Ana Sayfa Haberler Türkiye&#8217...

Türkiye’nin Nüfusu Arttı, Nüfusun Yapısal Değişimi Devam Etti

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2021, TÜİK

04.02.2022 – Türkiye nüfusu 84 milyon 680 bin 273 kişi oldu. Türkiye’de ikamet eden nüfus, 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla bir önceki yıla göre 1 milyon 65 bin 911 kişi artarak 84 milyon 680 bin 273 kişiye ulaştı. Erkek nüfus 42 milyon 428 bin 101 kişi olurken, kadın nüfus 42 milyon 252 bin 172 kişi oldu. Diğer bir ifadeyle toplam nüfusun %50,1’ini erkekler, %49,9’unu ise kadınlar oluşturdu.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, ülkemizde ikamet eden yabancı nüfus(1) bir önceki yıla göre 458 bin 626 kişi artarak 1 milyon 792 bin 36 kişi oldu. Bu nüfusun %49,7’sini erkekler, %50,3’ünü kadınlar oluşturdu.
Nüfus artış hızı binde 12,7 oldu. Yıllık nüfus artış hızı 2020 yılında binde 5,5 iken, 2021 yılında binde 12,7 oldu.
İl ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı %93,2 oldu. Türkiye’de 2020 yılında %93 olan il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı, 2021 yılında %93,2 oldu. Diğer yandan belde ve köylerde yaşayanların oranı %7’den %6,8’e düştü.
İstanbul’un nüfusu 15 milyon 840 bin 900 kişi oldu. İstanbul’un nüfusu, bir önceki yıla göre 378 bin 448 kişi artarak 15 milyon 840 bin 900 kişi oldu. Türkiye nüfusunun %18,71’inin ikamet ettiği İstanbul’u, 5 milyon 747 bin 325 kişi ile Ankara, 4 milyon 425 bin 789 kişi ile İzmir, 3 milyon 147 bin 818 kişi ile Bursa ve 2 milyon 619 bin 832 kişi ile Antalya izledi.
Nüfusu en az olan il 83 bin 645 kişi ile Tunceli oldu. Tunceli, 83 bin 645 kişi ile en az nüfusa sahip olan il oldu. Tunceli’yi, 85 bin 42 kişi ile Bayburt, 94 bin 932 kişi ile Ardahan, 145 bin 826 kişi ile Kilis ve 150 bin 119 kişi ile Gümüşhane takip etti.
Nüfus piramidindeki yapısal değişim devam etti. Nüfus piramitleri, nüfusun yaş ve cinsiyet yapısında meydana gelen değişimi gösteren grafikler olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’nin 2007 ve 2021 yılı nüfus piramitleri karşılaştırıldığında, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalmaya bağlı olarak, yaşlı nüfusun arttığı ve ortanca yaşın yükseldiği görülmektedir.
Türkiye nüfusunun ortanca yaşı 33,1’e yükseldi. Ortanca yaş, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşıdır. Ortanca yaş aynı zamanda nüfusun yaş yapısının yorumlanmasında kullanılan önemli göstergelerden biridir.
Türkiye’de 2020 yılında 32,7 olan ortanca yaş, 2021 yılında 33,1’e yükseldi. Cinsiyete göre incelendiğinde, ortanca yaşın erkeklerde 32,1’den 32,4’e, kadınlarda ise 33,4’ten 33,8’e yükseldiği görüldü.
Ortanca yaşı en yüksek olan il Sinop, en düşük olan il Şanlıurfa oldu. Ortanca yaşın illere göre dağılımına bakıldığında, Sinop’un 41,8 ile en yüksek ortanca yaş değerine sahip olduğu görüldü. Sinop’u, 41,2 ile Kastamonu, 41 ile Balıkesir ve Giresun izledi. Diğer yandan 20,6 ile Şanlıurfa en düşük ortanca yaşa sahip il oldu. Şanlıurfa’yı, 21,6 ile Şırnak ve 22,7 ile Siirt takip etti.
Kadınlarda ve erkeklerde en yüksek ortanca yaşa sahip il Sinop oldu. Ortanca yaşın illere ve cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde, erkeklerde 40,7 ile Sinop en yüksek ortanca yaşa sahip olan il olurken, 20,1 ile Şanlıurfa en düşük ortanca yaşa sahip olan il oldu. Kadınlarda 42,9 ile Sinop yine en yüksek ortanca yaş değerine sahip olan il olurken, Şanlıurfa 21,1 ile en düşük ortanca yaş değerine sahip olan il oldu.
Çalışma çağındaki nüfusun oranı %67,9 oldu. Çalışma çağı olarak tanımlanan 15-64 yaş grubundaki nüfusun oranı, 2007 yılında %66,5 iken 2021 yılında %67,9 oldu. Diğer yandan çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı %26,4’ten %22,4’e gerilerken, 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı ise %7,1’den %9,7’ye yükseldi.
Toplam yaş bağımlılık oranı azaldı. Çalışma çağındaki birey başına düşen çocuk ve yaşlı birey sayısını gösteren toplam yaş bağımlılık oranı, 2020 yılında %47,7 iken 2021 yılında %47,4’e düştü.
Ekonomik olarak aktif olan birey başına düşen çocuk sayısını ifade eden çocuk bağımlılık oranı, %33,7’den, %33’e gerilerken, çalışan birey başına düşen yaşlı birey sayısını ölçen yaşlı bağımlılık oranı ise %14,1’den %14,3’e yükseldi. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de 2021 yılında, çalışma çağındaki her 100 kişi, 33 çocuğa ve 14,3 yaşlıya bakmaktadır.
Türkiye’de kilometrekareye 110 kişi düşerken İstanbul’da 3 bin 49 kişi düştü
Nüfus yoğunluğu olarak tanımlanan “bir kilometrekareye düşen kişi sayısı”, Türkiye genelinde 2020 yılına göre 1 kişi artarak 110 kişiye yükseldi. İstanbul, kilometrekareye düşen 3 bin 49 kişi ile nüfus yoğunluğu en yüksek olan ilimiz oldu. İstanbul’dan sonra 563 kişi ile Kocaeli ve 368 kişi ile İzmir nüfus yoğunluğu en yüksek olan iller oldu.
Diğer yandan nüfus yoğunluğu en az olan il ise bir önceki yılda olduğu gibi, kilometrekareye düşen 11 kişi ile Tunceli oldu. Tunceli’yi, 20 kişi ile Ardahan ve Erzincan illeri izledi.
Yüz ölçümü büyüklüğünde ilk sırada yer alan Konya’nın nüfus yoğunluğu 59, en küçük yüz ölçümüne sahip Yalova’nın nüfus yoğunluğu ise 344 olarak gerçekleşti.

Türkiye Nüfusunun Yaş Yapısı Değişti… İşte Rakamlar…

İstatistiklerle Yaşlılar, 2020

18.03.2021 – TÜİK İstanbul Bölge Müdürlüğü İstatistiklerle Yaşlılar, 2020 sonuçlarını açıkladı. Bu kapsamda TÜİK İstanbul Bölge Müdürü Ali İhsan YÜCEDAĞ tarafından verilen bilgiye göre;

Yaşlı nüfus son beş yılda %22,5 arttı

Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2015 yılında 6 milyon 495 bin 239 kişi iken son beş yılda %22,5 artarak 2020 yılında 7 milyon 953 bin 555 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2015 yılında %8,2 iken, 2020 yılında %9,5’e yükseldi. Yaşlı nüfusun 2020 yılında %44,2’sini erkek nüfus, %55,8’ini kadın nüfus oluşturdu. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2025 yılında %11,0, 2030 yılında %12,9, 2040 yılında %16,3, 2060 yılında %22,6 ve 2080 yılında %25,6 olacağı öngörüldü.

Yaş grubuna göre nüfus oranı, 1935-2080

Yaşlı nüfusun %63,8’inin 65-74 yaş grubunda yer aldığı görüldü. Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2015 yılında yaşlı nüfusun %61,3’ünün 65-74 yaş grubunda, %30,7’sinin 75-84 yaş grubunda ve %8,0’ının 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2020 yılında %63,8’inin 65-74 yaş grubunda, %27,9’unun 75-84 yaş grubunda ve %8,4’ünün 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü.

Yaş grubuna göre yaşlı nüfus oranı, 2015, 2020

Türkiye nüfusunun yaş yapısı değişti

Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının %10’u geçmesi nüfusun yaşlanmasının bir göstergesidir. Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hız ile artış gösterdi.

Küresel yaşlanma süreci olarak adlandırılan “demografik dönüşüm” sürecinde olan Türkiye’de, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalma ile birlikte sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, yaşam standardının, refah düzeyinin ve doğuşta beklenen yaşam süresinin artması ile nüfusun yaş yapısı şekil değiştirdi. Çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranı azalırken yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı artış gösterdi. Türkiye, oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa da, yaşlı nüfus sayısal olarak oldukça fazladır.

Nüfus piramidi, 1935, 1975, 2020
Kaynak: TÜİK, Genel Nüfus Sayımları,1935, 1975
TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, 2020

Türkiye nüfusunun ortanca yaşı yükseldi 

Ortanca yaş, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşıdır. Nüfusun yaşlanması ile ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaş, 2015 yılında 31,0 iken 2020 yılında 32,7 oldu. Ortanca yaş 2020 yılında erkeklerde 32,1, kadınlarda 33,4 olarak gerçekleşti. Nüfus projeksiyonlarına göre, ortanca yaşın 2025 yılında 34,1, 2030 yılında 35,6, 2040 yılında 38,5, 2060 yılında 42,3 ve 2080 yılında 45,0 olacağı öngörüldü.

Yaşlı bağımlılık oranı 2020 yılında %14,1 oldu. Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2015 yılında %12,2 iken bu oran 2020 yılında %14,1’e yükseldi.Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı bağımlılık oranının 2025 yılında %16,4, 2030 yılında %19,6, 2040 yılında %25,3, 2060 yılında %37,5 ve 2080 yılında %43,6 olacağı öngörüldü.

Türkiye, yaşlı nüfus oranına göre sıralamada 167 ülke arasında 66. sırada yer aldı. Nüfus tahminlerine göre 2020 yılı için dünya nüfusunun 7 milyar 693 milyon 348 bin 454 kişi, yaşlı nüfusun ise 729 milyon 887 bin 660 kişi olduğu tahmin edildi. Bu tahminlere göre dünya nüfusunun %9,5’ini yaşlı nüfus oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla %33,5 ile Monako, %28,5 ile Japonya ve %22,9 ile Almanya oldu. Türkiye, 167 ülke arasında 66. sırada yer aldı.

Yaşlı nüfus oranının en yüksek ve en düşük olduğu 10 ülke, 2020

Kaynak: Amerika Birleşik Devletleri Nüfus Bürosu, Uluslararası Veri Tabanı
Türkiye rakamının kaynağı TÜİK’tir.

Bir birey 65 yaşına ulaştığında yaşaması beklenen ömür ortalama 18,0 yıl oldu. Hayat Tabloları, 2017-2019 sonuçlarına göre, doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye geneli için 78,6 yıl, erkekler için 75,9 yıl ve kadınlar için 81,3 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,4 yıl oldu. Türkiye’de 65 yaşına ulaşan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 18,0 yıl oldu. Erkekler için bu sürenin 16,3 yıl, kadınlar için 19,6 yıl olduğu gözlendi. Diğer bir ifade ile 65 yaşına ulaşan kadınların erkeklerden ortalama 3,3 yıl daha fazla yaşayacağı tahmin edildi. Beklenen yaşam süresi 75 yaşında 11,0 yıl iken 85 yaşında 6,0 yıl oldu.

Yaş ve cinsiyete göre beklenen yaşam süresi, 2017-2019

Kaynak: TÜİK, Hayat Tabloları, 2017-2019 

Yaklaşık her 4 haneden birinde en az bir yaşlı fert bulunduğu görüldü . Türkiye’de 2020 yılında toplam 24 milyon 604 bin 86 haneden 5 milyon 903 bin 324’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin %24,0’ında en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü.

Türkiye’de 1 milyon 478 bin 346 yaşlının tek başına yaşadığı görüldü. En az bir yaşlı fert bulunan 5 milyon 903 bin 324 hanenin 1 milyon 478 bin 346’sını tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin %75,3’ünü yaşlı kadınlar, %24,7’sini ise yaşlı erkekler oluşturdu.

Hanehalkı tiplerine göre yaşlı nüfus oranı, 2020

Kaynak: TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, 2020

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il Sinop oldu. Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il, 2020 yılında %19,8 ile Sinop oldu. Bu ili %18,6 ile Kastamonu, %17,1 ile Artvin izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise %3,4 ile Şırnak oldu. Bu ili %3,6 ile Hakkari, %4,0 ile Şanlıurfa izledi.

İllere göre yaşlı nüfus oranı, 2015

Yaşlı nüfus oranı il düzeyinde yıllara göre incelendiğinde, toplam nüfus içinde yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il sayısı 2015 yılında 6 iken, 2020 yılında 18 oldu. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının en yüksek olacağı il sayısının 2025 yılında 33’e çıkacağı tahmin edildi.

İllere göre yaşlı nüfus oranı, 2020

Toplam nüfus içinde yaşlı nüfus oranının yıllara göre en düşük olduğu illerin, genç nüfus yapısına sahip olan Şanlıurfa, Şırnak ve Hakkari olduğu görüldü.

İllere göre yaşlı nüfus oranı, 2025

Türkiye’de 100 yaş ve üzerinde 5 bin 780 yaşlı olduğu görüldü

Yaşlı nüfusun %0,1’ini oluşturan 100 yaş ve üzerindeki yaşlı kişi sayısı, 2020 yılında 5 bin 780 oldu. Türkiye’de 100 yaş ve üzerinde en fazla yaşlıya sahip ilk üç il sırasıyla 800 kişi ile İstanbul, 267 kişi ile Ankara ve 262 kişi ile İzmir iken en az yaşlıya sahip ilk üç il ise sırasıyla 5 kişi ile Bayburt, 6 kişi ile Bartın ve 7 kişi ile Ardahan oldu.

Eğitimli yaşlı nüfus oranı arttı

Okuma yazma bilmeyen yaşlı nüfus oranı, 2015 yılında %21,9 iken 2019 yılında %16,9’a düştü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranının, 2019 yılında yaşlı erkeklerin oranından 4,8 kat fazla olduğu görüldü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranı %26,0 iken yaşlı erkeklerin oranı %5,4 oldu.

Yaşlı nüfusun cinsiyete göre okuma yazma oranı, 2015, 2019

Kaynak: TÜİK, Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı, 2015, 2019

Eğitim durumuna göre yaşlı nüfus incelendiğinde, 2015 yılında yaşlı nüfusun %43,0’ı ilkokul mezunu, %5,2’si ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu, %5,6’sı lise veya dengi okul mezunu, %5,4’ü yükseköğretim mezunu iken 2019 yılında ilkokul mezunu olanların oranı %45,5’e, ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu olanların oranı %7,3’e, lise veya dengi okul mezunu olanların oranı %7,5’e, yükseköğretim mezunu olanların oranı ise %7,0’a yükseldi.Yaşlı nüfusun eğitim durumu cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu gözlendi. Bitirilen tüm eğitim düzeylerinde yaşlı erkek nüfus oranının yaşlı kadın nüfus oranından daha yüksek olduğu görüldü.

Eşi ölmüş yaşlı kadınların oranı, eşi ölmüş yaşlı erkeklerin oranının 4 katı oldu. Yaşlı nüfus yasal medeni duruma göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu görüldü. Yaşlı erkek nüfusun 2020 yılında %1,2’sinin hiç evlenmemiş, %83,8’inin resmi nikahla evli, %3,4’ünün boşanmış, %11,6’sının eşi ölmüş olduğu görülürken yaşlı kadın nüfusun %2,6’sının hiç evlenmemiş, %45,8’inin resmi nikahla evli, %3,8’inin boşanmış, %47,7’sinin ise eşi ölmüş olduğu görüldü.

Medeni durum ve cinsiyete göre yaşlı nüfus oranı, 2020

Kaynak: TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, 2020
Grafikteki rakamlar, yuvarlamadan dolayı toplamı vermeyebilir.

Yaşlı nüfusun yoksulluk oranı %14,2 oldu. Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %60’ına göre hesaplanan yoksulluk oranı, 2015 yılında Türkiye geneli için %21,9 iken 2019 yılında %21,3 oldu. Bu oran, yaşlı nüfus için 2015 yılında %18,3 iken 2019 yılında %14,2 oldu. Yaşlı nüfusun yoksulluğu cinsiyete göre incelendiğinde, yoksul yaşlı erkek nüfus oranı 2015 yılında %17,8 iken 2019 yılında %12,1 oldu. Yoksul yaşlı kadın nüfus oranı ise 2015 yılında %18,6 iken 2019 yılında %15,9 oldu.

Yaşlı nüfusun işgücüne katılma oranı %12,0 oldu

İşgücü istatistiklerine göre, işgücüne katılma oranı 2015 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus için  %51,3 iken 2019 yılında %53,0’a yükseldi. Bu oran yaşlı nüfus için 2015 yılında %11,9 iken 2019 yılında %12,0 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkek nüfusta 2019 yılında %20,1 iken yaşlı kadın nüfusta %5,6 oldu. Yaşlı nüfustaki işsizlik oranının 2015 yılında %2,5 iken 2019 yılında %3,1 olduğu görüldü.

Çalışan yaşlı nüfusun %64,7’si tarım sektöründe yer aldı. İşgücü istatistiklerine göre, istihdam edilen yaşlı nüfusun sektörel dağılımı incelendiğinde, 2019 yılında yaşlı nüfusun %64,7’sinin tarım, %28,1’inin hizmetler, %5,3’ünün sanayi, %1,9’unun ise inşaat sektöründe yer aldığı görüldü.

Yaşlı nüfusun obezite oranı arttı

Türkiye sağlık araştırması sonuçlarına göre boy ve kilo değerleri kullanılarak hesaplanan vücut kitle indeksi incelendiğinde, 2010 yılında 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusta obezite oranı %22,9 iken bu oran 2019 yılında %29,0 oldu. Yaşlı nüfusun obezite oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2010 yılında %15,2 iken bu oran 2019 yılında %19,9, yaşlı kadınlarda 2010 yılında %30,5 iken 2019 yılında %36,2 oldu.

Diğer taraftan, 2010 yılında yaşlı nüfusta normal kilolu olanların oranı %36,6 iken bu oran 2019 yılında %30,3 oldu. Normal kilolu yaşlı nüfus oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2010 yılında %40,2 iken bu oran 2019 yılında %34,9, yaşlı kadınlarda 2010 yılında %33,0 iken 2019 yılında %26,7 oldu.

Banyo yapma/duş almada zorluk yaşayan yaşlı nüfus oranı %22,1 oldu

Türkiye sağlık araştırması sonuçlarına göre 2014 yılında yaşlı nüfus içinde banyo yapma/duş almada zorluk yaşayanların oranı %19,1 iken bu oran 2019 yılında %22,1 oldu. Banyo yapma/duş almada zorluk yaşayan yaşlı nüfus oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2014 yılında %11,9 iken bu oran 2019 yılında %14,5, yaşlı kadınlarda 2014 yılında %24,6 iken 2019 yılında %28,0 oldu.

Diğer taraftan, 2014 yılında yaşlı nüfus içinde yatağa girme/kalkma veya sandalyeye oturma/kalkmada zorluk yaşayanların oranı %19,0 iken bu oran 2019 yılında %20,6 oldu. Yatağa girme/kalkma veya sandalyeye oturma/kalkmada zorluk yaşayan yaşlı nüfusun oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2014 yılında %13,2 iken bu oran 2019 yılında %14,0, yaşlı kadınlarda 2014 yılında %23,4 iken 2019 yılında %25,9 oldu.

Her gün tütün mamulü kullanan yaşlıların oranı %10,5 oldu

Türkiye sağlık araştırması sonuçlarına göre 2014 yılında yaşlı nüfus içinde her gün tütün mamulü kullananların oranı %9,3 iken bu oran 2019 yılında %10,5 oldu. Her gün tütün mamulü kullanan yaşlı nüfus oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2014 yılında %17,6 iken bu oran 2019 yılında %17,7, yaşlı kadınlarda 2014 yılında %3,0 iken 2019 yılında %4,9 oldu.

Diğer taraftan, 2014 yılında yaşlı nüfus içinde hiç tütün mamulü kullanmamış olanların oranı %58,5 iken bu oran 2019 yılında %59,4 oldu. Hiç tütün mamulü kullanmamış yaşlı nüfusun oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2014 yılında %23,7 iken bu oran 2019 yılında %26,6, yaşlı kadınlarda 2014 yılında %85,3 iken 2019 yılında %85,2 oldu.

Yaşlılar en fazla dolaşım sistemi hastalıklarından hayatını kaybetti

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre, 2019 yılında ölen yaşlıların %41,5’i dolaşım sistemi hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetti. Bu hastalığı ikinci sırada %15,3 ile iyi huylu ve kötü huylu tümörler ile solunum sistemi hastalıkları, üçüncü sırada ise %5,3 ile sinir sistemi ve duyu organları hastalıkları takip etti.Ölüm nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arası en önemli farkın iyi huylu ve kötü huylu tümörlerde olduğu görüldü. İyi ve kötü huylu tümörler nedeniyle hayatını kaybeden yaşlı erkeklerin oranı yaşlı kadınların oranının yaklaşık iki katı oldu. İyi ve kötü huylu tümörler nedeniyle hayatını kaybeden yaşlı erkeklerin oranı %20,0 iken yaşlı kadınların oranı %10,7 oldu. 

Ölüm nedeni ve cinsiyete göre ölen yaşlıların oranı, 2019

Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı arttı… Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre, Alzheimer hastalığından hayatını kaybeden yaşlıların sayısı, 2015 yılında 12 bin 59 iken 2019 yılında 13 bin 498’e yükseldi. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2015 yılında %4,3 iken bu oran 2019 yılında da değişmedi. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerde azalış, kadınlarda artış olduğu görüldü. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2015 yılında erkeklerde %3,4, kadınlarda %5,2 iken bu oranlar 2019 yılında erkeklerde %3,2’ye düşerken, kadınlarda %5,4’e yükseldi.

Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların cinsiyete göre oranı, 2010-2019


Kaynak: TÜİK, Ölüm Nedeni İstatistikleri, 2010-2017
TÜİK, Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri, 2018, 2019

Mutlu olduğunu beyan eden yaşlı bireylerin oranı %57,7 oldu. Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, mutlu olduğunu beyan eden 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin oranı 2020 yılında %48,2 iken bu oran 65 ve daha yukarı yaştaki bireyler için %57,7 oldu. Yaşlı bireylerin genel mutluluk düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde, 2020 yılında erkeklerin %56,1’i, kadınların ise %59,0’ı mutlu olduğunu beyan etti. 

Yaşlı bireylerin mutluluk kaynağı %66,9 ile aileleri oldu. Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, yaşlı bireylerin 2015 yılında en önemli mutluluk kaynağı %66,8 ile aileleri, %16,5 ile çocukları, %7,3 ile torunları, %4,7 ile eşleri, iken 2020 yılında %66,9 ile aileleri, %16,9 ile çocukları, %6,8 ile torunları ve %5,4 ile eşleri oldu.

İnternet kullanan yaşlı bireylerin oranı 5 kat arttı. Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre, İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2015 yılında %5,6 iken bu oran 2020 yılında %27,1’e yükseldi. İnternet kullanan yaşlı bireyler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla İnternet kullandığı görüldü. İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2020 yılında %34,9 iken yaşlı kadınların oranı %20,4 oldu.

Hayat Tabloları, 2017 – 2019

Türkiye’de Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi 78,6 Yıl Oldu

17.09.2020 – Türkiye İstatistik Kurumu 2017-2019 yılları Hayat Tabloları İstatistiklerini yayımladı. Bu kapsamda TÜİK İstanbul Bölge Müdürü Ali İhsan YÜCEDAĞ tarafından verilen bilgiye göre; 

Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi 78,6 yıl oldu. Yeni doğmuş bir bireyin mevcut ölümlülük risklerine maruz kalması durumunda yaşaması beklenen ortalama yıl sayısı olarak tanımlanan “doğuşta beklenen yaşam süresi” Türkiye’de 2013-2015 döneminde 78 yıl iken, 2017-2019 döneminde 78,6 yıla yükseldi. 

Kadınların erkeklerden 5,4 yıl daha uzun yaşadığı görüldü. Türkiye’de 2013-2015 döneminde erkeklerde 75,3 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresi, 2017-2019 döneminde 75,9 yıla, kadınlarda ise 80,7 yıldan 81,3 yıla yükseldi. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, erkekler ve kadınlar arasındaki doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,4 yıldır. 

Beklenen yaşam süresi 15 yaşındaki kişiler için 64,6 yıl oldu. Çalışma çağının başlangıcı olan 15 yaşındaki kişilerin ortalama kalan yaşam süresi 64,6 yıl oldu. Erkekler için bu süre 62 yıl iken kadınlarda 67,3 yıl oldu. 

Beklenen yaşam süresi 30 yaşındaki kişiler için 50 yıl oldu. Ülkemizde, 30 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 50 yıl oldu. Erkekler için bu süre 47,6 yıl iken kadınlarda 52,5 yıl oldu. Bu yaş için kadın ve erkek arasındaki beklenen yaşam süresi farkı 4,9 yıldır. 

Beklenen yaşam süresi 50 yaşındaki kişiler için 30,9 yıl oldu. Türkiye genelinde, 50 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 30,9 yıl oldu. Erkekler için bu süre 28,6 yıl iken, kadınlarda 33,1 yıl oldu. 

Kadınlarda 65 yaşta beklenen yaşam süresinin erkeklerden 3,3 yıl daha fazla olduğu görüldü. Türkiye’de 2017-2019 dönemi hayat tabloları verilerine göre, 65 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 18 yıl olarak hesaplandı. Erkekler için bu süre 16,3 yıl iken kadınlarda 19,6 yıl oldu. Diğer bir ifade ile 65 yaşındaki kadınların erkeklerden ortalama 3,3 yıl daha uzun yaşaması beklenmektedir.

“Türkiye’de Ölüm Nedenlerinde 1 Numara Dolaşım Sistemi Hastalıkları”

24.06.2020 – Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2019 yılına ait Türkiye’de ölüm ve ölüm nedenleri istatistiklerini açıkladı. Söz konusu istatistikte kaba ölüm hızı ve yaş gruplarına göre ölüme neden olan hastalık ve olaylar verilmektedir. Kaba ölüm hızı her 1000 kişinin kaçının o sene içinde öldüğünü göstermektedir. Dolayısı ile toplumun yaş ortalaması ile yakından ilişkilidir.
2009 yılından itibaren Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS) veri tabanında yer alan ölüm verisi ile Sağlık Bakanlığı, Ölüm Bildirim Sistemi’nden elde edilen ölüm nedeni verisini kullanarak Türkiye geneli için ölüm istatistiklerini yayımlamaktadır.

Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri, 2019

Türkiye’de 2019 yılında ölen kişi sayısı 435 bin 941 oldu. Ölüm sayısı 2018 yılında 426 bin 449 iken 2019 yılında 435 bin 941 kişi oldu. Ölenlerin %54,6’sını erkekler, %45,4’ünü kadınlar oluşturdu.
Kaba ölüm hızı binde 5,3 oldu. Bin kişi başına düşen ölüm sayısını ifade eden kaba ölüm hızı, 2018 yılında binde 5,2 iken 2019 yılında binde 5,3 oldu. Diğer bir ifade ile 2019 yılında bin kişi başına 5,3 ölüm düştü.
Kaba ölüm hızının en yüksek olduğu il binde 9,9 ile Kastamonu oldu. Kaba ölüm hızının en yüksek olduğu il 2019 yılında binde 9,9 ile Kastamonu oldu. Bu ili binde 9,3 ile Sinop, binde 8,9 ile Balıkesir, binde 8,6 ile Edirne izledi. Kaba ölüm hızının en düşük olduğu il ise binde 2,4 ile Şırnak oldu. Bu ili binde 2,7 ile Hakkari, binde 2,9 ile Van ve binde 3,1 ile Batman ve Şanlıurfa izledi.
Kaba ölüm hızının Avrupa Birliği üye ülkeleri ortalaması binde 10,3 oldu. Türkiye’nin kaba ölüm hızının Avrupa Birliği üyesi 28 ülkenin kaba ölüm hızlarından daha düşük olduğu görüldü. Avrupa Birliği üyesi 28 ülkenin kaba ölüm hızları incelendiğinde, 2018 yılında en yüksek kaba ölüm hızına sahip olan ülkenin binde 15,4 ile Bulgaristan, en düşük kaba ölüm hızına sahip olan ülkenin ise binde 6,4 ile İrlanda olduğu görüldü.

Ölüm nedenleri arasında dolaşım sistemi kaynaklı hastalıklar ilk sırada yer aldı. Ölümler nedenlerine göre incelendiğinde, 2019 yılında %36,8 ile dolaşım sistemi hastalıkları ilk sırada yer aldı. Bu ölüm nedenini %18,4 ile iyi ve kötü huylu tümörler, %12,9 ile solunum sistemi hastalıkları izledi.

Dolaşım sistemi hastalıkları kaynaklı ölümlerin %39,1’ini iskemik kalp hastalığı oluşturdu. Dolaşım sistemi hastalıklarından kaynaklı ölümler alt ölüm nedenlerine göre incelendiğinde, ölenlerin %39,1’inin iskemik kalp hastalığından, %22,2’sinin serebro-vasküler hastalıklardan, %25,7’sinin diğer kalp hastalıklarından öldüğü görüldü.

Dolaşım sistemi hastalıkları kaynaklı ölümlerin en yüksek olduğu il %47,2 ile Aydın oldu. Dolaşım sistemi hastalıklarından ölenler illere göre incelendiğinde, 2019 yılında dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölüm oranının en yüksek olduğu il %47,2 ile Aydın oldu. Bu ili %47,0 ile Denizli, %46,2 ile Kırıkkale, %44,2 ile Çanakkale izledi. Dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölüm oranının en düşük olduğu il ise %24,5 ile Hakkari oldu. Bu ili %27,6 ile Van,  %28,8 ile Kayseri, %29,7 ile Şırnak ve Ağrı izledi.

 
Dolaşım sistemi hastalıklarından ölenler yaş grubuna göre incelendiğinde, 2019 yılında en fazla ölümün 49 bin 529 kişi ile    75-84 yaş grubunda gerçekleştiği görüldü.
Tümörden kaynaklı ölümlere en çok gırtlak ve soluk borusu/bronş/akciğer tümörü neden oldu. İyi ve kötü huylu tümörlerden kaynaklı ölümler alt ölüm nedenlerine göre incelendiğinde, ölenlerin %30,2’sinin gırtlak ve soluk borusu/bronş/akciğerin kötü huylu tümöründen, %7,9’unun lenfoid ve hematopoetik kötü huylu tümöründen, %8,1’inin midenin kötü huylu tümöründen öldüğü görüldü.

İyi ve kötü huylu tümörlerden kaynaklı ölümlerin en yüksek olduğu il %22,2 ile İstanbul oldu. İyi ve kötü huylu tümörlerden ölenler illere göre incelendiğinde, 2019 yılında iyi ve kötü huylu tümörlerden kaynaklı ölüm oranının en yüksek olduğu ilin %22,2 ile İstanbul olduğu görüldü. Bu ili %22,1 ile Tekirdağ, %21,9 ile Kırklareli ve Edirne, %21,8 ile Erzurum izledi. İyi ve kötü huylu tümörlerden kaynaklı ölüm oranının en düşük olduğu illerin ise %10,7 ile Şanlıurfa, Hakkari ve Şırnak olduğu görüldü.

İyi ve kötü huylu tümörlerden ölenler yaş gruplarına göre incelendiğinde, 2019 yılında en fazla ölümün 23 bin 386 kişi ile      65-74 yaş grubunda gerçekleştiği görüldü.

Bebek ölüm hızı binde 9,1 oldu. Bebek ölüm sayısı, 2018 yılında 11 bin 598 iken 2019 yılında 10 bin 770 oldu. Bin canlı doğum başına düşen bebek ölüm sayısını ifade eden bebek ölüm hızı, 2018 yılında binde 9,3 iken 2019 yılında binde 9,1 oldu. Diğer bir ifade ile 2019 yılında bin canlı doğum başına 9,1 bebek ölümü gerçekleşti.

Ölen bebeklerin %63,6’sı bir ayını, %86,9’u ise beş ayını tamamlayamadan öldü. Bir ayını tamamlayamadan ölen bebeklerin oranı 2018 yılında %65,1 iken 2019 yılında %63,6 oldu. Ölen bebeklerin 2019 yılında %12,3’ünün ilk gün, %29,6’sının 1-6 günlükken, %21,7’sinin ise 7-29 günlükken yaşamını yitirdiği görüldü. Ölen bebeklerden 1-4 aylıkken yaşamını yitirenlerin oranı ise %23,3 oldu.

Beş yaş altı ölüm hızı binde 11,2 oldu. Doğumdan sonraki beş yıl içinde ölme olasılığını ifade eden beş yaş altı ölüm hızı, 2018 yılında binde 11,3 iken 2019 yılında 11,2 oldu.

Ölüm verisi, idari kayıtlara gecikmeli yansıyan yeni kayıtlardan dolayı 3 yıl geriye dönük olarak güncellenmektedir. Bu haber bülteninde, 2016-2018 yıllarına ilişkin ölüm istatistiklerinin 31 Mart 2020 tarihi itibariyle güncellenmiş verileri ile aynı tarih itibariyle 2019 yılı ölüm istatistikleri verilmiştir.

Ölüm nedeni istatistikleri, 2019 yılından itibaren ölüm istatistikleri ile beraber yayımlanmaya başlamıştır. Ölüm nedeni verisi, Ölüm Bildirim Sistemi’nden elde edilen ölüm bildirim formlarının Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Uluslararası Hastalık Sınıflaması (UHS-10)’na göre ölümün altta yatan nedeni kodlanarak oluşturulmaktadır. Ölüm nedeni verisi, idari kayıtlara gecikmeli yansıyan yeni kayıtlardan dolayı 1 yıl geriye dönük olarak güncellenmektedir.

Türkiye’de Kadınlar Daha Uzun Yaşasa da Sağlıklı Yaşamda Erkekler Önde

24.09.2019 – TÜİK tarafından yapılan yeni bir istatistik çalışma olan Hayat tabloları, her yaştaki nüfusun ölümlülük olasılıklarını ve hayatta kalma sürelerini ayrıntılı olarak açıklayan bir çalışmadır. Hayat tabloları, ölümlülük (mortalite) tabloları olarak da bilinmektedir. Bu haber bülteninde yer alan bilgiler, 2016-2018 dönemindeki yıllık nüfuslar ve ölüm verileri kullanılarak hesaplanmıştır.
Ülkemize özel üretilen “sağlıklı yaşam süresi” bilgisi ilk defa Hayat Tabloları, 2016-2018 haber bülteni ile yayımlanmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından uygulanan, gelir ve yaşam koşulları araştırmasında yer alan ve kişinin algısına dayanan “Son 6 aydır en az bir sağlık problemi nedeniyle günlük faaliyetlerinizde bir sınırlama oldu mu?” sorusundan elde edilen veriler ve hayat tablosu sonuçları kullanılarak hesaplanmıştır.

Hayat Tabloları, 2016-2018

Türkiye’de En Fazla Ölüme Neden Olan Hastalıklar Açıklandı

26.04.2019 – TÜİK tarafından yapılan Türkiye’de Ölüm Nedenleri İstatistikleri ülkemizde ölüme sebebiyet veren hastalıklar ve sağlık sorunları hakkında net bilgiler vermektedir. Ölüm Nedeni İstatistikleri, “Ölüm Bildirim Sistemi”nden alınan idari kayıtlar kullanılarak oluşturulmaktadır. Ölüm bildirim formları Uluslararası Hastalık Sınıflaması (UHS-10) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kurallarına uygun olarak derlenmekte ve buna göre ölümün altta yatan nedeni kodlanmaktadır.
Ülkemizde en çok dolaşım sistemi ve kötü huylu tümörlerden kaynaklı ölümler görülmektedir. Her iki hastalığın nedenleri arasında da sigara kullanımı baş nedenlerden biridir. Sigara tiryakiliğinin neden olduğu başlıca hastalıklar olan gırtlak ve akciğer kanserleri de istatistiklere göre en çok görülen tömür kaynaklı ölüm nedenleri olarak kayıtlara geçmiştir.

Ölüm Nedeni İstatistikleri, 2018

 

Yolda Yürürken Telefon Kullanmak Ölüme Yaklaştırıyor

06.03.2018 – ABD’de yapılan bir araştırmaya göre 6 bine yakın yaya yürürken hayatını kaybetti. Üstelik bu sayı her yıl katlanarak artıyor sebebi ise akıllı telefonlar. İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Hastanesi Klinik Psikoloji Uzmanı Özlem Kelle, Türkiye’de de yayaların telefonla meşgul olması nedeniyle çok sayıda kazaya neden olduklarını belirterek, akıllı telefonların tükenmişlik sendromu yarattığını söyledi.

Uzmanlara göre sadece ABD’de değil dünyanın her yerinde akıllı telefon kullanımının yaygınlaşmasıyla trafik kazalarında belirgin oranda artış söz konusu. Yolda yürürken telefonu ile meşgul olan ve kazaya neden olan yayaların sayısı azımsanmayacak kadar yüksek. Araç kullanırken telefonuyla ya da diğer teknolojik cihazlarla dikkatini bölen sürücülerin de etkisiyle trafik kazası oranında da hayatını kaybedenlerin sayısında da ciddi bir artış var.

İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Hastanesi Klinik Psikoloji Uzmanı Özlem Kelle, Türkiye’de de yayaların telefonla meşgul olması nedeniyle çok sayıda kazaya neden olduklarını söyledi. Kelle “Akıllı telefonların kullanımına kadar sürücülerden kaynaklı trafik kazaları yaygındı. Son dönem yapılan araştırmalar gösteriyor ki akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte yayalardan kaynaklanan kazalarda artış var. Yayalar açısından baktığımızda, yol boyunca hem yürüyor olmak hem mesaj ya da aramayla bir kişiyle irtibat halinde olmak, sosyal medya ile ilgileniyor olmak dikkatte bölünmeye sebep oluyor. O an karşıya geçiyorsak, tehlikeli bir yerdeysek, caddeye, trafiğe odaklanmak yerine zihnimiz başka yerde olduğundan kazalar kaçınılmaz oluyor” dedi.

 “YÜRÜRKEN TELEFON KULLANIMINA KISITLAMA GETİRİLEBİLİR” 

Türkiye’de akıllı telefon kullanımın trafik kazalarıyla ilişkisine dair bir araştırma olmadığına vurgu yapan Kelle, “İsveç, Amerika, Almanya gibi ülkelere baktığımızda devlet politikalarının yürürlükte olduğunu görüyoruz. İsveç’te artık trafik levhaları gibi levhalar var, “bu yolda yürürken telefon kullanımınıza dikkat edin” gibi ya da Amerika’da artık şoförlere bir yaptırım getiriliyor. Zaman zaman akşam haberlerinde, gazetelerin 3. sayfalarında rastlıyoruz ama öngörümüz akıllı cihazların kullanımının trafik kazalarında artış göstereceği yönünde” ifadelerini kullandı.

“AKILLI TELEFONLAR TÜKENMİŞLİK SENDROMU YARATIYOR”

Teknolojik cihazların hayatımızı işgal ettiğini belirten Kelle, “Ne kadar çok teknolojik cihazlara maruz kalıyorsak, günlük rutinimizden, keyif alacağımız şeylerden kendimizi o kadar mahrum bırakıyoruz. Bu ortamdan keyif alıyorum ya da bu ortam beni sıkıyor kararını vermekten ziyade kendimizi sadece sosyal medya akışına bırakıyoruz. O da bizi andan koparmaya, en sonunda tükenmişlik sendromuna, hatta hayattan zevk almamaya kadar götürüyor. Depresif belirtiler de görülmeye başlıyor. Pek çok kişi o teknolojik cihaza maruz kaldığı an ne yediğinin ne içtiğinin farkında değil. Sonrasın da sosyal çevreden kopmayla içe dönük depresif bir karakter oluşuyor” dedi.