Ana Sayfa Haberler Dünyada Sağlı...

Dünyada Sağlık Harcamaları Artış Ortalaması Genel Enflasyon Ortalamasının 3 Katı

Mercer Küresel Medikal Trendler Araştırması: Dünyada Sağlık Harcamaları Artış Ortalaması Genel Enflasyon Ortalamasının 3 Katı

03.07.2019 – Global piyasaların lider insan kaynakları yönetim danışmanlığı firması Mercer ile sigorta brokerliği ve risk yönetimi alanında küresel bir lider olan Marsh Sigorta’nın ortak platformu Mercer Marsh Benefits (MMB), Küresel Medikal Trendler Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı.

Araştırmanın sonuçlarına göre; sağlık harcamalarının artış ortalaması küresel ölçekte genel enflasyonun neredeyse üç katını aştı. Metabolik ve kardiyovasküler riskler, beslenmeyle ilgili riskler ile duygusal ve zihinsel riskler, en çok medikal maliyet oluşturan kalemler arasında ilk sıralarda yer alıyor.

Mercer ve Marsh’ın ortak platformu Mercer Marsh Benefits (MMB), Küresel Medikal Trendler Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. Araştırmanın sonuçlarına göre; yüzde 9,7’lik dünya ortalamasıyla medikal masraflar, genel enflasyon ortalamasının üç katını aşıyor. 2019 yılı küresel sağlık harcamalarında da benzer bir oran gerçekleşmesi beklenirken, 2020 yılında bu rakamın daha da yüksek olacağı tahmin ediliyor. Dünya genelinde yan haklar programlarının maliyetleri arttıkça, şirketler daha akıllı sigorta planı tasarımı ve çalışanların kalite odaklı sağlık hizmetine erişimi aracılığıyla maliyet artışlarının önüne geçme fırsatı elde ediyor.

Beş yıldır gerçekleştirilen ve 59 ülkenin katıldığı Küresel Medikal Trendler Araştırması, sağlık koşullarının, sağlık kurumlarının ve tüketici alışkanlıklarının maliyetleri nasıl artırdığını değerlendirirken, sigortacıların bu yükselişle nasıl başa çıktığına dair bilgileri ortaya koyuyor.

Araştırmaya göre; dünya çapında medikal maliyetleri en çok etkileyen ilk üç hastalık, metabolik ve kardiyovasküler riskler, beslenmeyle ilgili riskler ile duygusal ve zihinsel riskler olarak tespit ediliyor. Daha bölgesel bakıldığında, listenin başını çeken risk faktörlerinde farklılıklar görülüyor. Risk faktörlerinde Güney Amerika’da yüzde 85 ile beslenme, Avrupa’da yüzde 61 ile duygusal ve zihinsel riskler, Ortadoğu ve Afrika’da yüzde 59 ile mesleki riskler, yüzde 24 ile çocuk ve annenin yetersiz beslenmesi, Asya’da ise yüzde 52 ile çevresel riskler ön plana çıkıyor. Asya bölgesindeki büyük şehirlerin birçoğunda yüksek hava kirliliği etkisini gösteriyor.

Buna karşılık yaşam kalitesine odaklı bir hizmetin sağlanması, üyelerin kendileri için doğru sağlık hizmeti seçeneklerine daha hızlı ve daha iyi bir şekilde yönlendirilmesi için girişimlere yatırım yapan sigortacıların sayısı iki kattan fazla artış gösteriyor. Sigortacıların yüzde 29’u bu tür yatırımları stratejik açıdan öncelikli görüyor. Sigortacılar, üyelerinin daha akıllıca sağlık hizmeti seçimi yapmasına yardımcı olarak bu konuya eğiliyor. Bunlardan yüzde 63’ü eğitim, araç ve teşvikler sunarak pozitif davranışın oluşmasını hedefliyor. Bu tür programların en çok uygulandığı Orta Doğu ve Afrika’daki sigortacıların yüzde 71’i, sigortalılara yönelik oluşturulan bu tarz tüketici odaklı taktikleri proaktif bir yaklaşımla uyguluyor. Dünya çapında sigortacıların yüzde 78’i ise sanal sağlık danışmanlığını desteklemeyi düşünüyor veya hali hazırda destekliyor.

Sağlık harcamalarında artış devam edecek

Medikal maliyetlerdeki artışın durmayacağına dikkat çeken Marsh Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Dr. Murat Fırat, “Dünya çapında gerçekleştirdiğimiz araştırmaya göre, 2020 yılında da sağlık harcamalarının artması öngörülüyor. İş gücünün geleceği, sağlıklı ve etkileşimde olan çalışanlara bağlı. Sağlık hizmeti harcamalarının artmaya devam etmesi nedeniyle şirketler, daha iyi sonuçlar elde edebilmek için kaliteye dayalı hizmete erişim sunma da dahil olmak üzere sigorta planı tasarımlarından en iyi şekilde nasıl istifade edebileceklerini değerlendirmeliler. Bu planlar hem maliyet optimizasyonu hem de çalışan etkileşimi açısından gözden geçirilmelidir. Ne yazık ki globalde olduğu gibi Türkiye’deki veriler de globalle paralellik gösteriyor. Türkiye’de de metabolik hastalıklar, beslenme kaynaklı sağlık sorunları ile kalp ve damar hastalıkları gibi kronik sağlık sorunları (obezite, şeker hastalığı, tiroid hastalığı, yüksek tansiyon gibi vb.) gittikçe daha yaygınlaşıyor ve sağlık giderleri içindeki payı artıyor. Ayrıca çevresel ve çalışma ortamı kaynaklı etkenlerle oluşan hastalıkların sıklığı ve bu hastalıkların sağlık giderleri içindeki payının yükselme eğilimi de sürüyor. Kronik hastalıkların takibi için dijital uygulamalar, ilaçların kişisel özelliklere göre kullanımı, kişiye özgü tedavi yöntemleri gibi gelişmeler artık tıp dünyasının takip ettiği ve uygulamaya konulan yaklaşımlar arasında. Kişiselleşmiş tıp kavramı ile tedavilerin etkinliği artmış olacak” dedi.

Türkiye’de özel sağlık sigortası maliyetleri enflasyonun üzerinde

Türkiye’de özel sağlık sigortası maliyetlerinin dünyada olduğu gibi genel enflasyon rakamının üzerinde seyrettiğini belirten MercerMarshBenefits Türkiye Lideri Hakan Elgin, “Burada temel faktör, özel sağlık sigortalılarının kullanmakta olduğu sağlık kurumlarının daha nitelikli ve lüks sağlık hizmeti vermesi yanında özellikle sağlık giderleri arasında yer alan ilaç, sarf malzemesi ve teknolojik cihaz ve protezlerin ağırlıklı olarak yurt dışından geliyor olması, USD veya Euro kuru üzerinden işlem görüyor olmasıdır. Sağlık giderlerini kontrol altına alabilmenin en etkin yollarından biri sağlık düzeyini korumak-geliştirmek, hastalanmayı önleyebilmek veya hastalığın erken aşamada yakalanması ve tedavi edilmesini sağlayabilmektir. MMB Türkiye ekibimiz ile müşterilerimize ruh sağlığı dahil genel anlamda sağlık danışmanlığı yapma ve yol gösterici yaklaşımlar ile davranış değişikliği sağlayabilecek destekler sunma konularında çözüm önerileri sunuyoruz. Ayrıca yeni dijital platformlarımızdan olan BenefitMAP platformumuz ile de işverenlerin yükselen sağlık maliyetlerini ele almasına yardımcı oluyoruz. BenefitMAP, şeffaf bir geçmiş değerlendirmesi ve ileriye dönük bakış açısı ile şirketlerin sağlık sigortası maliyetlerini ortaya koyuyor. Platform işverenlere kendi yan haklarını bütçeleme seçeneklerine ilişkin gerçek zamanlı bir anlayış kazandırmakla birlikte maddi kaynaklarını da optimal kullanmalarına imkan tanıyor. Bu doğrultuda BenefiMap işverenlerin mevcut sağlık sigortası maliyetlerini daha iyi yönetmelerine, ileriye dönük maliyetlerle ilgili daha sağlıklı projeksiyonlar yapmalarına, daha mutlu ve daha sağlıklı bir işgücü yaratmalarına yardımcı oluyor” dedi.

TABLO 1

Bölgelere göre işverenin destek sağladığı grup medikal maliyetlerini en çok etkileyen 3 risk faktörü (ABD hariç)

 

 

Sıralama

Küresel

Asya

Avrupa

Güney Amerika

Orta Doğu, Afrika

Metabolik ve kardiyovasküler risk

1

%91

%88

%92

%97

%88

Beslenmeye bağlı risk

2

%56

%41

%51

%85

%71

Duygusal ve zihinsel riskler

3

%44

%29

%61

%45

%12

Mesleki risk

4

%43

%52

%42

%18

%59

Çevresel risk

5

%30

%52

%19

%18

%24

Tütün tüketimi

6

%22

%17

%27

%24

%24

Çocuk ve annenin yetersiz beslenmesi

7

%6

%5

%5

%0

%24

Alkol ve uyuşturucu kullanımı

8

%5

%11

%3

%0

%0

Trafik, şiddet ve güvenlik

8

%5

%8

%0

%12

%0

Kaynak: MMB Küresel Medikal Trendler Araştırması

Raporla ilgili tüm detaylara buradan ulaşabilirsiniz.

MercerMarshBenefits hakkında

Mercer Marsh Benefits, çalışanlarının sağlık desteklerine dair maliyetlerin, insan kaynağı risklerinin ve karmaşıklıkların yönetilmesi için müşterilerine tek bir kaynak olarak hizmet sunuyor. Bu ağ, Mercer ve Marsh’ın dünya çapındaki yerel ofisleri ve belirli kriterler temelinde seçilmiş olan ülke temsilciliklerinin birleşiminden oluşuyor. 135 ülkede yerleşik bulunan ve 150’yi aşkın ülkedeki müşterilerimize hizmet veren uzmanlarımız, kendi yerel pazarları konusunda geniş bilgi sahibidir. Yerel olarak kurulan işletmelerimiz aracılığıyla, müşterilerimize küresel tutarlılık ve yerele özel çözümler sunmamızı sağlayan benzersiz bir ortak platforma sahibiz. Mercer ve Marsh, Guy Carpenter ve Oliver Wyman ile birlikte Marsh & McLennan Şirketleridir.

 

Deloitte 2019 Küresel Sağlığa Bakış Raporu: Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Harcamalarında Küresel Eğilimler ve Öngörüler

2018-2022 yılları arasında küresel sağlık harcamalarının her yıl %5,4 oranında artması öngörülüyor.

Yaşlanan ve artan nüfus, kronik rahatsızlıkların yaygınlaşması ve dijital teknolojilerdeki gelişmeler, sağlık hizmet harcamalarını etkiliyor.

Bulaşıcı olmamakla birlikte çok yaygın ve sık olarak görülen hastalıklar- kanser, kalp rahatsızlıkları ve diyabet- şehirleşmenin artması, hareketsiz yaşam tarzının yaygınlaşması, değişen diyetler ve artan obezite seviyesi sebebiyle yükselişe devam ediyor.

Küresel Sağlık Harcamaları Her Yıl Yüzde 5,4 Artacak

İstanbul – 4 Şubat 2019Deloitte tarafından yayınlanan ‘2019 Küresel Sağlığa Bakış: Geleceği Şekillendirmek’ konulu global sağlık sektörü araştırma raporuna göre; 2018-2022 yılları arasında küresel sağlık harcamalarının yıllık bazda %5,4 oranında artması öngörülüyor. Bu oran, 2013-2017 yılları arasındaki %2,9’luk yıllık artış oranına kıyasla ciddi bir yükselişe işaret ediyor. Yaşlanan ve artan nüfus, daha da yaygınlaşan kronik hastalıklar, yenilikçi fakat maliyeti yüksek dijital teknolojiler sağlık taleplerini ve harcamalarını yükseltiyor.

Sağlık hizmetleri sunucuları, sağlık hizmet politikalarını üreten ve uygulayan hükümetler, sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyan hastalar vb. tarafların oluşturduğu sağlık hizmetleri paydaşları çeşitli klinik, operasyonel ve finansal zorluklarla mücadele etmeye devam ediyorlar. Son yıllarda giderek artan hızda gelişen dijital teknolojiler ile oluşan yeni iş ve hizmet dağıtım modellerinin; mevcut problemleri çözerek, gelecekte daha kolay ulaşılabilen, düşük maliyetli, yüksek kaliteli sürdürülebilir sağlık hizmetlerinin sağlanmasına yardımcı olacağı öngörülüyor.

Deloitte Türkiye Ortağı, Sağlık ve İlaç Endüstrisi Lideri Güler Hülya Yılmaz, yaptığı sektörel değerlendirmede: ”Sağlık hizmetleri alanında tüm paydaşlar dikkate alınarak gözlenen küresel eğilimler; sektörü, hastalıkları iyileştirmekten öte, sürdürülebilir sağlıklı yaşam tarzlarına, önleyici/tedbir alıcı yaklaşımlara ve erken teşhise odaklanmaya yönlendiriyor. Bugünün sağlık hizmet sektörünün geleceğe uyum sağlayabilmesi gelişen dijital teknolojilere uyumu, değişen hasta (ve hasta yakınları) ihtiyaç ve beklentilerini karşılayabilmeyi, hatta ihtiyaç ve beklentileri önceden tahmin edebilmeyi, yeni iş modellerini benimseyebilmeyi ve farklı sektörlerle (elektronik, kimya, endüstri mühendisliği vb.) ve farklı uzmanlık alanları (psikoloji, sosyoloji, hukuk vb.) ile de işbirliği yapabilmeyi ve bu işbirliğinden sinerji yaratabilmeyi gerektiriyor. Ancak, teknik ve teknoloji hızla ilerlerken sağlık hizmetleri alanında daha da önemli olan etik değerlerin gerilememesi. Sağlık hizmetlerinin geleceğini şekillendirecek fırsatları değerlendirmek tüm tarafların yeniliğe ve yaratıcılığa açık olarak karşılıklı güven, işbirliği, ortaklık ve yatırım anlayışı geliştirebilmeleriyle mümkün olacak” dedi.

Rapora göre küresel sağlık hizmetlerinde öne çıkan eğilimler:

Değişken bir sağlık ekonomisinde finansal sürdürülebilirlik yaratmak: Kişiselleştirilmiş tıbbın, teknolojik gelişmelerin, acımasız ve zorlu rakiplerin, genişleyen dağıtım alanlarının ve yenilenen ödeme modellerinin ortaya çıkması, küresel sağlık ekonomisi üzerinde belirsizlik yaratırken kuruluşların hayatta kalma mücadelesi üzerindeki baskıyı da artırıyor. Yeni iş, sağlık hizmetleri ve risk modellerini benimseyen sağlık hizmet sunucuları; güçlü piyasa katılımcılarının yıkıcı potansiyelini dengeleyebilecek ve ekonomik sağlık hizmetleri çözümlerinin yeni ekosisteminde lider olarak ortaya çıkabileceklerdir.

Erişimi ve karşılanabilirliği artırmak için yeni sağlık hizmetleri modellerini kullanmak: Yaşlanan nüfusun artışı ve bulaşıcı olmamakla birlikte çok yaygın görülen hastalıkların (kalp, kanser, şeker) yükselişi, sağlık hizmet sektörünü kısa vadede hastalıkları iyileştirmekten ziyade, uzun vadede hastalıkları önlemeye, yönetmeye ve iyi yaşamı ön plana çıkarmaya teşvik ediyor. Sağlık hizmetleri sistemlerinin; maliyetleri düşürecek, kaliteyi artıracak, erişimi ve satın alma kabiliyetini artırabilecek değişimi hesaba katması ve bu doğrultuda yeni iş, bakım sağlama (örneğin yaşlı insanların beklenti ve ihtiyaçlarına hitap edecek özel bakım ve sağlık hizmetleri) ve risk modelleri geliştirmesi gerekecektir.

Hastaların ve tüketicilerin değişen ihtiyaç, talep ve beklentilerine uyum sağlamak: Hastaların, hasta yakınlarının ve çeşitli sağlık hizmetleri talep eden ve/veya talep etme potansiyeli olan tüketicilerin ‘giyilebilir izleme ve fitness cihazları’ gibi dijital sağlık teknolojilerini nasıl kullanmak istediklerini, bu konulardaki ihtiyaç ve beklentilerini iyi anlayan ve buna göre hareket eden kuruluşlar, kişilerin bilinçli sağlık kararları vermelerine yardımcı olacak ve hasta katılımı stratejileri geliştirebileceklerdir.

Dijital yenilik ve dönüşüme yatırım yapmak: Blockchain, bulut tabanlı bilgi işlem, sanal sağlık, yapay zeka ve robotik, dijital gerçeklik, Tıbbi Nesnelerin İnterneti (IoMT) vb. dijital yenilikler, sağlık hizmetlerinin daha etkin ve ulaşılabilir olmasını sağlayarak geleceğin şekillenmesine katkı sağlayacaktır. Diğer yandan, bu yeniliklerin benimsenmesi, geleneksel sağlık hizmetleri organizasyonlarının ötesine geçen vizyon ve yeteneklere sahip olmayı da zorunlu kılmaktadır. Sağlık hizmetleri alanındaki liderlerin, yenilikçi oyuncuları ve bilgi kaynaklarını kucaklayan bir ekosistem kurmaları gerekmektedir.

Mevzuata uygunluk ve siber güvenliğin sürdürülmesi: Sağlık hizmetlerinin giderek dijitalleşmesi ve bağlı bir sağlık hizmeti ortamında daha düzenli hale gelmesi beklenmektedir. Bazı düzenleyici kuralların endişe kaynağı olmasına rağmen – siber güvenlik şu anda listede zirvede yer alıyor – kurumların sistemlerini ve kişiye özel hassas verilerini siber tehditlerden korumak için sistematik, proaktif, iyi planlanmış ve iş birliğine dayalı bir yaklaşım benimsemeleri önem arzetmektedir.

Üst düzey yeteneklerin işe alınması, geliştirilmesi ve elde tutulması: Yaşlanan bir iş gücü, sağlık hizmetlerine olan talebin devamlı artması ve hekim çalışma saatlerinin azalması hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olan ekonomilerde kalifiye personel yetersizliği yaratmaktadır. Teknolojiyle donatılmış fırsatlar konusunda söz sahibi olan sağlık hizmet sektörü liderleri, bir yandan kısa vadeli yetkin ve uzman insan kaynağı eksikliklerini çözerken; bir yandan da sürdürülebilir gelecek için yetkin ve yetişmiş beyinlere, sağlık bilim insanlarına ve bu değerli beyinleri yetiştiren sağlık eğitim kurumlarına da yatırım yapmayı başarabilirlerse sağlık hizmet sektörünün çok sağlıklı ve parlak bir geleceği olacaktır