Ana Sayfa Yazarlar Kerem Alkin Prof. Dr. Ker...

Prof. Dr. Kerem Alkin: 2023 Hedefleri İçin “Tarihi” Eşikteyiz

ABD’nin yeni başkanı Trump’ın sadece ABD’de siyasi depreme sebep olduğunu sanmayın. Trump’ın seçilmesi ve göreve başlaması, esasen 2. Dünya Savaşı sonrası oluşturulmuş ‘uluslararası ekonomi-politik çevre’nin sacayaklarını oluşturan uluslararası kurumların önemini ve ittifak ilişkilerini de derinden sarsacak. Ülkeler, Birleşmiş Milletler, NATO, IMF, Dünya Bankası, IMF ve bölgesel ekonomik işbirliği anlaşmaların ötesinde ikili (bilateral) ilişkilere ağırlık verecekleri, son 65 yıldır var olan ve yozlaşmış ‘küresel’ düzenin ötesine geçen yeni ‘birliktelikleri’ oluşturmak üzere, kritik adımlar atıyorlar. Türkiye, uluslararası ekonomi-politik alanda gözlenen bu ‘aks değişikliği’ sürecinde kilit role sahip ülkelerden birisi. Bir diğeri de Hindistan.

‘Anayasa Paketi’ ile hedeflenen ve seçmenin onayına sunulacak olan sistem değişikliği, özünde uluslararası ekonomi-politik alanda gerçekleşecek bu aks değişikliğine bağlı olarak, Türkiye’nin ‘yeniden formatlayacağı’ ikili ilişkilerdeki manevra kabiliyetini, karar alma becerisini güçlendirecek bir adım. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin öteden beri değiştirmekle mükellef olduğu kamu karar alma süreçleri açısından, bürokraside hayati bir ‘zihinsel dönüşümü’ de tetikleyecek, hızlandıracak. Kamunun karar alma süreçlerinde zamanın etkin kullanımı, kamu harcamalarının verimliliğinin artırılması, ‘Anayasa Paketi’nin onaylanması ile hız kazanacak. Türkiye, bu sayede ‘kapsayıcı büyüme’ kapasitesini yükseltecek ve kişi başına GSYH’da fazladan bir yüzde 25’lik iyileşme yakalayacak.

‘ANAYASA PAKETİ’ İLE YÜZDE 25 GELİR SIÇRAMASI

Bunun anlamı, 2023’de 1.5 trilyon dolar olabilecek bir Türkiye GSYH’sının 1 trilyon 875 milyar dolara ulaşması, kişi başına GSYH’nın ise 18 bin dolar yerine 22 bin 600 dolar düzeyine ulaşması. Türkiye, ‘Anayasa Paketi’nin oylanacağı referandumu ‘tarihi bir eşik olarak görmeli. Bu eşik halkın oylarıyla aşıldıktan ve yürütme, yasama ve yargı yeniden yapılandıktan sonra, Türkiye’nin büyümesi yüzde 5.5-6 bandına oturacak ve ülkenin savunma, enerji başta olmak üzere, stratejik öneme sahip sektörlerinde ‘millileştirme’ süreci daha da hızlanacağı gibi imalat sanayinde ‘dışa bağımlığı’ hızla azaltacak yatırımlar katlanacak. Türkiye’nin ‘Anayasa Paketi’ ile ekonomik, siyasi ve askeri, büyük bir sıçrama yapacağının yeterince farkında olan önde gelen ülkelerin yoğun ziyaret trafiğinin daha hızlanacağına şahit olacaksınız. Bu arada, Fitch’in not indirimiyle ilgili değerlendirmesine verdiğim cevaba bir mesajla gireyim; eğer Fitch ne dediğimizi anlamak istiyorsa, İngiliz Bakan Alan Duncan’ın kendi parlamentosundaki açıklamasına baksın.

TEKNİK DEĞİL, ‘SİYASİLEŞMİŞ’ DEĞERLENDİRMELER

Öte yandan demokratik usullerle yürüyen bir Anayasa değişikliği sürecine ‘siyasi muhalif’miş gibi aleyhte yorumda bulunup, not indirmesi nedeniyle, Türkiye yatırımlarından her zaman katma değer elde etmiş olan uluslararası yatırımcıların, dönüp Fitch’e ‘sen ne yaptığını sanıyorsun’ diye hesap sormaları gerekir. Fitch’in not indirimine gerekçe olarak gösterdiği konu başlıklarında, siyasileşmiş, tek taraflı bir bakış açısı ile getirdiği yorumlar, derecelendirme değerlendirmesinin tarafsızlığı ve ruhuna aykırı bir tutum. Türkiye’nin notunun yatırım yapılabilir seviyenin altına çekilmesinin gerekçeleri arasında sayılan ‘Türk iş dünya-sında kimi çevreler tasfiyeden rahatsız ve sinirli’ ifadesi, cari açık, bankaların sermaye yeterliği ve mali disiplin gibi kavramların yanında, alışmadığımız, derecelendirmenin ruhuna uymayan bir yorum.

Derecelendirme kuruluşlarının görevi, Türk şirketleri ve Türk Hazinesi tarafından ihraç edilmiş tahvillerin geri ödemesi ile ilgili risk analizi yapmaksa, ciddi bir riski bu mevcut tabloya göre nasıl okuduklarını çöze-miyorum. 2016’da, Türkiye’nin kamu bütçe açığının milli gelire oranı büyük ihtimalle yüzde 1’e düşmüş. Kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 35’in altında. AB’de Türkiye’nin mukayese edilmesinin ağır haksızlığa gireceği ciddi bir büyüme sorunu var ve kimi AB ülkelerinde bankaların kredi alacak tahsilatı sorunu kırmızı çizgide. Küresel büyüme patinaj yaparken, bazı önde gelen ülkelerin bankacılık sorunları varken, Türkiye’nin terörle mücadeleyi ve 3 milyon mülteciyi mali disiplin başarısı ile yönetmesini iki satırla geçiştir; ondan sonra ‘niye tepki alıyorum’ diye serzenişte bulun. Bizim de toleransımızın bir sınırı var.

FITCH KENDİ ‘İŞİNE’ İHANET ETTİ

Derecelendirme kuruluşlarının görevi, borçlu bir şirket veya ülkenin borcunu ödeyebilme yeteneğini değerlendirmesidir. Ülkenin ekonomik ve siyasi istikrarı ile kurumlarının işleyişi gibi unsurlara bakılarak bir değerlendirme yapılır. Son küresel krizde zaten ciddi itibar kaybı yaşamış olan Fitch, Moody’s veya Standart&Poors, bu yönüyle, Türkiye değerlendirmesinde kendi işlerine ‘ihanet’ etmekte, 2001 krizinde dahi borçlarına sadık olmuş Türkiye için ‘iş’in ruhuna aykırı değerlendirme yapmaktalar. Tarihinin en vahşi terör eylemlerinden birisi olan 15 Temmuz hain darbe girişimine maruz kalmış Türkiye’nin, FETÖ gibi küresel ölçekte bir terör örgütünü kamudan, iş dünyası ve medyadan söküp atan tedbir alıyor diye notunu indirmenin mantıklı bir izahı yok.

 

Kaynak: İTO HABER