Ana Sayfa Haberler Elektrik Üret...

Elektrik Üretiminde En Büyük Pay Rüzgar Enerjisinin

02.12.2021 – Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlar hızla sürerken, 28 Kasım Pazar günü Türkiye’nin elektrik üretiminde en büyük pay, Türkiye elektrik üretiminin %22,3’ünü sağlayan rüzgâr enerjisi santrallerinin oldu.

Rüzgar enerjisi hızla büyüyen yenilenebilir enerji teknolojilerinden biri iken, ülkemizin bulunduğu konum ve iklim koşulları açısından sahip olduğu rüzgar enerjisi potansiyeli birçok ülkeye göre çok daha avantaj sağlıyor. Dünyanın en hızlı büyüyen yenilenebilir enerji pazarlarından biri olan Türkiye, yenilenebilir enerji alanında yaptığı yatırımlar ile ön plana çıkıyor.

EN FAZLA ELEKTRİĞİ RÜZGAR SANTRALLERİ ÜRETTİ

Türkiye Elektrik İletim A.Ş., Yük Tevzi Sistemi verilerine göre 28 Kasım 2021 günü Türkiye’de gerçekleşen elektrik üretiminde rüzgar enerjisi santralleri 178.964 MWh’lik üretim  ile  toplam elektrik üretiminde %22,3’lik payla birinci oldu.  Türkiye’de günlük bazda 791 bin 794 megavatsaat elektrik üretilirken, tüketim ise 788 bin 969 megavatsaat oldu.

ÜLKEMİZ RÜZGAR ENERJİSİNDE ÖNEMLİ POTANSİYELE SAHİP

Dünyada enerji krizinin yaşandığı bugünlerde ve sonrası için de yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmayan ülkeleri ekonomik anlamda ciddi sıkıntıların beklediğine dikkat çeken Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği – YENADER Genel Sekreteri Doç. Dr. Füsun Tut Haklıdır“İklim krizi odaklı uluslararası anlaşmalarda, fosil yakıttan çıkışın hızlandırılması gerektiği ifade ediliyor. Ülkeler hızla temiz enerji kaynaklarına geçişe yönelirken, küresel enerji sektörü de köklü bir değişimden geçiyor. Kesintisiz ve güvenilir enerji tedariki ülkelerin temel politikalarından biri haline geliyor. Fosil yakıtlardan sağlanan enerji güvenliğinin uluslararası alanda gelecek açısından yeni bir risk alanı olarak artık daha fazla tanımlanıyor olması, temiz ve yenilenebilir enerjiye geçişi ivmelendiren gerekçelerin başını oluşturuyor. Ülkemiz rüzgar enerjisi alanında önemli potansiyele sahip. Bu alandaki yatırımların hızla devam etmesi ülkemizin iklim politikaları açısından da yararlı olacaktır” dedi.

Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği Hakkında:

Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması ve geliştirilmesine katkı sağlamak, enerji verimliliği hakkında bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştirmek, doğal çevrenin korunması, yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli, yaygın kullanımı ve ülke ekonomisine katkısı konusunda kamuoyu oluşturmak amacıyla kurulan sivil toplum kuruluşudur. Yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği geliştirmeyi ve kalkınma deneyimlerini bu ülkelerdeki kurum ve kuruluşlarla her düzlem de paylaşmayı amaçlayan Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği, üniversiteler, araştırma ve geliştirme kuruluşları vb. bilimsel kurumlar ile diyalog kurularak yenilenebilir enerjinin bilimsel gerekliliği konusunda işbirliği ortamı oluşturmak ve yenilenebilir enerjiden elektrik üretmenin ekonomiye ve bireylere olan olumlu etkileri yönünde halk kitlelerini bilgilendirmek önceliğidir.

Türkiye Rüzgar Enerjisinde Rekor Bir Yılı Daha Geride Bırakıyor

02.12.2021 – Bir yılın daha sonuna yaklaşıyoruz ve Türkiye’nin rüzgarı hiç olmadığı kadar kuvvetli esmeye devam ediyor. 2021 yılında rekora koştuğumuz rüzgar enerjisinde, 1 GW’nin üzerinde yeni kurulumla en yüksek kurulum gücü kapasitesine ulaşıldı. Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) verilerine göre ülkemizdeki rüzgar enerjisi toplam kurulu gücünün 10.585 MW’ye ulaştığını aktaran Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, inşa halindeki 24 adet rüzgar enerjisi santraliyle sektörün hiç durmadan büyümesini sürdürdüğünü ve büyüyen sektördeki servis gereksinimlerinin eksiksiz şekilde karşılanması için yatırımlara devam edileceğini belirtti.

2021 yılını da geride bırakmaya hazırlanırken daha temiz bir gelecek için tüm dünyanın yeni yatırımlar yaptığı rüzgar enerjisi sektörü büyümeye devam ediyor. Pandeminin hala etkilerini göstermeye devam etmesine rağmen sürdürülebilir bir enerji kaynağı olan rüzgar enerjisinde ülkemizde son bir yılda 1 GW’nin üzerinde kurulum yapıldı. Sektör paydaşlarının bir bütünlük içerisinde hareket ederek rüzgar enerjisinin ülkemizde daha da geniş etki alanına ulaşmasını sağladıklarını aktaran Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın’a göre bu büyüme, yapımı devam eden 24 yeni rüzgar enerjisi santralinin de tamamlanmasıyla 2021 sonrasında da istikrarını sürdürecek ve yerli ve milli kaynaklardan elde edilen enerji kapasitesini artırma yolunda önemli bir virajın alınmış olacak olacak.

24 Yeni Rüzgar Enerji Santrali Yolda 

Son yıllarda rüzgar enerjisine yapılan yeni yatırımlarla sektör altın çağını yaşıyor. Rekabet, artık karbonsuzlaşma alanında kendini gösteriyor. Temiz bir gelecek için sürdürülebilir enerji kaynaklarına sayısız yatırım yapan Türkiye, yerli ve milli enerji kaynağı olan rüzgardan elektrik üretimini her sene artırmaya devam ediyor. Öyle ki, 2021 yılının ilk yarısında rüzgar enerjisinden elde edilen elektrik üretim oranının %9,22’nin üstüne çıktığı da raporlara yansıdı. İnşa halinde 24 adet yeni rüzgar enerjisi santrali olduğunu paylaşan Ali Aydın, kurulacak bu yeni santrallerle birlikte hem rüzgardan elde edilen elektrik üretiminin yaklaşık 1 GW daha artacağını hem de ekonomiye ciddi katkı sağlanacağını öngörüyor. Son olarak Türkiye Elektrik İletim A.Ş. verilerine göre 10 Kasım Çarşamba günü Türkiye’de rüzgar enerjisinden üretilen elektrik 181 bin 249 megavatsaat ile yılın en yüksek seviyesine ulaşmış ve bu alanda yeni bir rekor kırılmıştı.

Rekor Kurulum Yeni İstihdam Oluşturmaya Devam Ediyor 

Uluslararası anlamda milyar euroluk bir sektörün oluşmasına yardımcı olan rüzgar enerjisinde yeni kurulan her yeni türbin AB’de 10 milyon euroluk bir ekonomik faaliyet hacmi oluşturuyor. Kurulan yeni santrallerin proje ve montaj aşamasından işletme bakım yolculuğunun ilerleyen yıllarına dek yeni iş olanaklarının önünü açtığını ve yerli enerji arzına doğrudan katkı sunduğunu aktaran Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, enerji ithalatında dışa bağımlılık ile mücadele eden Türkiye’nin yeni hedeflerinde anahtar rolün kendi doğal ve yerli kaynağı rüzgar enerjisinde olduğunu vurguluyor. 2021 – 2025 yılları arasında dünya çapında 470 GW’lik ek yeni kara ve deniz rüzgar kapasitesinin kurulacağının da tahmin edildiğini belirten Aydın, dünya genelindeki bu artışla türbinlerin 25 yıllık proje ömrü boyunca 3,3 milyon sürdürülebilir ve uzun vadeli iş imkanı oluşturabileceğini de aktarıyor.

Rüzgar Enerjisinde Yatırımlar 10 Yılda 10 Kat Arttı, Yerlilik %60’ların Üzerine Çıktı!

04.10.2021 – Avrupa’da kurulu rüzgar gücünde 7’nci sırada olan Türkiye, rüzgar enerjisi alanındaki yatırımlarını 10 yılda 10 kat artırdı. 100’ün üzerinde yerli ve yabancı yatırımcının ülkemizdeki rüzgar enerjisine katkı sağladığına dikkat çeken Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, %60-65 oranlarında yerliliğin sağlandığı rüzgar enerjisi sanayisinin ülkenin cari açığını kapatmada ve istihdam sağlamada kritik rol oynadığını belirtiyor. 

Son 10 yılda atılan adımlarla 10 kat gelişme gösteren Türkiye’nin doğal kaynağı rüzgar enerjisi, elektrik üretmeye, cari açığı kapatmaya ve istihdam sağlamaya devam ediyor. Avrupa ve dünya genelinde rüzgar enerjisi alanında önemli bir konuma kavuşan Türkiye’nin rüzgarı, yerli elektrik ihtiyacının yaklaşık %10’unu da karşılıyor. Yurtiçi ve yurtdışındaki rüzgar enerjisi santrallerine servis hizmetleri sunan ve ülkemizdeki rüzgar enerjisi sektörünün en büyük özel servis sağlayıcısı konumuna gelen Ülke Enerji’nin Genel Müdürü Ali Aydın, önemli bir yerlilik oranına sahip olunan ve yapılan yatırımlarla önemli bir ivme kazanan rüzgar enerjisine desteklerin artırılarak devam etmesi gerektiğini belirtiyor.

Enerji Kaynakları İçerisindeki En Fazla Yerlilik Rüzgarda! 

Özellikle son 10 yılda gerçekleştirilen hamlelerle rüzgar enerjisinde önemli gelişme kat eden ülkemizin, rüzgar enerjisinde tam yerli ve milli stratejileri uygulayabildiğini ifade eden Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, Türkiye’nin rüzgar enerjisi sanayisinin, enerji kaynakları içinde %65 ile en fazla yerliliği sağlayan sektörlerden biri olduğunu aktarıyor. Türkiye’nin ayrıca rüzgar türbini ekipman üretimi yapan büyük ölçekli tesisleriyle Avrupa’da ilk 5’te yer aldığı gerçeğine de vurgu yapan Aydın, elektriğin üretimi için gerçekleştirilen üretimden bakım ve onarımlara, kullanılan teknolojilerden istihdam kaynağına kadar tüm sürecin yerli ve milli olması için Ülke Enerji olarak, yerliliğe büyük önem verdiklerinin altını çiziyor.

“Cari Açık Meselesinde Söz Rüzgarın Olmalı” 

Türkiye’de enerjiye olan talep her geçen gün artıyor. Enerji talebini karşılayabilmek için de enerji ithalatı da aynı düzeyde artış gösteriyor. Bu durum nedeniyle cari açığın da büyüme gösterdiğine dikkat çeken Ali Aydın, Avrupa ülkeleri arasında elektrik tüketim talebinde ciddi büyüme gerçekleştiren ülkeler arasında Türkiye’nin bulunduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’nin enerji ve elektrik tüketim talebine karşılık verebilecek en doğal ve potansiyel olarak en ucuz yenilenebilir kaynağın rüzgar enerjisi olduğunu yineleyen Aydın, yüzünü rüzgara dönebilen Türkiye’nin son 10 yılda elde ettiği başarılarla gelecekte de hem ekonomik alanda hem de istihdam konusunda ciddi başarılara ulaşabileceğine dikkat çekiyor.

Kurulu Rüzgar Gücünde 9 Bin Megavat Sınırı Aşıldı! Türkiye Elektriğinin %8,44’ünü Rüzgardan Karşıladı!

18.01.2021 – Yapılan yatırımlar ve gelişmelerle birlikte Türkiye’de rüzgar enerjisinin elektrik üretimindeki payı %8’i geçti. 2020 yılında rüzgar enerjisi alanında mevcut kurulu kapasiteye ilave olarak yaklaşık 1.500 MW civarında bir kapasitenin devreye alındığına dikkat çeken Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, COVID-19 sürecinde yerli ve doğal enerji kaynağı rüzgar enerjisi bayrağının daha da yukarılara çekildiğini belirtiyor.

Yaşanan iklimsel değişiklikler ve ekonomik sorunlarla birlikte geleceğe temiz bir çevre bırakma anlayışı, yenilenebilir enerji kaynaklarına ihtiyacı daha da artırıyor. Bu arayış içerisinde özellikle rüzgar enerjisinin sağladığı ekonomik, toplumsal ve çevreci faydalar ön plana çıkıyor. Çevreci ve ucuz enerji olarak yatırımları üzerine çeken rüzgar enerjisi, Türkiye’de de ciddi bir şekilde kamu ve özel sektör tarafından takip ediliyor. Türkiye’nin, elektrik ihtiyacının %8,44’ünü sahip olduğu 3.351 adet rüzgar türbininden elde ettiğini hatırlatan Ülke Enerji’nin Genel Müdürü Ali Aydın’a göre, rüzgar enerjisinde Türkiye’yi hareketli ve rüzgarlı günler bekliyor.

Elektriğimizin %8,44’ü Rüzgarımızdan Sağlanıyor!

EPİAŞ tarafından açıklanan ve Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği tarafından duyurulan verilere göre, Türkiye 2020 yılında elektrik üretiminin %8,44’ünü rüzgar enerjisinden karşıladı. Özellikle pandemi sürecinde fosil yakıtlardan sağlanan enerjinin üretiminde yaşanan sorunlar karşısında esen rüzgarın enerjisinden faydalanan Türkiye, COVID-19’un ilk pik noktasına ulaştığı Nisan ayında %10’un üzerinde elektrik üretimini rüzgar ile sağladı. Yıllardır yapılan yatırımların ve gelişmelerin meyvelerini tüm dünyanın enerji üretiminde zorlandığı bir süreçte toplamaya başladıklarını aktaran Ali Aydın, her ne kadar türbinlerin komponent üretimlerinde ve tedariklerinde zorluklar yaşansa da kriz sürecini hem devletin hem de yatırımcıların destekleriyle verimli atlatılmaya çalışıldığının altını çiziyor.

Kurulu Rüzgar Gücünde 9.244 MWm’ye Ulaşıldı!

Türkiye, rüzgar enerjisi alanında gelişim göstermeye devam ediyor. 2020 yılına 8 GW kurulu rüzgar gücüne sahip olarak enerjisini rüzgardan üretmeye çalışan ülkemiz, yapılan destek ve yatırımlarla zorlu pandemi sürecinde 1,5 GW’ye yakın yeni kurulu gücü devreye alarak 2020 yılını 9.244 MWm kapasiteyle kapattı. Yenilenebilir enerji sektörü için Mevcut Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destek Mekanizması’nın (YEKDEM), çok kilit bir rol oynadığını hatırlatan Ali Aydın, rüzgarda büyümenin devam etmesi için sektör olarak YEKDEM’in devamlılığının önemli kazanımlar sağladığı inancında olduklarını ifade ediyor.

Rüzgar Türbinlerinin Bakımı Enerjinin Devamlılığı

Rüzgar enerjisini elektriğe dönüştüren en önemli noktalardan birini rüzgar türbinleri oluşturuyor. Yıllar içerisinde yapılan yatırımlar ve rüzgar enerjisine duyulan ihtiyaç ile sayıları artan rüzgar türbinlerinin geleceğini ise düzenli ve düzensiz bakımlar belirliyor. Kurulu olan ve üretime başlayan rüzgar türbinlerinde gözle görülen ya da görülmeyen birçok hasarın türbin ömrünü ve enerji üretimini etkilediğini belirten Ali Aydın, özellikle gözle görülemeyen hasarların tespit edilememesi nedeniyle rüzgar türbinlerinde zamanla büyük sorunlar oluşabildiğini ya da türbin kanatlarındaki ilk başta önemsenmeyen bir çiziğin türbinin durmasından kanadın türbinden ayrılmasına kadar pek çok soruna yol açabildiğine dikkat çekiyor. Düzenli bakımlarla rüzgar türbinlerinin ömürlerinin ortalama 25 yıla kadar çıkabildiğini ifade eden Aydın, rüzgar türbinlerine ait bileşenlerin bakım takiplerinin ve bakımlarının düzenli yapılmadığı takdirde alarm verdiğini ve ciddi zararlar ortaya çıkaracağını aktarıyor.

Türkiye’nin Rüzgar Enerjisi Verileri Online Ortama Aktarıldı

17.11.2020 – Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB), rüzgar enerjisi alanında Türkiye’nin kurulu gücünü ve inşa halinde olan projeleri tüm detayları ile gösteren veri tabanını www.tureb.com.tr adresinde kullanıma açtı. “Rüzgar sektörü dijitalleşmedeki öncü rolü sayesinde koronavirüs salgını sürecinde dayanıklılığını ispatladı; rüzgarı enerjiye çevirmeye hiç ara vermedik” diyen Hakan Yıldırım, veri tabanıyla, 2021’in ilk yarısında 10 GW’ı aşması beklenen Türkiye rüzgar kurulu gücünün tam bir resmini dijital ortama taşımayı amaçladıklarını söyledi.

Rüzgarla ilgili tüm bilgiler eş zamanlı olarak tek adreste!

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği TÜREB, rüzgar sektörüne ait güncel verileri eş zamanlı olarak dijital ortama taşımak amacıyla www.tureb.com.tr adresinde yeni bir veri tabanı oluşturdu. Bu projeyle sektörün dijitalleşmedeki öncü rolünü bir kez daha vurguladıklarını belirten Hakan Yıldırım, “Rüzgar enerjisi memleket meselesi derken kast ettiğimiz önemli bileşenlerden biri de buydu. Dijitalleşme uygulamalarından yararlanmaya en elverişli sektörlerden biriyiz. Rüzgar halihazırda hem dünyada hem Türkiye’de bu uygulamaları en çok hayata geçiren sektör olarak dayanıklılığını rakamlarla kanıtladı. Salgın döneminde rüzgardan elektrik üretimi sekteye uğramadı, bilakis arttı. Bu projeyle verimliliği artırma ve sektör üyelerine uluslararası alanda rekabet avantajı sağlama açısından bir adım daha atmayı hedefledik. Veri tabanımız sayesinde rüzgar istatistikleri anlık olarak izlenebilecek; yatırımcılara, türbin üreticilerine, bölgelere, şehirlere ve yıllara göre filtrelenebilme özelliğiyle istenen her türlü istatistiki veriye ulaşılabilecek. Daha önce 6 ayda bir yayınladığımız istatistik raporlarına da bu şekilde istenen her an erişim sağlanmış olacak. Bir rüzgar santrali devreye alındığı anda bu, eş zamanlı olarak santral haritamızda görünür olacak. TÜREB olarak dijitalleşmede örnek teşkil etmeyi sürdüreceğiz” dedi. Yıldırım ayrıca, halen inşa halindeki santrallerin büyük bir kısmının tamamlanmasıyla Türkiye’nin rüzgar kurulu gücünün 2021 yılı ilk yarısında 10 GW’ı aşacağını belirterek sektöre verilen desteğin günün gereklerine göre düzenlenmesi ve devam ettirilmesi durumunda 2030 yılında rüzgarda 25 GW kurulu güç hedefine ulaşılmasının mümkün olduğuna dikkat çekti. Hakan Yıldırım, ‘ileri analitik ve veri yönetimi’ konularında uzman bir firma olan GTech ile iş ortaklıklarının dijital dönüşüm süreçlerinde TÜREB paydaşlarına ve sektöre önemli değerler kattığını ve bu projeyi GTech’le birlikte gerçekleştirmekten memnuniyet duyduklarını belirtti.

GTech’le ‘veriyi değere dönüştüren’ iş ortaklığı

TÜREB, proje kapsamında ”ileri analitik, büyük veri, iş zekası ve veri tabanı” konularında uzmanlığı ve derin saha tecrübesiyle bilinen, aynı zamanda TÜREB kurumsal üyesi de olan GTech ile iş birliği yaptı. GTech, Türkiye’nin en büyük kurumlarıyla birlikte imza attığı pek çok projeyle 20 yıldır veriden değer yaratıyor. TÜREB iş birliği hakkında bilgi veren GTech Kurucu Ortağı ve CEO’su Mine Taşkaya şunları kaydetti: “GTech olarak veri yönetimi ve ileri analitik konularındaki uzmanlığımızla, her sektör ve ihtiyaç için değer yaratmak üzere çalışıyoruz. Türkiye’nin en önemli kurumlarından biri olan TÜREB ile birlikte imza attığımız bu proje sayesinde rüzgar enerjisi sektörü için de verinin değere dönüşmesine vesile olduk. Projede veri tabanının oluşturulması, dashboard’ların hazırlanması gibi teknik altyapı çalışmalarının yanı sıra elde edilen verilerin içgörüye dönüştürülmesini ve geleceğe yönelik kararların bu veriler ışığında alınmasını sağlayacak bir yapı kuruldu. Günümüzde pek çok şirket daha rekabetçi olmak için müşteri verisi, operasyonel veri, ürün verileri gibi dağınık halde duran verilerini tek bir platformda entegre ederek anlamlı hale getirmek istiyor. GTech olarak biz de kurumların karar vermeleri için gerekli içgörüyü sağlayacak yapılar kuruyoruz. Rüzgar enerjisi sektöründe bu anlamda atılacak pek çok adım, gidilecek uzun bir yol olduğunu gözlemledik. Dijitalleşmenin bu sektöre sağlayacağı katma değerin altını bu vesileyle bir kez daha çizmek isterim. Proje ortağı olarak GTech’i seçen TÜREB yönetimine bize olan güvenleri; projede emeği geçen herkese özverili ve disiplinli çalışmaları için teşekkür ederiz.”

Dijitalleşme rüzgarda büyümenin ‘dinamosu’ olacak

Türkiye rüzgar sektörü, halen 8.288 MW’lık kurulu güçle Türkiye elektriğinin yaklaşık yüzde 10’unu üretiyor. Dijitalleşme alanında özellikle son 5 yılda önemli mesafe kat eden sektör, hayata geçirilen bilgi bankası sayesinde hangi alanlarda yatırım fırsatları ya da verimlilik artışı ihtiyacı olduğu gibi bilgilere de anlık olarak erişebilecek. Rüzgar bilgi bankası böylece sektörün büyümesinin ve dayanıklılığının dinamosu olacak.

Veri Tabanında neler var?

Rüzgarda Türkiye’nin hangi ilinde hangi yatırımcının hangi marka türbinlerle ne kadarlık güçte türbinler kurduğundan, saatlik, aylık ve yıllık elektrik üretimi ve oranlarına; rüzgar santrallerinin Türkiye haritası üzerinde dağılımından, projelere, firmalara ve illere göre üretim miktarına kadar çok geniş bir veri adresinde eş zamanlı olarak yer alacak. Bilgi bankasında bulunan verilerin ana sınıflandırılması ise;

  • * Kurulu Güç
  • * İnşa halinde olmaları
  • * Lisanslı

halinde olmalarına göre yapıldı. Tüm bu kategorilerde:

  • * Yıl
  • * Bölge
  • * Şehir
  • * Yatırımcı
  • * Firma
  • * Proje Adı
  • * Türbin Markası
  • * Türbin Modeli
  • * Türbin Gücü

bilgilerinin yanı sıra saatlik, aylık ve yıllık elektrik üretimi ile türbin markası, modeli ve il bazında yatırımcı ve sektör kurulu güç karşılaştırması bilgilerine de yer verildi.

Ek olarak yatırımcılara, firmalara, projelere ve yıllara göre üretim miktarları da sayfada erişilebilen bilgiler arasında yer alıyor. Böylelikle rüzgarda yatırım projeksiyonları da harita üzerinde değerlendirilebiliyor.

TÜREB Başkanı Hakan Yıldırım:

“2020 Sonrası Rüzgar Yatırımları İçin YEKDEM Kuru ve Fiyatı Hayati Önemde”

Rüzgar Enerjisi Birliği Fiyatların Döviz Bazlı Olmasını İstiyor…

19.02.2020 – Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği TÜREB Başkanı Hakan Yıldırım, ülkemizde sürdürülebilir ve finanse edilebilir rüzgar yatırımlarını garanti altına almak adına, 2020 Aralık ayında sona erecek olan Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destek Mekanizması YEKDEM fiyatının döviz bazlı olarak belirlenmesinden yana olduklarını açıkladı. “YEKDEM bir maliyet kaynağı değil, tam tersine ülkemizin yenilenebilir enerji sanayisinin gelişmesi ve elektrik tüketim maliyetimizin düşmesi açısından çok önemli bir fırsattır” diyen Yıldırım, YEKDEM sayesinde yenilenebilir enerji sektörüne yerli yabancı birçok şirket tarafından 50 milyar dolar yatırım yapıldığını ve finans kuruluşlarınca da yaklaşık 40 milyar dolar finansman desteği verildiğini hatırlatarak “Bu sayede geçtiğimiz 10 yılda yenilenebilir enerji kapasitemizi 3’e katladık ve 42 bin MW’a çıkardık. Rüzgar ve güneş enerjisi sanayimizi oluşturduk ve ayrıca güçlendirdik. Enerji ithalatını azaltarak cari açığın düşmesine katkı sağladık, enerji arz güvenliğini kuvvetlendirdik. Şimdi bu faydaların artarak devam etmesi için maliyetlerin kuru ne ise destek mekanizmasının kurunun da aynı olması gerektiğine inanıyoruz. Bu da Euro olarak ön plana çıkıyor” dedi.

“YEKDEM yalnızca 2018 yılında cari açığı 900 milyon dolar düşürdü”

Türkiye’nin elektrik talebi son 10 yılda yüzde 50 artarak 200 milyar kWh’dan 300 milyar kWh’a çıkmasına rağmen, artan 100 milyar kWh talebin yüzde 60’lık kısmının yenilenebilir enerji santrallerinden karşılanabilmesinin en önemli dinamosu, etkin bir şekilde uygulanan YEKDEM mekanizması oldu. Kurulu güç olarak 8.000 MW’a ulaşan rüzgar santrallerinin sadece ithal yakıt ikamesi katkısına bakıldığında, 2018 yılında üretmiş oldukları yaklaşık 20 milyar kWh elektrik enerjisiyle, aynı miktarda elektrik üretimi için gerekli olan ciddi miktarda doğalgaz ithalatı önlenerek cari açığın yaklaşık 900 milyon dolar tutarınca azaltılması sağlandı. “YEKDEM’in en önemli getirilerinden biri de bu 10 yıllık dönemde artan talebin önemli ölçüde yenilenebilir enerji üretimi ile karşılanması sonucunda, spot piyasadaki elektrik fiyatlarını 2008 yılında MWh başına 120 USD seviyesinden ilk 5 yıl içerisinde 80 dolar seviyesine, sonrasında da 40-50 dolar seviyesine kadar düşürmesi oldu” diyen TÜREB Başkanı Hakan Yıldırım, sürdürülebilir ve finanse edilebilir rüzgar yatırımları için bir çıpa fiyatın gerekli olduğunun, bu fiyatın da yatırımın maliyetinin oluştuğu kurdan belirlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

“Euro cinsinden fonlama kamu yararı açısından TL’ye göre yüzde 9 daha avantajlı”

Mevcut YEKDEM sisteminin güncel teknoloji, maliyet, finans, coğrafya ve rüzgar koşullarına göre düzenlenmesi ve piyasa fiyatına yakın bir noktada tanımlanmasının kamu menfaati ve yatırımların yapılması için elzem olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Yeni belirlenecek mekanizmada çıpa fiyatı Euro olarak belirlenmeli ve alım garantisi de buna göre düzenlenmeli. Halihazırda Euro cinsinden fonlama maliyetleri kamu yaratı açısından dolara göre yüzde 2, TL’ye göre ise yüzde 9 daha avantajlı. Ayrıca uzun vadeli ve daha makul finansman kaynaklarına erişim için alım garantisinin de mutlaka 15 yıl olarak düzenlenmesini öneriyoruz” tespitinde bulundu. Yıldırım, bir kısmı yerli imal edilmiş bile olsa (kanat, kule, jeneratör) hammaddeler dövize endeksli olduğundan, santrallerin maliyet tarafının da büyük oranda Euro/dolar bazlı olduğunu hatırlatarak Euro cinsinden alım garantisi düzenlenmesi durumunda, projelerin finansmanının daha düşük maliyetle sağlanabileceğine, finansman yükünü hafifletecek bu durumun da yatırımcıların daha düşük sermaye ile yatırım yapmalarına imkân vereceğine dikkat çekti. “TL cinsinden bir alım garantisi olması durumunda özellikle uluslararası büyük enerji yatırımcılarının kurdaki olası dalgalanmalardan dolayı projelere ilave risk primi koyma durumu ortaya çıkacaktır” şeklinde konuşan Hakan Yıldırım, halihazırda yılda bin 300 MW kurulu güçten 500 MW’lara düşmüş olan sektörün TL bazlı alım garantisi getirilmesi durumunda ilave risk primi ve maliyetlerle daha da zayıflayacağı ve emekleme aşamasına gelmiş olan yerli rüzgar sanayiinin bundan ciddi ölçüde zarar göreceği uyarısında bulundu.

“Yerli rüzgar sanayini korumak için katkı desteği en az 10 yıl boyunca sunulmalı”

Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasının önemli bir unsurunun ekipmanda da dışa bağımlılığın azaltılması olduğunu kaydeden TÜREB Başkanı Yıldırım, “Bu nedenle mevcutta kurulmuş ve gelişmiş olan yerli imalat sanayini korumak, rekabetçi olarak gelecek dönemlere taşıyabilmek adına iç pazarın canlı tutulması şart” şeklinde konuşarak yerli ekipman kullanımının cazip kılınması amacıyla ek bir fiyat desteği sunulması ve mutlaka alım garantisinden bağımsız olarak (piyasa fiyatıyla birlikte enerji satışı yapılsa dahi) işletilmesini önerdiklerini belirtti. Yıldırım, sanayi yatırımlarının planlama ve amortisman süreçlerini düşünerek, yerli katkı desteğinin en az 10 yıl süresince sunulması ve çıpa fiyat desteğindeki gibi EUR cinsinden verilmesi faydalı olacağını vurguladı.

Sektördeki 10 bin kişilik istihdamın da yeni YEKDEM düzenlemesine bağlı olarak sıkıntıya düşebileceğini belirten Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı Hakan Yıldırım “10 yılda sıfırdan bir sektör ortaya koyduk. Yerli sanayimizde bu alanda global firmalara hizmet sunacak kalitede ciddi bir insan kaynağı ve 10 bin kişiyi aşan bir istihdam ortaya çıktı. YEKDEM’le ilgili alınacak kararlar bu istihdamın geleceği açısından da belirleyici olacak” mesajı verdi.

“Sektör olarak bu süreçte her türlü katkıyı vermeye hazırız”

Yenilenebilir enerji sektörünün bu düzenlemeyle ilgili olarak uzun zamandır ilgili kurumlarla temasta olduğunu hatırlatan Yıldırım, “Biz sektör temsilcisi olarak bu aşamada da elimizden gelen tüm katkıyı sağlamaya ve görüşlerimizi bir kez daha paylaşmaya hazırız. Yenilenebilir enerjiyi Türkiye’de bir başarı hikayesi haline getiren Bakanlığımızın bundan sonra da bu başarıları artıracak düzenlemeler yapacağına inanıyor, her türlü iş birliğine açık olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz” dedi.

 

Dünyanın En Zor Mesleklerinden Biri: Rüzgar Türbini Teknisyenliği

08.10.2019 – Son yılların en hızlı büyüyen iş kollarından biri olan rüzgar enerjisi, açtığı yeni iş kapısıyla da dikkat çekiyor. Metrelerce yükseklikte çalışma şartlarına sahip olan rüzgar türbini teknisyenliğinin, gelecek yıllarda en çok tercih edilen meslek dallarından biri olacağı öngörülüyor. Yurtiçi ve yurtdışındaki rüzgar enerjisi santrallerine servis hizmetleri sunan Ülke Enerji’nin Genel Müdürü Ali Aydın, son yıllarda artan rüzgar enerjisi yatırımları nedeniyle sektörün önünün oldukça açık olduğunu belirtiyor.

İklim değişikliğiyle mücadele etmek için temiz enerji kaynaklarına yönelimin arttığı son yıllarda, meslek gruplarına duyulan ilgi de değişim gösteriyor. Son yıllardaki ekonomik hacmi ve çevreye duyarlılığı ile ön plana çıkan rüzgar enerjisi, kendi meslek dallarında da dikkatleri üzerine çekiyor. Rüzgar türbini teknisyenliğinin gelecek yıllarda giderek daha fazla tercih edileceğini vurgulayan Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, artan rüzgar enerjisi yatırımları nedeniyle sektörün önünün oldukça açık olduğunu belirtiyor.

Geleceğin Enerjisi Onlara Emanet

Yapılan araştırmalara göre 2050 yılına kadar dünyanın ihtiyaç duyduğu enerji arzının büyük çoğunluğunu karşılayacak olan rüzgar enerjisinin kurulumu ve bakımı profesyonel çözümler gerektiriyor. Rüzgar türbinlerini kuran, denetleyen, bakımını yapan, çalıştıran ve onaran rüzgar türbini teknisyenleri, türbinin beklenmedik şekilde kapanmasına neden olabilecek herhangi bir sorunu problem yaşanmadan teşhis edip çözebiliyor. Yapılan işin zorluğu ve öneminden dolayı teknisyenlerin gerekli eğitim ve teknolojik bilgiye de son derece hakim olmaları gerektiğini belirten Ali Aydın, “Geleceğin enerjisinin üretiminde önemli paya sahip teknisyenlerin birçok görevi bulunuyor. Kulelerin dışını denetlemek, ekipmanı incelemek, sorunlarını gidermek veya onarmak için kulelere tırmanmak, test ve analiz için türbin verilerinin toplanması, rutin bakımların yapılması, elektrikli bileşenlerin, mekanik ve hidrolik sistemlerin test edilmesi, yıpranmış veya arızalı bileşenlerin değiştirilmesi gibi kritik fonksiyonlarda teknisyenlerin payı çok büyük.” ifadelerinde bulunuyor.

100 Metre Yüksekte 20 Kilodan Fazla Ağırlıkla Çalışıyorlar

Türbin sorunlarını gidermek veya onarmak için kulelere tırmanan rüzgar türbini teknisyenleri çalışmalarının çoğunu, hassas elektronik aletlerin yerleştirildiği ve rüzgar türbini kulesinin üstündeki 3 kısımdan biri olan, nacelle adı verilen motor bölümünde gerçekleştiriyorlar. Teknisyenlerin, 20 kilonun üzerinde teknik ekipman ağırlığı ile yerden metrelerce yükseklikte bulunan ve kompakt bir şekilde tasarlanan kapalı motor bölümünde çalıştığına dikkat çeken Ali Aydın, “Teknisyenlerimiz, rüzgar hızını ve yönünü ölçen aletleri değiştirmek veya büyük vinçlerle çalışmak zorunda kalabilecekleri zamanlarda da motor bölümünün üst kısımlarında çalışıyor. İş sağlığı ve güvenliğinin çok üst düzeyde olduğu bu çalışma ortamında, teknisyenlerimiz son teknoloji koruma kalkanları ile operasyonlarını gerçekleştiriyor.” açıklamalarında bulunuyor.

Teknisyenler Yurtdışında Eğitime Gönderiliyor

Zorlu çalışma ortamında, önemli becerilere sahip olmanın gerektiği rüzgar türbini teknisyenliğinde, dikkat edilen bir diğer önemli konu ise mesleki eğitim yeterliliği. Ülke Enerji olarak çalışan eğitimine büyük bir önem verdiklerinin altını çizen Ali Aydın, bu bakımdan Ülke Enerji teknik ekibine dönük stratejilerini şöyle özetliyor: “Müşterilerimizin tamamı iş güvenliği ve enerji üretim sürekliliğine doğal olarak büyük hassasiyet göstermekte. Dolayısıyla eğitimlerimiz teknik yetkinliklere odaklandığı kadar çalışılan projenin katma değerini de gözetecek şekilde tasarlanıyor. Bu eğitimlerin büyük çoğunluğunu yurt dışındaki kaynaklardan temin ediyoruz. Teknisyen arkadaşlarımız bizzat Avrupa’daki uygulama sahalarında tamamladıkları dönemin ardından sertifikalarına kavuşuyor ve ülkemizdeki santrallerde görev almaya başlıyor. Biz de firma olarak sürekli eğitimlerle uygulamaların tutarlılığını yönetiyoruz. Ancak diğer perspektifte operasyonel verimlilik ile çalışanlarımızın güvenliğini de bir arada değerlendirince, teknolojinin getirdikleri bize büyük bir alan kazandırıyor. Örneğin türbin incelemelerini daha hızlı ve detaylı yapabilmek için bünyemizde bulunan insansız hava araçları ya da onarımlar için yatırım yaptığımız yüksekte çalışma platformları hep bu amaca hizmet ediyor. Bu teknolojiler bize iş sağlığı ve güvenliği açısından büyük avantaj getirirken çalışanlarımıza da yeni ve benzersiz yetkinlikler sağlıyor. Yani bugün bilinçli firmalar için işe katma değer sağlarken aynı zamanda çalışanlarına verdiği değeri maksimize etmek de artık mümkün. Ülke Enerji olarak işimizin uçtan uca kalitesinden ve amaca ulaşmasından sorumluyuz. İnanıyoruz ki memnun müşteriye giden yol, mutlu bir teknik ekibin varlığından geçiyor.”

EPDK, Rüzgarın Finansmanı İçin Bankacılarla Buluştu

24.09.2019 – EPDK Elektrik Piyasası Daire Başkanı Dr. Refik Tiryaki başkanlığında 7 ayrı bankanın temsilcileri ve EPDK yetkilileri arasında yapılan toplantıya Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün çatı birliği TÜREB de katıldı.

18 Eylül 2019’da yapılan ve rüzgar, rüzgarın finansmanı ve yönetmeliklerle ilgili bankaların sorularının ele alındığı toplantıda Akbank, Garanti BBVA, İş Bankası, Kuveyt Türk, QNB Finansbank, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası TSKB ve Yapı Kredi Bankası’ndan Üst Düzey Yöneticiler ve Proje Finans Müdürleri yer aldı.

Toplantıda başta YEKDEM olmak üzere EPDK mevzuatı ve rüzgar sektöründeki finansman konusu ele alındı. EPDK Elektrik Dairesi Başkanı Dr. Refik Tiryaki başkanlığındaki toplantıya; EPDK RES Grup Başkanı Mustafa Çelebi ve HES Grup Başkanı Deniz Daştan’ın yanı sıra Termik Grup Başkanı Ertuğrul Yıldız, TÜREB Başkanı Hakan Yıldırım, TÜREB Yönetim Kurulu üyeleri Güray Erol ve Olcayto Yiğit, TÜREB Genel Koordinatörü Zeynep Aslıhan Yurtsever ve Regülasyon ve Politikalar Müdürü Aytunç Zafer Akça da katıldı. Rüzgar enerjisi sektöründe finans sektörünü etkileyen konu başlıkları, yatırımcıya yansıyan farklı sorunlar, finansman yapıları ve projelerin finanse edilebilirliğini artırmak için öneriler de toplantıda detaylarıyla masaya yatırıldı.

Oldukça verimli geçtiği belirtilen bu toplantıların önümüzdeki süreçte periyodik olarak devam etmesi bekleniyor.

 

Türkiye Kurulu Rüzgâr Gücünde Avrupa’da Yedinci Sırada

10 Temmuz 2019 – Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği (WindEurope) raporuna göre, AB ülkeleri geçen yıl elektrik ihtiyaçlarının %14’ünü rüzgar enerjisinden elde etti. AB ülkelerine göre rüzgar enerjisindeki kurulu güç artışı dikkat çeken Türkiye’nin ise elektrik ihtiyacının %7’sini rüzgardan elde ettiği raporlandı. Türkiye ve çevre coğrafyadaki rüzgar enerjisi yatırımlarına yönelik işletme ve bakım hizmetleri sunan Ülke Enerji’nin Genel Müdürü Ali Aydın, rüzgar enerjisine yönelik yatırımların artması ve rüzgarın elektrik üretimindeki payının yükselmesi gerektiğine dikkat çekti.

WindEurope tarafından Avrupa Birliği ülkelerinde yapılan Avrupa Rüzgar Enerjisi araştırmasının raporu yayınlandı. Araştırmada AB ülkelerinin geçen yıl elektrik ihtiyaçlarının %14’ünü rüzgar enerjisinden elde ettiği raporlandı. Rüzgar enerjisindeki kurulu güç ve üretilen elektrik ile raporda önemli yer edinen Türkiye ise elektrik ihtiyacının %7’sini rüzgar enerjisinden karşılamaktadır. Türkiye ve çevre coğrafyadaki rüzgar enerjisi yatırımlarına yönelik işletme ve bakım hizmetleri sunan Ülke Enerji’nin Genel Müdürü Ali Aydın, Türkiye ve AB ülkelerinin rüzgar enerjisindeki mevcut durumunu değerlendirerek, “Türkiye, rüzgar enerjisine yönelik yatırımlarını artırarak rüzgarın elektrik üretimindeki payını yükseltmesi gerekiyor.” ifadelerinde bulundu.

Türkiye Kurulu Rüzgar Gücünde 7. Sırada

Kapasitede sürekli büyüme ve daha güçlü türbinlerin kullanılması, rüzgarın elektrik kullanım payını artırmaya yardımcı oluyor. Geçen yıl elektrikte en yüksek rüzgâr oranına sahip ülke olan Danimarka, elektrik ihtiyacının %41’ini rüzgar enerjisinden elde etti. Danimarka’yı sırayla, %28 ile İrlanda ve %24 ile Portekiz takip etti. Rüzgardaki kurulu güç bakımından listede birinci sırada bulunan Almanya’nın ise elektrik ihtiyacının %21’ini rüzgardan karşıladığı görüldü. Türkiye’nin elektrik ihtiyacının %7’sini rüzgar enerjisinden elde ettiğini hatırlatan Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, rüzgardaki kurulu güç açısından ise Avrupa’da 7. sırada olduğumuzu, sahip olunan potansiyelin önemli yatırımlarla açığa çıkarılması gerektiğini vurguladı.

“AB Ülkeleri Durağan, Türkiye Atağa Çıkmalı”

Günümüzde birçok kişi ve şirket, rüzgârın sağladığı temiz ve uygun fiyatlı güçten giderek daha da fazla yararlanıyor. Rüzgar enerjisinden elde edilen faydaların popülerleştiği bugünlerde ise AB ülkeleri içerisinde rüzgar enerjisine yatırım konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Ali Aydın, “Geçen yıl AB, rüzgar enerjisi santralleri kurulum kapasitesi açısından 2011’den beri en kötü yılını geçirdi. Türbin kurulumlarına başlıca AB ülkeleri özelinde bakıldığında isebüyüme Almanya’da yarı yarıya azaldı ve Birleşik Krallık’ta 2017’ye göre daha da kötüleşti. Bunun yanı sıra, 12 AB ülkesi geçen yıl tek bir rüzgar türbini kurmadı. Bu durumda AB içerisinde bir durağanlıktan bahsedebiliriz. AB ülkelerinin durağan ve kötü gidişatını doğru değerlendirerek rüzgar enerjisi alanında önemli konumlara gelebiliriz” ifadelerinde bulundu.

“AB’nin 2030 Planlarına Üye Ülkeler Hazır Değil”

“Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından yapılan son değerlendirmeleri ele aldığımızda 2030 Ulusal Enerji ve İklim Planları (NECPs), AB ülkeleri adına işleri düzeltmek için bir şans. Ancak taslak planlar ayrıntılı olarak çok eksik.” sözleriyle AB içerisinde yapılan bu planları değerlendiren Ali Aydın, ”Planlara bakıldığında özellikle politika önlemleri, açık artırma hacimleri, rüzgâr yatırımlarına karşı diğer engellerin nasıl kaldırılacağı ve şebekenin genişletilmesi konularında AB ülkelerinin birçok eksiği bulunuyor. Türkiye’nin AB tarafından bu programların ötesinde hazırlık ve planlar içerisinde olması gerekiyor. Yenilenebilir enerji konusunda potansiyelimizi verimli kullanabilmemiz ve söz sahibi olabilmemiz için Avrupa Birliği ülkelerinden önce hareket ederek aksiyonlar almanın gerektiğine inanıyorum.” açıklamalarında bulundu.

Rüzgar Enerjisinin Başkenti: İzmir

21 Haziran 2019 – Türkiye’nin rüzgar enerjisi üretiminin %20’sini karşılayan İzmir, rüzgar enerjisi sektörünün geleceğinin tartışıldığı üst düzey katılımlı toplantıya ev sahipliği yaptı.

Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcıları Dr. Çetin Ali Dönmez ve Mehmet Fatih Kacır ve sektör temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen “İzmir Rüzgarı – Rüzgar Enerjisi Sektörü Toplantısı”nda rüzgar enerjisinin geleceği masaya yatırıldı, yatırım planları tartışıldı.

Türkiye’nin rüzgar enerjisi başkenti olan İzmir, hem enerji hem de ekipman üretimi alanlarında Avrupa’nın da önemli merkezlerinden biri olarak dikkat çekiyor. İzmir’in bu konumunu gündeme getirmek üzere İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) tarafından Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı iş birliğiyle düzenlenen “İzmir Rüzgarı – Rüzgar Enerjisi Sektörü Toplantısı”, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcıları Dr. Çetin Ali Dönmez ve Mehmet Fatih Kacır ile sektör temsilcilerinin katılımıyla 20 Haziran 2019 tarihinde, SwissOtel Otel Büyük Efes’te gerçekleştirildi.

Katma değeri yüksek ve İzmir’in mukayeseli üstün olduğu rüzgar enerjisi sektörünün gelişimini hızlandırmada, rekabetçiliğini arttırmada rol oynayabilecek kamu ve özel sektörden pek çok aktörün bir araya geldiği toplantının açılış konuşmasını İZKA Genel Sekreteri Dr. Mehmet Yavuz yaptı. Yavuz, İZKA’nın faaliyetlerini aktararak: “Sürdürülebilir yerel kalkınmada öncü ve etkin bir Ajans olma vizyonuyla hareket eden İZKA, bugüne kadar 18 adet Mali Destek Programı, 7 adet Güdümlü Proje, 3 adet Fizibilite desteği yürütmüştür. Bu desteklerle 647 adet projeye günümüz fiyatlarıyla yaklaşık 530 milyon TL kaynak tahsis etmiş bulunuyoruz. İzmir’in sürdürülebilir kalkınması için harekete geçirdiğimiz kaynak ise günümüz fiyatlarıyla yaklaşık 914 milyon TL’ye ulaşmıştır.” dedi.

Yavuz, İzmir’in yenilenebilir enerji sektöründe kaynak potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu belirterek, rüzgar enerjisi sektörünün gelişimi hakkında gerçekleştirdikleri faaliyetlerle ilgili sözlerine şöyle devam etti: “Ajansımız, 2012’de Türkiye’de Yenilenebilir Enerji alanına mali destek veren ilk kurumlardan biridir. Ardından 2015’te Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Mali Destek Programı da düzenlemiştir. İZKA, bu sektörde yerli ve yabancı yatırımcının bölgemize çekilmesi, ekipman üretimi konusunda İzmir’in bir üs haline gelmesi ve sektörel bir kümelenmenin gerçekleşmesi amacı ile faaliyetlerini sürdürmektedir.”

Yavuz, konuşmasını “Sektörü destekleyecek şekilde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız tarafından uygulanan Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında, Ajansımız tarafından yaklaşık 3 milyon Avro bütçeli, “Best for Energy” isimli bir AvrupaBirliği projesi yürütüleceğinin müjdesini vermek isterim.” diyerek tamamladı.

Rüzgar enerjisi sektörünün Türkiye’deki en önemli çatı kurumlarından olan Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Yıldırım konuşmasında “Türkiye’deki rüzgar kurulu gücünün 2018 sonunda 7.400 MegaWatt olduğunu görüyoruz. Bu çok ciddi bir kurulumdur. Bu kurulumu yaparak geçtiğimiz 12 sene içinde ülke olarak bu işin yatırımını, teknoloji sağlamasını, danışmanlığını, finansını öğrendik. Dolayısıyla Türkiye’de rüzgar enerjisinin ilk fazını tamamladığını, ikinci fazın ise daha sürdürülebilir olmasını; yani bu sektörün büyümesi gerektiğini düşünüyoruz.” dedi. Yıldırım, Türkiye’deki kurulu gücün Avrupa ile kıyaslandığında 5. sırada olduğunu belirterek; Türkiye’deki santrallerin %50’sinin Ege’de, 180 santralin 43’ünün ise İzmir’de olması dolayısıyla İzmir’in bu alandaki gücünü ve potansiyelini vurguladı.

İzmir Vali Yardımcısı Nihat Kaynar konuşmasında, İzmir’in rüzgar enerjisi sektöründeki mevcut durumundan ve gelişim potansiyelinden bahsederek “İzmir, hem yenilenebilir ve temiz bir enerji kaynağı olan rüzgar enerjisinden elektrik enerjisi üretimi hem de rüzgar türbininin; kanat, kule, jeneratör vb. sektöre özel katma değeri yüksek ekipmanlarının üretimi alanlarında, ülkemizde ve Avrupa ölçeğinde önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. 1998’de Türkiye’de kurulan ilk rüzgar enerjisi santraline ev sahipliği yapan İzmir’in, Rüzgar Enerjisi Santralleri bakımından kurulu gücü 1.400 MegaWatt sınırına dayanmış olup, önümüzdeki yıllar içerisinde 1.500 MegaWatt kurulu güce ulaşması öngörülmektedir.” dedi.

Kaynar, rüzgar enerjisi alanında İzmir bölgesinde gerçekleşen çalışmaların öneminden bahsederek “İzmir olarak mukayeseli üstün olduğumuz bu sektöre, kamu başta olmak üzere tüm İzmirliler olarak sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.“ diyerek sözlerine devam etti.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak, ülkemizin yüksek katma değerli ürünlerinin yerli ve milli imkanlarla geliştirilmesi, üretilmesi ve ihraç edilebilmesine dönük çalışmalara tümüyle odaklandıklarını belirterek sözlerine başlayan Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır’ın değerlendirme ve görüşleri ise şu şekilde gerçekleşti: “Milli Teknoloji Hamlesi’nin içeriğini yerli ve milli ürünler geliştirilmesini ve üretilmesini içeren işler oluşturuyor. Diğer bir eksen de orta yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerine; yüksek katma değerli ürünlere uçtan uca odaklamayı içeriyor. Bu sayede orta yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payını artırmayı hedefliyoruz.” dedi. Yerli imkanlarla kurulan rüzgar enerjisi santrallerine dönük ilave fiyat teşviklerini çok önemli bulduğunu belirten Kacır, “Özellikle Bakanlık imkanları ile bu süreci, teknolojiyi ve AR-GE çalışmalarını Türkiye’de geliştirdiğimizde daha sürdürülebilir bir fayda sağlanacağına inanıyorum.” dedi.

Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Dr. Çetin Ali Dönmez ise konuşmasında, Türkiye’nin nitelikli insan gücünün azımsanmayacak noktada olduğunun; ancak bunun yanı sıra sektör paydaşlarının birbirileriyle olan iletişiminin de üst seviyede olması gerektiğinin altını çizerek Kalkınma Ajanslarının kilit rolüne değindi. Diğer bir önemli konunun finansman olduğunu söyleyen Dönmez, “Ülkemizin ihracatının artması, tedarik zincirinin düzgün çalışması ve yüksek kapasiteli sanayi için finansman çok önemli. Bu konuda da ülkemizde gelişmeler sürüyor.” diyerek sözlerini sürdürdü.

Dünya devleri yatırım için İzmir’i seçti

Çalışma toplantısı kapsamında gerçekleşen ilk oturuma, yatırımları için İzmir’i seçen Enercon Türkiye, TPI Composites ve CS Wind Türkiye gibi dünya devi firmalar katılım gösterdi.

“Rüzgar Enerjisi Ekipman Üretiminde Dünya Devleri İzmir’de” başlıklı birinci oturumda, CS Wind Türkiye Genel Müdürü Youngjae Ryu ve Enercon Türkiye Genel Müdürü Arif Günyar konuşmacı olarak yer alırken, TPI Composites Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Hindistan Başkan Yardımcısı Gökhan Serdar moderatör olarak katıldı.

Yerli firmalar sektörün değer zincirinde itici güç konumunda

Yabancı yatırımlarla gelişen rüzgar enerjisi ekipman üretimi sektörünün değer zincirine, yerli firmaların da çok hızlı bir şekilde entegre olduğu gerçeğiyle gerçekleşen “Rüzgar Enerjisi Ekipman Üretimi Değer Zincirinde İzmirli Tedarikçiler” isimli ikinci oturumun moderatörlüğünü İZKA Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü H.İ. Murat Çelik yaparken, konuşmacılar arasında Ateş Wind Power Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Güldoğan, Tibet Makina Genel Müdürü Tibet Arbak ve XGEN Enerji Yönetici Ortağı İskender Kökey yer aldı.

Oturumların sonunda Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcıları Dr. Çetin Ali Dönmez ve Mehmet Fatih Kacır tüm konuşmacılara katkılarından dolayı plaketlerini sundu. Toplantı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.

Türkiye’de Rüzgar Enerjisi – RES Durumu, Kaynak: TÜREB

Rüzgar Enerjisi Nedir?

Rüzgâr enerjisi, rüzgâra neden olan hava akımının sahip olduğu hareket enerjisidir. Rüzgar enerjisi; doğal, yenilenebilir ve temiz bir enerji kaynağıdır. Aslında rüzgar enerjisinin kaynağı da güneştir. Güneşin dünyaya gönderdiği enerjinin %1-2 gibi küçük bir miktarı rüzgar enerjisine dönüşmektedir. Güneşin, yer yüzeyini ve atmosferi homojen ısıtmamasının bir sonucu olarak ortaya çıkan sıcaklık ve basınç farkından dolayı hava akımı oluşur. Bir hava kütlesi mevcut durumundan daha fazla ısınırsa atmosferin yukarısına doğru yükselir ve bu hava kütlesinin yükselmesiyle boşalan yere, aynı hacimdeki soğuk hava kütlesi yerleşir. Bu hava kütlelerinin yer değiştirmelerine rüzgar adı verilmektedir.

Diğer bir ifadeyle rüzgar; birbirine komşu bulunan iki basınç bölgesi arasındaki basınç farklarından dolayı meydana gelen ve yüksek basınç merkezinden alçak basınç merkezine doğru hareket eden hava akımıdır. Rüzgarlar yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına akarken; dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi, yüzey sürtünmeleri, yerel ısı yayılımı, rüzgar önündeki farklı atmosferik olaylar ve arazinin topografik yapısı gibi nedenlerden dolayı şekillenir. Rüzgarın özellikleri, yerel coğrafi farklılıklar ve yeryüzünün homojen olmayan ısınmasına bağlı olarak, zamansal ve yöresel değişiklik gösterir. Rüzgar hız ve yön olmak üzere iki parametre ile ifade edilir. Rüzgar hızı yükseklikle artar ve teorik gücü de hızının küpü ile orantılı olarak değişir. Rüzgar enerjisi uygulamalarının ilk yatırım maliyetinin yüksek, kapasite faktörlerinin düşük oluşu ve değişken enerji üretimi gibi dezavantajları yanında üstünlükleri genel olarak şöyle sıralanabilir;

1. Atmosferde bol ve serbest olarak bulunur.
2. Yenilenebilir ve temiz bir enerji kaynağıdır, çevre dostudur.
3. Kaynağı güvenilirdir, tükenme ve zamanla fiyatının artma riski yoktur.
4. Maliyeti günümüz güç santralarıyla rekabet edebilecek düzeye gelmiştir.
5. Bakım ve işletme maliyetleri düşüktür.
6. İstihdam yaratır.
7. Hammaddesi tamamıyla yerlidir, dışa bağımlılık yaratmaz.
8. Teknolojisinin tesisi ve işletilmesi göreceli olarak basittir.
9. İşletmeye alınması kısa bir sürede gerçekleşebilir.

Rüzgar Türbin Teknolojisi

Rüzgar türbinleri, rüzgar enerji santrallerinin ana yapı elemanı olup hareket halindeki havanın kinetik enerjisini öncelikle mekanik enerjiye ve sonrasında elektrik enerjisine dönüştüren makinelerdir. Rüzgar türbinleri dönüş eksenlerinin doğrultusuna göre yatay eksenli veya düşey eksenli olarak imal edilirler. Bu tiplerden en fazla kullanılanı yatay eksenli rüzgar türbinleridir. Yatay eksenli rüzgar türbinleri, dönme eksenleri rüzgar yönüne paralel ve kanatları ise rüzgar yönüne dik vaziyette çalışırlar. Bu tip rüzgar türbinleri bir, iki, üç veya çok kanatlı yapılmaktadır. Yatay eksenli rüzgar türbinleri; rüzgarın kuleyi yalamadan rotora çarpması durumunda ileri yada önden rüzgarlı (up-wind), önce kuleye dokunup sonra rotora gelmesi koşulunda geri yada arkadan rüzgarlı (down-wind) türbin adını alırlar. Düşey eksenli rüzgar türbinlerinin eksenleri rüzgar yönüne dik ve düşey olup kanatları da düşey vaziyettedir. Düşey eksenli rüzgar türbinlerinde rüzgarın esme yönü değiştiği zaman yatay eksenli rüzgar türbinlerinde olduğu gibi herhangi bir pozisyon değiştirmesi olmaz. Elektrik üretim amaçlı şebeke bağlantılı modern rüzgar türbinleri çoğunlukla 3 kanatlı, yatay eksenli ve up-wind türü rüzgar türbinleridir.

Günümüzde teknolojik gelişmelere paralel olarak 1,0-6,0 MW gücünde yatay eksenli rüzgar türbinleri kullanılmaktadır. Bir rüzgar türbini, çevredeki engellerin rüzgar hız profilini değiştirmeyeceği yükseklikteki bir kule üzerine yerleştirilmiş gövde ve rotordan oluşur. Kanatlar ve göbek rotor olarak adlandırılır. Kanatlar polyester ile kuvvetlendirilmiş fiberglass veya epoxy ile güçlendirilmiş fiber karbondan yapılmakta ve çelik omurga ile desteklenmektedir. Üç kanatlı yeni nesil rüzgar türbinlerinin kanat çapları 100 m değerine ulaşmıştır. Modern rüzgar türbinlerinin rotor göbekleri (hub) yer seviyesinden 60-100 m yükseklikte bir kule üzerinde bulunur. Bir rüzgar türbininden elde edilecek enerji miktarı birinci dereceden türbin hub yüksekliğindeki rüzgar hızına bağlı olmaktadır. Türbin hub yüksekliğinin artırılması sonucu rüzgar hızının artacağı gerçeği dikkate alındığında hub yüksekliğinin artırılması, mevcut rüzgar gücünden maksimum düzeyde yararlanılmasını sağlayacaktır.

Gürültü kirliliğini önlemek için gövde ses izolasyonludur. Kuleler kafes veya boru biçiminde yapılmaktadır. Kule yükseklikleri fazla olabildiğinden kafes kulelerin dışındaki konstrüksiyonlar iki yada üç parçalı olabilmektedir. Kafes kuleler görüntü kirliliği ve bakım zorluğu nedeniyle hemen hemen terk edilmiştir. Maliyeti fazla olmakla beraber günümüzde yaygın olarak açık gri renge boyanmış silindirik konik kesitli kuleler kullanılmaktadır.

Rotor düşük devirli bir ana mile bağlıdır. Rüzgarın kinetik enerjisi rotor tarafından mekanik enerjiye çevrilir ve düşük devirli ana milin dönüş hareketi gövde içersindeki iletim sistemine (dişli kutusu vb.), oradan generatöre aktarılır. İletim sistemi, generatör ve yardımcı üniteler gövde içersinde yer alır. Bir rüzgar türbininde tanıtılan elemanlar dışında; frenleme düzenleri, kontrol-kumanda sistemleri, yönlendirme motoru ve mekanizması, anemometre ve rüzgar gülü gibi ölçüm cihazları bulunur.