Ana Sayfa Haberler Şirket Haberleri “Trakya’da Du...

“Trakya’da Durum Buğdayı Üretimini Canlandırmak İçin Son 3 Yıldır Çalışıyoruz”

Sürdürülebilir Durum Buğdayı Tarımı Projesinin Detayları Üreticilerle Paylaşıldı

05.03.2020 – Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (TNKÜ) Ziraat Fakültesi ve Barilla Gıda tarafından hayata geçirilen “Barilla Sürdürülebilir Makarnalık Buğday Tarımı” projesinin üretici bilgilendirme toplantısı TNKÜ Rektörlük Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Barilla yöneticileri, akademisyenler, öğrenciler ve proje kapsamında yer alan çiftçilerin katıldığı toplantıda 3 yıldır çalışmalarına devam edilen projenin detayları katılımcılarla paylaşıldı. 

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (TNKÜ) Ziraat Fakültesi ve Barilla Gıda iş birliğinde yürütülen ‘Barilla Sürdürülebilir Makarnalık Buğday Tarımı’ projesinin üretici bilgilendirme toplantısı TNKÜ Rektörlük Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Toplantıya TNKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Eker, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezen Arat, proje yürütücülerinden Prof. Dr. İsmet Başer, Doç. Dr. Korkmaz Bellitürk, Dr. Öğr. Üyesi Harun Hurma ve Doç. Dr. Alpay Balkan, Barilla Gıda Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Dr. Hakan Göker, Barilla Gıda Tedarik Zinciri Direktörü Murat Bozkurt, akademisyenler, öğrenciler ve proje kapsamında yer alan iki yüzün üzerinde çiftçi katıldı. 

“GİRDİ VE ÜRETİM MALİYETLERİNİ AZALTIRKEN ÇİFTÇİNİN KAZANCINI ARTIRDIK”

Barilla’nın “Sizin için iyi, gezegen için iyi, toplum için iyi” misyonu çerçevesinde bu projeyi hayata geçirdiklerini belirten Barilla Gıda Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Dr. Hakan Göker; “Hepimizin hayatı toprakla başlayıp toprakla bitiyor. Toprak varsa üretim var, üretim varsa hayat var. TNKÜ ile çıktığımız bu yolda bugün bir takım önemli, kritik ve hepimizi mutlu edici sonuçları sizlerle buluşturma fırsatı bulacağız. Barilla olarak, insanlara sağlıklı, lezzetli gıdalar sunarken, çevresel etkimizi azaltarak gezegene ve içinde bulunduğumuz topluma artı değer sağlamak için uğraşıyoruz; sürdürülebilir durum buğdayı tarımı projesini de bu kapsamda hayata geçirdik. Tarladan sofraya makarna üretim sürecinde karbon emisyonunun ve çevresel etkinin en yüksek olduğu aşamanın tarladaki üretim aşaması olduğu gerçeğinden hareket ederek, üreticilerimiz ve bilim insanlarıyla birlikte çalışarak, girdileri ve üretim maliyetini azaltıp çevre ayak izimizi küçültürken, yüksek kalitede ve daha fazla mahsul elde edip çiftçimizin kazancını artırmayı başardık. Bu sonucun ortaya çıkmasında büyük katkı ve emekleri olan TNKÜ Ziraat Fakültesi Akademik ekibine ve üreticilerimize müteşekkiriz” açıklamasını yaptı. 

“TRAKYA’DA DURUM BUĞDAYI ÜRETİMİNİ CANLANDIRMAK İÇİN SON 3 YILDIR ÇALIŞIYORUZ”

Durum buğdayının makarnaya dönüşüm sürecini anlatan Barilla Gıda Tedarik Zinciri Direktörü Murat Bozkurt; “Barilla Gıda olarak yaklaşık 25 yıldır tüm hammaddemizi Türkiye’den sağlamak amacıyla tarımsal faaliyetlere destek oluyoruz. Birçok bölgede sözleşmeli durum buğdayı tarımı yapıyoruz. Son 8 yıldır ise Sürdürülebilir Tarım Projesi kapsamında üniversite ve araştırma enstitüleriyle birlikte çalışıyoruz. Güneydoğu ve İç Anadolu bölgeleri ardından, 3 yıldır Trakya’da TNKÜ Ziraat Fakültesi ile bölgede uzun aradan sonra tekrar durum buğdayı tarımını canlandırmak ve bunu sürdürülebilir bir modelde geliştirmek için çaba gösteriyoruz. Tüm üretim alanlarında bilgi ve teknolojinin de desteğiyle sözleşmeli ve sürdürülebilir tarım modeline geçme hedefiyle çalışmaya devam ediyoruz” dedi. 

Barilla’nın bugün itibariyle Trakya’da 33 bin dekar alanda 375 üreticiyle sözleşmeli durum buğdayı üretimi gerçekleştirdiğini söyleyen Bozkurt; “Durum buğdayında net ithalatçı durumda olan ülkemizde, tüm ürünlerimizi %100 Türk buğdayı ile üretebiliyor olmaktan gurur duyuyoruz. TNKÜ ekibine ve emeğin sahibi olan çiftçilerimize minnettarız” ifadelerini kullandı. 

“BUGÜNDEN 50 YIL SONRASINI DÜŞÜNEREK TARIM YAPMAMIZ LAZIM”

Programda TNKÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezen Arat, gıdanın her ülke için stratejik öneme sahip olduğunu söyledi. Arat, projenin bölge üreticisine model olacağını belirterek, şunları kaydetti: “Gıda her ülke için stratejik bir öneme sahiptir. Gıdanın ham maddesini üreten tarım sektörüdür. Bu noktada çiftçilerimiz çok önemli. Bir taraftan tarım toprakları azalırken, bir taraftan da insan nüfusu artıyor. Dolayısıyla topraktan daha fazla faydalanmamız lazım. Birim alandan daha fazla verim elde etmemiz lazım. Bunu yaparken aynı zamanda doğaya da dost kalmamız lazım. Bugün aldığımız verimi 50 sene sonra alamayacaksak 50 sene sonra insanlar ne yiyecek? Bugünden bunun hesabını yaparak tarım yapmamız lazım. Akıllı, bilinçli tarım yapmamız lazım. Bu yüzden bu projeyi çok önemsiyoruz. Üretici firmamız, üniversitemiz ve çiftçilerimizin aynı platformda, bölgeye bir model oluşturacağımızı düşünüyorum” diyerek konuşmasını sonlandırdı. 

TNKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Eker de konuşmasında; “Ufuklarını doğru çizen uluslar geleceklerini garanti altına alırlar. Doğru adımları birlikte atarsak geleceğimiz de parlak olacaktır. Bu güzel birliktelik bunun bir örneğidir. Bu projenin gerçekleşmesinde özverili katkılarından dolayı çiftçi arkadaşlarıma, Barilla yetkililerine ve üniversitemizin değerli akademisyenlerine teşekkür ederim. Bilgi düzeyiyle birlikte bir üniversite, sanayi kuruluşu olan Barilla ve gerçek üretici olan çiftçiler bir araya gelerek bu projeye imza attılar. Üretim sürecinizde sizin yanınızda her zaman sağlam duran, adeta size koçluk yapan bir üniversite olduğunu unutmamanızı rica ediyorum. Yaklaşık bir sene önce yönetime geldiğimizde söylediğimiz şey, “şehirle bütünleşmek” idi. Dilerim ki bu bütünleşmeyi sizlerle birlikte de yaşarız.” sözlerine yer verdi. 

Açılış konuşmalarını takiben, proje yürütücülerinden sırasıyla Dr. Öğr. Üyesi Harun Hurma “Sürdürülebilir Makarnalık Buğday Üretiminin Ekonomik ve Çevresel Değerlendirmesi”, Doç. Dr. Korkmaz Bellitürk “Makarnalık Buğdayda Gübrelemenin Önemi” ve Prof. Dr. İsmet Başer de “Makarnalık Buğday Tarımı” konulu sunumlarını gerçekleştirdi. 3 yıldır devam eden bu önemli projenin yürütücüleri Prof. Dr. İsmet Başer, Doç. Dr. Korkmaz Bellitürk, Dr. Öğr. Üyesi Harun Hurma ve Doç. Dr. Alpay Balkan, projenin dört yılda tamamlanacağını ekleyerek katılımcıların sorularını cevapladı.

 

“2 Bin Yaşındaki Ahmet Buğdayı” Anadolu Topraklarında Yeniden Hayat Bulacak

03.12.2019 – Nesiller boyunca babadan oğula ekip biçilen ve tükenmek üzere olan ‘Ahmet Buğdayı’ tohumları ilk kez toprakla buluştu. 2 bin yıllık tarihiyle Ahmet Buğdayı, Duru Bulgur ve Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi’nin ortaklaşa yürüttüğü projeyle yeniden Türk çiftçisine kazandırılacak. Projenin hayata geçmesiyle birlikte kıraç arazilerde buğday verimliliğinin artırılması ve bu yolla Türkiye ekonomisine 165 milyon TL katkı sağlanması hedefleniyor. 

Türkiye’nin 2 bin yıllık yerli buğdayı olan Ahmet Buğdayı’nın yeniden tarım sanayiine kazandırılması amacıyla başlatılan projede tohumlar ilk kez toprakla buluştu. Duru Bulgur’un Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi ile ortaklaşa yürüttüğü proje kapsamında, Türkiye’de ağırlıklı olarak kıraç arazilerde ekimi gerçekleştirilen buğdayın daha verimli hale getirilmesi amaçlanıyor. 

Ahmet Buğdayı projesi ile ilgili ayrıntıları aktaran Duru Bulgur Onursal Başkanı İhsan Duru, “Ahmet Buğdayı bugüne kadar çiftçilerimizin evlerindeki ambarlarda ve küplerde sakladılar. Biz onu 2-3 sene önce Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi ile tekrar üretme kararı aldık. Ve bu konuda çok güzel çalışmalar yaptık” dedi. 

“Şu anda Türkiye’de 1 milyon ton civarında bulgur üretimi var” 

Bulgurun Türkiye için çok stratejik bir ürün olduğunu belirten Duru, “Şu anda Türkiye’de 1 milyon ton civarında bulgur üretimi var. Dışarıya da açılmasını istediğimiz bir ürün ve dış pazarlarda çok rağbet görmeye başladı. Ahmet Buğdayı da bulgura çok yatkın bir buğday, hem renk açısından hem kalite açısından hem öz açısından. Dolayısı ile Türkiye’de üretilecek bulgura çok katkısı olacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu. 

Türkiye ekonomisine katkısı yaklaşık 165 milyon TL 

Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 240 milyon metrekare alanda buğday üretimi yapıldığının altını çizen İhsan Duru, “Bu alanların yaklaşık yüzde 60 civarı kıraçtır ve yüzde 30 civarı da sulak alandır. Bizim amacımız kıraç alanda şuanda alınan 250 kilo civarındaki buğday üretimini 280 kilo civarına çıkartmaktır. Bunun da Türkiye ekonomisine katkısı yaklaşık bu rakamlarla 165 milyon TL gibi bir rakam olacaktır. Aynı zamanda Ahmet Buğdayı ile birlikte bulgurda elde ettiğimiz firenin de düşürülmesi planlanmakta ve hesaplanmaktadır. Bunun da ayriyeten imalat sektörüne çok katkısı olacaktır. Ve Ahmet Buğdayı topak bir buğday olduğu için bulgur üretiminde çok rahat kullanılabilen bir buğdaydır. Bunun için bulgur üretiminin vazgeçilmez buğdayı olacağını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı. 

8 yıllık iş yükünü 2 yıla indirdi 

Projenin test aşamalarının sonuçlanmasıyla ilk tohumların en geç 2023 yılında Türk Çiftçisiyle buluşacağını söyleyen Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Biyomühendislik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nevzat Aydın, “Üniversite ve özel sektörle yapmış olduğumuz işbirliği kapsamındaki projemiz nihayetine ulaştı ve geliştirmiş olduğumuz tohumlar toprakla buluştu. Bu proje kapsamında hedefimiz bulgur üretimi yapan özel sektör için ham madde kalitesini iyileştirmek adına yeni durum buğday tohumları geliştirmekti. Üniversite-sanayi işbirliği kapsamında yürütmüş olduğumuz projede tohumları geliştirmek adına bütün dünyada ve ülkemizde kullanılan geleneksel melezleme yöntemi kullanıldı” dedi. 

“Yapmış olduğumuz işlem Türkiye’de bir ilk” 

Bu projeyi diğer projelerden ayıran çok önemli iki özellik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aydın, sözlerine şöyle tamamladı: “Birincisi yapmış olduğumuz kalite analizleri, çok gelişmiş kalite analizleri yaptık. Bir diğer faktör ise dünyada da 2008 yılında yayınlanan çok yeni bir yöntem var; Hızlı Islah Yöntemi. 2008 yılında dünyadaki prestijli dergilerde bu yöntem yayınlandı ve birçok buğday, tohum geliştirme programları bu yöntemi kullanmaya başladı. Bizde bu yöntemi TÜBİTAK’a 1005 projesi kapsamında proje olarak önerdik. Projemiz başlar başlamaz özel sektörle de üniversite-sanayi işbirliği kapsamında anlaşmalarımızı, protokollerimizi imzaladık ve yıl 2019 olduğunda tohumlarımız arazi ile buluştu. Peki, bu yöntemde biz ne yaptık? Sera şartlarında tohumları hızlı bir şekilde doğal bir süreç içerisinde geliştirdik. Yapmış olduğumuz işlem Türkiye’de bir ilk. Durum buğdayda iki yıl içerisinde arazide yapabileceğimiz 8 yıllık iş yükünü tamamlayıp tohumlarımızı toprakla buluşturduk. Bundan sonraki aşamada geliştirmiş olduğumuz tohumlar arazi şartlarında test edilecek. Tekrar kalite analizleri yapılacak bunlar içerisinden ümit var olanlar taban arazide ya da kıraç alanlarda tohumluk üretimine kazandırılmış olacak.”

 

“Yerli Buğday Üretiminde 150 Bin Ton Artış Hedefliyoruz”

16.05.2019 – Türkiye’nin bakliyatta ve hububatta dünyanın üretim üssü olabilecek potansiyeli taşıdığına işaret eden Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, bu potansiyeli ortaya çıkarmak için Ar-Ge’ye önem vererek ürün çeşitliliğini artırmak gerektiğini söyledi.

Türk bulgurunu dünyaya tanıtmak amacıyla pek çok yenilikçi proje hayata geçiren Duru Bulgur’dan “Ar-Ge’ye dayalı yeni bir üretim anlayışı benimsenmeli” çağrısı geldi. Tahıl ve bakliyat üretiminde verimliliğin ve ürün çeşitliliğinin artırılması için Ar-Ge’nin önemine dikkat çekildi. 1980’li yıllara dek dünya mercimek üretiminin yüzde 40’ını, dünya nohut üretiminin yüzde 14’ünü üreten Türkiye’de, üretim potansiyelinin yeniden canlandırılması için çözüm önerileri dile getiren Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, sektörle ilgili dikkat çekici bilgiler verdi. Hububat ve bakliyat sektörlerinde yerli üretimin yetersiz olması nedeniyle ithalatın arttığına değinen İhsan Duru, ”Bu sürdürülebilir bir durum değil, üretimin artırılması gerekiyor. 30 yıl öncesine kadar bakliyatın sadece anavatanı değil aynı zamanda ticaret merkezi idik. Türkiye, 1980’li yıllarda dünya mercimek üretiminin yüzde 40’nı gerçekleştiriyordu. Dünya nohut üretiminin yüzde 14’nü üretmemize rağmen, ihracatın yüzde 60’nı yapıyorduk. O günlerden bugünlere bakliyat ekim alanları yüzde 65 azaldı. Türkiye’nin üretimi yarı yarıya düştü. Bakliyatta katma değeri daha yüksek olan ürünlere yönelmek, bunun için de Ar-Ge çalışmalarıyla ürün çeşitliliğinin oluşturulması gerekiyor.” dedi.

 

“Yerli Buğday üretiminde 150 bin ton artış hedefliyoruz”

Türkiye’nin, dünyada kendi kendini besleyebilme potansiyeline sahip büyük bir tarım ülkesi olduğuna işaret eden İhsan Duru, Duru Bulgur olarak sektörü canlandırmak için önemli projeler üstlendiklerini ifade etti. Bu konuda yürüttükleri faaliyetleri anlatan Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, “Tüm tarımsal ürünlerde olduğu gibi bakliyat ürünlerinde de en önemli girdi tohum. Üniversite-sanayi işbirliği kapsamında Anadolu’nun yerli buğdayının tekrar üretime kazandırılması ile ilgili önemli bir proje yürütüyoruz. Proje, Türkiye’nin milli ve yerli buğday üretimini destekleme ve geliştirme stratejisine katkı sağlayacak. Bir diğer çalışmamız da ülkemizdeki kıraç topraklara uygun yerli buğday türü geliştirmek. Yaygınlaştırıldığı takdirde buğday üretiminde verimliliğin artacağını öngörüyoruz. Buğday ekim alanlarının yüzde 33’ünü oluşturan İç Anadolu ve İç Batı Anadolu’da yerli buğday türü yüzde 70 oranında yaygınlaştırıldığı takdirde, Durum Buğdayı üretiminde yaklaşık 150 bin ton artış olması mümkün. Sadece bu rakamın ülke ekonomisine katkısı yıllık yaklaşık 165 milyon TL.” bilgilerini aktardı.

Türkiye’de 2018’de 262 bin ton bulgur ihracatı gerçekleşti

Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, Türkiye’de bulgur üretimi gerçekleştiren yaklaşık 42 firma bulunduğunu ve 2018 senesinde tahmini üretim miktarının 505,6 bin ton civarında olduğunu kaydetti. Türkiye’nin bu ihracattan 102 milyon dolar gelir elde ettiğini anlatan İhsan Duru, geçtiğimiz yıl 262 bin ton bulgur ihracatı gerçekleştirildiğini söyledi. Toplam 103 ülkeye ihracat gerçekleştirilen sektörde, toplam satışın yüzde 50’sinin Irak ve Suriye’ye yapıldığını ifade eden Duru, ihracatta öne çıkan diğer ülkelerin Lübnan, Suudi Arabistan, Almanya, Ürdün, İsrail, Belçika ve Rusya olduğunu anlattı. İhsan Duru, iç piyasa hakkında ise şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye’de bulgur tüketimi kişi başı 3,30 kilogramdır. Bu rakam geleneksel bir ürün olan bulgur için makarna ve pirince göre oldukça düşük. Fakat bu oran İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerde kişi başı 9 kg’a çıkarken, batı bölgelerde kişi başı 1 kilograma kadar düşmektedir.”

 

Yerli Buğday Projesi ile Kıraç Topraklarda Verimlilik Artacak

5 Aralık Dünya Toprak Günü’nde Duru Bulgur’dan açıklama

‘Kıraç topraklarda verimliliği arttırmak için çalışıyoruz’

5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla Duru Bulgur’dan yapılan açıklamada, Duru Bulgur ve Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi işbirliği ile yürütülen çalışmalarla ülkemizdeki kıraç topraklara dayanıklı yerli buğday türünün geliştirilmesine hız verildiği, yaygınlaştırıldığı takdirde buğday üretiminde verimliliğin artırılacağı bilgisine yer verildi.

Türkiye’nin kıraç arazilerinde daha yüksek verimli ve hastalıklara dayanıklı buğday türü üretimi için önemli bir proje yürüten Duru Bulgur ile Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Anadolu’da yüzlerce yıldır ekilen fakat sertifikalı olmadığı için son yıllarda ekiminden vazgeçilen yerli buğday çeşitlerini koruma altına alıyor. Bu çalışmalar kapsamında sera ortamında yılda 4-6 kez üretim yapılabilen onlarca çeşit elde edildi. En iyi örnekler gelecek yıl açık arazide ekilip çoğaltılarak, 2021’de sertifikalı olarak üreticinin hizmetine sunulacak.

5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, çalışmalarla ülkemizdeki kıraç topraklara uygun yerli buğday türünün geliştirilmesine hız verildiği, yaygınlaştırıldığı takdirde buğday üretiminde verimliliğin artırılacağını açıkladı. Duru, buğday ekim alanlarının yüzde 33’ünü oluşturan İç Anadolu ve İç Batı Anadolu’da yerli buğday türünün yüzde 70 oranında yaygınlaştırıldığı takdirde durum buğdayı üretiminde 150 bin ton artış beklendiğini ifade etti.

Tarım alanlarını kıraç, taban ve sulu olarak üçe ayırdıklarını belirten İhsan Duru sözlerini şöyle sürdürdü; “Kıraç alanlar bunların içerisinde en az verimli, genellikle eğimi fazla ve sulama imkanı bulunmayan topraklar. Sulama imkanı bulunan ova arazilerine kıyasla kıraç alanlarda rüzgar daha etkili, kış şartları daha ağır geçer. Bu nedenle buğdayın soğuğa ve kurağa karşı dirençli olması gerekir. Biz de dirençli yerli buğdayın yeniden ülkemiz topraklarına kazandırılması için bilimsel çalışmalar yürütüyoruz.

Türkiye’de 1.240.000 hektarlık alanın 66%’sı kuru yani kıraç ekimdir. 34% ekim alanı ise sulu veya taban arazidir. Kıraç alanda ortalama verim dekar başına 253 kg olarak gerçekleşmektedir. Hedefimiz bu verimi 280 kg’a çıkarmaktır. İç Anadolu ve İç Batı Anadolu’da bu buğdayı 70% oranında yaygınlaştırabildiğimiz takdirde buğday üretimi 150 bin ton daha artacak. Sadece bu rakamın ülke ekonomisine katkısı yıllık yaklaşık 165 milyon TL. olacak” dedi.

 

 

“Tarım Havza Modeli” Doğru Uygulandığında Buğday Ekimindeki Düşüş Önlenebilir

04.07.2018 – Ülkemiz için son derece önemli bir tahıl olan buğday ekiminin her geçen yıl azaldığına dikkat çeken Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, “Tarım Havza Modeli”nin kuruluş ilkelerine bağlı kalınarak ve bölgedeki toprak yapısı ve su kısıtlılığı göz önünde bulundurularak uygulandığında buğday ekimindeki düşüşün önlenebileceğini söyledi.

Karaman’da 2 bin yıllık geçmişe sahip ‘Ahmet Buğdayı’nın tohumlarını geleceğe taşımak ve sanayiye kazandırmak üzere Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi (KMÜ) ile Ar-Ge çalışmaları yürüten Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, ülkemizdeki buğday üretimini değerlendirdi. Duru, “Türkiye, 2017 hasat döneminde 3,9 milyon ton durum buğdayı ve 17,6 milyon ton ekmeklik buğday olmak üzere toplamda 21,5 milyon ton buğday hasadı gerçekleştirdi. 2018 hasat döneminde ise bulgurun ve makarnanın hammaddesi olan durum buğdayında yüzde 30 düşüş bekliyoruz. Ekmeklik buğday ise yüzde 11 civarında azalacak. Ülkemiz için son derece önemli olan bu tahılın üretimindeki düşüşleri iyi değerlendirmeli ve gerekli önlemleri almalıyız” dedi.

Çiftçi, buğday yerine mısır ekimine yöneliyor, Neden?

Buğday ekimindeki azalmanın en önemli sebeplerinden birinin Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli’nin kuruluş ilkelerine bağlı kalarak uygulanmaması olduğunu ifade eden Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Duru, “Durum buğdayında verim; ekmeklik buğdaya ve mısıra kıyasla daha düşüktür. Fiyatlandırma ve destekle beraber toplam gelir değerlendirildiğinde örneğin 125 dekar arazisi olan bir çiftçi tamamen durum buğdayı ekerse elde edeceği gelir 22.750 lira civarındadır. Aynı çiftçi tamamen mısır ekerse 36.750 lira gelir elde etmektedir. Destekle beraber elde edilen gelire bağlı olarak çiftçi doğal olarak mısır ekimine yönelmektedir” dedi.

Buğday ekimindeki düşüş dışa bağımlılığımızı artırır

Gelirdeki bu farkın çiftçiyi çoğu yerde buğday yerine mısır ekimine teşvik ettiğini belirten Duru, “Buğday ekiminin azalması ülkemiz açısından oldukça önemli sonuçlar doğurmaktadır. Öncelikle temel besinimiz olan buğdayda dışa bağımlılığımız artarken, ekimin azalması ile hayvancılık sektörü için önem arz eden ve kaba yem olarak kullanılan buğday samanı da azalmakta ve yurtdışından ithalatı gündeme gelmektedir” diye konuştu.

Mısır ekiminde su ihtiyacı buğdayın 7 buçuk katı

Mısır ekiminde su ihtiyacının buğdayın 7 buçuk katı olduğunu vurgulayan İhsan Duru, “Bulunduğumuz bölge karasal iklim yapısında sahiptir. Bölgedeki su kısıtlılığına rağmen model oluşturulurken mısır destek kapsamında tutulmuştur.* Buğday ekiminde dekar başına su ihtiyacı 78 ton iken mısırda dekar başına su ihtiyacı buğdayın 7,5 katı fazla olup 582 tondur. Tarımsal üretimde gereken sulama ihtiyacının 250 metre derinden su çekilerek karşılanması da farklı sorunlara yol açmakta, hatta obruk gibi bölgesel afetlere de yol açabilmektedir” dedi.

Altın değerindeki Ahmet Buğdayı’nı koruma altına aldı

Türkiye’nin lider gıda firmalarından Duru Bulgur, ürettiği 16 çeşit bulgurla sektöründe de lider durumda yer alıyor.Bulgurun hammaddesi olan buğdayı İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan yaklaşık 4 bin 500 çiftçiden tedarik ediyor. Kaliteli bulgur üretmek için kaliteli hammadde kullanan Duru Bulgur’un 100 bin ton buğday stoklama kapasitesi bulunuyor. Duru Bulgur, ürettiği bulgurun kalitesini geleneksel yöntemlerle artırmak, doğallığını korumak, yerli tohumları gelecek nesillere aktarmak ve sanayiye kazandırmak üzere Anadolu topraklarının altın değerinde görülen Ahmet Buğdayı’nı koruma altına aldı.

*Editörün Notu: Bakanlığın destek modelinde su kısıtı kapsamında belirlenen ilçelerde Mısır (Dane) üretiminde Damlama Sulama şartı aranmaktadır.