Ana Sayfa Haberler KPMG Bankacıl...

KPMG Bankacılık Sektör Değerlendirmesi : 2020 Nasıl Geçecek?

30.12.2019 – KPMG Türkiye ‘Sektörel Bakış 2020 – Bankacılık’ raporunu açıkladı. Kritik 2018’den sonra hassas 2019’u temkinli adımlarla geride bırakan Türk bankacılık sektörü, yıl içinde yaşanan uluslararası baskıya rağmen beklenenden daha iyi performans gösterdi. Sektör, finansal koşulların yeniden öngörülebilir seviyeye gelmesiyle birlikte yeniden büyüme trendine gireceğinin işaretlerini veriyor. 

KPMG Türkiye’nin her yıl yayımladığı, ekonominin dinamosu sektörlerin analiz edildiği Sektörel Bakış serisinin ilk raporu açıklandı. ‘Sektörel Bakış 2020 – Bankacılık’ raporunda, Türk bankacılık sektörünün 2018’in kritik koşullarında başlayan 2019’u nasıl geçirdiği değerlendiriliyor, 2020’ye dönük beklentiler sıralanıyor. Rapora göre, 2018-2019 dönemindeki sarsıntıdan büyük hasar almadan çıkan ve sınavını başarıyla veren bankacılık sektörü 2020’li yıllar için güçlü sinyaller veriyor. Sektörün bu yıl odağı, güçlü aktif kalitesini korumak olacak.

Eylül 2019 itibarıyla sektörde 51 banka faaliyet gösteriyor. Personel sayısı hem teknolojik gelişmelerin hem de etkin maliyet yönetiminin sonucu azalıyor. Eylül 2018’de 207 bin 870 olan yurt içi personel sayısı Eylül 2019’da 204 bin 374 kişiye geriledi. Bankalar bu dönemde yurt içinde 158 şube kapatırken yurt dışında 3 şube açtı.

KPMG Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Kerem Vardar, raporun gösterdiği çerçevede bankacılık sektöründe 2019 ve 2020’yle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Zorlu geçen 2018’in ardından ikinci yarısı itibarıyla dengelenme sürecinin hız kazandığı 2019 yılında bankalar dış fonlama kaynaklarına erişim konusunda daha rahat konumdalar. 2018 yılına kıyasla yaklaşık 50 baz puan daha az maliyetle yenilenmeye başlayan sendikasyon kredileri, bu iyileşme sürecinin en önemli göstergelerinden biri olarak öne çıkıyor. Bankacılık sektörü, doğası gereği ekonomik faaliyetlerin canlanması noktasında kritik bir rol oynadığından; buradaki koşulların iyileşmesi ülke ekonomisi genelindeki toparlanmanın temel taşlarından biri olarak belirginleşiyor.

Güçlü sermaye yapısını ve kriz yönetimi konusundaki başarısını bir kez daha kanıtlayan ve 2018-2019 sınavını başarıyla atlatan sektörde, 2020 yılının ana odağı aktif kalitesinin korunması olacak. Diğer yandan, risk iştahının tekrar artmaya başlaması ile birlikte ekonomik aktivitenin, ertelenen talepleri de karşılayacak şekilde desteklenmesi kârlılığa önemli katkıda bulunacak.”

KPMG Türkiye’nin ‘2020 Sektörel Bakış – Bankacılık’ raporundan öne çıkan başlıklar şöyle:

-Dünya genelindeki enflasyon, istihdam görüntüsü ve küresel resesyon yorumları arasında Türkiye’de 2018’in ardından atılan adımlarla 2019 yılında beklenen daralma, yıl başındaki negatif büyüme öngörülerinden uzaklaşarak sınırlı kaldı.

-Türkiye ekonomisi, yıl içinde yaşanan politik gerilimler ve Barış Pınarı Harekatı’nın ardından oluşan uluslararası baskıya rağmen, beklenenden daha iyi bir performans gösterdi.

-2019’da resesyondan çıkan ve dengelenme adımlarına devam eden ekonominin maruz kaldığı riskler azalmamakla birlikte, kırılganlığının azaldığı gözleniyor.

-Küresel bankacılık sektörü, hem dışarıdan gelen değişimlere hem de rekabet koşullarına uyum sağlamaya çalışırken Türkiye’de de sektör küresel trendleri takip etmenin yanı sıra aktif kalitesini korumak için de önemli bir performans gösterdi.

Aktif büyüklük korundu

-2018 yılında oluşan hasarın etkileri devam ederken yıl boyunca yaşanan iç ve dış kaynaklı belirsizlikler sebebiyle zorlanan bankacılık sektörü 2019 üçüncü çeyrek sonu itibarıyla aktif büyüklüğünü aynı seviyede tutmuş görünüyor. Reel anlamda küçülmeye işaret eden bu veriye göre Türk bankacılık sektörünün toplam aktifleri 4.273 milyar TL’ye ulaştı.

Kıymetli maden mevduatında rekor artış

-Yılbaşından bu yana yüzde 16 büyüyen sektör mevduat stoku, Eylül 2019 itibarıyla toplamda 2.362 milyar TL’ye ulaştı. Türk Lirası’ndaki yüksek mevduat getirilerine rağmen bu dönemde TL mevduat hacmi yüzde 9, yabancı para mevduatlar ise yüzde 22 arttı. Büyütülmesi arzulanan kıymetli maden mevduatlarında ise grafik yükseldi ve 66,4 milyar TL’ye ulaşan hacimle yüzde 61’lik artış görüldü.

Takipteki alacaklar kritik önemde

-Bankacılık sektöründe kredi artış hızının yavaşlaması ve ekonomik aktivitedeki durgunluk sürdüğünden takipteki alacaklarda geçen yıl başlayan hızlanma 2019 yılında da devam etti. BDDK da sektörün takipteki alacak oranının yılsonunda yüzde 6 seviyelerine ulaşabileceğini duyurdu. Ancak sektörün bu konudaki ihtiyatlı yaklaşımı, bankaların ayırdığı karşılıkların önemli ölçüde artışından görülebiliyor.

Karlılık dokuz ayda 36 milyar TL oldu

-Bankacılık sektörü 2019 yılının ilk dokuz ayında 36 milyar TL seviyesinde kar etti. Bu rakam geçtiğimiz yılın aynı dönemine oranla yüzde 13’lük azalışa işaret ediyor.

Sermaye yeterlilik rasyosu tarihi zirvede

-2018’de düşme trendine giren sermaye yeterliliği standart rasyosu ve çekirdek sermaye yeterlilik oranları 2019 itibarıyla tekrar yükselmeye başladı. 2018 sonunda yüzde 17,7 olan bankacılık sektörü standart sermaye oranı Eylül sonunda yüzde 18,4’e yükselirken, çekirdek sermaye yeterlilik oranı yüzde 14,2 olarak gerçekleşti. Sektörün tarihi zirvelerde bulunduğu sermaye yeterlilik rasyosu, halen yüksek olan güven algısını daha da destekleyen en önemli unsurlardan.

Türk bankaları dijital şampiyonlar

-Dijital dönüşüm, Türk ekonomisinin amiral gemisi olan bankacılık sektörünün gündeminde en üst sırada yer alıyor. Türk bankaları pek çok alanda ‘dijital şampiyonlar’ arasında gösteriliyor. Bankalar, yatırım harcamalarına ve bütçelerinin giderek daha büyük kısımlarını dijital mecralarını geliştirmek için tahsis etmeye devam ediyor. Bu durum, iştahın büyüklüğünü ve bu alandaki büyümenin kısa vadede yavaşlamayacağının kanıtı niteliğinde.

-Türkiye’de ‘dijital bankacılığı’ sadece ‘geliştirilmiş internet bankacılığı’ gibi görmemek gerekiyor. Bankaların iç süreçlerini otomatik hale getirerek operasyonel giderlerini optimize etmesi mümkün. Diğer yandan veri analitiği araçlarını kullanarak müşterilerine daha iyi temas etmeyi hedefleyen finansal kurumlar orta vadede çok önemli avantajlar elde edecekler.

2020 nasıl geçecek?

-Toparlanma süreci hız kazanacak.

-Bankalar bir yandan bilançolarındaki varlıkların kalitesini korumaya ve takipteki alacaklarını yönetmeye diğer yandan karşılaşacakları talebi karşılayarak büyüme sürecine odaklanacaklar.

-Fonlama anlamında hem alternatifleri hem de maliyetleri iyileşecek.

-Bu tabloda tekrar büyüme kanalına girecekler.

-Uzun süredir yatırım yaptıkları dijitalleşme ve operasyonel süreç optimizasyonuna odaklanmaya devam edecekler.

 

KPMG Türkiye Bankacılık Sektörel Bakış 2019 Raporu: 2019 Bankacılıkta Dengelenme Yılı

17.01.2019 – KPMG Türkiye Bankacılık Sektörel Bakış 2019 raporunu açıkladı. Rapora göre zorlu 2018’i atlatan bankacılık sektörünün 2019’da daha iyi bir performans sergilemesi bekleniyor. Temkinli başladıkları 2019’u dengelenme yılı olarak gören sektörde, uluslararası finans kaynaklarına erişim ve takipteki alacaklarla ilgili gelişmeler belirleyici olacak

KPMG Türkiye’nin her yıl düzenli olarak hazırladığı ekonominin çarklarını çeviren sektörleri analiz eden Sektörel Bakış serisinin ilk raporu açıklandı. Bankacılık Sektörel Bakış 2019 raporunda 2018’de sektörde iz bırakan gelişmelerin 2019’a yansımaları değerlendiriliyor, bankacılık sektöründe durum tespiti yapılıyor, 2019 öngörüleri sıralanıyor.

Raporu değerlendiren KPMG Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Sinem Cantürk, “Türkiye’de bankacılık sektörü hayli zor bir yıl olan 2018’in üç çeyreğini yüzde 37,9 aktif büyüklük ve yüzde 11 karlılık artışıyla geride bıraktı. Dengelenme sürecine giren sektörün 2019’da karlılığı koruyacağı öngörülüyor ancak yüksek bir büyüme beklentisi bulunmuyor. Bankacılıkta 2019’un seyrini, dış finansman kanallarına ulaşım ve takipteki alacaklarla ilgili gelişmeler belirleyecek” dedi.

KPMG Türkiye’nin Bankacılık Sektörel Bakış 2019 raporundan öne çıkan başlıklar şöyle:

Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü zorlu bir dönemi geride bırakmaya hazırlanıyor. 2017’deki yüksek büyüme performansının ardından Türkiye ekonomisi 2018’de küresel finansal koşulların sıkılaştığı bir ortamda yavaşlama işaretleri verdi. Diğer bir ifadeyle, cari açıktaki genişleme ve enflasyondaki artışa ilişkin kaygılar küresel gelişmelerle birlikte yurtiçinde kur ve faiz üzerinde yukarı yönlü baskıya yol açtı. Bu da Türk bankacılık sektörünün iş yapma koşullarını zorlaştırırken sektörü doğal bir stres testine tabi tuttu.

Bu nedenle sektör, sene başından bu yana önemli düzenlemelere maruz kaldı. Bankaların yurtiçi ve yurtdışı finansman maliyetleri artarken büyüme eğilimi zayıfladı. Aktif kalitesindeki bozulma şu aşamada sınırlı kalsa da maliyet artışlarının vade uyumsuzluğu nedeniyle sektörün gelirlerine gecikmeli yansıyor oluşu ve aktif-pasifteki döviz kuru uyumsuzluğu karlılığı sınırlayan unsurlar olarak öne çıktı.

Karlılık bozuldu

Küresel ve yerel belirsizliklerin yüksek seyrettiği 2018’in genelinde Türk bankacılık sektörü döviz kurlarındaki yükselişin de etkisiyle büyümeye devam etmiş görünüyor. Üçüncü çeyrek sonu itibarıyla sektörün aktif büyüklüğü geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 37,9 artışla 4,209 milyar TL’yi aştı. 2018’in ilk dokuz ayında önceki yıla göre yüzde 11, 1 artışla 41 milyar TL net dönem karı elde eden sektörde karlılık oranları ise bozulma gösterdi.

Karlılıktaki artışı sınırlayan unsur, maliyetlerdeki artışa karşın vade uyumsuzluğundan dolayı bankaların kredilerden elde ettiği faiz gelirlerinde henüz beklenen artışın görülememesi oldu. Önümüzdeki dönemde maliyetlerdeki artışın sınırlı kalmasıyla karlılığın toparlanması bekleniyor. Bununla birlikte takipteki alacakların seyri de sektörün karlılığı açısından kritik önemde olacak.

Bankaların Şube Sayısı Azaldı

Eylül 2018 itibarıyla sektörde 50 banka bulunuyor, personel sayısı teknolojik gelişmelerin sonucu operasyonel yapıların küçülmesiyle azalıyor. Eylül 2017’de 208 bin 876 olan yurtiçi personel sayısı Eylül 2018 itibarıyla 207 bin 870 kişiye geriledi. Bu dönemde dalgalı bir seyir izleyen şube sayısı ise 62 adet azaldı. Teknolojik gelişmelerin yanında verimlilik artışı sağlayan iş süreçlerindeki yenilikçi yaklaşımlar ve tasarruf eğilimleri sektördeki operasyonel yapının küçülmesine neden oluyor. Bununla birlikte, bazı büyük oyuncular organizasyonel yapılarındaki iyileştirmelere bağlı olarak şube sayısını azaltırken, sektöre yeni giren aktörler şube ve personel sayılarını artırabiliyorlar.

Bankacılık Sektöründe Performans Artabilir

Bankacılık sektöründe başlayan dengelenme süreci, ekonominin diğer aktörleri açısından da önümüzdeki dönem için öncü gösterge niteliği taşıyor. Bununla birlikte, uluslararası kaynaklara erişim kanalları açıldığında ilk olarak toparlanabilecek sektör olma özelliğini koruyor. Bu nedenle önümüzdeki günlerde ekonominin diğer sektörlerinde ekonomik aktivite zayıf kalabilecek olsa da bankacılık sektörünün görece daha iyi bir performans sergilemesi beklenebilir.

Temkinli bekleyiş

2018 yılında finansal piyasalardaki çalkantının sektör üzerindeki tahribatı yönetilebilir kalsa da diğer sektörlere yönelik belirsizlikler ve yayılma riski sektörün görünümü üzerindeki en temel belirsizlik olarak görülüyor. Bu nedenle sektör orta vadede temkinli yaklaşımını koruyacak. Diğer bir ifadeyle, dış finansman kanalları çok olumlu olsa da sektörün büyüme konusunda çok istekli olması beklenmiyor. Bununla birlikte, belirsizliklerin azalması ve kaynak maliyetlerinde istikrar sağlanması ile ilk harekete geçecek sektör bankacılık olacak. Operasyonel iyileştirmeler ve verimlilik odaklı çabalar sayesinde karlılık korunacak.

 

 

KPMG Türkiye Bankacılık Sektörel Bakış 2018 Raporu

10.01.2018 – KPMG Türkiye, Bankacılık Sektörel Bakış 2018 raporunu açıkladı. Bankacılıkta 2017 yılının değerlendirildiği rapora göre, Türkiye’de faaliyet gösteren 51 bankanın üçüncü çeyrek itibariyle aktif büyüklüğü 3 trilyon 54 milyar TL’ye ulaştı. Yılın ilk dokuz ayında sektörün net dönem karı 37 milyar 180 milyon TL’ye yükselirken, kredilerin toplam tutarı da 1 trilyon 994 milyar TL’ye ulaştı.

Bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 3 trilyon TL

KPMG Türkiye, Bankacılık Sektörel Bakış 2018 raporuyla Türk bankacılık sektörünün 2017 yılını ve 2018 perspektifini değerlendirdi. KPMG Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Sinem Cantürk, KPMG Türkiye’nin gerçekleştirdiği Türk bankacılık sektörünün araştırıldığı rapor hakkında bilgi verdi. Geçen yılın ilk 9 ayında 2,5 trilyon TL olan sektörün büyümeye devam ettiğine dikkat çeken Cantürk, “Bankacılık sektörünün 2017 üçüncü çeyreği itibariyle aktif büyüklüğü 3 trilyon 54 milyar TL oldu. En büyük aktif kalem olan krediler yıllık yüzde 15 artarak 1 trilyon 994 milyar TL olarak gerçekleşti. Menkul değerler toplamı da yüzde 6,9 oranında yükselerek 376 milyar TL’ye ulaştı. Sektörde banka, şube ve çalışan sayısı ise geriledi. Eylül 2017 itibariyle 33 mevduat, 13 kalkınma ve yatırım, 5 katılım bankası olmak üzere 51 banka faaliyet gösteriyor. Bu bankalar 11 bin 663 şube, 209 bin 672 personelle hizmet veriyor. Geçtiğimiz yıl aynı dönemde 52 banka, 11 bin 926 şube, 211 bin 673 çalışanıyla görev yapıyordu” dedi. KPMG raporunda ön plana çıkan noktalar şöyle:

Bankaların 9 aylık net karı 37 milyar TL’ye ulaştı

2016 yılının ilk 9 ayında 29 milyar TL net kar rakamına ulaşan bankacılık sektörü, 2017 yılının aynı döneminde 37 milyar 180 milyon TL net kar yaptı. Bankacılık sektörünün öz kaynak karlılığı, geçen yılın aynı dönemine göre kamu, yerli özel ve yabancı banka gruplarının hepsinde artış gösterdi.

Sektör öz kaynak artışı yoluyla kaynak üretimine devam etti. Son bir yıllık dönemde kredilerin yüzde 14’ü öz kaynak büyümesiyle finanse edildi.

Kredi kullanım tutarı 1 trilyon 994 milyar TL oldu

Bankacılık sektörünün sağladığı kredilerin Eylül 2017 döneminde toplam tutarı 1 trilyon 994 milyar TL oldu. Bu toplamın 1 trilyon 356 milyar TL’si Türk Lirası kredilerden, 638 milyar TL’si döviz kredilerinden oluştu. Aynı dönemde ticari ve kurumsal krediler 1 trilyon 22 milyar TL, KOBİ kredileri 498 milyar TL ve tüketici kredileri ve kredi kartları 474 milyar TL olarak gerçekleşti. 2016 yılına oranlandığında, ticari ve kurumsal kredi hacmi yüzde 14, KOBİ kredileri hacmi yüzde 18, tüketici kredileri ve kredi kartları hacmi ise yüzde 12 arttı.

2017 yılında en fazla krediyi orta büyüklükteki işletmeler kullandı. 2016 yılına göre kredi kullanım oranı yüzde 21 artan orta büyüklükteki işletmeler 207,2 milyar TL kredi aldı. Küçük işletmelerin aldığı kredi miktarı 163 milyar TL, mikro işletmelerin aldığı kredi ise 127 milyar TL oldu.

Bireysel kredilere talep yüzde 17 arttı

Bireysel kredilere talep 2016 yılına göre yüzde 17 arttı. Kullanılan 474 milyar TL’lik bireysel kredilerin yüzde 40’ı ihtiyaç kredilerinden oluştu. Bireysel krediler içerisinde konut kredisinin payı yüzde 40, kredi kartlarının payı yüzde 19, taşıt kredilerinin payı yüzde 1 oldu.

2016 yılı sonunda 59 milyon TL olan takipteki kredi miktarı, 2017 üçüncü çeyrek sonuçlarına göre 63 milyar TL’ye ulaştı. Takipteki kredilerin 2010 yılından itibaren ulaştığı en yüksek seviyeyi temsil eden 2016’daki yüzde 3,24’lük dönüşüm oranı, 2017’de yüzde 3,05’e geriledi.

Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranı yüzde 17,2 olarak gerçekleşti. 2016 yılı sonunda bu oran yüzde 15,6’ydi. Yabancı bankalar grubu sermaye yeterlilik oranı da yüzde 18,6 ile sektör ortalamasının üzerinde gerçekleşti. Sermaye yeterlilik oranının fonksiyon grupları oranları, mevduat bankalarında yüzde 16,7, katılım bankalarında yüzde 17,2, kalkınma ve yatırım bankalarında yüzde 24,4 oldu.

İnternet bankacılığına ilgi büyüyor

İnternet bankacılığı kullanıcıları artıyor. 2010 yılında 6,7 milyon kullanıcının yararlandığı internet bankacılığını 2017 yılında 32 milyon aktif müşteri kullanıyor. Son yedi yılda bu hizmeti kullanan müşteri oranındaki artış yüzde 380 oranında gerçekleşti.

Türkiye’de mobil bankacılık kullanım oranları 2011 yılından bu yana takip ediliyor. Mobil bankacılık sisteminde kayıtlı olan toplam tekil müşteri sayısı Eylül 2017 itibariyle 40 milyon 681 bin kişi olarak gerçekleşti.

Türkiye’de 18-34 yaş aralığındaki Y kuşağı temsilcilerinin yüzde 93’ünün bankacılık işlemleri ve ödemeler için mobil cihaz kullanıyor.

Sürdürülebilir büyüme için KOBİ’lere kredi desteği gerekiyor

Faiz oranları, makroekonomik koşullar sebebiyle hala yüksek… Kredi maliyetlerinin yüksek oluşu, büyümenin finansmanını ve dolayısıyla da sürdürülebilir büyümeyi riske atıyor. Bu yıl yakalanan yüzde 5’lik ekonomik büyüme oranının 2018’de devam edebilmesi için toplam kredi büyüklüğünün yüzde 20’ler seviyesinde büyümesi gerekiyor. Bu orana KOBİ’lere yönelik kredi desteklerinin devam etmesi ve inşaat sektörü finansal performansı ile ulaşılabileceğini düşünüyoruz.

2018’de yıkıcı teknolojiler bankacılık sektörünü daha fazla etkileyecek. Yıkıcı tehditler karşısında pazar payını korumak ve büyütmek zorunda olan sektör, aynı zamanda değeri yüksek müşteri segmentlerini ve müşterilerini korumaya mecbur… Sektör oyuncuları yenilikçi yeni çözümlerle, siber tehditleri önleyen sistemleri hayata geçirerek bu zorlu ortamda başarılı olabilir.

 

 

KPMG: Teknoloji, Bankalar İçin Fırsat Olacak

 30.10.2017 – KPMG’nin ‘Geleceğin Dijital Bankası’ raporu teknolojinin bankacılık sektörünü nasıl ele geçirdiğini inceledi:

KPMG, ‘Geleceğin Dijital Bankası’ raporunda gelişen teknolojinin bankacılık sektörüne etkisini inceledi. Raporu yorumlayan KPMG Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Sinem Cantürk, “Bankaların teknolojiyi takip etmesi, müşterilerini iyi tanıması gerekiyor. Yeni nesil ödeme sistemleri, değişen alışveriş alışkanlıkları bankalar için sorun olarak düşünülebilir. Ancak bu durumu fırsata çevirenler zorlu tablodan karlı çıkacak” dedi.

Dev adımlarla ilerleyen teknoloji bankacılık sektörünü temelden sarsıyor. Tek tuşla ödenen faturalar, değişen ödeme sistemleri, değişen alışveriş alışkanlıkları müşteri tercihlerini de değiştiriyor. KPMG, ‘Geleceğin Dijital Bankası’ raporuyla teknolojinin bankacılık sektörüne etkisini inceledi. Raporu yorumlayan KPMG Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Sinem Cantürk, ”Hayatın her alanını kolaylaştıran teknolojinin en çok etkilediği sektörlerin başında bankacılık geliyor. Yeni nesil ödeme sistemleri, bankaya gitmeden yapılabilen bankacılık işlemleri geleneksel bankacılığı arka plana itiyor. Geleneksel bankalar, yeni nesil dijital oyuncular tarafından kuşatma altına alınmış bir pazarda… Bankalar dijital dönüşümden yararlanarak pazar paylarını artırmalı, müşterilerini güçlü bir şekilde korumalı. Bu mücadeleden başarıyla ayrılan bankalar hem değer kazanacak hem de rekabet avantajı sağlayacak. Başarının sırrı da yeni yıkıcı dijital güçleri, müşteri deneyimini ve yeni oyuncuları anlayarak etkin bir dijital strateji oluşturmaktan geçiyor. Teknolojiyi ihtiyaca göre adapte eden kurumlar bu işten karlı çıkacak” dedi.

‘Müşterisini yakından tanıyan kazanacak’

‘Y kuşağı’ olarak adlandırılan 16-35 yaş grubunun teknolojideki gelişmelere de daha çabuk ayak uydurabildiğine dikkat çeken Cantürk, “Sektöre adım atan yeni rakipler ve fintech şirketleri, müşteri sadakati oranında geleneksel bankaların önüne geçmiş durumda. Y kuşağının yanında ‘Baby Boomers’ olarak bilinen 52-70 yaş grubu da yeni ödeme araçlarının sadık kullanıcıları. Bu nedenle teknolojiyi takip eden ve yaşayan Y kuşağının ve yeni ödeme araçlarını kullanan ‘Baby Boomers’ kuşağının taleplerinin çok iyi incelenmesi gerekiyor. Bunun yanında internet halen ‘yapılandırılmamış’ bir veri ve bilgi havuzu. Sosyal medya ve diğer mecralardaki yapılandırılmamış veriler, ‘Big Data’ yaklaşımıyla gerekli süzgeçlerden geçirilerek çok değerli bir kaynak olarak kullanılabilir, yeni nesil müşterilerin davranış ve tercihleri ortaya çıkarılabilir. Yapılandırılmamış veriler müşteri segmentasyonu, kredi derecelendirilmesi, raporlama, rekabet üstünlüğü sağlayan talep ve fırsat yaratma anlamında fark yaratacak” diye konuştu.

Müşterilerin dijital bankacılıktan beklentilerini de yorumlayan Cantürk, “Dijital bankacılıkta yeni müşteri deneyimi kategorileri önem kazanacak. Bu kategorilerin arasında bankaların 7/24 ulaşılabilir olmasının yanında siber güvenlik araçlarıyla üst düzey koruma, gelişmiş veri analitiği araçlarıyla özelleştirilmiş bankacılık ve özelleştirilmiş fiyatlama hizmetleri müşterilerin beklediği nitelikler. Web ve arayüz tasarımına da önem veren müşteriler dijital süreç otomasyonunun sağlanmasını, daha hızlı kredi onaylarını ve yeni nesil hızlı ödeme teknolojilerine uygunluk sağlanmasını da bekliyor.

‘Dijital bankacılık 10 yılda sektörü ele geçirecek’

Cantürk,rekabette öne geçmek için yeni kuşağın hizmet önceliklerini iyi anlamak gerektiğini belirterek: “Dijital bankacılığın yaklaşık 10 yıl içerisinde müşteriler tarafından benimsenmesi ve toplam pazarın yüzde 50’sini oluşturması bekleniyor. Bazı bankaların inovasyon merkezleri kurarak dijital bankacılık yolunda ilk adımlarını attığını biliyoruz. Bu noktada bankaların yeni ödeme altyapı ve araçlarına eğilmeleri, siber güvenlik ve dijital kimlik konusunda özel çalışmalarda bulunması gerekiyor. Çünkü riskleriyle birlikte geldiği düşünülen dijital bankacılık, teknolojiyle desteklenmesi durumda ciddi fırsatlar da yaratacak” dedi.

KPMG raporunda yer alan, dijital bankacılığın eşiğindeki bankaların geliştirmesi gereken temel stratejiler şöyle:

  • Müşteriyi yakından tanımak, müşteriler daha talep etmeden yeni ürün ve hizmet geliştirmek, inovasyonda lider olmak,
  • Dijital bankacılık hizmetleri için bir ekip kurmak, üzerinde görüş birliği varılmış bir strateji ve buna bağlı yol haritası belirlemek,
  • Değişen şartlara uygun bir pozisyon alabilmek için ön hazırlık yapmak ve çalışmalara bir an önce başlamak,
  • Dijital bankacılık vizyonunu sahiplenen bir üst yönetime sahip olmak,
  • Bilgiye ve gelişen trendlere sürekli ulaşabilmek,
  • Şirket içerisinde yenilikçi bir kültür oluşturmak.
  • Yeni nesil dijital oyuncular ile stratejik ortaklığa açık bir vizyona sahip olmak.