Ana Sayfa Haberler KPMG: Covid-1...

KPMG: Covid-19’da Hasar Tespit Dönemi

25.06.2020 – KPMG Türkiye, Covid-19’un iş dünyasına etkilerini ortaya koyan araştırma serisinin ikincisi yayınlandı. KPMG Türkiye Strateji ve Operasyonlar Danışmanlık Lideri ve Şirket Ortağı Serkan Ercin, şirketlerin hasar tespitine başladığını belirterek “Pandemiyle mücadele sürecinde şirketler ilk şok etkisini üzerlerinden atıyor fakat yine de şirketlerin krizi yönetmekte zorlandığı görülüyor. Önümüzdeki altı ay hasar tespitiyle geçecek. Çalışmada alınan cevaplara bakıldığında 2021’in başına kadar toparlanma zor görünüyor” dedi.

KPMG Türkiye Strateji ve Operasyonlar Danışmanlık ekibi, Covid-19 Etki Araştırması’nın ikincisini tamamladı. Ankete göre, işletmeler hasarı tespit etme ve gelecek yılı öngörme çalışmalarını sürdürürken Covid-19’un etkilerinin bir yıldan fazla süreceğini söyleyenlerin oranı yüzde 35’ten yüzde 57’ye çıktı. Şirketlerin satışlarda düşüş, finansmana erişim ve likidite sıkıntıları devam ediyor. Covid-19’un ihracata olan etkisi, yurt içi satışlara olan etkisinin önüne geçti. İhracattaki yüksek etkilenme oranı yüzde 44 iken, yurt içi satışlardaki bu oran yüzde 42 oldu. Araştırmaya katılan her dört kişiden biri 2020 cirolarında yüzde 20’nin üzerinde düşüş bekliyor.

KPMG Türkiye Strateji ve Operasyonlar Danışmanlık Lideri ve Şirket Ortağı Serkan Ercin, Covid-19’un şirketlerin kriz yönetimi olgunluğunun düşük olduğunu gösterdiğini söyledi. Ercin, “Kriz ortamı şirketlerin bu konudaki hazırlıklarını da sınadı. Küçük şirketler başta olmak üzere bu alanda henüz tam hazırlıklı olmadığımızı gösterdi” dedi. Şirketler için toparlanmanın önümüzdeki yılın başlarına kadar süreceğinin tahmin edildiğini ifade eden Ercin, “Önümüzdeki altı ay hasar tespitiyle geçecek. Bu dönemde yavaşlayan aktivitenin ekonomik ve toplumsal alanlarda etkileri olacak. Covid-19’a karşı sunulan ekonomi paketinin belli başlı alanlarda daha çok etkili olduğunu görüyoruz. Bu alanlar vergi ve SGK prim erteleme, asgari ücret desteği olarak ortaya çıktı. Önümüzdeki süreçte kredi ve vergi destek kapsamının, istihdama yönelik desteklerin genişletilmesi, sektör özelinde daha uzun vadeli planların ortaya konulması ve bireylerin daha fazla desteklenmesi pakete dahil edilebilir” diye konuştu.

Araştırmada öne çıkanlar şöyle:

  • Covid-19’un Türkiye ekonomisini yüksek derece etkilediği görüşünde olanların oranında nisan-mayıs ayında yüzde 9’luk düşüş var. İlk ankette yüzde 88 olan ‘yüksek etki’ yüzde 79’a geriledi. Bu öngörüdeki en büyük düşüş KOBİ’lerde yaşandı. Nisan ayının ilk haftasında yapılan ankette KOBİ’lerin yüzde 89’u ‘yüksek etki’ derken ikinci ankette bu oran yüzde 67’ye geriledi. Büyük işletmelerde de yüzde 87’den yüzde 71’e düşüş var.

İşsizlik ve bütçe açığının artacağını öngörenlerin oranı arttı

  • Ekonomide daralma bekleyenlerin oranı önceki ankete göre kötümser… Ankete katılanların yüzde 81’i Türkiye ekonomisinde en az yüzde üç daralma öngörürken bu oran mayısta yüzde 98’e çıktı. Yüzde 6’dan fazla daralma bekleyenlerin oranı ise yüzde 29’dan (nisan) yüzde 41’e (mayıs) yükseldi.
  • Ankete katılanların yüzde 98’den fazlası işsizliğin artacağı beklentisinde olduğunu belirtti. Yüzde 96’lık bir kesim ise bütçe açığının artmasını bekliyor.

“Bir yılı geçer” diyenlerin oranı arttı

  • Covid-19’un etkilerinin altı aydan fazla süreceğini düşünenlerin oranı da nisanda yüzde 75 iken mayısta yüzde 86’ya yükseldi. Katılımcıların yüzde 57’si de bir yıldan önce Covid-19’un etkisinin azalmayacağını düşünüyor. Bu oran nisanda yüzde 35’ti.
  • Katılımcıların yarıya yakını nisan ve mayısta Covid-19’un faaliyet gösterdikleri sektörü yüksek derecede etkilediğini belirtti. Düşük seviyede etkilendiğini ya da hiç etkilenmediğini belirtenlerin oranı nisanda yüzde 7 iken mayısta yüzde 11 oldu.
  • Mayıs sonuçlarına göre ilaç ve sağlık, gıda ve hızlı tüketim ürünleri ile endüstriyel üretim diğer sektörlere göre Covid-19’dan daha düşük seviyede etkilendi.
  • İş dünyasının yarısından fazlası faaliyet gösterdikleri sektörde Covid-19’a bağlı oluşan ekonomik etkilerin dokuz aydan uzun sürede son bulacağını düşünüyor. Sektör olarak bakıldığında sağlık, otomotiv, eğitim ve inşaat bu sektörlerin başında geliyor.

KOBİ’ler mayısta biraz rahatladı

  • Ankete göre, Covid-19’dan her boyuttaki şirket en az yüzde 75 oranında negatif etkilendi. 5-10 milyar TL aralıkta ciroya sahip şirketlerin tamamı olumsuz ya da çok olumsuz etkilendi. Nisan ayında KOBİ’lerin yüzde 95’i pandemiden kötü etkilenirken mayısta bu oran yüzde 79’a geriledi.
  • Şirketlerin cirosal büyüklükleri ile kriz yönetimi kabiliyetleri büyük oranda paralellik gösteriyor ancak turizm, enerji, eğitim ve inşaatta kriz yönetimi olgunluğu düşük. Mayısta yapılan ankete göre şirketlerin yarıdan fazlasının yeterli bir kriz yönetim prosedürü bulunmuyor. KOBİ’lerin ise yüzde 31’inde kriz yönetim prosedürü yok.

Ciroda düşüş beklentisi yüksek

  • Endüstri-üretim sektörlerinde sırasıyla satışlar, üretim maliyetlerinde artış, likidite sıkıntısı ve tedarik zincirinde yaşanan problemler ön plana çıkıyor. Hizmet- servis sektöründeki öncelikli etki alanları ise satışlar, finansmana erişim, müşteri kaybı/ sözleşmelerin yenilenmemesi ve likidite.
  • Anket katılımcılarının yüzde 82’si şirketlerinin 2020 cirolarında düşüş bekliyor. Turizm, inşaat/altyapı/gayrimenkul ve perakende sektöründe en az dört kişiden biri yüzde 20 ve üzeri ciro düşüşü bekliyor.
  • İlk ankette önemli ölçüde bütçe revizyonuna gideceğini belirten KOBİ’lerin oranı yüzde 44’ten yüzde 23’e geriledi. Yıllık cirosu 10 milyon TL’den fazla olan şirketlere bakıldığında ilk ankette önemli ölçüde bütçe revizyonuna işaret eden katılımcıların oranı yüzde 15’ti, ikinci ankette yüzde 42’ye çıktı.

 

KPMG: Ekonomide Olumlu Hava Yıl Ortasına Doğru Hissedilir

05.02.2020 – KPMG Türkiye, yılın her üç aylık döneminde Türkiye ve dünyadaki makroekonomik gelişmeleri değerlendirdiği Bakış’ın yeni sayısını yayımladı. Bakış’a göre ABD 2020’ye resesyon endişelerini geride bırakarak ve faiz politikasını belirleyerek girerken Brexit nedeniyle AB’nin iç sorunları iyice belirgin hale geldi. Türkiye ise YEP kapsamında girdiği dengelenme sürecini, öngörülebilir bir 2020 kurgusuna taşımayı başardı. Ekonomideki olumlu hava yılın ortasından itibaren meyvelerini vermeye başlanacak.

KPMG Türkiye’nin hazırladığı Bakış’a göre dünya ve Türkiye ekonomide zorlu geçen 2019’u geride bırakarak, 2020’deki riskleri dikkatli yönetmeye odaklandı. İki başlık altında dünya ve Türkiye ekonomisini inceleyen Bakış’ta, muhtemel 2020 tablosunun çerçevesi çiziliyor. Bakış’a göre, Türkiye açısından jeopolitik risklerin görece azaldığı son çeyrek, son iki yılın ardından en sakin seyri vadediyor. Bu olumlu havanın orta vadede verilere ve güven endekslerine yansıması bekleniyor. Enflasyonda ve döviz kurlarında kısa vadede sakin seyir devam etmekle birlikte, sırada işsizlik oranını yönetilebilir seviyeye tekrar çekmek var. Bakış’tan yansıyan başlıklar şöyle:

Dünya yavaşlamayla mücadele ediyor

Küresel ticarette korumacı eğilimlerdeki katılık 2019 ile birlikte kısmen geride kalıyor. ABD ile Çin arasındaki ilk faz uzlaşma, herkesin risk ajandasındaki ilk maddeyi bir süreliğine kapatıyor.

Belirsizliklerin adı değişiyor, küresel büyüme üzerindeki aşağı yönlü baskılar devam ediyor. Özellikle gelişmiş ülkelerin içinde bulundukları ve genişletici para politikalarıyla çare bulamadıkları durgunluk, başka adımları gündeme getirecek.

Küresel yavaşlama ve AB’nin iç sorunları iyice belirgin durumda. Brexit arefesinde, AB’nin içinden geçeceği süreç, en büyük ticari ortağı olması nedeniyle Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Bu ticari ortaklık sadece mal ve hizmet ticaretinden öte, turizm, sermaye yatırımları, borçlanma kanalları ve doğrudan yatırımları da kapsadığından konunun önemi iyice artıyor.

Resesyon endişesini geride bırakan ABD’nin gündemi ise azil süreci ve seçimler.

Faiz indirimleriyle geçen 2019’un ardından, gelişmekte olan ekonomilere olumlu yansıyan bu havayı 2020’de göremeyeceğiz. Gelişmiş ülke merkez para otoriteleri 2020’de faiz indirimlerine Fed öncülüğünde ara verecek. Bu esnada faiz indirimlerine devam eden gelişmekte olan ekonomilerde sunulan reel faizin aşağı gelmesi kayda değer bir risk unsuru olarak öne çıkacak.

Türkiye yeniden büyüme dönemine girdi

Türkiye ise 2019 yılını ekonomide yeni bir dengelenme süreciyle geride bıraktı. Birinci çeyrekte yıllık bazda yüzde 2,3, ikinci çeyrekte yüzde 1,6 küçülen ekonomi, üçüncü çeyrekte yüzde 1 büyüyerek pozitif değer yaratmayı başardı ve teknik resesyon sona erdi.

Yıl içinde bir yandan finansal kırılganlığın tedavisi amacıyla yapısal reform gereksinimleri gözle görülür şekilde ortaya çıkarken, diğer yandan jeopolitik riskler fiyatlandı.

2019 yılını büyüme ile kapatan Türkiye ekonomisinin 2020 yılında büyüme trendine devam etmesi bekleniyor.

2020 yılının genel itibarıyla 2019’dan daha öngörülebilir geçmesi bekleniyor. Enflasyon ve faizlerde aşağı yönlü hareketin devam edeceği, kurlarda kırılma beklenmeyen, güven endekslerinin görece toparladığı, kredi büyümesinin hızlandığı ve sonucunda ekonomik aktivitenin yeniden canlanmaya başladığı bir yıl yaşayacağız.

Ekonominin yakın geleceğine ışık tutan öncü verilerden; sanayi üretimindeki güçlü işaretler geliyor ancak güven endeksleri tarafında göstergeler henüz istenen seviyelerde değil.

Enflasyon hedefe uygun yol alıyor

Enflasyon yılsonunu YEP hedefi olan yüzde 12’nin altında tamamladı. 2020 yılı sonunda, YEP kapsamında yer alan para ve maliye politikaları ile yapısal reform gündeminin titizlikle uygulanması halinde yeninden tek haneli enflasyona dönülmesi bekleniyor.

Ancak uzun vadeli ve kalıcı bir kalkınmanın tabanı olan işsizlik sorununun çözümü için büyük gayret gerekiyor. Yüzde 13,4 seviyesindeki genel işsizlik ve yüzde 25’in üzerinde seyreden genç işsizlik oranı yeninden yönetilebilir seviyeye çekilmeli. Makroekonomik açıdan sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya geçiş için bu rakamın hızla düzelmesi gerekiyor.

Dış ticaret umut vadediyor

Ekonomideki canlanmayla birlikte öncü veriler 2020’de olumlu seyrin devam edeceğine işaret ediyor. Tahvil faizleri, küresel eğilimlerin yanında yurt içinde enflasyonun beklentilerden hızlı gerilemesi ve Merkez Bankası’nın önden yüklemeli kararlı faiz adımları ile 2019’da hızla gerileyerek 2018’in ilk çeyreğindeki seviyelerine ulaştı. Dış ticaret verileri de, cari işlemler dengesindeki olumlu seyrin süreceğini gösteriyor.

Borsa İstanbul ise, 2020’ye yükselişle başladı. Önümüzdeki dönemde de Türk hisse senedi piyasalarının güçlü seyrini sürdürmesi bekleniyor. 2019’da önemli bir toparlanma eğilimine giren bankacılık sektörü için de 2020 canlanma ve büyüme yılı olacak.

 

 

KPMG Ekonominin Nabzını Tuttu: En Kötüsü Geride Kaldı

KPMG Bakış, ilk yarıyı sürprizsiz kapatan ekonominin nabzını tuttu: En kötüsü geride kaldı

25.07.2017 – KPMG Türkiye’nin her çeyrekte yayımladığı, dünya ve Türkiye ekonomisindeki makro gelişmeleri değerlendirdiği Bakış, referandum sonrası ilk yarının nasıl kapandığını inceledi. Bakış’a göre, küresel ekonomideki güçlü performanslar yıl sonu için umut verdi. Türkiye ekonomisi ise beklentileri karşıladı. Rakamlar, beklenmedik bir gelişme olmazsa orta vadede makroekonomik açıdan ‘en kötünün’ geride kaldığını gösteriyor

KPMG Türkiye’nin yayını Bakış, Türkiye ve dünya ekonomisinde ilk yarı sonuçlarını analiz etti. Küresel ölçekte olumlu beklentilerle başlayan 2017’nin, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ekonomilerdeki güçlü performansla umut tazelediği belirtilen Bakış’ta, küresel ekonomideki büyüme eğiliminin yılın diğer yarısında da süreceği vurgulandı. OECD ve IMF’nin şimdiden 2017’ye ilişkin büyüme beklentisini yüzde 3.5’e yükselttiği hatırlatıldı. 16 Nisan referandumu sonrası Türkiye ekonomisini değerlendiren Bakış, kısa vadeli risklerin yumuşak geçişle azaldığına dikkat çekti. Bakış’ta, Türkiye ekonomisi açısından beklentilerin karşılandığı, 2017’nin geri kalanında da aynı ivmenin süreceği beklentisi öne çıktı.

KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan, Bakış’tan yansıyan Türkiye ekonomisinin ilk yarı tablosunu şöyle yorumladı:

“Jeopolitik sorunlar nedeniyle Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ile olan ticari ilişkiler hala sıkıntılı olsa da AB ekonomilerindeki ekonomik aktivitenin ve küresel ticaretteki güçlü sonuçların Türkiye’ye olumlu yansıdığı görülüyor. Turizm ise 2016’nın kayıplarını telafiye çalışıyor. Geçen yıl ciddi biçimde daralan pazarlarda kayda değer toparlanma olsa da AB’den gelen turist sayısında ilk dört ayda yüzde 20.60 oranında azalma dikkat çekiyor. İkinci çeyrekte görülen kredi genişlemesi bankacılık sektörünün kaynak ihtiyacını ve dolayısıyla mevduat faizlerini ciddi biçimde artırdı. Bu da kredi maliyetleri üzerinde yukarı yönlü baskı yaparken, büyümenin finansmanı açısından ciddi soru işaretleri oluşturuyor. İkinci çeyrekte yüzde 12 ile zirve yapan enflasyonda önümüzdeki dönemde kaydedilecek düşüş, faizleri bir miktar aşağı çekebilir. Kalıcı olarak düşük seviyelerde istikrar kazanması ise doğal olarak daha büyük önem taşıyor. Dolayısıyla makroekonomik çerçeveyi desteklemek için Türkiye’ye yönelik sermaya akımlarının güçlenerek devam etmesini sağlayacak şekilde yatırımcı güvenini artıracak koşulların sağlanması ihtiyacı devam ediyor.”

Bakış’ın yeni sayısından dikkat çeken başlıklar şöyle:

Dünya ekonomisi pozitif seyirde

  • Küresel ekonomi iyi sinyaller veriyor. 2017’ye yüksek politik riskler ve jeopolitik gerilimlerin yol açtığı temkinli beklentilerle başlayan dünya ekonomisi, ilk çeyreği sürpriz güçlü ekonomik göstergelerle geride bıraktı. Rakamlar, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin büyüme görünümündeki olumlu seyrin süreceğini söylüyor.
  • Küresel piyasalar içini dünyanın en güçlü ekonomileri olan Fransa, İngiltere ve Almanya’daki seçimlerden çıkacak sonuçlar, bölgeye yönelik politik risklerin yıl başında endişe edildiği kadar yüksek olmadığını ortaya koydu.
  • İlk çeyrekte Euro bölgesinde yıllık bazda büyüme hızı yüzde 1.9 oldu. Buna paralel bölgede işsizlik oranındaki kademeli düşüş devam ediyor. İşsizlik, Nisan ayı itibarıyla yüzde 9.3 ile 2009 başlarından bugüne kadarki en düşük seviyede.
  • Gelişmekte olan ülkelerde ise büyüme performansları düzeliyor. 2017’nin ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 6.9 büyüyen Çin’de enflasyon kademeli olarak geriliyor. 2017 ilk çeyrekte yüzde 6.1 büyüyen Hindistan’da büyümenin yıl sonunda yüzde 7’yi aşması öngörülüyor.
  • Referandumun ardından Türkiye ekonomisine yönelik kısa vadeli riskler yumuşak bir geçişle azaldı. Referandum tablosu yeni bir politik belirsizlik oluşturabilecek erken seçim olasılığını azalttı, hükümet ekonomiyi hızlandırmaya odaklandı.
  • İlk çeyrekte yıllık bazda yüzde 5 oranında büyüme yakalandı. Bu performans ile G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen üçüncü ekonomi oldu. Hükümetin 2016 sonlarında aldığı tedbirlerin etkisi görülmeye başlandı. Rakamlar orta vadede makroekonomik açıdan en kötünün geride kalmış olabileceğini söylüyor.
  • Sanayi üretimi endeksi Nisan ayında yıllık bazda yüzde 6.7 artarak 20 ayın en hızlı yükselişini gerçekleştirdi. Buna karşılık hükümetin son yıllarda açıkladığı pek çok Ar-Ge teşviğine rağmen sanayide Ar-Ge için yapılan harcamalarda düşüş gözleniyor. İSO 500 araştırmasının 2016 sonuçlarına göre Ar-Ge harcamalarında yüzde 16.3’lük azalma var.
  • İstihdam seferberliği olumlu etkisini gösteriyor. İşgücü piyasasındaki kademeli iyileşme devam ediyor. Mart döneminde toplam işsizlik oranı yüzde 11.7’den yüzde 11.5’e geriledi.
  • Geçen yıl ilk çeyrekte 46 milyon TL fazla veren bütçe dengesi, 2017ilk çeyrekte 14.9 milyar TL açık verdi. Merkezi yönetim bütçe Nisan ve Mayıs gerçekleşmeleri, mali dengedeki bozulmanın duraksadığına işaret ediyor. Yılın geri kalanında iç talebin gücünü koruması ile vergi gelirlerinin güçlü performansını koruyabileceği ve mali dengedeki bozulmayı bir miktar frenleyebileceği öngörülüyor.
  • Tüm bunlara karşılık Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından açıklanan Küresel Yatırım Raporu’na göre, Türkiye’ye giren doğrudan yabancı yatırım 2016’da yüzde 31 geriledi ve 17.2 milyar dolardan 11.9 milyar dolara indi. Türkiye’nin uluslararası doğrudan yatırımlardan aldığı pay da yüzde 2.3’ten yüzde 1.9’a düştü. Sürekli ertelenen yapısal reformların hayata geçirilmemesi, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı terör olayları, 15 Temmuz darbe girişimi ve hemen ardından ilan edilen OHAL süreci, uluslar arası yatırımcıların Türkiye’ye ilgisinin azalmasında etkili oldu.
  • Dış ticaret açığı ilk yarıda yüzde 10 genişleyerek 30,854 milyar dolar oldu. İlk çeyrekte ihracat ithalattan hızlı arttı, ikinci çeyrekte bu gidiş ters döndü.
  • Turizmde gelir artıyor, kişi başı harcama azalıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, ilk çeyrekte Türkiye’nin turizm gelirleri yüzde 17.1 oranında azalarak 3 milyar 369 milyon dolar oldu. Aynı dönemde yabancıların kişi başı ortalama harcaması ise geçen yılın aynı dönemine göre 80 dolar azalarak 637 dolar olarak gerçekleşti.

Turizm sektörü Rus ve Ortadoğulu turist sayısındaki yükselişlerle 2017’de bir miktar toparlansa da Avrupa’dan gelen ziyaretçi sayısındaki kayıplar endişe yaratmaya devam ediyor. Yıl sonuna kadar Rus turist sayısının 5 milyonu bulması ve 2018’de, 2015 rakamlarının yakalanması öngörülüyor.