Ana Sayfa Raporlar Ekonomi Raporları ve Gelişmeleri Ekonomik Akti...

Ekonomik Aktivitedeki Aşağı Yönlü Riskler Azaldı…Enver Erkan

TCMB Finansal İstikrar Raporu: Ekonomik aktivitedeki aşağı yönlü riskler azaldı…

TCMB tarafından hazırlanan Mayıs 2017 dönemine ilişkin Finansal İstikrar Raporu, bankanın internet sitesinde yayımlandı. Raporda özellikle büyüme konusund, ekonomik faaliyetlere yönelik aşağı yönlü risklerin azaldığının üzerinde durulmakta. 2016’nın son çeyreğinde, önceki dönemlere ilişkin kayıpların telafi edildiği bir dönem olduğuna dikkat çekilirken, bu yıl da mali politikaların ve teşviklerin katkısıyla özellikle iç talep ve tüketim kanalıyla büyümede toparlanma eğiliminin devam edeceği anlaşılıyor. Kredi büyümesinin desteklenmeye devam edilmesi ile sektörel faaliyetlerin canlı kalması ve iç talebin yüksek tutulmaya devam etmesi amaçlanıyor ve büyük ihtimalle 2017’de de büyümenin ana sürükleyicisi bu kanallar olacak.

Enflasyon en çok sıkıntıda olduğumuz konu ve 2017’de de kurların yarattığı maliyet baskısı ve gıda fiyatlarındaki oynaklık ile beraber yukarı gitme eğilimini sürdürüyor. Nisan veya Mayıs ayında zirve yapması beklenen enflasyonun sonraki aylarda baz etkisiyle kademeli şekilde aşağı gelmesi bekleniyor. Ancak bu sürede TL’de ilave değer kaybı görünümü bozabilir. TL’de istikrar sağlamak için uygulanan sıkı para politikası duruşunun finansal istikrara yönelik riskleri sınırlaması öngörülüyor. Şekilde görüldüğü üzre, ağırlıklı ortalama fonlama oranı (AOFM), geç likidite penceresine (GLP) oldukça yakın, ancak Mayıs ayı boyunca stabil bir seyir izlemiş. Şu anda göreceli olarak TRY’de ilave değer kaybı görülmemesi itibariyle ek sıkılaşma sebebi görünmüyor, ancak bu konudaki durum biraz da Fed’in 14 Haziran’da ne gibi bir açıklama yayınlayacağına bağlı. Ancak mevcut şartlar altında TCMB 15 Haziran’da ek sıkılaştırma yapmayacak ve oranlarla oynamayacak gibi görünüyor.

Bununla beraber, baz senaryonun küresel sermaye hareketlerinin lehimize olacağı varsayımıyla hazırlandığını görüyoruz. Çünkü Fed’in parasal sıkılaşmayı daha uzun vadeye yayması ile ECB ve BOJ’un genişlemeci para politikası uygulamaya devam etmesi Finansal İstikrar Raporu’nda da yer bulmuştur. Bununla beraber, 2017’nin ilk bölümünde görece artan risk iştahının EM piyasaları için destekleyici olduğu ve portföy / sermaye akımlarını desteklediği de raporda belirtiliyor. Cari durum böyle ancak risk teşkil eden belli başlı unsurları da hesaba katmak gerekiyor. Küresel (jeo) politik riskler, korumacı dış ticaret gibi unsurlar bu konudaki algıyı bozabilecek etmenler olarak öne çıkmaktadır ve böylesine bir durumda EM piyasalarının portföy ağırlıklarının azaltılması fiyat istikrarı açısından da olumsuzluk yaratabilecektir. Mevcut trendler risk algısındaki iyileşme ile Türkiye’nin risk priminin azalmakta olduğunu göstermektedir. Bu kapsamda Türkiye’nin CDS’leri Mayıs ayında 200 puanın altını görmüş, Brezilya’nın (gelişen emsal piyasa, çöp kredi notu) altına yerleşirken Portekiz’le (gelişmiş Avrupa piyasası, çöp kredi notu) hemen hemen aynı seviyeye gelmiştir.

Finansal kesime bakacak olursak; rapora göre bankaların kredi büyümesi kuvvetli şekilde gerçekleşmeye devam ediyor ve kredilerin banka aktifleri içerisindeki yüksek payı da korunuyor. Kredi Garanti Fonu’nun etkinleştirilmesi ile beraber kurumsal kredilerdeki güçlü ivmelenme kredi büyümesini önümüzdeki dönemlerde desteklemeye devam edecek. Diğer yandan kredi büyümesindeki artışın devam etmesi ile beraber net faiz gelirleri ve komisyon gelirleri artışlarının makul seviyelerde kalarak bankalardaki karlılığı destekleyeceği öngörülmektedir. Ancak bankaların artan TL fonlama maliyetleri ve mevduat faizlerindeki artış kapsamında 2017’nin ilk çeyreğinde devam ettirdiği yüksek karlılığın yıl içerisinde bir miktar dengelenmesi beklenebilir. Bankacılık sektörünün ortalama sermaye yeterlilik rasyosu hedef değer olan %12 üzerinde kalmaya devam ediyor. Takipteki kredilerin toplam krediler içerisindeki payı da 2017‘de genelde yatay bir seyir izlemiş görünüyor.

Önemli bir konu da; finansal kesim dışındaki firmaların döviz pozisyonlarıyla alakalı. Raporda, firmaların yurtdışı borçlanmalarının düşmesinin ve YP kredilerden TL kredilee geçiş eğiliminin artmasının net döviz pozisyonlarını olumlu etkilemesinden bahsedilmiş. Firmaların uzun vadeli borçlanmayı tercih etmeleri de bir başka etken. TCMB’nin açıkladığı “Finansal Kesim Dışındaki Firmaların Döviz Varlık ve Yükümlülükleri” verilerine göre Şubat 2017 itibariyle reel sektörün net döviz yükümlülüğü 199,70 milyar USD seviyesinde, Ocak ayında bu tutar 201,70 milyar USD idi. TCMB’nin raporda da belirttiği veri takip sisteminin oluşturulması ile ilerleyen dönemde bu konuda daha sağlıklı veri izleme imkanımız olacak.