Ana Sayfa Tunç Şatıroğlu Yazılar Orta Doğu ve ...

Orta Doğu ve Türkiye’nin Bölünüp Parçalanması Planları, Tunç Şatıroğlu

abd-ortadogu-03Bir önceki yazıda Neocon güçlerin daha 1991 yılında Orta Doğu’da 7 ülkeyi işgal etmeyi kafaya koyduklarından bahsetmiştik. Neocon güçler bu ülkeleri neden işgal etmek istediler? İşgal edip ne yapacaklardı? Bu ülkelerin başına kendilerine bağlı birer kukla hükümet mi getireceklerdi? Bu ülkelerin başta petrol olmak üzere doğal kaynaklarını mı sömüreceklerdi? Bunun için Neocon denilen bu insanların fikirlerini biraz anlamaya çalışalım.

ABD Başkanı Wilson ve Türk topraklarını bölme haritası

woodrow-wilsonÖncelikle Neocon dediğimiz insanlar kendilerini ABD Başkanı Woodrow Wilson’a gönderme yaparak Wilsonian yani Wilsoncu olarak tanımlarlar. Hatta bir zamanlar Neocon olup Irak’ın işgalini desteklemiş olan Francis Fukuyama da daha sonra Neocon’lardan ayrılmış ancak kendisini bir Wilsoncu olarak görmeye devam etmiştir.

Wilsoncu olmak ne demektir? Başkan Woodrow Wilson bizim inkılap tarihi derslerimizden bildiğimiz bir ABD başkanıdır. Başkan Wilson 1918 yılında ABD Kongresi’nde bir konuşma yapmış ve bu konuşmasında savaştan sonra dünya düzeninin nasıl olması gerektiği hakkındaki görüşlerini açıklamıştır. Burada bahsetmiş olduğu 14 maddeye Wilson İlkeleri denir. Bu ilkelerden 12 numaralı olanında “Türk yönetimindeki öbür uluslara da her türlü kuşkudan uzak yaşam güvenliğiyle özerk gelişmeleri için tam bir özgürlük sağlanmalıdır” denmiştir. Daha sonra Başkan Wilson aşağıdaki haritayı sunmuştur:

wilson-ermenistan
ABD Başkanı Woodrow Wilson’un imzasını taşıyan Ermenistan ve özerk Kürdistan haritası

Görüldüğü üzere haritanın üzerinde kendi imzası da bulunmaktadır. Haritada doğudaki topraklarımızın neredeyse tamamı Ermenistan’a verilirken güneydoğumuzda bir Kürdistan bölgesi de açıkça görülmektedir.  Başkan Woodrow Wilson’un haritası, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisinden sonra Ortadoğu coğrafyasında bir ülkenin etnik sınırlara göre parçalandığı bilinen ilk haritadır.

Benzer bir harita daha sonra Sevr Anlaşması sırasında Türkiye’nin önüne konmuştur:

sevr-haritasi
Sevr Anlaşması Türkiye haritası

Başkan Wilson bir yandan ulusların kendi kaderini tayin etmesi gerektiğini ve ulusların sorunlarının savaşmak yerine yasalar ve karşılıklı görüşmelerle çözülebileceğin savunuyordu. Ancak aynı Başkan Wilson “Güney Amerika cumhuriyetlerine iyi adamları seçmeyi öğreteceğim” dedikten sonra iktidarda olduğu 1913 – 1921 yılları arasında ABD askerleri Latin Amerika ülkelerine birkaç defa askeri müdahalede bulunmuştur. ABD donanması  1914 yılında Meksika’nın Veracruz şehrini bombalamış ve 7 ay boyunca işgal etmiştir.

ABD 1915’te Haiti işgal etmiş ve Başkan Wilson’un “iyi adam” olarak uygun gördüğü bir kişinin seçilmesi sağlanmıştır. 1916’da Dominik Cumhuriyeti’ne gönderilen ABD askerleri zengin toprak sahipleriyle birlikte isyan eden köylülere karşı savaşmış ve işgal 1924’e kadar sürmüştür.

Günümüzde Orta Doğu’yu işgal etmek için bahane bulan, işgal ettikleri ülkeleri etnik sınırlarla parçalamayı hedefleyen ve bunu yaparken de kendilerinde ahlaki bir üstünlük görenlerin kendilerine örnek olarak Başka Wilson’u seçmelerini yadırgamamak lazım. Bir yandan self determinasyon yani ulusların kendi kaderini tayin etmesi prensibini savunuyorken bir yandan da istediklerini elde etmek için askeri müdahaleden kaçınmıyorlar. Hatta söz konusu bir büyük “Kürdistan” olduğundan self determinasyon diye söze başlayanların ne KKTC ne de Filistin için aynı argümanı kullandıklarını görüyoruz. Benzer şekilde demokrasiyi savunuyoruz derken bir yandan diktatörlere de destek olduklarını biliyoruz.

Orta Doğu’nun Balkanlaştırılması Haritaları

ralph-petersTekrar Orta Doğu’nun işgali planına geri dönecek olursak elbette amaçları yukarıda saydıkları ülkeleri işgal edip buradaki yönetimleri değiştirmekten ibaret değildi. Nasıl zamanında Wilson Türkiye’yi sözde bir takım etnik sınırlarla bölmek istediyse benzer bir harita da Neocon’lar tarafından ortaya konmuştur.

ABD Ordusu’ndan istihbaratından emekli Yarbay Ralph Peters, 2006 yılında Orta Doğu’yu parçalara ayıran “Kan Sınırları” adlı bir harita hazırlamıştır. Bu harita önce armedforsesjournal.com sitesinde ve akabinde birçok yerde yayınlanmıştır. Aynı zamanda bir Neocon olan Ralph Peters Orta Doğu’daki birçok ülkeyi böldüğü gibi Türkiye’yi de bölmekten çekinmemiştir. Aşağıda gördüğünüz bu haritada Türkiye, Suriye, Irak ve İran topraklarında büyük bir Kürdistan bulunmaktadır. Peters’in haritasındaki Kürdistan’ın bir de denize kıyısı bulunmaktadır. Bu sözde Kürdistan’ın denize ulaştığı yer Artvin’dir. Bu harita aynı zamanda Büyük Kürdistan hayali kuranlar için Artvin’in ne kadar önemli olduğunu gösteren bir belgedir. Başkan Wilson’un haritasından bu yana birçok Kürdistan haritası hayal edilmiş olmakla beraber Artvin yalnızca Neocon Peters’in haritasında Kürdistan’a dahil edilmiştir.

ralph-peters-harita
Yarbay Ralph Peters’in “Kan Sınırları” haritası

Ancak Neocon güçler istediklerini elde edemediler ve Irak’ın işgalinden sonra sıra hayal ettikleri diğer ülkelere gelemedi. Bu arada Wilsoncular da boş durmuyorlardı. Onların da Orta Doğu hakkında kendi planları vardı.

Kısaca Wilson Merkezi olarak bilinen “Woodrow Wilson International Center for Scholars” dünyanın ilk on düşünce kuruluşundan biri olarak kabul edilmektedir. ABD Kongresi’nin 1968’de aldığı bir kararla kurulmuş olup, yine ABD Başkanı tarafından atanan hükümet ve özel sektöre görevlilerinden oluşan bir kurul tarafından yönetilmektedir. Wilson Merkezi’nin ilgilendiği konular çok geniş olup, bunların bir kısmı dijital gelecek, küresel sürdürülebilirlik, çevre gibi tematik alanlar iken bir kısmı da bölgesel alanlardır. İşte bu bölgesel alanlardan biri de Orta Doğu Programı’dır.  Orta Doğu Programı’nın direktörü de eski bir CIA çalışanı olan Henri Barkey’dir .

5 Ülke Nasıl 14 Olur?

28 Eylül 2013’te The New York Times gazetesinde 2013’te 5 ülke nasıl 14 olur? “How 5 countries could become 14” başlıklı bir makale yayınlanmıştır.  Makalenin yazarı ise Wilson Merkezi Ortadoğu Programı üyesi Robin Wright olup, makaleyle birlikte bir de harita sunulmuştur. Wilson Merkezi’nin bu haritasında Suriye ve Irak tamamen ortadan kalkmaktadır. Suriye’nin kıyı kesimi ve Şam’ı içeren bir bölümü “Alevistan” olarak bırakılmıştır. Suriye’nin kuzeyiyle Irak’taki Kürdistan Bölgesi, Musul ve Kerkük’ün de dahil olduğu bir büyük “Kürdistan” kurulmaktadır. Irak’ta Bağdad’ın güneyindeki topraklar “Şiistan” olurken Suriye ve Irak’ın geriye kalan topraklarında da “Sünnistan” kurulması öngörülmüştür. Ayrıca Suudi Arabistan’ın 5, Libya’nın 3 ve Yemen’in de 2 parçaya bölünmesi planlanmıştır.  Böylelikle Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Libya ve Yemen yok olurken yerlerine 14 ülke kurulmaktadır. Buraya tıklayarak bu haritayı görebilirsiniz. Telif hakkı nedeniyle biz sitemizde yayınlayamıyoruz.

Robin Wright haritası ile Ralph Peters haritaları birbirinden farklıdır. Robin Wright haritasındaki Kürdistan diğer haritalarda öngörülen Kürdistan haritalarından farklı olup, Fırat’ın batısında da Kürdistan toprağı bulunmaktadır. Ralph Peters kendi kafasına göre “olması gereken” bir Ortadoğu hayal ederken Robin Wright sanki  olaylar kendi kendine bu yöne gitmekteymiş gibi bir öngörüde bulunmaktadır. Yani Wilson Merkezi burada sadece bir tahmin yapmış gibi görünmektedir. Ancak PYD güçlerinin DEAŞ tarafından işgal edilen yerlere girerek bu haritayı gerçekleştirmek için elinden geleni yapması, bu çalışmalarına da ABD’nin destek veriyor olması bu haritanın sadece bir öngörüden ibaret değil de sanki bir plan olduğu hakkında güçlü bir şüphe yaratmaktadır.

Akdeniz’e PKK Koridoru

Yine ABD’deki düşünce kuruluşlarından biri olan The Washington Institute, 24 Ağustos 2016 tarihinde Rojova’nın sürdürülebilirliği ve PKK’nın bölgesel stratejisi “Rojova’s Sustainability and PKK’s Regional Strategy” başlıklı, Fabrice Balanche imzalı bir rapor yayınlamıştır. Raporda PYD’nin Suriye’de işgal ettiği topraklarda kalıcı olabilmesinin önündeki engeller anlatıldıktan sonra neler yapması gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunulmaktadır.

Her şeyden önce raporda PYD için PKK’nın iştiraki ve PKK’nın çocuğu ifadeleri kullanılmaktadır. Yani ABD’nin resmi görüşü olan PYD ve PKK’nın birbirinden farklı şeyler olduğu görüşüyle ters düşmektedir. Ayrıca PYD’nin sadece DEAŞ’ın işgali altındaki toprakları ele geçirerek büyümediği, diğer muhalif grupların kontrolündeki yerlere de saldırarak stratejik bölgeleri de ele geçirdiği anlatılmaktadır.

Yani örgütün amacının DAEŞ ile savaşmak değil, bunu bahane ederek topraklarını genişletmek olduğu açıktır. Örgütün işgali altındaki bölgelerde Kürtlerin ağırlığı yaklaşık yüzde 55-60 civarında olup nitelikli bir çoğunluk elde edemedikleri görülmektedir. PYD’nin işgali altındaki bölgelerde 1,8 milyon kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir.

Raporda PYD’nin bu durumda “maalesef” doğrudan bazı bölgelerde etnik temizliğe gidebileceği veya en güçlü olan kimse ondan yana olmaya yatkın olan Arap kabileleri etnik temizlik yaptırmak için kullanmayı tercih edebileceği öngörülmektedir.

13 Ekim 2015 tarihli Uluslararası Af Örgütü raporuna göre zaten PYD işgali altındaki bölgelerde Arap yerleşimleri yakılmakta ve insanlar göçe zorlanmaktadır. Aşağıdaki videoda PYD tarafından evlerinden zorla atılan insanların dramı ve bu konudaki suçlamalar karşısında PYD yetkilerinin bunun kendi güvenlikleri için yapıldığı şeklindeki pişkin açıklamaları yer almaktadır.

Raporda ayrıca Rojova dedikleri Suriye Cumhuriyeti’nden işgal ettikleri bölgede kalıcı olabilmek için öncelikle ekonomiyi geliştirmek durumunda oldukları anlatılmaktadır. Bunun için sulama projeleri geliştirme ve petrol çıkartıp satmaya çalışmalarının gerekliliğinden bahsedilmektedir. Ancak bunların olabilmesi için öncelikle batıda Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile anlaşmaları ve Washington’un baskısıyla Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin sınırlarını PYD’ye açmasının önemi anlatılmaktadır. Tabi bu arada Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve PYD’nin Irak’ın kuzeyindeki topraklara yerleşmesi gerekmektedir.

Akdeniz’e bir PKK Koridoru” ara başlığıyla yazılmış olan paragrafta PYD’nin PKK’nın içinden geldiğine vurgu yapılarak PKK’nın da desteğiyle PYD’nin en kısa sürede Fırat’ın batısına geçerek bu bölgeyi işgal etmesinin önemi anlatılmaktadır. PKK’ya Halep’e ulaşıp rejim kontrolündeki bölgeyle bağlantı kurulması önerilmektedir. Buradan Akdeniz’e ulaşmak uzak bir hedef olarak görülse de bölgede kurulacak olan bir Alevi devletiyle iyi ilişkiler içinde bulunularak bu ülke sayesinde Akdeniz’e çıkmak mümkün olacaktır. Raporun sonunda verilen harita ile yapılmak istenen açıkça gösterilmiştir.

Terör örgütüne destek ve akıl hocalığı

Bu raporda açıkça, etnik temizlik yapan işgalci bir terör örgütüne akıl verilmekte ve ABD hükümetinin en azından Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne siyasi baskı yapmak suretiyle terör örgütüne yardım etmesinden bahsedilmektedir.

Güneyimizde Akdeniz’e uzanan bir PKK koridoru projesi 24 Ağustos 2016 tarihinde yayınlanmış olup 4 Eylül’de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama ile Çin’de görüşmüş ve burada “Temennimiz güneyimizde bir terör koridoru oluşmasın.” demiştir.

Fırat Kalkanı Operasyonu ile bu haritanın tasarlandığı şekilde hayata geçirilmesinin önüne bir engel konmuş olmakla beraber Musul operasyonundan Türkiye’nin uzak tutulmaya çalışılması henüz haritanın doğudaki kısmından vazgeçilmediğini göstermektedir.

Başka ne yapabiliriz?

Türkiye’nin Fırat’ın batısında PKK koridorunun oluşmasını engellemesi, Kuzey Irak’ta da Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile PYD’nin sınır komşusu olmasının önüne geçişmesi sayesinde PYD işgal ettiği topraklarda sürdürülebilir bir yapı oluşturamayacaktır. İlaveten Suriye’de güvenli bir bölge oluşması durumunda Türkiye’nin burada yapacağı alt yapı ve imar faaliyetleri bölgeyi bir çekim merkezi haline getirecektir. PYD işgali altındaki bölgelerden bir kısım insanın da kalkıp güvenli bölgeye yerleşmesi Rojova denilen bölgenin yok oluşunu hızlandıracaktır.

Artık bundan sonra ülkemizde Artvin, Suriye’de Mümbiç ve El-Bab, Irak’ta da Musul ve Kerkük konusunda gelişmeleri takip ederken olayları bir de bu haritaların ışığında değerlendirmeliyiz. Buna ilave olarak, ABD’nin sadece bu düşünce kuruluşları ve Ralph Peters gibi insanların görüşleriyle hareket eden bir yönetimi olmadığını da unutmamalıyız.

Oynanan oyun, Ortadoğu’yu Ralph Peters’in tabiriyle “barbarlık denizi” olarak tanımlayarak bütün Müslümanları düşman olarak göstermektir. Biz buna karşı “Haçlı Batı” gibi bir söylemle ortaya çıkacak olursak tam da bu oyunu kuranların istediği olmuş olacak ve tabiri caizse “zokayı yutmuş” olacağız.

Oysa ABD’nin içinde de başka düşünce kuruluşları ve kanaat önderleri vardır ve içlerinde ABD’nin Ortadoğu politikasından hiç de memnun olmadıklarını söyleyebiliriz. Onların da Orta Doğu hakkında farklı görüşleri, stratejik planları, ve farklı haritaları bulunmaktadır.

Bir sonraki yazıda bu “diğer” Amerika ve onların haritaları ile devam edeceğiz.

Bu yazı “ABD’nin Ortadoğu Hedefleri”ni inceleyen araştırma – yazı dizisinin 4. kısmıdır.

abd-ortadogu-011. yazı: Darbe Girişiminin Ardından ABD’nin Ortadoğu Hedeflerine Bakış

 

 

 

abd-ortadogu-022. yazı: ABD’nin Afganistan ve Irak Savaşlarının Maliyeti, Tunç Şatıroğlu

 
 
 
 

ortadogunun-neoconlar-tarafindan-isgali-plani3. yazı: Orta Doğu’nun Neocon Güçler Tarafından İşgali Planı, Tunç Şatıroğlu