Ana Sayfa Haberler Otomotiv Sekt...

Otomotiv Sektöründe Çip Krizinin Ardından Yeni Bir Kriz Kapıda

26.10.2021 – 2021 yılı başında dünyada başlayan yarı iletken sektöründeki üretim sıkıntısı teknoloji ve otomotivde çip krizine yol açtı. Pandemi nedeniyle başta çip olmak üzere birçok kilit girdinin tedarik süreçlerinde aksamalar yaşanmıştı. Bu nedenle Türkiye’deki otomotiv şirketlerinin de aralarında yer aldığı çok sayıda sanayi şirketi üretimine ara vermek zorunda kaldı. Tedarik sıkıntıları çiple sınırlı kalmadı ve birçok sektörde şirketlerin üretimlerinde aksamalara neden oldu. Şimdi ise çip krizinin ardından tedarik kaynaklı yeni bir sorun kapıda gözüküyor. Oyak Yatırım konuyu otomotiv sektörü açısından değerlendirdi:

Geçtiğimiz günlerde Çin’den tüm dünyaya tedarik edilen magnezyum stoklarının durma noktasına geldiğine dair çıkan haberler önemli yayın organlarında da çıkmaya başladı. Magnezyum arzının yaklaşık %85-95’inin Çin’de üretildiği tahmin ediliyor. Dolayısıyla, Avrupa’nın ana magnezyum tedarikçisi olan Çin’in, enerji kaynaklarını korumak için 50 Magnezyum tesisinden yaklaşık 35’inin yılsonuna kadar kapanması yönünde karar alması hem magnezyum fiyatlarında önemli bir sıçramaya neden oldu, arz problemi ise global araç arzı üzerinde de baskı yaratabilir. Magnezyum araçların hem iç hem dış komponentlerinde önemli bir hammadde olarak kullanılıyor ve uzun ömürlü olmamasından dolayı birkaç aydan fazla stoklanamıyor. Tedarik süreçlerinin uzaması durumunda sektör genelinde kârlılık ve satış adetleri üzerinde, dolayısıyla sektör payları üzerinde risk yaratabilir.”

Otomotiv Sektöründe Çip Krizi

Kearney: Çip Krizi, Tedarik Zincirindeki Zayıf Noktayı Ortaya Çıkardı

03.06.2021 – Uluslararası danışmanlık şirketi Kearney’in, aralarında Türkiye’nin öncü sanayi firmalarının da bulunduğu, 2 milyar dolar ve daha fazla cirolu 370 kuruluş arasında yaptığı araştırma, küresel şirketlerin pandemiye yetersiz stokla yakalandığını ortaya koydu. Pandemi nedeniyle başta çip olmak üzere birçok kilit girdinin tedarik süreçlerinde aksamalar yaşanmıştı. Bu nedenle Türkiye’deki otomotiv şirketlerinin de aralarında yer aldığı çok sayıda sanayi şirketi üretimine ara vermek zorunda kaldı. Tedarik sıkıntıları çiple sınırlı kalmadı ve birçok sektörde şirketlerin üretimlerinde aksamalara neden oldu. Raporda görüşleri yer alan küresel bir gıda şirketinin yöneticisi, “Tam zamanında üretim (Just-in-time) sistemine çok güvendiğimiz için kilit malzemelerde yeterli stoğa sahip değildik” dedi.

Kearney’in araştırması, küresel şirketlerde imalat sanayi ürünlerinin değer zincirinin yüzde 50’sini, hizmet ürünlerinin ise yüzde 30’unu oluşturduğunu da ortaya çıkardı.

Rekabette geriye düşme riski

Rapora göre doğru tedarik stratejisine sahip şirketler hissedar başına sektör ortalamalarının yaklaşık beş katı getiri, yüzde 33 daha fazla kâr marjı elde ettiler. Tedarik yönetimini doğru şekilde yapan şirketlerin aynı zamanda Covid-19 pandemisinin yol açtığı sorunlarla daha iyi baş ettiği, sürdürülebilirliği, tedarikçi çeşitliliğini ve ürün inovasyonunu daha başarılı yönettiği de belirlendi.

Kearney Türkiye Yönetici Ortağı Onur Okutur, tedarik yönetiminde yetersiz kalan şirketlerin, pandemide aynı tedarik havuzundan daha avantajlı koşullarla kaynak sağlayanlara karşı rekabette geriye düştüğü uyarısı yaparak, “Tedarik yönetimi sadece maliyetleri azaltmaktan ibaret değil. Doğru tedarik stratejisi uygulayan şirketler, maliyetlerde azalma, arz şoklarına dayanıklılık ve stratejik faaliyetlerin etkinliğinin artırılması gibi çok önemli avantajlar elde ediyor” dedi. Otomotiv şirketlerinin pandemide çip tedarikinde yaşadığı sıkıntının konunun önemini ortaya koyduğunu belirten Okutur, “Küresel tedarik zincirlerinin ne denli kırılgan olduğunun pandemide ortaya çıkması, şirketleri tedarikçi sayılarını çeşitlendirmeye, yakın coğrafyalara çekmesine ve veriye dayalı esnek tedarik modellerine başvurmaya yönlendirdi. Araştırmamıza Türkiye’den katılan bazı sanayi firmaları bu önlemler ile tedarik zinciri planlamalarında dünyanın en iyileri arasında yer aldı” dedi.

Başarı sırrı, stratejik yaklaşım

Rapor, pandemide kârlılıklarını artıran şirketlerin sırrının, yaratıcı tedarik modelleri uygulamak olduğunu ortaya koydu. Kearney’in araştırmasına göre Covid şokunun dünya ekonomisini sarstığı 2020’nin ikinci ve üçüncü çeyreğinde kârlılıklarını sektör ortalamalarının iki katı artıran şirketlerin ortak özelliği, tedarik süreçlerini stratejik bir yaklaşımla yönetmekti. Araştırma, pandemide kârlılıklarını artırmayı başaran şirketlerin, diğer şirketlere göre 3 kat daha fazla oranda uzun dönemli tedarik stratejilerine, 2 kat daha fazla oranda dijital yol haritasına sahip olduğunu da ortaya çıkardı. Bu şirketlerin aynı zamanda sektör ortalamalarına göre dört kat fazla oranda tedarikçi ilişkisi yönetimi programı (SRM) uyguladıkları görüldü.

Kearney tedarik süreçlerinin etkinliğini ücretsiz inceliyor

Kearney, cirosu 2 milyar doların üzerindeki şirketlere yönelik, “Tedarikte Mükemmeliyet Değerlendirmesi” (AEP – Assesment of Excellence in Procurement) olanağı sağlıyor. Şirketlerin yöneticileri Kearney’in ücretsiz sunduğu AEP değerlendirmesi ile diğer küresel şirketlere oranla neyi doğru, neyi yanlış yaptıklarını öğrenebiliyorlar. Tedarik zinciri yönetiminde dünyanın en tanınmış değerlendirme programı olan AEP’ye Kearney’in internet sitesi üzerinden erişilebiliyor: https://www.kearney.com/procurement/the-assessment-of-excellence-in-procurement-study

Türkiye Çip Krizinde Ne Durumda, Çıkış Yolu Var mı?

22.04.2021 – Türkiye’nin çip tasarım evi olma hedefiyle yola çıkan ve Teknopark İstanbul’daki Ar-Ge ofisinde çip tasarımları üzerine çalışmalarını sürdüren Yongatek, dünya genelinde yaşanan çip krizini değerlendirerek ülkemizin bu alanda gelişmesi için önerilerde bulunuyor. Yongatek Genel Müdürü Ali Baran: “Savunma Sanayisinde çip tasarımı noktasında elde ettiğimiz özgüven ve teknolojik gelişmeleri gerçek manada endüstriye aktarabilmek için ülkemizde mutlaka çip tasarım ve üretim yeteneğinin oluşturulması gerektiğine inanıyoruz. Burada öncelikle çip tasarım evlerini oluşturarak ülkemizde bu konuda uzman insan sayısını artırmamız gerekiyor. Bu kapsamda üniversitelerimize de çok önemli görevler düşüyor.

Özellikle çip yazılımlarının geliştirilmesi noktasında akademik çalışmalar bu alanda uzun vadede ülke olarak önemli ilerlemeler kaydetmemizi sağlayacak. Sonrasında da yavaş yavaş yerli tasarlanan çiplerin kullanılması özendirilerek/desteklenerek kısmi de olsa ithalatın önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Orta ve uzun vadede mutlaka ülkemizde çip üretim fabrikalarının kurulmasını hedeflemeliyiz.” diyor.

Pandemi sürecinde dünya geneline yayınlan mobilite, uzaktan çalışma ve eğitim gibi konular tablet, bilgisayar, cep telefonu ve benzeri elektronik ürünlere olan talebi katlarken çip krizini de beraberinde getirdi. Uzmanlara göre aslında çip krizi dijitalleşmede artan yoğunluk nedeniyle zaten bekleniyordu ama pandemi krizi erkene çekti. Keza, çip sektörüne yönelik yapılan araştırmalarda 2023 yılına kadar üretilecek çip sayısının 2019’un 2 katı olacağı öngörülüyordu. Dünyanın en büyük çip üretim şirketi olan TSMC’nin üretim sayıları da incelendiğinde 2020’de ürettiği çip sayısı bir önceki yıla göre yaklaşık %21 artış gösterdiği görülüyor. Özellikle 5G, Uydu Haberleşmesi, Otomotiv ve IoT sektöründe olan gelişmelerin çiplere olan talebi önümüzdeki yıllarda daha da artırırken çip krizinin derinleşmesine neden olacağı düşünülüyor.

“Ülkeler bundan sonraki sürece odaklanıp çip sektörüne yönelik yatırımları artırmalı”

Birçok ülkenin ve sektörün etkileneceği bu krizi aşmak için pek çok ülkede farklı uygulamaların hayata geçirildiği görülüyor. ABD’nin TSMC’ye fabrikaları Amerika sınırları içinde kurma şartı getirmesi, Avrupa’nın alternatif çip fabrikaları kurmak için çalışmaları hızlandırması bu önlemlerden bazıları. Ancak uzmanlara göre bu dönemde alınacak kararların pek hızlı uygulanamayacağı da aşikar. Zira çip üretim süreçleri incelendiğinde bir çip üretiminin binlerce adımı ve tedarik zinciri noktasında geçmesi gereken onlarca sınır kapısı bulunuyor. “Ülkelerin bundan sonrasına odaklanarak çip sektörüne yönelik yatırımlarını yoğunlaştırması gerekiyor.” diyen Ali Baran, Yongatek’in Teknopark İstanbul’daki Ar-Ge ofisinde ciddi mesafeler kat ettiğini ve çip tasarımının ilk aşaması olan kendi IP (Intellectual property) lerini oluşturarak ikinci aşama olan SoC (System on Chip) veya ASIC (Application Specific Integrated Circuit) oluşturma aşamasına geldiklerini ifade ediyor.

Türkiye’de çip fabrikası kurulabilir mi?

Yongatek Genel Müdürü Ali Baran’a göre çip fabrikası kurmak ciddi maliyetler gerektiriyor. Bir çip fabrikası ortalama 5-6 milyar dolarlık bir bütçe gerektiriyor. Dolayısıyla bu tip yatırımların ancak devlet eli veya çok büyük yatırımcılarla mümkün olacağı düşünülüyor. Yongatek olarak tasarım evi kurmaya odaklandıklarını ifade eden Baran Türkiye’de çip fabrikası kurulması kararı alınırsa her türlü desteği vermeye hazır olduklarının altını çiziyor. Halihazırda tasarladığı çipleri Malezya ve Tayvan’da ürettiren şirket Türkiye’de bir fabrika kurulması halinde bu üretimleri ülkemize rahatlıkla kaydırabilecek.

Çip krizinden ülkemizdeki teknoloji üreticileri nasıl etkilenecek? 

Her ülkede olduğu gibi ülkemizin de yakın zamanda bçip krizinde olumsuz etkilenmesi bekleniyor. Çip tedarik süreçlerinin kısa ve uzun vadede uzaması bekleniyor. Bu durum uzun vadede bazı stratejik ürünlere ulaşılmasını engelleyebilir. Özellikle savunma sanayiinde FPGA çiplerinin ve kartlarının temini açısından sıkıntı yaşanabileceği düşünülüyor. Buradaki tedarik süreçlerinin daha da uzaması yürüyen birçok projeyi doğrudan etkileyecek gibi duruyor. Bunlarında kritik pek çok teknoloji projesinin takvimlerini aksatabilir.

Çip üretiminde yerli teknoloji neden önemli?

Yongatek Genel Müdürü Ali Baran’a göre başta ulusal kimlik kartları, pasaportlar ve savunma alanında kullanılacak çiplerin yerli teknolojilerle üretilmesi ulusal güvenlik açısından kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak öne çıkıyor. Yine aynı şekilde yakın bir zamanda ciddi miktarda yaygınlaşacak olan Uydu Haberleşmesi ve 5G çiplerinin yerli teknolojiyle üretilmesi stratejik olarak ülkemiz için önemli faydalar sağlayacak. Önümüzdeki süreçte bu çipleri kendi üretme ihtimali olmayan ülkelerin teknolojik bağımsızlık hedeflerine ulaşması oldukça zorlaşacak.

Baran: “Her şeyden önce bu yeteneğin Ulusal Güvenlik açısından bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Biz de bu alt yapının olması uzun vadede ülkemize tedarik güvenliği sağlayacaktır. Gelişmiş ülkelere bakacak olursak hepsinde bu alt yapının olduğunu görmekteyiz. Biz de bu alt yapıları oluşturmadan sürdürülebilir bir kalkınma modeli oluşturamayacağımızın farkına varmalıyız” diyor.

“2022 içerisinde ilk 5G Haberleşmesi çipini üretmeyi planlıyoruz”

YONGATEK’in orta ve uzun vadeli hedeflerinden de bahseden Ali Baran sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Görüntü İşleme ve Haberleşme alanında kendi IP ve çiplerimizi tasarlıyoruz. Bu kapsamda yaptığımız çalışmaların neticesinde önümüzdeki günlerde ilk Görüntü İşleme amaçlı SoC mizi (KIRMIK) üretime gönderiyoruz. 2022 içerisinde de ilk 5G Haberleşmesi çipini üretmeyi planlıyoruz. İlk üretilen çipler test çipleri olacak. 2023 sonrasında da tam olarak ticari ürünlere ulaşmayı hedefliyoruz.”

 

Çip Kıtlığı Dalga Dalga Geliyor

20.04.2021 – Yarı iletken sektöründeki üretim sıkıntısı otomotivden sonra teknolojiyi de etkiliyor. Dünyada ve Türkiye’de çip kıtlığı yüzünden üretime ara veren otomotiv devlerinin ardından kıtlık bilgisayar, telefon, oyun konsollarını kapsayan tüketici elektroniğine sıçradı. Dünya çip krizini aşmaya çalışırken sektörden arka arkaya yatırım haberleri geliyor.

Pandemi etkisinde tedarik zincirinin bozulmasıyla tüm dünyada başlayan çip kıtlığı otomotiv sektöründen sonra bilgisayar, telefon, oyun konsolu gibi teknolojik cihazları da vuruyor. KPMG’nin yarı iletken sektörüyle ilgili hazırladığı rapora göre, panik alımlarıyla artarak büyüyen çip krizi, üreticileri yatırıma zorladı. Dünya devi çip üreticilerinden arka arkaya yatırım haberleri geliyor. KPMG’ye göre yaşanan kriz yarı iletken sektörünü büyütecek.

Dünyadaki çip krizini değerlendiren KPMG Türkiye Teknoloji Danışmanlığı Lideri Alper Karaçar, yarı iletkenlerde 2020’nin ikinci çeyreğinde tespit edilen tedarik sıkışıklığının pandeminin etkisiyle yoğunlaştığını söyledi. Karaçar, “Şirketler başta 2020’nin sonuna kadar üretimlerinin normal seviyelere döneceğini tahmin ediyordu ancak nihai üreticilerin panik alımı, destek gören güçlü taleple birleşince çip kıtlığı 2021’in ilk çeyreğinde de artarak devam etti” dedi.

İlk aşamada birçok küresel otomotiv üreticisinin çip krizi nedeniyle üretime ara verdiğini duyurunca dikkatlerin bu yöne çevrildiğini vurgulayan Karaçar, şöyle devam etti:

“Küresel otomotiv üreticilerinin genelde ihtiyaç bazında alım yaptığı düşünüldüğünde, pandemi süresince yaşanan duruşlar ve 2020’nin ikinci yarısında beklenenden daha hızlı artan otomobil talebi, üreticileri yarı iletken tedariki konusunda hazırlıksız yakaladı. Otomotivde başlayan çip krizinin son dönemde bilgisayar, telefon, oyun konsolları dahil olmak üzere tüketici elektroniğine sıçradığını görüyoruz. Dünya bu krizi aşmak için çaba harcıyor. ABD Başkanı Joe Biden da özellikle yarı iletken sektöründeki tedarik zinciri sorunlarına dikkati çekerek, pandemi süresince birçok kritik sektörde yaşanan tedarik sıkışıklığı nedeniyle tedarik zincirini güçlendirmeye yönelik bir kararname imzaladı. Aynı zamanda ABD’nin 37 milyar dolar büyüklüğünde bir fon oluşturacağını açıkladı. Hindistan hükümeti de ülkede çip üretim tesisi kurmayı hedefleyen her şirkete 1 milyar dolarlık bir fon sağlayacağını duyurdu. Dünyanın en büyük çip üreticilerinden Taiwan Semiconductor Manufacturing Company (TSMC), üretimi artırmak için üç yıl içinde 100 milyar dolarlık ek yatırım yapacağını açıkladı.

TSMC’nin en büyük rakiplerinden Intel, ABD’nin Arizona eyaletinde iki yeni fabrika kurmaya ve üretimi genişletmek için 20 milyar dolar yatırım yapmaya hazırlanıyor. Birçok ülke tedarik sorununu çözmek için çip üreticilerine teşvikler sağlamayı hedefliyor, bunları vergi indirimleri olarak da görebiliyoruz. İş hayatı, eğitim, sağlık ve eğlencenin dijitale kayması sektör için önemli bir büyüme fırsatı oluşturuyor.”

Sektör krizden büyüyerek çıkacak 

KPMG’nin bu yıl 16’ncısını açıkladığı Küresel Yarı İletken Sektörü Araştırması da sektörde pandemiyle ortaya çıkan trendleri ve şirketlerin beklentilerini ele alıyor. Küresel yarı iletken şirketlerinden 156 üst düzey yöneticinin katıldığı araştırma, yaşanan krizin sektörü büyüteceğini gösteriyor.

Rapora göre küresel yarı iletken sektörü kriz süresince dayanıklılık göstererek, 2020 yılını yüzde 6,5 büyümeyle tamamladı. Birçok yarı iletken şirketi, 2020’de gelir ve karlılık beklentilerinin üzerine çıktı. Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 85’i, 2021 yılında da gelirlerinde artış bekliyor. Yarı iletken üreticilerinin fiyatlandırma konusunda avantajlı oldukları bir dönemden geçmesi, güçlü maliyetlere rağmen karlılıklarını korumalarını sağlıyor.

KPMG Yarı İletken Sektörü Güven Endeksi, 2020 yılında 59 puandan 2021’de 61’e yükseldi. Endeks, araştırmaya katılan yöneticilerin yıllık gelirleri, iş gücü hacmi, sermaye gideri, Ar-Ge harcamaları ve karlılığa ilişkin görüşlerini ifade ediyor. Endeks son 15 yıl boyunca yalnızca iki kez 61 puan barajını geçmişti.

Talep daha da artacak

5G dahil olmak üzere kablosuz iletişim ve Nesnelerin İnterneti (IoT) için artan talep düşünüldüğünde, yarı iletken sektörü gelirlerinde en büyük artışı Sensörler ve MEMS (Mikro elektro-mekanik sistemler) gösterecek. Şirketlerin teknoloji altyapılarını gözden geçirmesi de mikroişlemciler için güçlü bir talep görünümüne işaret ediyor.

Araştırmaya katılanlara göre, özellikle otomotiv uygulamaları yarı iletken sektöründe gelir artışı açısından, bulut bilişim, veri merkezi, yapay zeka ve tüketici elektroniği gibi uygulamaları geride bırakabilir.

En büyük risk korumacılık

Araştırmaya katılan yöneticilerin yüzde 53’ü, önümüzdeki üç yıl içinde yarı iletken sektörünün karşılaşacağı en büyük sorunun korumacılık olacağını düşünüyor. Korumacılık, sınır ötesi düzenlemeleri, gümrük vergilerini, yeni ticaret anlaşmalarını ve ulusal güvenlik politikalarını kapsıyor. Korumacılığa ilişkin endişelerin, geçen yıla göre 16 baz puanlık artış kaydettiği görülüyor.

Özellikle dünyanın en büyük iki ekonomisi olan ABD ve Çin’in korumacı teknoloji ve ticaret politikaları, yarı iletken ekosisteminde maliyet baskısını artırırken tedarik zincirini daha da karmaşık bir hale getiriyor. İthal veya ihraç edilen ürünler üzerindeki gümrük vergileri şirketler üzerinde baskı kuruyor. Bunun sonucunda tedarik zinciri sorunları yarı iletken şirketlerinin ajandasında korumacılığın ardından ikinci sırada yer alıyor. Araştırmaya katılan şirketlerin yalnızca yüzde 31’i tedarik zincirlerini optimize ederek çip ham maddelerini farklı coğrafyalardan temin ettiğini belirtti.