Ana Sayfa sorular Likidite Oran...

Likidite Oranı Nedir? Nasıl Hesaplanır?

Likidite nedir, likidite oranı nedir?

Likidite oranından önce kısaca likidite nedir önce ona bakalım:

Likidite basit anlamda bir finansal aracın nakde yani paraya dönüşmesinin kolaylığını ifade etmektedir. Birşeyin likiditesi yüksek deniyorsa paraya dönüşmesi kolay, likiditesi düşük ise paraya dönüşmesi zor demektir. Yatırım yapılırken bir enstrumanın, hissenin vb. likidite oranı önemlidir, keza likiditesi yüksek olan hisseler tercih sebebidir.

Örneğin kişinin elinde altın varsa ve o kişi altınını bozdurup para alıyorsa, elindeki altını likidite etmiş olur. Ya da kişinin bir gayri menkulü var ve onu satarak likidite etti. Hiçbir hesap yapmadan diyebiliriz ki altının likiditesi gayri menkule göre daha yüksek. Çünkü altın bozdurmak kolay ancak gayri menkul satmak o kadar kolay değildir.

Likidite oranı neyi gösterir, ne olması iyidir?

Likidite oranı dediğimizde genel bir kavramdan bahsediyoruz. Bir tane likidite oranı yoktur. Likiditeyi ölçmek için birden çok yöntem vardır. Cari oran ve asit testi birer likidite oranıdır. Cari oran ve asit testi hakkında daha ayrıntılı bilgi için buraya bakın.

Bu oranlardan başka bir de işletme sermayesine bakılır. İşletme sermayesinin bazen İngilizce “working capital” kavramının kötü tercüme edilerek çalışma sermayesi olarak da kullanıldığını görüyoruz. İşletme sermayesi bir şirketin günlük faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan sermayedir. İşletme sermayesi dönen varlıklarla kısa vadeli yükümlülüklerin farkından oluşur. Kabaca alacaklar ve stokların kısa vadeli ticari yükümlülüklerden farkı da diyebiliriz.

İşletme sermayesinin negatif olması şirketin elindeki alacaklar ve stokların kısa vadeli ticari yükümlülüklerini karşılamaya yetmediğini göstermektedir.

Tabi bu işin yüzeysel kısmıdır. Oysa özellikle perakende sektöründe negatif işletme sermayesiyle faaliyet göstermek çok yaygındır. Bir marketten alışveriş ettiğinizi düşünün. Genellikle nakit olarak veya kredi kartıyla ödeme yaparsınız. Kredi kartıyla ödeme yapmanız durumunda eğer marketin bankayla farklı bir anlaşması yoksa yaklaşık 40 sonra sizin ödediğiniz ücret marketin hesabına geçer. Şimdi nakit ödemelerin oranını da göz önünde bulundurarak ortalama 30 günlük bir vadede alacakların tahsili gerçekleşmektedir diyelim. Marketin raflarında ürünler ortalama 30 gün bekliyor olsun. Bu durumda market toplam 2 aylık satışlara karşılık gelen bir sermayeyi bağlamış bulunur. Ancak market tedarikçilerine 90 gün vade sonunda ödeme yapmaktadır. Bu durumda market tedarikçiden malı alıp rafına koyar. Sonra bu malı satar ve parasını tahsil eder. 30 gün bu parayı kullandıktan sonra da tedarikçiye ödemesini yapar. Yani gerçekte bir likidite sıkıntısı söz konusu değildir.

Likidite Oranı Hesabı

Şimdi bir de hesaba bakalım. Diyelim ki bu market aldığı ürünlerin üzerine yüzde 10 kâr koyarak satıyor. Bir aylık satışları 110 bin TL olsun. Ortalama bir ayda tahsilat yaptığından 110 bin TL tutarında ticari alacağı olacak. Ortalama bir aylık stok tuttuğu için 100 bin TL tutarında stok taşıyacak yani dönen varlıklar toplamı 210 bin TL olacak. Ancak üç ay vadede ödeme yaptığı için kısa vadeli yükümlülükleri 300 bin TL olacağından net işletme sermayesi negatif 90 bin TL olacaktır. Bu düz mantığa göre şirketin dönen varlıkları kısa vadeli yükümlülüklerini karşılamıyor. Oysa vade dikkate alındığında bir likidite sıkıntısının söz konusu olmadığını biliyoruz.

Bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta ise işletme sermayesinin mutlak değer olarak değil de satışlara oranla değerlendirilmesinin daha isabetli olacağıdır. Aynı işletme sermayesine sahip iki işletmeden satışları daha fazla olan şirket daha etkin bir nakit yönetimi yapmaktadır. Bir başka deyişle yapılan aynı miktarda satış için daha az bir işletme sermayesi bağlaması gerekmektedir.

 

Likidite Tuzağı Nedir?

Likidite tuzağı, genişlemeci para politikası tedbirlerinin, (Fed ve Avrupa Merkez Bankası’nın bilanço büyütme, piyasaya para verme politikaları) ya da faiz indirimlerinin, tasarruf sahipleri, ekonomi aktörleri ve tüketiciler üzerinde istenen ölçüde bir etki yaratmaması riskine verilen addır. Yani Merkez Bankaları piyasaya likidite sağlar ancak bu likidite istenen büyümeyi ve enflasyonu yaratmaz, buna da likdite tuzağı denir.