Ana Sayfa Tunç Şatıroğlu Yazılar Yunan Trajedi...

Yunan Trajedisinde İkinci Perde

Yunanistan’a sadece yeniden 130 milyar avro para verilmiyor, eski borçlarının da %75’ini silecek bir formül hayata geçirilmek isteniyor. Yatırımcılar elindeki Yunan tahvillerini verecekler, karşılığında %75 kayıpla yeni Yunan tahvillerini almaya razı olacaklar. Hatta Yunanistan Maliye Bakanı bunun yatırımcılar için en iyi seçenek olduğunu iddia ediyor. Yatırımcı olarak eğer bu seçeneği kabul etmezseniz belki de paranızı hiç alamayacaksınız. Şimdi bu durumu değerlendirmek için 8 Mart 2012 tarihine kadar süreniz var. Ayrıca Yunanistan süreyi uzatmayacağını da açıkladı.

Her şeye rağmen bazı yatırımcılar “Ben paramı istiyorum ve bu takası kabul etmiyorum” diyebilirler. Yunanistan bu durumun da hesabını yapmış. Diyelim ki elinizde Yunan tahvili var ve siz bu takası kabul etmiyorsunuz. Yunanistan’ın elinde “Kolektif Eylem Klozu” adında henüz oynamadığı bir kozu bulunuyor. Eğer Yunan tahvillerinin çoğunluğunu elinde tutanlar tahvil takasını kabul ederlerse bu kloz gereği siz de kabul etmiş oluyorsunuz. Yani size kabul etmeseniz dahi Yunanistan elinizdeki tahvilleri zorla değiştirecek ve siz de %75 zarar edeceksiniz.

Öyle veya böyle Yunanistan milyarlarca avroluk borçtan bir gecede kurtulacak. Trajedinin ilk perdesi de böylelikle kapanmış olacak. Gelelim ikinci perdeye.

Yunanistan tahvillerinin büyük bölümü Yunan Hukuku’na göre düzenlemiş tahviller. Yani bu tahviller konusunda hakkınızı Yunan mahkemelerinde aramanız gerekiyor. Yunan mahkemelerinde dava açıp kazanmadıktan sonra kayıplarınızı almanız mümkün değil. Ancak 18 milyar avroluk bir miktar tahvil İngiliz Hukuku’na tabiler. Dolayısıyla açılacak davalar Yunan mahkemelerinde değil İngiliz mahkemelerinde görülecek. Bakalım o zaman mahkemeler Yunanistan lehine karar verecek mi?

Yunanistan’ın Kolektif Eylem Klozu kartını oynaması durumunda uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Yunanistan’ın temerrüt durumuna düştüğünü (default) açıklayacaklarını ilan ettiler. Bu durumda Yunanistan’ın tekrar borç bulabilmesi çok güç hale gelirken, borçlanabilmesi durumunda ödemesi gereken faiz oranı da yükselecektir. İşin buraya kadar olan kısmı Yunanistan’ı ilgilendiriyor. Ama olay bu kadarla sınırlı değil.

Kısaca CDS denilen “Credit Default Swap” anlaşmaları adeta saatli bomba olarak bir kenarda duruyorlar. CDS nedir? Bir tahvil üzerinden iki taraf arasında bir kredi temerrüt takası yapılır. CDS’i alan taraf satan tarafa bir seri ödeme yapar. Satan taraf ise eğer söz konusu olan tahvili satan temerrüde düşerse (default) o zaman alan tarafa ödeme yapar.

Elinizdeki tahvillerin ödenmemesi riskine karşı bir sigorta olarak CDS kullanılabilir. Ancak CDS tek başına bir sigorta değildir. Zira sigorta elinizdeki bir menkul veya gayrimenkul için yapılır. Oysa CDS satın almak için elinizde söz konusu tahvilin bulunması gerekmez. Bu nedenle CDS’ler spekülasyon araçları haline gelmiştir ve dünyadaki CDS pazarının büyüklüğünün 30 trilyon dolara ulaştığı tahmin edilmektedir. Yine de bazı kurumlar CDS’leri sigorta amaçlı olarak kullanırlar.

Örneğin bir bankanın elinde Yunan tahvilleri var ve banka yöneticileri bu tahvillerin geleceği konusunda endişelendikleri için Yunanistan CDS’leri alıyorlar. Bunu da onlara bir başka banka veya AIG gibi bir sigorta şirketi satıyor. Sonra bankanın karşısına bu “Saç Tıraşı” adı verilen borç silme operasyonu çıkıyor. Bu durumda banka gidip elindeki CDS’ler sayesinde zararını kapatabilir mi? Kısa cevap, hayır. Uzun cevap ise öncelikle bir temerrüt “default” durumu oluşması gerekiyor. Neyin temerrüt neyin olmadığına ise Uluslararası Takas ve Türevler Birliği’nin (ISDA) karar vermesi gerekiyor. ISDA’nın kurallarına göre banka eğer kendi rızası ile elindeki tahvilleri %75 eksiğine başka tahvillerle takas ediyorsa ortada temerrüt durumu bulunmuyor. Çünkü iki taraf aralarında anlaşmış oluyor ve borçlu taraf yükümlülüklerini yerine getirememiş olmuyor. Takastan sonraki tahviller de yeni tahviller olduğundan önceki tahvile ait CDS’ler tarafından kapsanmıyorlar.

Eğer Yunan tahvillerini elinde tutan bir finans kurumu anlaşmayı kabul etmezse ne oluyor? O zaman ya Yunanistan vadesinde o kuruma olan borcunu ödeyecek, ya da Kolektif Eylem Klozunu kullanacak. Yani bankanın buna rızası olması bile bankanın elindeki tahvilleri %75 kesintiyle başka tahvillerle takas edecek. İşte o zaman ISDA açısından temerrüt olayı gerçekleşmiş oluyor.

Özellikle elinde Yunan tahvili bulunan hedge fonlarının eğer ellerinde Yunanistan CDS’i de varsa takas anlaşmasını kabul etmemesini bekleriz. Paralarının tamamını veya %25’ten daha büyük bir kısmını kurtarma imkânları varsa neden %75 zarara razı olsunlar? İşte o zaman zincirleme reaksiyon başlıyor.

Öncelikle elinde vadesi yakın Yunan tahvilleri olan bir kurum 8 Mart’a kadar yapılması gereken takasa razı olmuyor. Vadesinde Yunanistan’dan parasını istiyor. Yunanistan zorla tahvil takası yoluna başvurmuşsa veya vadesinde borcunu ödemezse temerrüt gerçekleşmiş oluyor. Sonra o kurum kendisine CDS satan kurumdan parasını istiyor. Tabi CDS’i satan taraf bütün riski üstlenmiş olmuyor. Bir kısmını da başka bir kuruma satmış oluyor. CDS’i satan da dönüp o riskin bir kısmını sattığı kurumdan parasını istiyor. Diğer kurum da aslında benzer bir durumda. İşte bu zincirleme reaksiyon sonunda işler yolunda giderse sorun yok. Ancak zincirdeki şirketlerden biri bu parayı ödeyemeyip iflas ederse, yani zincirin bir halkası kırılırsa ne olacak?

İşte o zaman kâbus başlıyor. Kurumlar teker teker zor duruma düşmeye başlıyorlar. Ayrıca bugün Yunanistan tahvillerinin başına gelen ya yarın başka bir ülkenin tahvillerinin başına gelirse diye insanlar düşünmeye başlıyor: O zaman tahviller üzerine yazılmış olan CDS’ler ne olacak? Onu yazan şirket de iflas edecek mi? Öyleyse şimdiden elimden çıkartsam akıllıca olmaz mı?

Yunanistan kendisiyle beraber başkalarını da aşağı çekiyor. Peki ya sırada kim var? İşte o da trajedinin üçüncü perdesi olacak.

Tunç Şatıroğlu