devam ediyor.

2019 yılı genel görünümü: yüksek kazanç seviyesini koruma

Bosch, 2019 yılı için global ekonominin yüzde 2,3 oranında büyümesini bekliyor. Bosch CFO’su Asenkerschbaumer, “İhtiyatlı tahminimizin nedeni, çözülmeyen Brexit sorunu ve çeşitli ticari anlaşmazlıklar gibi devam eden sayısız jeopolitik gelişmedir. Ayrıca, ceza niteliğindeki tarifeler veya serbest ticaret sözleşmelerinin iptali biçimindeki agresif korumacı ekonomik politikalar, tüketici harcamalarına ve yatırımlarına zarar veriyor.” dedi. Tüm bunlara rağmen Bosch, bu yıl kendi pazarlarının üstünde bir gelişme sağlamayı ve geleceğe yönelik önemli yatırımlara rağmen yüksek kazanç seviyesini korumayı hedefliyor.

 

Bosch ve Daimler Sürücüsüz Araçlar İçin Çalışacak

18.10.2017

Geleceğin mobilitesi: Bosch ve Daimler sürücüsüz araçlar için çalışacak

  • Geliştirilen iş birliği ile 2020’li yılların başında tamamen otonom, sürücüsüz araçlara yönelik bir sistemin pazara sunulması hedefleniyor.
  • Hedefler arasında, şehir trafiğinde kullanım için otonom taksilere yönelik üretime hazır bir sistemin geliştirilmesi ve pazara sunulması da yer alıyor. 

Bosch ve Daimler, tamamen otonom, sürücüsüz araçların geliştirilmesini ileriye taşıma konusunda birlikte çalışmalar yürütüyor. İki şirket, önümüzdeki on yıllık dönemin başında trafikte tamamen otonom ve sürücüsüz araçlar için bir sistemi gerçeğe dönüştürme hedefiyle bir geliştirme ittifakı konusunda anlaşmaya vardı. Hedef, bir otonom sürüş sistemi için yazılım ve algoritmaların birlikte geliştirilmesi. Proje, dünyanın önde gelen otomobil üreticilerinden Daimler’in kapsamlı araç uzmanlığını, dünyanın en büyük otomotiv tedarikçilerinden olan Bosch’un sistem ve donanım uzmanlığı ile birleştirecek. Bu iki firma arasındaki sinerji teknolojileri mümkün olduğunca erken üretime hazır hale getirmeye yönlendirilecek.

 Otomobil, sürücünüm ayağına gelecek

Şehir içi sürüş için tamamen otonom, sürücüsüz araçlara yönelik bir sistem geliştirme konusunda Bosch ve Daimler, şehir içi trafik akışlarını iyileştirmek, karayolu emniyetini arttırmak ve geleceğin trafiği için önemli bir yapı taşı sağlamak istiyor. Bunun arkasındaki fikir sürücünün araca gitmesi değil, aracın sürücüye gitmesidir. Önceden belirlenmiş bir şehir içi alanda insanlar, otomobil paylaşımı rezervasyonu için akıllı telefonlarını kullanabilecek veya şehir içi kullanıma yönelik otonom bir taksi onları alarak istedikleri yere götürecek.

İnsanların otomobil içerisinde geçirdikleri zamanı optimum şekilde kullanmasını sağlayacak ve sürücü ehliyeti olmayan insanların mobil hale gelmesinin yeni yollarını açacak.