10.02.2022 – Türkiye’den Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılan gıda ihracatı 2022 yılının Ocak ayında yüzde 76’lık artışla 68 milyon dolardan, 120 milyon dolara çıkarken, Yeni Dünya’nın Türkiye’den gıda talebi 2021 yılında yüzde 35’lik artışla 810 milyon dolardan, 1 milyar 94 milyon dolara yükseldi. ABD’ye gıda ihracatı ilk kez 1 milyar doları aştı.
ABD, Türkiye’den gıda ithal eden ülkeler listesinde dördüncü sırada yer alırken, Ege İhracatçı Birlikleri, ABD’de Türk gıda ürünlerinin tanıtımı amacıyla sürdürdüğü TURQUALITY Projesi ve ABD’de katıldığı fuarlar sayesinde Türkiye’den ABD’ye gıda ihracatının artışını domine ediyor.
Türk lezzetlerinin Yeni Dünya’da daha fazla tüketilmesi için 3 yıldır TURQUALITY Projesi yürüttüklerini, bu çalışmaların meyvelerini toplamaya başladıklarını dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Birol Celep, EİB’den ABD’ye yapılan gıda ihracatının 2021 yılında yüzde 23’lük artışla 267 milyon dolardan 330 milyon dolara ilerlediğini aktardı. Celep, “2021 yılında Türkiye’den ABD’ye yapılan 1 milyar 94 milyon dolarlık gıda ihracatının yüzde 30’unu Egeli ihracatçılar gerçekleştirdi” dedi.
ABD pazarında konumlarını iki kat büyütecek, gıda ihracatımızı 2 milyar dolara çıkaracak potansiyel gördüklerini anlatan Celep, “Ege İhracatçı Birlikleri olarak New York’taki Fancy Food Fuarı’na uzun yıllardır Türkiye Milli Katılım Organizasyonu yapıyoruz. Pandemi sonrasında tüm dünya açılmak zorunda. Fuarlar artık açılıyor. Yaşam kendi içindeki dinamiklerle sürdürülebilir hale gelecek, panik yapmadan, tedbirlerimizi alarak pandemi nedeniyle ümitsizliğe kapılmadan ihracatımıza devam etmek durumundayız. Türkiye’nin istihdam ve üretim açısından başka yolu yok. Las Vegas’ta 6-8 Şubat tarihlerinde gerçekleşen Winter Fancy Food Fuarı’na katılım sağladık” diye konuştu.
Türk gıda sektörünün, ABD’ye ihracatta 2022 yılına parlak bir giriş yaptığına işaret eden Celep, “Ocak ayında ABD’ye ihracatımız yüzde 76’lık artışla 68 milyon dolardan 120 milyon dolara çıktı. Küçük ambalajlı doğal ve organik ürünler yoğun talep görüyor. Bu pazarı İtalyanlara, Fransızlara, İspanyonlara bırakmayacağız. Dünyadaki değişimlerin ülke ekonomilerine yansımalarını analip edip doğru hamleleri yapacağız. Tarım ve gıda ürünlerine erişim zincirinin, yani ithalat ve ihracatının dünyada aksaklığa uğramadan devam edebilmesinin ne kadar önemli olduğunu pandemide görmüş olduk. Doğru adımları atarak üretmeye ve ihracata devam edeceğiz.”
ABD, 2021 yılında Türkiye’den yüzlerce çeşit gıda ürünü talep ederken zirvede 120 milyon dolarlık tutarla sakızlı şekerler yer aldı. Elma suyu ihracatı Türkiye’ye 80 milyon dolar kazandırırken, mısır taneleri 79 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaştı. Kuru kayısı, kuru incir, zeytinyağı, deniz levreği, bitkisel yağlar, meyve sebze mamulleri, baharatlar ABD’ye ihracatta öne çıkan diğer gıda ürünleri oldu.
EİB’den 2021 Yılında 16 Milyar 325 Milyon Dolar İhracat
04.01.2021 – Ege İhracatçı Birlikleri, 2021 yılında 16 milyar 325 milyon dolarlık ihracata imza attı. EİB, 2020 yılındaki 13 milyar 4 milyon dolarlık ihracatını yüzde 26 artırmayı başardı. Ege Bölgesi’nin ihracatı ise; yüzde 29’luk artışla 21 milyar 800 milyon dolardan, 28 milyar 158 milyon dolara çıktı. İzmir, 14 milyar 815 milyon dolarlık ihracatla Ege Bölgesi ihracatının yüzde 53’ünü gerçekleştirdi.
Aralık ayında yüzde 24’lük artışla 1 milyar 560 milyon dolarlık ihracat performansı gösteren Ege İhracatçı Birlikleri, aylık bazda 82 yıllık tarihinin en yüksek ihracat seviyesine ulaştı. EİB, 2020 yılı Aralık ayında 1 milyar 256 milyon dolarlık ihracata imza atmıştı.
12 birliğin 11 tanesi ihracatını artırdı
Ege İhracatçı Birlikleri bünyesindeki 12 ihracatçı birliğinin 11 tanesi 2020 yılına göre ihracatını artırırken, Ege Tütün İhracatçıları Birliği’nin ihracatında azalma yaşandı.
Sanayi sektörleri Ege İhracatçı Birlikleri’nin ihracatına 9 milyar 528 milyon dolarlık katkı sağlarken, sanayi sektörlerinin ihracatı yüzde 37 yükseldi.
Tarım sektörleri, yüzde 12’lik artışla ihracatlarını 5 milyar 95 milyon dolardan, 5 milyar 716 milyon dolara çıkarırken, madencilik sektörü Ege İhracatçı Birlikleri’nde 1 milyar 81 milyon dolarlık ihracat rakamıyla temsil edildi.
İhracat artış rekoru tekstil sektörünün oldu
Ege İhracatçı Birlikleri bünyesinde, 2021 yılında ihracat artış rekortmeni yüzde 66’lık artışla Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği oldu. 2020 yılında 240 milyon dolarlık ihracata imza atan ETHİB, 2021 yılında 398 milyon dolar ihracat yapma başarısı gösterdi.
Zirveye 2021’de de demir attılar
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği, 2020 yılında olduğu gibi, 2021 yılında EİB bünyesindeki 12 ihracatçı birliği arasında en fazla ihracat yapan birlik oldu. EDDMİB 2020 yılında, 1 milyar 361 milyon dolar olan ihracatını 2021 yılında yüzde 65’lik artışla 2 milyar 241 milyon dolara taşıdı.
Kimyacılar, ihracatçı birliğini hak ediyor
Ege İhracatçı Birlikleri çatısı altında temsil edilmeyen Egeli kimyacılar, 2021 yılını 1 milyar 838 milyon dolarlık ihracat performansıyla geride bıraktı ve EİB bünyesinde ihracatçı birlikleri olması gerektiğini bir kez daha ihracat rakamlarıyla ortaya koydular.
Hazırgiyim sektörünün ihracatında 1,5 milyar dolara ramak kaldı
2021 yılına girerken 1,5 milyar dolar ihracat hedefiyle giren Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği 1 milyar 489 milyon dolarlık ihracatı Türkiye’ye kazandırdı.
Gıda ihracatının şampiyonu su ürünleri ve hayvansal mamuller oldu
Su ürünleri, kanatlı eti, yumurta, süt ve süt ürünleri, bal sektörleri 2021 yılında ihracatta yeni başarılara imza attı. Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği ihracatını yüzde 34’lük artışla 982 milyon dolardan, 1 milyar 314 milyon dolara çıkardı ve EİB bünyesindeki 6 gıda birliği arasında ihracat şampiyonu oldu.
Taze meyve sebze ve meyve sebze mamulleri ihracatında her yıl yeni rekorlar kıran Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, 2021 yılında da geleneği bozmadı. 2020 yılında 1 milyar 40 milyon dolarlık ihracatla ilk kez 1 milyar dolar barajını aşan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, 2021 yılında da ihracatını yüzde 14’lük artışla 1 milyar 182 milyon dolara taşıdı.
2021 yılında Ege İhracatçı Birlikleri çatısı altında 1 milyar dolar barajını geçen bir diğer birlik Ege Maden İhracatçıları Birliği oldu. EMİB, 2020 yılında 931 milyon dolar olan ihracatını yüzde 16 ilerleterek 1 milyar 81 milyon dolar döviz getirisini hanesine yazdırdı.
Geleneksel ihraç ürünlerimiz çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru inciri dünyanın dört bir tarafına ihraç eden Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği 2021 yılını 862 milyon dolarlık ihracatla geride bırakırken, Ege Tütün İhracatçıları Birliği 731 milyon dolarlık ihracat performansı gösterdi.
Kağıt, mobilya ve odundışı orman ürünleri ihracatçılarının kümelendiği Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, 2021 yılında yüzde 12’lik ihracat artış hızı yakaladı ve 645 milyon dolar olan ihracatını 722 milyon dolara çıkardı.
Hububat, bakliyat yağlı tohumlar ihracatı yüzde 35 arttı
Bitkisel yağ sektörünün domine ettiği Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği 2020 yılında 505 milyon dolar olan ihracatını, 2021 yılında yüzde 35’lik artışla 683 milyon dolara yükseltmeyi başardı.
Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarını çatısı altında toplayan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, 2021 yılında yüzde 17,4’lük ihracat gelişimi gösterdi ve 187 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdı.
Ayakkabı sektörünün sürükleyici olduğu Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği, 2021 yılında ihracatını 129 milyon dolardan, 170 milyon dolara artırdı. EDDMİB’in 2021 yılında ihracat artış hızı yüzde 32 olarak kaydedildi.
Eskinazi: “2021 yılı ihracatta altın yıl oldu”
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türk ihracatçılarının 2021 yılında Türkiye’ye 225 milyar 368 milyon dolar döviz kazandırdığını, Ege İhracatçı Birlikleri üyelerinin bu ihracata 16 milyar 325 milyon dolarlık katkı sağladığını, Orta Vadeli İstikrar Programında 2023 yılı sonu için ortaya konulan 214 milyar dolarlık ihracat hedefinin 2021 yılı sonunda geçildiğini, 2021 yılının ihracatçılar açısından altın yıl olarak geçtiğini dile getirdi.
Faizler, ihracatı ve ihracatçıyı zorluyor
Türk ekonomisinin 2021 yılının ilk üç çeyreğindeki yüzde 11,4’lük büyümesine ihracatçıların katkısının yüzde 48 olduğunu aktaran Eskinazi, “2020 yılında pandemi nedeniyle dünyada ertelenen bir talep vardı. 2021 yılında ertelenen talep sayesinde Türk ihracatçıları 51 milyar dolar daha fazla ihracat gerçekleştirdik. Türk ihracatçıları dünyanın her pazarına ürün satabilecek kabiliyette. Şu anda Türk ihracatçılarının en büyük sorunu finansmana erişim. Faizlerde astronomik artışlar yaşanıyor. Türk ihracatçılarının müdahale edemeyeceği; enflasyon, faiz, döviz kuru istikrara kavuştuğu takdirde 2022 yılında Ege İhracatçı Birlikleri olarak 18 milyar dolar ihracat hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
Ege Bölgesi ihracatı 28 milyar doları aştı
Ege Bölgesi’nin 2021 yılı ihracatı yüzde 29’luk artışla 21 milyar 800 milyon dolardan, 28 milyar 158 milyon dolara yükseldi.
İzmir, 2020 yılında 11 milyar 710 milyon dolar olan ihracatını, 2021 yılında 14 milyar 815 milyon dolara çıkararak Ege Bölgesi ihracatının yüzde 53’ünü tek başına gerçekleştirdi. İzmir’in ihracatı 2021 yılında yüzde 27’lik artış gösterirken, İzmir’de bulunan iki serbest bölge ihracata 2 milyar 585 milyon dolarlık katkı sağladı.
Manisa 5 milyar doları aştı
Elektrik-elektronik sektörünün ihracatta lider olduğu Manisa, 2021 yılında ihracatını yüzde 25 geliştirdi ve 5 milyar 205 milyon dolarlık ihracatı hanesine yazdırdı.
Ege Bölgesi’nde ihracatçı karakteriyle öne çıkan bir diğer il Denizli 2021 yılında ihracatını yüzde 43’lük artışla 3 milyar 191 milyon dolardan, 4 milyar 574 milyon dolara artırdı.
Aydın 859 milyon dolarlık ihracata imza atarken, Balıkesir 790 milyon dolarlık ihracatla Aydın’ı takip etti. Muğla, 2021 yılında ihracatını yüzde 31’lik artışla 592 milyon dolardan 774 milyon dolara yükseltti.
Porselen ihracatının başkenti Kütahya 2021 yılında 390 milyon dolarlık ihracatla temsil edilirken, doğal taş ve yumurta ihracatının domine ettiği Afyon 380 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdı.
Halı, battaniye ve kanatlı sektörlerinin güçlü olduğu Uşak, 2020 yılındaki 239 milyon dolarlık ihracatını yüzde 54’lük artışla 369 milyon dolara çıkarmanın yanında, Ege Bölgesi’nde ihracat artış rekortmeni oldu.
EİB’den 3 ülkeye yapılan ihracat 1 milyar doları aştı
Ege İhracatçı Birlikleri, 2020 yılında sadece Almanya’ya 1 milyar doların üzerinde ihracat yapmışken, 2021 yılında Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’ye de ihracatta 1 milyar dolar barajını aştı. EİB’nin ihracat yaptığı ülke ve gümrüklü bölge sayısı 211 oldu.
Avrupa Birliği ülkeleri EİB’nin 2021 yılındaki 16 milyar 325 milyon dolarlık ihracatından 7 milyar 485 milyon dolarlık payla en büyük dilimi alırken, EİB üyeleri 2021 yılında en büyük ihracat artışını yüzde 37’yle Amerika kıtasına gerçekleştirdi ve Amerika kıtasına yapılan ihracat 1 milyar 903 milyon dolara çıktı.
Egeli ihracatçılar, 2021 yılında Ortadoğu ülkelerine 1 milyar 726 milyon dolarlık ihracat yaparken, Asya ve Okyanusyla Bölgesi’ne yaptıkları ihracat yüzde 36’lık gelişimle 941 milyon dolardan, 1 milyar 276 milyon dolara ilerledi. EİB’nin Afrika ülkelerine yaptığı ihracat ise; yüzde 26’lık gelişim göstererek 1 milyar 249 milyon dolar olarak kaydedildi
EİB’den Kasım Ayında 545 Milyon Dolarlık Tarım, 795 Milyon Dolarlık Sanayi İhracatı
03.12.2021 – Ege İhracatçı Birlikleri, Kasım ayında yüzde 19 artışla 1 milyar 437 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Ocak-Kasım döneminde yüzde 26 yükselişle 14 milyar 766 milyon doları Türkiye’ye kazandıran EİB’nin ihracatı son 1 yıllık dönemde yüzde 25 ivmeyle 16 milyar 22 milyon dolara ulaştı.
- Sektörler arasında her ay en fazla ihracat rakamına ulaşan Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği, Kasım ayında da ihracatını yüzde 27 ilerlemeyle 178 milyon dolara çıkardı.
- Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, yüzde 96 ile Kasım ayının en yüksek ihracat artışına ulaşarak 63 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
- Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği yüzde 14 yükselişle ihracatını 129 milyon dolara taşıyarak Kasım ayında en fazla ihracat yapan ikinci Birlik olarak kayıtlara geçti.
- Tarım ve Gıda Birlikleri arasında en fazla ihracat gerçekleştiren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği yüzde 10 yükselişle 128 milyon dolarla Kasım ayını geride bıraktı.
- Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği yüzde 33 ilerlemeyle 114 milyon dolar, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği yüzde 7 artışla 99 milyon doları ülkeye kazandırdı.
- Ege Maden İhracatçıları Birliği yüzde 12 yükselişle 96 milyon dolar, Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği yüzde 14 yükselişle 64 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi.
- Ege Tütün İhracatçıları Birliği ise 54 milyon dolar, Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği ise Kasım ayında yüzde 62 gelişimle 43 milyon dolara ulaştı.
- Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği yüzde 11 yükselişle 16 milyon dolar, Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği yüzde 64 yükselişle 15 milyon dolar ihracat yapma başarısı gösterdi.
Tarım ihracatı 545 milyon dolar, sanayi ihracatı 795 milyon dolar
2021 yıl sonu 15 milyar dolar ihracat hedeflerine 5 ay önceden ulaştıklarını hatırlatan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Kasım ayında 11 Birliğin ihracatını artırdığını, 1 Birliğin ise geçtiğimiz dönemki performansının gerisinde kaldığını açıkladı.
“2021 yıl sonu 16 milyar dolara yükselttiğimiz hedefimizi haftalar öncesinden yakalayarak son 1 yıllık dönemdeki ihracatımızı yüzde 25’lik artışla 16 milyar 22 milyon dolara ulaştırdık. Kasım ayında Tarım Birliklerimizin ihracatı yüzde 17 artışla 545 milyon dolar, Sanayi Birliklerimizin ihracatı ise yüzde 21 artışla 795 milyon dolara ilerledi. Madencilik sektörümüzün EİB ihracatına katkısı ise Kasım ayında yüzde 12 artışla 96 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti.”
EİB 2021 yılı ihracat hedefi 18 milyar dolara ilerliyor
Son bir yıllık dönemde demir ve demirdışı metaller sektörünün 2 milyar dolar barajını aştığının altını çizen Jak Eskinazi, Kasım ayı ihracatlarının 424 milyon dolarlık kısmı yani yüzde 29’unun EİB bünyesinde temsil edilmeyen sektörlere ait olduğunu vurguladı.
“Kimyevi maddeler ve mamulleri ihracatı son 1 yıllık dönemde 1 milyar 779 milyon dolarla bölgemizden en fazla ihracatı gerçekleşen ikinci sektörümüz. Bu sektörlerimizin EİB bünyesinde temsil edilmesi gerekiyor. Hazırgiyim ve konfeksiyon, su ürünleri ve hayvansal mamuller, yaş meyve sebze ve mamulleri, maden sektörlerimiz de 1 milyar dolar ihracat rakamını aşan sektörlerimiz. Sürdürülebilirlik ve dijitalleşme alanında yaptığı projelerle, atılımlarla, dünyada ilkleri gerçekleştirerek Türkiye’de İhracatçı Birlikleri arasında öncü Ege İhracatçı Birlikleri olarak 2021 yılını 18 milyar dolar ihracatla geride bırakacağımızı çok net bir şekilde söyleyebiliriz.”
Ege Bölgesi illerinin ihracat rakamı Kasım ayında 2 milyar 534 milyon dolara ulaştı. Türkiye geneli en fazla ihracat yapan iller sıralamasında yer alan İzmir, Kasım ayında 1 milyar 348 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi.
Manisa 455 milyon dolar, Denizli 401 milyon dolar, Aydın 91 milyon dolar, Muğla 69 milyon dolar, Balıkesir 59 milyon dolar, Kütahya 40 milyon dolar, Uşak 39 milyon dolar, Afyonkarahisar 32 milyon dolar ihracat yaptı.
EİB: Yaş Meyve Sebze Sektörü 2021 Yılını Yeni Bir Rekorla Kapatmaya Hazırlanıyor
22.06.2021 – 2018’den bu yana ihracatını yüzde 40 artıran Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, 2021 yılında 1 milyar 200 milyon doları aşarak yeni bir rekora imza atmayı hedefliyor.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin katılımlarıyla düzenlenen basın toplantısıyla göreve geldikleri 3 yıl boyunca hayata geçirdikleri projeler hakkında kamuoyunu bilgilendirdi.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, “2018 yılının Nisan ayında göreve geldiğimizden beri 600’ü aşkın üyemiz ve ihracatımızın artması için çalışmalar yapıyoruz. 2017 yılının sonunda 739 milyon dolar olan Birliğimiz yaş meyve sebze ve meyve sebze mamulleri ihracatı, 2018 yılında yüzde 12 artışla 831 milyona, 2019 yılında yüzde 7 artışla 890 milyona ve nihayet 2020 yılının sonunda yüzde 17 oranında artışla 1 milyar 40 milyon dolara yükseldi ve Birliğimizin 54 yıllık tarihinde ilk kez 1 milyar dolar barajını üyelerimizle beraber aşmayı başardık. Böylece 2017 yılının sonundan bu yana ihracatımızı 300 milyon dolar artırmış olduk.”
2021 yılının ilk 5 aylık döneminde de ihracatlarındaki artışın devam ettiğini yüzde 16’lık artışla ihracatlarını 397 milyon dolara taşıdıklarını anlatan Uçak, “Geçtiğimiz Aralık ayı sonunda yaptığımız basın toplantısında sizlerin önünde 2021 yılı sonu için 1 milyar 200 milyon dolarlık bir hedef koymuştuk, bu artış ivmesi ile devam edersek 2021 yılını da yeni bir rekorla kapatacağız. 2018 yılından bu yana hem üyelerimize daha yakın olmak için, hem de ihraç ürünlerimizin tanıtımını yapmak için birçok icraat gerçekleştirmeye çalıştık.” dedi.
Yaş meyve sebze sektörünün sahadaki aktifliği başarı örneği
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Ödül, 2018’de üretim alanlarını ziyaret etmesi ve üreticilerle devamlı iletişim halinde kalması için bir ziraat mühendisi ve aktif üye ziyaretleri gerçekleştirmesi için bir halkla ilişkiler uzmanını istihdam ettiklerini söyledi.
“Üye İlişkileri Timi olarak adlandırdığımız bu ekip 2018 yılından bu yana 800’ün üzerinde üyemizi belirli aralıklarla yerinde ziyaret etti. Zaman zaman Yönetim Kurulu olarak bizler de bu ziyaretlere eşlik ettik. Arkadaşlarımız, mesafe tanımaksızın İzmir, Manisa, Aydın, Muğla, Afyon, Balıkesir ve Denizli’deki firmalara ziyaretlerde bulundu. Her ay yönetim kurulu toplantılarımızda üyelerden gelen sorunları değerlendirdik, girişimlerde bulunduk. İzmir dışında bulunan bazı ihracat bölgelerinde Tarım ve Orman Bakanlığı inspektörleri İzmir’den görevlendiriliyordu, bu ihracatçılar için büyük zaman kaybına yol açıyordu, Tarım ve Orman Bakanlığımızla görüştük, şu anda hemen hemen her ilçedeki firmalarımıza kendi ilçesindeki inspektörler denetime gelmeye başladı ve sorunları çözüldü. Yeni üye olan firmalarımıza da üye oldukları anda hoşgeldiniz sertifikaları gönderdik, kendimizi hemen tanıttık. Bu sistemimiz Birliğimizdeki diğer sektörlerdeki birliklerimiz için de örnek bir sistem oldu, şimdi onlar da üye ziyaretlerine daha fazla ağırlık vermeye başladılar.”
Tarladan çatala gıda güvenliği ‘Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz’ projesiyle sağlanacak
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Balık, Türkiye’nin yaş meyve sebzede önemli bir üretici ülke ve yılda 55 milyon ton meyve sebze üretimi gerçekleştirdiğini açıkladı.
“İhracatın da en önemli faktörünün üretim olduğunun bilincindeyiz. Dünya genelinde tüketicinin sağlıklı gıdaya erişme çabası, öncelik verilen konular sıralamasında ilk sıraya yükselmiş durumda. Gıda üreticileri ve ihracatçıları tarladan çatala güvenli gıda üretip tüketicinin güvenini kazanmak için “Gıda Güvenliği” ile ilgili adımları hızla atıyor. Biz de Birlik olarak gıda ürünleri ihracatında başarıyı sürekli kılmanın yolunun tüketici güveninin sürdürülebilir olmasından geçtiği bilinciyle bölgemizde ihracatı ağırlıkla yapılan ürünler için bölgenin kalıntı haritasını ortaya çıkarmak amacıyla ‘Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz’ adını verdiği projeyi hayata geçirdik.”
Yaş meyve sebze sektörü kalıntısız üretiyor
Pestisit kullanımında dikkat edilmesi gerekenleri sıralayan Cengiz Balık, doğru zamanda, doğru dozda, doğru alet ve ekipmanla, son ilaçlama ve hasat zamanı arasındaki süreye uygun, hedef organizmaya yönelik uygulamalar yapılması gerektiğinin altını çizdi.
“Biz de bu projeyle üretim alanlarından numuneler alarak pestisitlerin doğru kullanımını kontrol ediyoruz. “Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz” projesiyle ihracatın yoğun olduğu çekirdeksiz sofralık üzüm, kiraz, nar, şeftali, mandalina, çilek, domates, hıyar ve asma yaprağı ürünlerine yönelik pestisitlerin belirlenmesi amaçlı analizleri gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Projemize, Bölgemizde bin 500 dekar alana yayılmış çilek üretim sahasını temsil eden sera ve bahçelerden numuneler alarak başladık. Kalıntı değerleri, en büyük ihraç pazarlarımız Avrupa Birliği, Rusya ve kendi vatandaşlarımızın tüketimi için Türkiye’nin limitlerine uyumlu çıktı. Üreticimizin bu başarısı ihracatta da başarıyı getirdi. 2020 Ocak-Mayıs döneminde 17 milyon dolar olan çilek ihracatı 2021 Ocak Mayıs döneminde 41 milyon dolara yükseldi. Bu ay itibariyle asma yaprağı ile ilgili analiz çalışmamızı da sonuçlandırmış olacağız.”
Ürünlerle ilgili çok önemli bir veri tabanı elimizde olacak
Cengiz Balık, Avrupa Birliği mevzuatındaki birtakım eksiklikler sebebiyle Türkiye’den ihraç edilen asma yaprakları ve yaprak sarmaları için mümkün olan en düşün kalıntı limitlerinin uygulandığını anlattı.
“Bu durumu düzeltmek için birçok adım attık, Avrupa’dan gelen yetkililere sunumlar yaptık, bağları gezdirdik. Asma yaprağındaki sonuçların da beklediğimiz gibi çıktığını söyleyebilirim. Üreticilerimiz ile devamlı temas halindeyiz ve onlara yönlendirmelerde bulunuyoruz. Projemiz kiraz ürünüyle devam ediyor, numune ve analiz süreci bittiğinde onunla ilgili bilgilendirmeyi de yapacağız. Bu proje bittiğinde proje konusu ürünler ile ilgili elimizde çok önemli bir veri tabanı olacak ve birçok bilimsel çalışmada bu verilerden yararlanarak ülkemiz çıkarlarını daha etkili bir şekilde savunacağımızı düşünüyorum.”
Türkiye’nin ilk sanal fuarı, sanal ticaret heyetleri, dijital tadım etkinlikleri
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Türkmen Türkmenoğlu, sanal heyet ve sanal fuarlar düzenlediklerini ve birçok alıcıyı firmalarla buluşturduklarını açıkladı.
“Sanal ortamda ticaret heyeti etkinliği gerçekleştirdik. Türkiye’de ilk kez bir birlik olarak sanal fuar organizasyonuna öncülük ettik. The Fource Sanal gıda fuarında 54 Türk firmamız dünyanın çeşitli yerlerinden birçok alıcıyla online ortamda buluşma fırsatı yakaladı. Bunun yanında Turquality projemiz kapsamında Las Vegas Üniversitesi ile yaptığımız anlaşma ile üniversite ders programına Türk yemekleri ile ilgili bir program dahil ettik, Amerikalı şeflerle dijital tadım etkinlikleri düzenledik.”
Yeni dönemde sektörün ajandası yoğun
Türkmenoğlu, “Pandemi öncesinde UR-GE projeleriyle taze meyve sebze ve işlenmiş meyve sebze kümeleri oluşturarak bu kümelerde yer alan firmalarla yurtdışında tanıtım faaliyetleri yapmayı düşünüyorduk. Şu ana kadar fiziki bir etkinlik yapamasak da küme firmalarımıza uzaktan satış ve pazarlama yöntemleri ile ilgili eğitimler verdik. Pandemi sürecinde çok iyi hazırlandığımız UR-GE ve Ticaret heyetlerimizi hayata geçirebileceğiz. Dünyanın dört bir yanında tadım ve tanıtım etkinlikleri ile pazarlarımızı genişletmek için çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Amacımız mevcut pazarlarımızı korurken, potansiyel pazarlarımızı mümkün olduğunda genişletmek olacaktır.” diye konuştu.
Üretici ve ihracatçı omuz omuza
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Sadık Demircan, “Bizler yönetimde olduğumuz ilk günden itibaren üreticilerimizle sürekli olarak iletişim halindeyiz. Onları hem üretim alanlarında hem de köy kahvelerinde ziyaret ediyor, ihracata uygun kalitede ürünlerin elde edilmesi ve tarımsal üretimde yapılması gerekenler ile pestisitlerdeki kalıntı değerleri bakımından bilgilendirmelerde bulunuyoruz. Pandemi öncesinde akademisyenler ve sektörümüze hâkim kişilerin konuşmacı olarak katıldığı, üretici, aracı, komisyoncu, ihracatçı firma temsilcilerinin katılımıyla birçok toplantı gerçekleştirildi. Bölgede üretimi yapılan ve ihracatımız bakımından önemli olan ürünler hakkında bilgilendirmelerde bulunuldu. Özellikle üreticilerimiz hem teknik olarak hem de sektörümüz bakımından merak ettikleri tüm soruları sordular. Şu ana kadar İzmir Kemalpaşa, Selçuk, Seferihisar, Afyonkarahisar Sultandağı ve Manisa Alaşehir’de toplantılarımızı gerçekleştirdik.” dedi.
“Hasat ve ötesi” ile dünyanın her yerinden potansiyel alıcılara ulaşmasını sağlıyoruz
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Emin Demirci, Birlikten ve üyelerden gelen haberleri duyurmak, üyelerden de haberlere yer vermek adına Birlik tarihinde ilk kez sektörel bir dergi yayımlandığını açıkladı.
“İlk olarak 2019’da yayına başladığımız ve 4 ayda bir çıkardığımız dergimiz “Hasat ve Ötesi”ni ilgili tüm kurumlardan üyelerimize Türkiye’nin her köşesine ulaştırıyoruz. Yakın zamanda 5’inci sayısını çıkaracağımız dergimizi, hem Türkçe hem İngilizce yayınlıyoruz. Böylece sadece Türkiye içinde değil, katıldığımız uluslararası fuar ve heyetler vasıtasıyla da dünyanın her yerinden potansiyel alıcılara ulaşmasını sağlıyoruz. Bugüne kadar 60’ın üzerinde üye firmamız ile röportaj gerçekleştirdik ve onların onaylarını alarak dergimizde yayınladık. Böylece üyelerimizin ve ürünlerimizin bilinirliğini arttırmaya çalıştık. Ayrıca her sayımızda sektörden haberleri ele aldığımız köşemizle sektörel bilinci geliştirmeyi amaçladık. Alanında uzman öğretim üyelerimizin tarımsal üretime dair görüşlerine yer verdiğimiz tarım haberlerine de büyük önem verdik.”
Yeni UR-GE Ticaret heyetleri gündemde
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Martin Sanford, “Birliğimiz bünyesinde 2 adet UR-GE Projemiz mevcut. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği olarak Taze Üzüm, Kiraz, Nar ve İşlenmiş Gıda olmak üzere iki yeni projeye başladık. Seyahat kısıtlaması her ne kadar bu projelerimizi etkilemiş olsa da, katılımcılarımıza proje kapsamında birçok yararlı eğitim olanağı sağlıyoruz. 2021 kalan yarısında umarım virüsün etkisinin azalması ve ülke sınırlarının açılmasıyla, bu süreçte çok iyi hazırlandığımız UR-GE Ticaret heyetlerini de gerçekleştirebileceğiz.” diye konuştu.
Rusya, Hong Kong, Almanya, Ortadoğu, Çin
Pandemi öncesinde sektörleri ve üyeleri dünyanın en önemli fuarlarından, Rusya Moskova’da World Food Moscow, Hong Kong’da Asia Fruit Logistica, Almanya’da Berlin Fruit Logistica, Japonya’da Foodex ve daha birçok fuarda temsil ettiklerini söyleyen Sanford sözlerini şöyle tamamladı:
“Bununla birlikte, pandeminin bitmesiyle birlikte uluslararası fuarlara katılımımız ve üyelerimizi, sektörlerimizi uluslararası arenada temsilimiz devam edecek. Rusya, Hong Kong, Almanya, Ortadoğu, Çin başta olmak üzere birçok uluslararası fuarda stant açmaya, Türk taze meyve sebzelerini ve mamullerini en iyi şekilde tanıtmaya devam edeceğiz. Kuşkusuz bu tanıtımlarla birlikte üzerinde önemle durduğumuz bir konu da katma değerli ürün ihracatı. Malumunuz ihraç birim fiyatlarını artırabildiğimiz ölçüde ihracat gelirimizle buna bağlı ülkemize kazandırdığımız döviz miktarı artmaktadır. Katma değerli üretim deyince akla sadece bir ürünün işlenmesi ile elde edilen değer gelmemelidir. Bir ürünün katma değer kazanmasındaki en önemli faktörlerin başında ürüne modern teknolojik enstrümanların ve ürün geliştirme çalışmalarının da yardımıyla yeni bir sıfat yüklemek, ürünün vasfında değişiklik yapmak geliyor. Ancak, paketleme, lojistik, raf ömrünü uzatıcı yenilikler gibi gelişmelerle de ürüne önemli bir değer katılabilir. Katıldığımız fuarlarda yeni teknolojileri görerek katma değerli ihracatı nasıl artırabileceğimize ilişkin deneyimlerimizi de üyelerimizle her fırsatta paylaşıyoruz.”
EİB: Tütün İhracatında Hedef 1 Milyar Dolar
09.09.2020 – Türkiye’nin geleneksel ihraç ürünlerinden tütün, Türkiye’de farklı coğrafyalarda üretilen, yaklaşık 56 bin üretici ailenin geçim kaynağı olan bir tarım ürünü. Gıda ürünleri dışında dünya genelinde üretimi en fazla yapılan tarım ürünü olan tütün, istihdam yanında, ihracat ve vergi gelirleri açısından geniş kitleleri ilgilendiren bir bitki.
Tütün mamülleri üzerinden alınan Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi’nin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 7’ler civarında dolaştığını, tütün sektöründen elde edilen ÖTV tutarının 2018 yılında 42 milyar TL’yi aştığını, 2019 yılında ise 50,3 TL’ye ulaştığını dikkate aldığımızda tütün sektörünün ekonomimize katkısı daha net ortaya çıkıyor. ÖTV ve KDV toplamda yıllık 60 milyar TL’nin üzerinde vergi geliri tütün sektöründen elde ediliyor.
Türkiye’de tütün ihracatçılarımın tamamını bünyesinde barındıran Ege Tütün İhracatçıları Birliğimizin kayıtlarına göre Türkiye’nin tütün ve tütün mamulleri ihracatı yıllık 900 milyon dolar ile 1 milyar dolar bandında seyir izliyor.
2018 yılını 1 milyar 11 milyon dolarlık ihracat rakamıyla geride bırakan tütün sektörümüz, 2019 yılında 909 milyon dolarlık dövizi ülkemize kazandırdı.
2020 yılının ilk yarısındaki ihracatımız ise; 426 milyon 265 milyon dolar şeklinde gerçekleşti. 2019 yılının ilk yarısındaki ihracatımız ise 453 milyon 38 milyon dolardı.
2020 yılının ilk yarısında tütün mamulleri ihracatımız 213,5 milyon dolar olurken, tütün mamulleri ihracatında ilk sırayı 26 milyon dolarlık tutarla Suudi Arabistan aldı. Irak, 21.5 milyon dolarlık tutarla ikinci, Malta 19 milyon dolarlık tütün mamulleri talebiyle üçüncü sırada yer aldı. Tütün mamulleri ihraç ettiğimiz ülke sayısı 48 oldu.
Yaprak tütün ihracatından Türkiye 129 milyon dolar döviz geliri elde ederken ihracat yaptığımız ülkeler arasında ilk sıranın sahibi 33 milyon dolarlık tutarla ABD oldu. Endonezya’ya 13 milyon dolarlık, Polonya’ya 11,5 milyon dolarlık yaprak tütün ihraç ettik. 83,5 milyon dolarlık döviz geliri elde ettiğimiz kıyılmış, sarmalık tütün ve nargile tütün ihracatında İran 47 milyon dolarlık Türk tütünü tercih etti.
Pandemi döneminde dünya genelinde sokağa çıkma kısıtlamalarının yoğun yaşanması nedeniyle nargile salonlarının kapalı kalması nedeniyle nargile tütünü ihracatında bir daralma yaşanmakla birlikte, nargile tütünü ihracatı dışında sorun yaşamadık.
2020 yılının ikinci yarısında pandemide ikinci ve büyük bir dalga yaşanmadığı takdirde tütün ihracatında önemli bir daralma yaşanmasını beklemiyoruz. 2020 yılının ikinci yarısında ihracatta 1 milyar dolara ulaşacağımıza inanıyoruz.
Türkiye’de 7 coğrafi bölgemizin 6 tanesinde tütün üretimi yapılıyor. 2018 yılı verilerine göre 55 bin 871 üretici, 935 bin dönüm arazide, 75 bin 276 ton tütün üretimi gerçekleştirdi.
Türkiye, dünya genelinde 185 bin ton seviyesinde olan oryantal tip tütün üretiminde yüzde 32’lik payla dünya lideri konumunda yer alıyor.
Tütün üretiminde sürdürülebilirliği sağlayabilmenin yolunun sözleşmeli üretimden geçtiğine inanıyoruz. Hem üretici, hem de ihracatçılarımız için sözleşmeli üretim doğru model. Bu sadece üreticilerin üretimde kalacağına inanıyoruz. O nedenle, Türkiye’deki tütün üretiminin yüzde 87’si sözleşmeli üretimle elde ediyoruz.
Türkiye’de tütüncülük sektörü, son yıllarda sektörü tehdit eder boyutta büyüyen, kaçak tütün ticareti yapanlara karşı haksız rekabetle karşı karşıya kalmıştı.
Türk tütününün sürdürülebilirliği açısından 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapılarak ticari amaçla makaron veya yaprak sigarı kağıdının doldurulmuş şekilde satışına 1 Temmuz itibariyle yasak getirildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar da aynı yasa kapsamında 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacak. Ancak, yasadaki bu uygulama 2021 yılına ertelendi.
Ülke ekonomisini, ihracatını, çiftçinin gelirini ve sektörün yasal ticaretini korumak ve güçlendirmek adına izinsiz tütün ticareti yapanlara getirilecek bu yaptırım yasa dışı tütün ticaretini büyük ölçüde sonlandıracaktır. Önümüzdeki sene yasanın bu maddesi de yürürlüğe girdiğinde Türk tütün tarımı ve ihracatını korumak ve geliştirmek adına yapılmış bu düzenlemenin tam anlamıyla başarıya ulaşacağına eminim.
Kendi topraklarımızda kendi ürünümüze sahip çıkarak global tütün pazarında söz sahibi olmaya devam edeceğiz. Uluslararası piyasalarda markalaşmış Türk tütününü koruyabilmek için bu adımları atmamız gerekiyordu. Türkiye, bu sorunu 2017 yılında teşhis etti ama ceza uygulaması çeşitli nedenlerle ertelendi.
Bu yıl ise sarmalık tütünün, makaron içine doldurulmuş olarak veya yaprak sigara kağıdına sarılmış olarak satışına ceza uygulanmaya başlandı. Bu gelişme uluslararası piyasalarda markalaşmış Türk tütün tarımının sürdürülebilirliği için çok önemli bir adım oldu. Yetkililere buradan bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Türkiye’de tütün üretiminin ve ihracatının sürdürülebilirliği için Akhisar’da bulunan ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi bünyesinde eğitim hayatını devam ettiren Tütün Eksperliği Yüksekokulu’nun Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bünyesine Alınmasının faydalı olacağına inanıyoruz. 2020 yılının ikinci yarısında da ihracatımızın artması için çalışmaya devam edeceğiz.
Tarım Sektöründe Büyük İşbirliğinin Temelleri Atıldı

25.06.2020 – İzmir Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Ege İhracatçı Birlikleri, kaliteli tarım üretimini ve katma değerli ihracatını arttırmak için güçlerini birleştirme kararı aldı. Yıllık 5 milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatı gerçekleştiren Ege İhracatçı Birlikleri’yle, İzmir’deki 146 bin çiftçinin üretim ve verimliliğini arttırmak için çaba gösteren İzmir Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, İzmir’in tarım ürünleri üretim ve ihracatını arttırmak için güçbirliği yapacak.
İzmir Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen, İzmir’de tarımsal üretimde problem olmadığını, pazarlama sorunu olduğunu, bu sorunu aşmak için kamu ve özel sektör konunun taraflarının işbirliği yapması gerektiğini dile getirdi.
Ege İhracatçı Birlikleri’ni ziyaret eden Özen, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ve Birlik Başkanlarıyla bir araya geldi. Özen, İzmir’de 146 bin çiftçi ailesinin üretimine devam etmesi için çalıştıklarını dile getirdi. Özen, “Çiftçilerimiz olmazsa üretime devam etmezse aç kalırız. Kiraz’ın en uç mahallesindeki çiftçi Tarım İl Müdürlüğünü bilmiyorsa, ya da giden hizmeti bilmiyorsa eksiklik var demektir. En uçtaki çiftçiye kadar ulaşmamız ve sorunlarına çözüm geliştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Göreve geldikten sonra İzmir’in tarım alanında bir fotoğrafını çektiğini ifade eden Özen, “Belediyeler, Odalar, Borsalar, Birlikler tarım ile ilgili çalışmalar yapıyor. Ancak bu çalışmalarda bir bütünlük olmadığını gördüm. Bu bütünlüğü sağlayacak bir projeyi hayata geçirmek için çalışıyoruz, yakın zamanda projenin detaylarını kamuoyu ile paylaşacak noktaya geleceğiz” dedi.
Ürün nerede yetişiyorsa orada geliştirmeliyiz
İzmir’in 30 ilçesinde üretimi geliştirmek için çalışmalar yaptıklarını ifade eden Özen sözlerini şöyle sürdürdü: “Her ilçenin dominant olduğu ürünler var. Bu ürünleri yetiştikleri noktalarda geliştirmek istiyoruz. Herşeyi heryere taşımaktan vazgeçmeliyiz. O ekolojide olan ürünleri geliştirmeliyiz taşıyınca olmuyor. Kestane, Kiraz’da en iyi yetişiyorsa orada geliştirmek istiyoruz. Damla sakızını Çeşme ve Urla’da yapacağız. Selçuk’ta muz, Seferihisar’da ejder meyvesi üretimi için çalışmalar yapıyoruz. Bu bölgelerde örnek seralar oluşturacağız.”
İzmir Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen, pandemi döneminde Ege İhracatçı Birlikleri’nin İzmirli tarım işçilerine 100 bin adet maske desteği içinde de teşekkür etti.
Eskinazi; “Sözleşmeli üretim sorunların ilacı”
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Bölgesi’nin tarımsal üretimde büyük bir potansiyele sahip olduğunu, pandemi ile birlikte gıda üretiminin öneminin daha iyi anlaşıldığını kaydetti.
Çiftçilerin ektiği ürünün katma değerli pazarlanmasının yolunun sözleşmeli üretimden geçtiğinin altını çizen Eskinazi, “Sürdürülebilir üretim için sözleşmeli üretim çok önemli. Sözleşmeli üretim yapıldığında üretici ürünü ekerken kazanacağı parayı bildiği gibi, firmalarımızın ziraat mühendisleri gözetiminde kontrollü üretim olacağı için ürün kalitesi de ihracatçı firmalarımızın beklentileri doğrultusunda gerçekleşir. Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüzün çiftçilerimize bu konularda eğitim vermesi faydalı olacaktır. Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüzle tarım üretimimi ve kalitesini arttırmak için her türlü işbirliğine hazırız” diye konuştu.
İzmir Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen’in, Ege İhracatçı Birlikleri ziyaretinde; Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er ve Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri İ. Cumhur İşbırakmaz yer aldı.
Türk Organik Sektörü 1 Milyar Avro Büyüklüğe Ulaşma Hedefi Koydu
22.06.2020 – Dünya organik sektörünün 100 milyar Avro’ya ulaştığını dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler Kurulu Başkanı Mehmet Ali Işık, Türk organik sektörünün bu pastadan 500 milyon Avro pay aldığını, Türk Organik Sektörünün hedefinin 1 milyar avroluk büyüklüğe ulaşmak olduğunu söyledi.
Pandemi sonrasında sağlık sistemi her şeyin önüne çıktığını belirten Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Başkanı Prof. Dr. Uygun Aksoy ise; Türkiye’de organik sektöründe faaliyet gösteren kurumların yer alacağı Türkiye organik ağı kurulması konusunda çalışma başlattıklarını, Türkiye’nin organik sektöründe sağlayacağı birliktelikte sektörün daha hızlı büyümesini hedeflediklerini kaydetti.
Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD) tarafından düzenlenen TAGYAD Sohbetleri Toplantısı’nda Türk Organik Sektörünün 30 yıllık gelişimi masaya yatırıldı.
TAGYAD Başkanı İsmail Uğural’ın moderatörlük yaptığı toplantıda konuşan Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler Kurulu Başkanı Mehmet Ali Işık, 30 yıl önce ithalatçı firmaların talebi üzerine üretim ve ihracat yaparak Türk organik sektörünün temellerini attıklarını vurguladı.
Türkiye’de organik sektörünün 30 yıl önce ithalatçıların talebiyle yola çıkmasına karşın bugün Türkiye’nin her tarafında yaygınlaştığı bilgisini veren Işık, “İlk önce Türkiye’nin dünya lideri olduğu incir, üzüm, kayısı ve fındık ile başlayan organik üretimimiz bugün gıdanın haricinde tekstil, pamuk, pamuk ipliği, yağlar, kozmetik olmak üzere pek çok sektöre yaygınlaştı. Türkiye’nin organik sektöründeki başarısının altında, kamu, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, özel sektör ve sektörün diğer paydaşları arasındaki işbirliği yatmakta. Hep birlikte çalışarak Türkiye’nin organik altyapısını oluşturduk. Bugün 500 milyon Avro’luk bir sektör büyüklüğüne ulaştık. Dünya genelinde organik ürünler eskiden küçük reyonlarda satılırken bugün 2 bin çeşit organik ürün satan hipermarketler oluştu. 40’tan fazla ülkeye organik ürün ihraç ediyoruz. Hedefimiz Türk organik sektörünü 1 milyar Avro büyüklüğe yükseltmek” diye konuştu.
Organik logosu olmayan hiç bir ürün organik değildir
Organik sektörünü, “Gıda güvenliğinin tarladan çatala kadar izlenebildiği, kontrol edildiği bir süreç” olarak tanımlayan EİB Organik Ürünler Kurulu Başkanı Işık, tüketici bilincinin oluşması için tüketicilere etiketleri okumasını tavsiye etti. Işık, “Organik üretimi yaparken 700 pestisite bakılıyor çok yol kat ettik. Ürün çeşitliliği sürekli artıyor. Tarım ve Orman Bakanlığımızın logosunun olmadığı hiçbir ürün organik değildir. Köyden getirdim organik denilen ürünler naturel ürünlerdir, organik ürün değildir. Organik ürün satın alırken Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ve kontrol sertifikasyon kuruluşlarının organik ürün logosunu arayın. Organik ürünlerin ambalajlı olarak alınmasını tavsiye ediyoruz. Açıkta satılan ürünler her zaman için risktir. Organik ürün alırken, karşınızda güvendiğiniz çiftlikler, kooperatifler olmalı, karşınızda bir kurum olmalı” uyarısında bulundu.
Türkiye’de tarım arazilerinin küçüklüğünün organik tarımda pestisit bulaşıklığına yol açtığını ifade eden Işık, Havza, Vadi projeleri oluşturulduğu takdirde organik sektörü açısından sağlıklı bir projeye sahip olunabildiğinin altını çizdi.
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Başkanı Prof. Dr. Uygun Aksoy ise; Covid-19 ile birlikte tüm dünyada sağlığın herşeyin önüne geçtiğini, bağışıklık sisteminin güçlenmesinin beslenme ile doğru orantılı olduğunu, sağlıklı gıda tüketiminin giderek daha fazla önem kazanacağını, organik sektörünün bu süreçte öneminin artacağını ifade etti.
Gazetecilerden gelen “Türkiye’de üretilen ürünlerin organik olup olmadığı ile ilgili tereddütler olduğu” sorusuna da cevap veren Aksoy, “Türkiye, AB’ne sertifikalandırılmış 110 bin ton organik ürün ihraç etti. Avrupalının parası çok, aklı kıt mı ki bizden 110 bin ton organik ürün alıyor. Türkiye’de organik sektöründe bilgi kirliliğinin önüne geçmek için Türkiye’de organik sektöründe faaliyet gösteren dernekler bir ağ oluşturmak için girişim başlattık. Türkiye organik ağı kurulması konusunda çalışıyoruz. Bu ağı kişilere de açığız. Bir taslak oluşturuyoruz. Hep birlikte bu hareketi desteklersek çok daha hızlı yol alırız diye düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
“Tüketici güvenini kazanmak ve iç pazarı arttırmak için stratejik plan hazırlıyoruz” diyen Aksoy sözlerini şöyle tamamladı: “Sorunları analiz edip nereden nasıl bir yol haritası izlemeliyiz. Türkiye organik ağında bu da gündeme gelecek. Ortak hareket edersek dünyada ön sıralarda yerimizi alırız. Öncelikle kendi insanımızın sağlığı için organik sektörünü desteklemeliyiz.”
Organik Ürün Pazarı Büyüyor: Organik Tarımda Türkiye İlk 10’da
06.08.2019 – Tüketici farkındalığının artması ile beraber sağlıklı her aşamada kontrol edilen, doğal dengeyi koruyan, sürdürülebilir ve güvenli olan organik ürünlere ilgi her geçen gün artıyor. Dünya’da 90 milyar dolarlık organik ürün pazarı sektörü Türkiye’de de her yıl ortalama yüzde 10 – 15 büyüme gösterirken, son verilere göre ürün sayısı 238 oldu. Tarım ürünleri ağırlıklı olarak ilerleyen organik ürünlerde artık kozmetikten mamaya kadar farklı alanlarda da üretim yapılıyor. Gittikçe büyüyen ve önem kazanan bir sektörü uluslararası alanda bir araya getiren tek ihtisas fuarı Exponatura19, Türkiye ve Dünya’nın birçok farklı yerinden 20 bin ziyaretçi hedefi ile sektöre yeni bir soluk kazandırırken ülke ekonomisine de katkı sağlayacak.
Son yıllarda tarımda kullanılan kimyasallar, insan sağlığını tehdit ederken beslenmeye dayalı sağlık sorunlarında artışa neden oluyor. Tüketiciler bu durumu göz önüne bulundurarak organik ürünlere yöneldi. Üretim aşamasında hiçbir kimyasala maruz kalmadan üretilen mahsullere organik veya ekolojik ürün deniliyor. Artan ilgi karşısında organik ürün satış yerleri gün geçtikçe artış gösteriyor.
Organik Tarımda Türkiye İlk 10’da
Organik tarımın geçmişi 1980’li yıllara dayanan Türkiye, organik üretime ayrılan tarım alanına bakıldığında dünyada ilk 10’da, üretimde ise ilk 6 ülkeden biri. Büyük bir potansiyele sahip ülkemizde lokomotif ürünler ise incir, üzüm, kayısı gibi kuru meyveler, fındık ve bakliyat olarak ön plana çıkarken, Tarım ve Orman Bakanlığının 2018 verilerine göre Türkiye, en çok İtalya’ya organik ürün ihraç etti. Organik ürünlerin görücüye çıkması için önemli bir pazar olan Exponatura19, Tureks Uluslararası Fuarcılık tarafından 26 -29 Eylül arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek.
Dünyada Organik Tarım
Dünyada organik tarım üretimi yapılan alanlar, toplam tarım alanlarının yaklaşık yüzde 1’ini oluşturmaktadır. Avustralya, 35,6 milyon hektar ile en büyük organik tarım alanına sahip ülke konumundayken, onu 3,4 milyon hektar ile Arjantin ve 3 milyon hektar ile Çin izliyor. Avrupa’da ise en büyük organik tarım alanına sahip ilk üç ülke sırasıyla 2,1 milyon hektar ile İspanya, 1,9 milyon hektar ile İtalya ve 1,7 milyon hektar ile Fransa
Organik Tarımda Üretim Arttı
19.12.2018 – Artan dünya nüfusu, hızla artan gıda gereksinimi tarımsal ürünlerde kimyasal girdi oranını giderek arttırıyor. Durum böyle olunca tüm Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de üretimde ve tüketimde organik tarım trendi hızla yükseliyor. Ülkemizde organik tarımile ilgili son verilere göre 2002 yılında 150 olan ürün sayısı 2016’da 225’e çıkarken üretim miktarı 310 bin tondan 2 milyon 473 bin tona ulaştı. Gittikçe büyüyen ve önem kazanan bir sektörü uluslararası alanda bir araya getiren tek ihtisas fuarı
Exponatura19, Türkiye ve Dünya’nın birçok farklı yerinden 20 bin ziyaretçi ile sektöre yeni bir soluk kazandıracak. Son yıllarda tarımda kullanılan kimyasallar, insan sağlığını tehdit ederken beslenmeye dayalı sağlık sorunlarında artışa neden oluyor. Tüketiciler bu durumu göz önüne bulundururak organik ürünlere yöneldi. Üretim aşamasında hiçbir kimyasala maruz kalmadan üretilen mahsullere organik veya ekolojik ürün deniliyor. Artan ilgi karşısında organik ürün satış yerlerleri gün geçtikçe artış gösteriyor.
Farkındalık Arttı, Pazar Büyüdü!
Tüketicilerin farkındalığının artmasıyla beraber organik ürün pazarı büyürken, sağlıklı ve doğal kavramları önemini bir kat daha arttırıyor. Bu kapsamda ülkemizde sağlıklı, doğal ve organik ürünleri tek çatı altında toplayan Doğal, Organik ve Sağlıklı Ürünler Fuarı Exponatura19, alıcılara ve sektör ilgililerine büyük kolaylık sağlıyor.10-13 Ocak 2019 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde 9’uncu kez kapılarını açacak fuar, gıdadan, doğal kozmetik ürünlere, bitkisel tedavi ürünlerinden anne-bebek ürünlerine kadar birçok ürüne ev sahipliği yaparken yeni ticari bağlantıların oluşmasına da katkı yapacak.
Tarımda İyi Haber: Hububatta Destek 2 Katına Çıkıyor
25.11.2018 – Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli dün yaptığı açıklamada buğday, arpa ve kuru hububatta gübre desteğinin 4 TL’den 8 TL’ye çıkarılacağını bildirdi. Bu kararla çiftçinin alım gücünün artması hedefleniyor.
Emtia olan buğday ve arpa ülke içi gıda ve gıda sanayisinde üretimle ilişkili olduğu kadar hayvancılık için de önemli bir girdi. Bu nedenle söz konusu destekte hububat grubuna ayrıcalık tanındığı düşünülüyor. Bundan bir ay önce Bakan Pakdemirli, gübre fiyatlarında %15 indirim yapıldığını, buğday ve arpa prim desteği yükseltildiğini bildirmişti. Yapılan açıklamada tarım kredi kooperatiflerinin sattığı gübreler üzerinden %15 indirim yapılacağını duyurmuştu. Şimdi alınan bu kararla birlikte gübre ve hububat desteği artmış oldu.
İş Yatırım konuyu şu şekilde değerlendirdi:
TL’de gözlenen değer kaybı nedeniyle geçtiğimiz aylarda gübre fiyatlarında artış gözlenmişti, bu da çiftçileri olumsuz etkileyen bir gelişmeydi. Haberin talebi canlandıracağı için gübre şirketleri Gübretaş GUBRF, Bağfaş BAGFS ve Ege Gübre EGGUB için olumlu olacağını düşünüyoruz.
Bakan Pakdemirli: Gıda Kayıp ve İsraflarının Sonlandırılması İçin Yeni Çalışma Başlatacağız
18.10.2018
“2030’a kadar dünyada açlığa son vermenin yolu, sürdürülebilir tarımdan geçiyor”
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası–TÜGİS, Sürdürülebilirlik Akademisi ve Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün iş birliğinde gerçekleşen Sürdürülebilir Gıda Konferansı’nda bir konuşma yapan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, “Önümüzdeki günlerde üreticiden tüketiciye, gıda kayıp ve israfların sonlandırılması amacıyla yeni bir çalışma başlatacağız” dedi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Avrupa ve Orta Asya Bölge Temsilcisi ve Genel Direktör Yardımcısı Vladimir Rakhmanin de “Açlık, dünyada uzun süreli bir düşüşten sonra yeniden yükselişte. Şu anda 821 milyondan fazla insan kronik beslenme yetersizliğiyle karşı karşıya bulunuyor. Açlık çeken insanların çoğu, savaşların ve çatışmaların olduğu ülkelerde yaşıyor. Tek bir gelecek var ve onun nasıl olacağını bizim tercihlerimiz belirleyecek” diye konuştu.
Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Sürdürülebilir Gıda Konferansı, gıda sektörünün tüm paydaşlarının sürdürülebilir gıda tedariki ve tüketimi konularını tartıştıkları bir platforma sahne oldu. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Birleşmiş Milletler’in 2030 yılına kadar açlığa son verme hedefinin ulaşılabilir olduğunu, bunun yolunun da sürdürülebilir tarımdan geçtiğini söyledi. 2050 yılında dünya nüfusunun 9,7 milyara yükseleceğinin tahmin edildiğini hatırlatan Bakan Pakdemirli, “Bu nüfusu beslemek için tarımsal üretimin yüzde 50 oranında artması gerektiğini hatırlayacak olursak, gıda israfının azaltılması hayati bir önem taşıyor. Geri dönüşü olmayan bir noktaya gelmeden önce harekete geçilmeli” dedi.
Türkiye’de sürdürülebilir tarım konusunda sulama verimliliğini artırma, arazi toplulaştırma gibi çalışmaların yürütülmekte olduğunu belirten Bakan Pakdemirli, “Bu alandaki bilgi birikimi ve teknik kapasitemizle Orta Asya’da FAO ile ortak proje yürütüyoruz. Bunun yanı sıra Balkanlar ve Afrika’da da benzer çalışmalar yapıyoruz” diye konuştu. Pakdemirli, Bakanlık olarak, önümüzdeki günlerde üreticiden tüketiciye, gıda kayıp ve israfların sonlandırılması amacıyla yeni bir çalışma başlatılacağını açıkladı.
FAO: Eylemlerimiz geleceğimizdir…
FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Temsilcisi ve Genel Direktör Yardımcısı Vladimir Rakhmanin de sürdürülebilir gıdanın geleceği hakkındaki görüşlerini paylaşırken, “Açlık, dünyada uzun süreli bir düşüşten sonra yeniden yükselişte. Şu anda 821 milyondan fazla insan kronik beslenme yetersizliğiyle karşı karşıya bulunuyor. Açlık çeken insanların çoğu, savaşların ve çatışmaların olduğu ülkelerde yaşıyor. Açlığın sona ermesi için herkesin sorumlu adımlar atması gerekiyor. Bugünkü eylemlerimiz bizi açlığın olmadığı bir geleceğe götürecek. Tek bir gelecek var ve onun nasıl olacağını bizim tercihlerimiz belirleyecek” ifadelerini kullandı.
Reis: “Harekete geçmezsek iklim değişikliğinin etkileri daha yıkıcı ve maliyetli olacak”
“Çizgiyi çekmek gerek” başlıklı konuşmasına Kastamonu’daki kendi köyünden örnekler vererek başlayan ve 1990’dan sonra Türkiye’nin yüzlerce köyünün terk edildiğini vurgulayan Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis ise şunları kaydetti: “Oysa üretim artmalı, israf önlenmeli. Sürdürülebilir dünya düzeni için gelecekteki tüm canlıların yaşam hakkına saygı duymalıyız. Harekete geçmezsek küresel iklim değişikliğinin etkileri daha yıkıcı ve maliyetli olacak.”
En önemli trend, tüketicinin güçlenmesi…
Sürdürülebilir Gıda Konferansı’nda ‘Gıda sistemlerinde küresel vizyondan yerel fırsatlara’ başlıklı panele katılan Food&Drink Federation’ın Başkanı Ian Wright, günümüzdeki en önemli trendi ‘tüketicinin güçlenmesi’ olarak gördüğünü, bugüne kadar sektörde rolü ihmal edilen tüketicilerin giderek ön plana çıktığını söyledi. Wright, gıda güvenliği için çevre, sağlık ve ekonomi açısından sürdürülebilirliğin önemli olduğunu vurguladı.
Tütüncü: “İsrafsız ve verimli üretim, maliyet enflasyonunu önlemede etkili bir yöntem”
Aynı oturumda görüşlerini açıklayan Yıldız Holding CEO’su Mehmet Tütüncü de dünya kaynaklarının dikkatli ve daha verimli kullanılmasının gündemdeki önemli konulardan biri olduğuna dikkat çekerek, ham madde alımından ürünün tüketiciye ulaşıncaya kadar olan sürecinde israfsız ve verimli üretimin hem gıdanın tüketiciye maliyeti hem de kaynakların verimli kullanılması bakımından maliyet enflasyonunu önlemede kalıcı ve etkili bir yöntem olduğunu söyledi.
Tütüncü, Yıldız Holding’in sürdürebilirlik alanında yaptığı çalışmalarla ilgili şunları kaydetti: “Ülker olarak üretim ve tedarik zincirinin her aşamasında lezzetli, güvenilir, kaliteli ürünler sunuyoruz. Geri dönüşüm ve geri kazanım yöntemleriyle düzenli depolamaya giden atık miktarımızı yüzde 8’e indirdik. Atıklarımızın yüzde 92’sini geri dönüştürüyoruz. Türkiye’de bir ilk olarak koyduğumuz karbon salımı olmadan büyüme hedefimizi de sürdürüyoruz”
Sıfır açlığı sağlamak için toplum sözleşmesi yapılmalı
“2030’da #açlığa son vermek mümkün mü” başlıklı oturumda Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, bu hedefin gerçekleşebilmesi için her ülkenin gıdaya erişim konusunu Anayasal güvence altına alması, küçük aile çiftçiliğinin desteklenmesi, gelişmekte olan ülkelerde üretici şirketlerin birlikte hareket etmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Gülçubuk, “Kırsal kalkınma ne kadar gecikirse açlık o kadar artıyor. Sıfır açlık hedefine ulaşmak için zengin ülkeler ve özel sektör elini taşın altına koymalı. Tıpkı ünlü filozof Jean Jacques Rousseau’nun önerdiği gibi, bugün de bir toplum sözleşmesine ihtiyaç var” dedi.
“Türkiye, küresel açlığın giderilmesi için üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiriyor”
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Volkan Güngören, Türkiye’nin küresel insani yardımda dünyada ilk sırada yer aldığını ifade ederek, “Suriye krizi sonrası 3,5 milyardan fazla sığınmacı ülkemize kabul edildi. Diğer ülkelerden de 750 binden fazla sığınmacı bulunuyor. İngiliz kuruluşu Development Initiatives’in 2018 yılında yayımladığı rapora göre Türkiye, 2017 yılında 8 milyar ABD Doları tutarında küresel insani yardım yaptı. Bunun GSMH içindeki yüzde 0,85 payıyla dünya birincisiyiz. Küresel açlığın giderilmesi için Türkiye olarak üzerimize düşen görevi fazlasıyla yerine getiriyoruz” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: “Yağmur suyunu hasat etmeliyiz”
‘Sürdürülebilir tarım için noktaları birleştirmek’ başlıklı oturumda konuşan İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, 2100 yılına kadar yaz aylarında sıcaklığın 4 ila 7 derece arasında artmasının öngörüldüğünü hatırlatarak, “Uganda bile bunu görerek kahve üretimi bölgelerini koruma altına aldı. Türkiye’de de bu alanda planlama ve uyum çalışmaları yapılması gerekiyor. İklim değişikliği, iklim risk yönetimi ve kalkınma politikaları birlikte düşünülmeli” dedi. İklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki etkilerinin olumsuz olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kadıoğlu, yağmur hasadının yeniden yaygınlaştırılmasını önerdi.
Tarım İşletmeleri (TİGEM) Genel Müdürü Ayşin Işıkgece, sürdürülebilir tarım için sertifikalı tohumun büyük önem taşıdığını belirterek, “Türkiye’nin toplam 1,5 milyar ton sertifikalı tohum ihtiyacı var. Bunun ancak 503 bin tonu yani yüzde 33’ü karşılanabiliyor” dedi.
İyi Gıdaya Giden Yol
Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç, ‘İyi Gıdaya Giden Yol’ oturumunda Good Food ile ilgili yapılan çalıştayın çıktılarını konferans dinleyicileriyle paylaştı. Sevinç, “Nielsen ve Sürdürülebilir Markalar iş birliğiyle yapılan İyi Yaşam (Good Life) Araştırmasında, 14 farklı sektörde iyi yaşama katkı koyan markaları seçen tüketiciler, iyi gıda için de benzer bir seçim yaptılar” dedi.
‘Beslenme: Daha İyi Gıda’ konusu için yan etkinlik düzenlendi
‘Dünya ve Türkiye ekonomisi nereye gidiyor?’, ‘İnovasyon ile gıda sistemlerini değiştirme’ ‘Sürdürülebilir gıdada başarının sırrı: Tedarik zinciri’, ‘Tarım ve gıda sektöründe dijital devrim: Türkiye için fırsatlar’, ‘Yeni normal: Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme’, ‘Sorumlu iletişim ve pazarlama: Tüketici kodlarını çözmek’, ‘Organik gıda: Üretimden Tüketime’ başlıkları altında oturumlar düzenlenen konferansta, bu yıl ayrıca birçok uzmanın katılımıyla ilk kez beslenme yan etkinliği de gerçekleştirildi. ‘Beslenme: Daha İyi Gıda’ yan etkinliğiyle doğru beslenme farkındalığı, yerel gıda kültürü, gastronomi, organik gıdalar, alternatif beslenme modelleri, özel risk grupları ve kamu politikaları üzerine beslenme konusunun çok boyutlu farklı oturumlarla irdelenerek birey ve toplum sağlığının dinamiklerinin ölçülmesi amaçlandı.
İş dünyasının desteği artarak sürüyor
Sürdürülebilir Gıda Konferansı’nda Sürdürülebilir Tarım Ana Sponsoru Reis Gıda olurken, Platin sponsorlar olarak Ülker ve Pınar, Altın Sponsor olarak Aromsa ve İntertek, Gümüş sponsor olarak CHEP Türkiye ve Aroma, Bronz sponsor olarak da Söke Değirmencilik, Kalite Sistem Mérieux NutriSciences, Karadeniz İhracatçı Birlikleri, Danfoss, Denizbank, Söke Değirmencilik, ÇEVKO, ProGrup, Ülker Eksper, Cargill, Sunar, Balparmak ve Superfresh destek verecek.
Bakandan Tarım Sektöründe İndirim, Destek ve Takip Açıklamaları
25.09.2018
Gübre fiyatlarında %15 indirim yapıldı, buğday ve arpa prim desteği yükseltildi. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli yaptığı açıklamada tarım kredi kooperatiflerinin sattığı gübreler üzerinden %15 indirim yapılacağını duyurdu. Çeşitli haber kaynaklarında yer alan haberlere göre söz konusu indirim kimyevi gübreleri kapsıyor. Verilen örneğe göre DAP gübresinin fiyatı 3250 TL’den 2900 TL’ye düşücek.
Bakan Uyardı: Takipteyiz
Tarım ve Orman Bakanı enflasyona neden olan ve tarımsal üretimi olumsuz etkileyen aşırı fiyat artışı yapan firmaların da ayrıca takibe alındığını açıkladı.
Yapılan açıklamada ayrıca buğday ve arpa desteğinin de yükseltilerek, prim desteğinin 5 kuruştan 10 kuruşa çıkarıldığı belirtildi. Bu haber uzmanlar tarafından hem çiftçiler açısından hem de yem fiyatlarına katkı sağlaması açısından hayvancılık sektörü nezdinde olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi.
İş Yatırım konuya borsadaki şirketler açısından yaklaşırken, şu yorumda bulundu:
“Haberi gübre şirketleri için hem olumlu hem olumsuz olarak değerlendiriyoruz. Çiftçilerin alım gücünü artırarak yavaşlayan gübre talebini canladıracağı için, bu kararı olumlu değerlendiriyoruz. Aynı zamanda kooperatiflerin bu kararla beraber gübre şirketlerine peşin veya ön ödemeli alım yapacağı haberi gündemde. Böylelikle işletme sermayelerini iyileştireceği için gübre şirketlerine olumlu yansıyacaktır. Ancak kooperatiflere yapılan satışlarda fiyat indirimleri yapılması gerektiği için gübre şirketlerinin gelir ve marjları açısından ilk aşamada olumsuz olabilir.
GUBRF Gübretaş’ın gelirlerinin %70-75 oranında Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerine gerçekleşiyor. Ayrıca şirketin gelirlerinin %25’i, indirime konu olan DAP ve diğer fosfat bazlı gübrelerden oluşuyor.
Tarım sektörüne açıklanan teşviklerin traktör satışlarına indirekt olumlu etkisinin olmasnı bekliyoruz. TTRAK için olumlu.”
Doktar Araştırması: Çiftçilerin Yarısından Çoğu Maliyet Hesabı Tutmamakta
16.07.2018
Doktar, ‘‘Çiftçinin Nabzı Araştırması’’ sonuçlarını açıkladı
En önemli bulgu çiftçinin maliyet analizi, sigorta yaptırma gibi finansal yetkinliklerinin ve yetiştiricilikte modern ziraat tekniklerini uygulama alışkanlığının zayıf olduğu, bunlara bağlı olarak gelirlerinin giderek düştüğü ve işine yatırım yapamadığı olarak ortaya çıktı.
Doktar’ın bu sene ilk defa gerçekleştirdiği Çiftçinin Nabzı Araştırması, Türk zirai üreticisinin yetiştiricilik alışkanlıklarını, gelir değişimini, finansman ve maliyet hesabı uygulamalarını, ürün satış tercihlerini, zirai bilgilerini, yaşama ve teknolojiye karşı bakışlarını, en önemli sorunlarını ve marka tercihlerini ortaya koyarak sektöre yol göstermeyi amaçlıyor.
Türkiye’nin 81 ilinde, 3000’den fazla üretici ile yapılan Çiftçinin Nabzı, kotalı örneklem ve bilgisayar destekli telefonla görüşme yöntemiyle (CATI), Nisan 2018-Mayıs 2018 arasında yürütüldü ve elde edilen sonuçlar Türkiye bölgesel ürün dağılımlarına göre ağırlıklandırılarak raporlandı.
Çiftçilerin yarısından çoğu maliyet hesabı tutmamakta, vade kullananların yarısı ödediği faizi bilmemektedir.
Sorulan sorular neticesinde üreticilerin %56’sının maliyet hesabı tutmadığı, vade kullanan çiftçilerin ise %48’inin ödediği faizi bilmediği görülüyor. Ayrıca vadeli çalışan çiftçilerin banka, bayi, kredi kooperatifi, tüccar ve fabrika gibi seçeneklerden hangilerini tercih ettikleri ve banka ile çalışmayan çiftçilerin neden bankayı tercih etmedikleri araştırmanın sonuçları arasında yer almakta.
Finansal okur-yazarlık ile ilgili soruların yanında çiftçilerin sigortacılık alışkanlıkları ile ilgili olarak, Türkiye genelinde tarım sigortası yaptıranların orannın %20’lerde kaldığı, Doğu Anadolu’da ise bu oranın çok daha bir düşük seviyede olduğu görülüyor.
Lisanslı depoculuk çiftçi tarafından bilinmiyor; ürünü tüccara, hasatta, ucuza satıyor
Çiftçinin Nabzı araştırmasında, üreticiye ürününü nasıl, hangi koşullarda kime sattığı ve parasını ne zaman aldığı sorulmuş ve sonuçlar analiz ederek kamuoyuna sunuldu. Bulgulara göre, çiftçi malını en çok tüccarlara (%59) satıyor, birlikler ve fabrikalar daha sonra geliyor. Doğrudan son tüketiciye satış yapan çiftçi oranının ise %10 olduğu görülüyor. Çiftçiler girdilerini ağırlıklı olarak 1 bayiden temin ediyor ve pazarlık güçlerini geliştiremiyorlar. Çiftçilerin %70’i parasını hasatta alıyor. Her 4 çiftçiden 3’ü lisanslı depoları hiç duymamış; kullananların oranı ise %2’yi geçmiyor.
Yetiştiricilik alışkanlıkları açısından modern ve bilgiye dayalı teknikleri uygulama oranları çok düşük kalmakta; en iyi uygulamalar Çukurova ve Akdeniz’de yapılmakta
Çiftçinin Nabzı araştırmasına göre üreticilerin yarısından fazlası toprak analizi yaptırmıyor ve düzenli olarak bir ziraat mühendisi ile çalışmıyor. Zirai teknikler konusunda en iyi uygulama oranları Çukurova ve Akdeniz bölgesinden çıkarken ürün grubu olarak bakıldığında “Tahıl” grubu bu uygulamalarda zayıf kalıyor.
Araştırmada ayrıca tarımsal faaliyetleri ve davranışlarını detaylı sorular ile inceledi. Çiftçilerin alım-satım kararları üzerinde etkisi olan taraflardan bayilerin, İl/İlçe Tarım Müdürlüklerinin, ziraat odalarının, serbest danışmanların ve ilaç ile gübre satış temsilcilerinin çiftçi ile etkileşimleri ölçüldü, bölgesel ve ürün grubu bazında daha etkili oyuncular belirlendi.
Finansal ve yetiştiriclik yetkinlikleri gelişmeyen çiftçinin geliri düşüyor, tarlasına yatırım yapamıyor.
Araştırma, üreticilerin büyük bir bölümünün (%84) para biriktiremediklerini ve tarlaları için yeni yatırım yapmadıklarını ortaya koydu. Diğer taraftan çiftçilerin arazilerini satmayı düşünmediği (%84) ve çiftçiliğe devam etmek istediği görülüyor.
Türk çiftçisi toprağına bağlı ancak para kazanamıyor, işinden gururlu ancak üreticiye saygı duyulmadığını düşünüyor
Her 4 çiftçiden 3’ü yaptığı işten gurur duymakta ancak kendi çocuklarının bu işe devam etmesine sıcak bakanların oranı %30’larda kalmakta. Çiftçilerin yarısından fazlasının yaptıkları işin toplumda saygı görmediğini düşündüğü de araştırmanın bulguları arasında.
Üreticinin medya ve teknoloji kullanımı alışkanlıkları incelendi; en çok izlediği kanallar, girdiği siteler ve uygulamalar belirlendi
Türk çiftçisinin %88’inin 10 yıl ve üzeri zamandır çiftçilik ile uğraşmakta olduğunu belirlenen araştırmada, çiftçilerin televizyon, internet ve telefon alışkanlıkları da analiz edildi.
Sonuçlar çiftçilerin yarısının herhangi bir akıllı telefon uygulaması kullandığını ancak teknik konularda, web sitesi, servis ve uygulamalara başvuran çiftçilerin oranının halen oldukça düşük olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte çiftçi büyüklüğü ve yetiştirilen ürünün değeri arttıkça teknik bilgi kaynaklarına ilgi ve erişim artıyor.
Araştırmada, çiftçilere hizmet veren tüm bankalar ve zirai girdi şirketlerine yaklaşımları da soruldu. İlaç, traktör, tohum ve sulama markalarının bilinirlikleri, bölgelere ve ürün gruplarına göre gruplanarak sunuldu.
Araştırma ilgili açıklama yapan Doktar Genel Müdürü Tanzer Bilgen; “Doktar Tarımda dijital dönüşüm ile katma değeri artırmayı amaçlayan bir şirket, bunu başarabilmek için 3 şeyi çok iyi bilmemiz gerekiyor: bitkiyi, teknolojiyi ve çiftçiyi. Teknoloji ve zirai uzmanlık konusunda çok yetkin bir ekibimiz ve gelişmiş ürünlerimiz var, üreticiler ile de çok sık etkileşim yaşıyoruz ancak bununla birlikte Türkiye’de çiftçi davranışlarını inceleyen bir araştırmanın eksikliğini yıllardır hissediyoruz. Çiftçiyi daha iyi anlayabilmek ve bu doğrultuda sektöre ışık tutabilmek için bu araştırmayı her sene düzenli olarak yapmaya karar verdik” dedi.
Sözlerine devam eden Bilgen, Bizim açımızdan en temel bulgu, çiftçinin işinden gurur duyduğu ve bu işi yapmaya devam edeceği ancak gelirinin artmamasından dolayı çocuklarının bu işi yapmasını istemediği yönünde. Bununla birlikte maliyet hesabı tutmak, sigortalar, depoculuk, toprak analizi, zirai bilgiyi etkin kullanım gibi konularda yeterli bilgi sahipliği yok. Dolayısı ile üreticilik giderek yaşlanan ve temel zirai işletme prensipleri uygulanmadan yapılmakta bu da ülkenin topraklarından alabileceği katma değeri kısıtlamaktadır. Üreticilerin ve özellikle gençlerin zirai işletme yönetimi, finansal okuryazarlık, dijital tarım teknolojileri gibi konularda eğitilmesi ve desteklenmeleri bu doğrultuda ülkemiz için temel bir öncelik olmalı” diye ekledi.
Araştırma Hakkında
Doktar’ın gerçekleştirdiği ilk Çiftçinin Nabzı Araştırması, Türk çiftçisinin profilini ortaya koyma amacıyla yürütüldü.Çalışma kapsamında Türkiye’nin 81 ilinde, 665 ilçeden 3187 üretici ile görüşüldü. Elde edilen sonuçlar bölgesel ve ürün grubu bazında gruplanarak gerçek Türkiye dağılımlarına göre analiz edildi. Araştırma çiftçinin gelir değişimi, finansal davranışları, yetiştiricilik alışkanlıkları, zirai bilgisi, hayata bakışı, teknoloji alışkanlıkları ve tarım markaları ile ilişkisi hakkında pek çok bulguyu ortaya koymaktadır. Araştırmanın tamamını aşağıdaki adresten görüntüleyebilirsiniz:
https://www.slideshare.net/Doktar/doktar-ciftcinin-nabzi/Doktar/doktar-ciftcinin-nabzi
Doktar Hakkında
Tarımsal teknolojinin üretilmesi ve geliştirilmesinde Türkiye’nin ilk ve lider kuruluşu olan Doktar 2012 yılında kurulmuştur. Doktar global ölçekte 500 binden fazla çiftçi ve yüzlerce şirkete dijitalleşme, veriye dayalı verim yönetimi, tarla uzaktan takip ve yönetimi ve çiftçi ilişki yönetimi teknolojileri üretmektedir. Doktar’ın sunduğu ürünler ve çözümler; sulama, gübreleme, ilaçlama gibi günlük tarımsal faaliyetlerin ve çiftçi zirai girdi sağlaycı ilişkilerinin bilgiye dayalı olarak daha etkin ve daha verimli olmasını sağlamaktadır.
“Tarım Havza Modeli” Doğru Uygulandığında Buğday Ekimindeki Düşüş Önlenebilir
04.07.2018 – Ülkemiz için son derece önemli bir tahıl olan buğday ekiminin her geçen yıl azaldığına dikkat çeken Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, “Tarım Havza Modeli”nin kuruluş ilkelerine bağlı kalınarak ve bölgedeki toprak yapısı ve su kısıtlılığı göz önünde bulundurularak uygulandığında buğday ekimindeki düşüşün önlenebileceğini söyledi.
Karaman’da 2 bin yıllık geçmişe sahip ‘Ahmet Buğdayı’nın tohumlarını geleceğe taşımak ve sanayiye kazandırmak üzere Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi (KMÜ) ile Ar-Ge çalışmaları yürüten Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, ülkemizdeki buğday üretimini değerlendirdi. Duru, “Türkiye, 2017 hasat döneminde 3,9 milyon ton durum buğdayı ve 17,6 milyon ton ekmeklik buğday olmak üzere toplamda 21,5 milyon ton buğday hasadı gerçekleştirdi. 2018 hasat döneminde ise bulgurun ve makarnanın hammaddesi olan durum buğdayında yüzde 30 düşüş bekliyoruz. Ekmeklik buğday ise yüzde 11 civarında azalacak. Ülkemiz için son derece önemli olan bu tahılın üretimindeki düşüşleri iyi değerlendirmeli ve gerekli önlemleri almalıyız” dedi.
Çiftçi, buğday yerine mısır ekimine yöneliyor, Neden?
Buğday ekimindeki azalmanın en önemli sebeplerinden birinin Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli’nin kuruluş ilkelerine bağlı kalarak uygulanmaması olduğunu ifade eden Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, “Durum buğdayında verim; ekmeklik buğdaya ve mısıra kıyasla daha düşüktür. Fiyatlandırma ve destekle beraber toplam gelir değerlendirildiğinde örneğin 125 dekar arazisi olan bir çiftçi tamamen durum buğdayı ekerse elde edeceği gelir 22.750 lira civarındadır. Aynı çiftçi tamamen mısır ekerse 36.750 lira gelir elde etmektedir. Destekle beraber elde edilen gelire bağlı olarak çiftçi doğal olarak mısır ekimine yönelmektedir” dedi.
Buğday ekimindeki düşüş dışa bağımlılığımızı artırır
Gelirdeki bu farkın çiftçiyi çoğu yerde buğday yerine mısır ekimine teşvik ettiğini belirten Duru, “Buğday ekiminin azalması ülkemiz açısından oldukça önemli sonuçlar doğurmaktadır. Öncelikle temel besinimiz olan buğdayda dışa bağımlılığımız artarken, ekimin azalması ile hayvancılık sektörü için önem arz eden ve kaba yem olarak kullanılan buğday samanı da azalmakta ve yurtdışından ithalatı gündeme gelmektedir” diye konuştu.
Mısır ekiminde su ihtiyacı buğdayın 7 buçuk katı
Mısır ekiminde su ihtiyacının buğdayın 7 buçuk katı olduğunu vurgulayan İhsan Duru, “Bulunduğumuz bölge karasal iklim yapısında sahiptir. Bölgedeki su kısıtlılığına rağmen model oluşturulurken mısır destek kapsamında tutulmuştur.* Buğday ekiminde dekar başına su ihtiyacı 78 ton iken mısırda dekar başına su ihtiyacı buğdayın 7,5 katı fazla olup 582 tondur. Tarımsal üretimde gereken sulama ihtiyacının 250 metre derinden su çekilerek karşılanması da farklı sorunlara yol açmakta, hatta obruk gibi bölgesel afetlere de yol açabilmektedir” dedi.
Altın değerindeki Ahmet Buğdayı’nı koruma altına aldı
Türkiye’nin lider gıda firmalarından Duru Bulgur, ürettiği 16 çeşit bulgurla sektöründe de lider durumda yer alıyor.Bulgurun hammaddesi olan buğdayı İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan yaklaşık 4 bin 500 çiftçiden tedarik ediyor. Kaliteli bulgur üretmek için kaliteli hammadde kullanan Duru Bulgur’un 100 bin ton buğday stoklama kapasitesi bulunuyor. Duru Bulgur, ürettiği bulgurun kalitesini geleneksel yöntemlerle artırmak, doğallığını korumak, yerli tohumları gelecek nesillere aktarmak ve sanayiye kazandırmak üzere Anadolu topraklarının altın değerinde görülen Ahmet Buğdayı’nı koruma altına aldı.
*Editörün Notu: Bakanlığın destek modelinde su kısıtı kapsamında belirlenen ilçelerde Mısır (Dane) üretiminde Damlama Sulama şartı aranmaktadır.
Tarım Havza Modeli / Tarımda Havza Bazlı Destek Modeli Nedir?
“Tarım Havza Modeli” Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılmış (Bakan Faruk Çelik dönemi) Türkiye’de toprak, iklim, su şartları ve ülkemizin ihtiyaçları (ithalat, ihracat, sanayide kullanım vb.) göz önüne alınarak hazırlanmış nerede hangi ürün ekilmeli ortaya koyan ayrınıtılı bir araştırma ve envanter sunan bir tarım politikası modelidir.
“Milli Tarım Projesi Havza Bazlı Destekleme Modeli” ise bu model üzerine kurularak hazırlanmış stratejik bir destek sistemidir.
“Milli Tarım Projesi Havza Bazlı Destekleme Modeli kapsamında, ülkemizde arz açığı bulunan, stratejik öneme haiz, bölgesel önem arz eden, insan beslenmesi – sağlığı ve hayvansal üretim açısından önemli 21 ürünün istatistiki verileri, ekim nöbeti (münavebe), iklim, toprak ve topografya, su kısıtı verileri (mevcut su potansiyeli ve bitki su tüketimi), il-ilçe (Kamu, STK ve Üniversiteler) önerileri de dikkate alınarak oluşturulan Karar Destek Sistemi sonuçları ile il / ilçe müdürlüklerimizle Temmuz-Ağustos döneminde yapılan toplantı/telekonferans görüşmeleri neticesinde 2018 üretim yılı havzalarda desteklenecek ürün listeleri oluşturulmuştur”
Bu model 2017 yılı sonunda hayata geçirilmiştir. Modele göre il il hangi tarım ürünü yetiştirilmelidir sorusunun cavabı bulunmaktadır