Ana Sayfa Yazarlar Kerem Alkin Doğu ile Batı...

Doğu ile Batı Arasında “Medeniyetler ve Demokrasi” Köprüsü

1990’lı yılların başlarında, Berlin Duvarı yıkılıp, komünist Doğu Bloku dağılıp, en son 1991 yılı ortasında Sovyetler Birliği parçalandığında, Soğuk Savaş’ın bitişi, Türkiye gibi geleceği parlak önde gelen gelişmekte olan ekonomiler için bir umut olmuştu. 1980’li yılların başlarından itibaren ağır siyasi ve ekonomik sorunlarla boğuşmaya başlamış olan Sovyetler Birliği’ndeki sorunlar, onun en yakın komşusu ve NATO’nun kanat ülkesi olan Türkiye’yi de kısmen ferahlatmış ve rahmetli 8. Cumhurbaşkanımız Özal ile Türkiye uzun zamandan beri ilk defa, ekonomi alanında bir dönüşüm ve reform süreci yaşamıştı. Ancak, Özal’ın vefatı artan bölücü terör ile birlikte, 1994 ekonomik krizinin de getirdiği yük, Soğuk Savaş sonrası 10 yılı en iyi şekilde değerlendirmemizi engelledi.

1939 ile 1950 arasında ancak yüzde 2.6 büyüyebilen Türkiye, 1990’lı yıllardaki belirsizlik ve moralsizlik döneminde, adeta bir dünya savaşı yaşamış gibi ancak yüzde 2.9 büyüyebildi. 2001 krizi sonrasında, üçlü koalisyon hükümetinin siyasetten çekilip, AK Parti’nin 2002 yılı kasım ayında tek başına iktidar olması sonrasında reformlar hızlandı. Avrasya’nın büyüme rekorları kıran ve reformları ayakta alkışlanan ekonomisi oldu. Bu alkış, Türkiye’yi 2004 yılı sonunda ‘Avrupa Birliği’ne tam üye adayı’ yaptı. Küresel sistemdeki kimi aktörler, Türkiye’nin yükselişinden hiç memnun kalmadılar. Bu yükselişi durdurmaya yönelik vahşi hamleler ile karşı karşıya kaldık.

KÜRESEL SIKLET MERKEZİ ‘DOĞU’YA KAYARKEN

Bu süreçte Çin, Hindistan, Güney Kore, Malezya, Endonezya ve Türkiye gibi ülkelerin öne çıkışı ile küresel ekonomik ve siyasi sistemde ‘sıklet merkezi’ batıdan doğuya kaymaya başladı. Türkiye’nin bu dönemde, yeniden önemli bir bölgesel ve küresel güç konumuna ulaşan Rusya Federasyonu ile güçlendirdiği ikili ilişkiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki çok istisnai diyalog, Türkiye’yi bölgesinde daha da vazgeçilmez bir konuma getiriyor; Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaret ettiği tüm ülkelerde, bu yeni küresel dönüşümün en önemli isimlerinden biri olarak, o ülkelerin halkları tarafından alkışlarla karşılanıyordu.

Ancak, çeşitli hamleler ile Türkiye’nin ve ‘lideri’nin, bölgesindeki konumu yıpratılmaya çalışıldı. Ayrıca Türkiye ile Rusya arasındaki stratejik işbirliği yıkılmaya çalışıldı. 15 Temmuz’daki menfur darbe girişiminin, küresel bacaklı FETÖ terör eyleminin, Cumhurbaşkanımızın, hükümetimizin ve halkımızın olağanüstü kahramanlığı ve tarihe mal olacak ‘destansı’ kahramanlığı ile bertaraf olduktan sonra, 9 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin arasındaki ‘tarihi’ görüşmede varılan mutabakatın, ekonomik, politik, askeri ve enerji alanında işbirliğini güçlendirme yönündeki büyük hamlelerin neden kritik önemde olduğu konusunda gereken ipucunu verecektir. Bu nedenle, ‘demokrasi’mize sahip çıkarak, reformlarımıza devam ederek, Türkiye’yi hak ettiği konuma ulaştıracak adımları sürdüreceğiz.

2. ÇEYREK BÜYÜME YÜZDE 3 CİVARI ÇIKABİLİR

Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1.1 arttı. Bu veriyi Türkiye’nin çeyrek büyümesini önceden tahmin etmek için kullanıyoruz. Haziran ayı verisi de eklenince, bu yılın 2. çeyreğinde sanayi üretimi yüzde 2.47’lik bir artış yakalamış gözüküyor. Bu yüzde 2.47’lik çeyrek bazdaki sanayi üretim verisini dikkate alarak hesaplama yaptığımızda, 2. çeyrek büyüme tahminimi yüzde 2.1-2.8 aralığında tahmin ediyorum. Yüzde 70 olasılıkla da yüzde 2.5. Bununla birlikte, finans kurumlarının ekonomistleri daha iyimser bir tahmin olarak yüzde 2.8 ile 3.2 arasında tahminlere işaret ediyorlar.

Kaynak: İTOHABER

http://www.itohaber.com/koseyazisi/203855/dogu_ile_bati_arasinda_medeniyetler_ve_demokrasi_koprusu.html