Ana Sayfa Yazarlar Enver Erkan Hazine ve Mal...

Hazine ve Maliye Bakanlığı Ekonomist Toplantısı Notları

Hazine ve Maliye Bakanlığı Ekonomist Toplantısı: Enflasyonun 2022’de yaklaşık %40’ta zirve yapması bekleniyor…

Enver Erkan yazdı…

Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Nureddin Nebati, yeni ekonomi modeline ve tüketici fiyatlarına ilişkin görünüme dair ayrıntılar verdiği ekonomist toplantısında konuştu. Toplantıdan ulaşan notları derlediğimizde öne çıkan başlıklar ve ifadeler; 

  • Enflasyon oranının önümüzdeki aylarda yaklaşık %40 civarında zirve yapmasını ve bu yıl %50’yi geçmemesini bekliyoruz.
  • Enflasyon oranı yılsonuna kadar %30’un altına düşmeyebilir.
  • Önlemlerin (TL yatırım teşvik paketi, kur korumalı mevduat ürünü) 10 milyar dolarlık şirket varlıklarının liraya dönüştürülmesiyle sonuçlanarak para birimini desteklemeye yardımcı olmasını bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde kur hareketini takip etmenizi öneriyorum.
  • Merkez bankası, bankaların uzun vadeli proje kredilerindeki risklerden korunmalarına yardımcı olmak için uzun vadeli finansman üzerinde çalışıyor.
  • Kredi politikaları bundan sonra daha seçici uygulanacaktır. Üretim ve ihracat yapan firmalara öncelik verilecek, ara malı ithalatını azaltacak projeler de finanse edilecek.
  • Faiz oranlarının yükselmesi beklenmemelidir. Türkiye faiz artırmayacak ve bu hükümetin sorumluluğunda. Politika faizinin önemi kalmadı.
  • Gelire endeksli senetler geliyor. (Gelire endeksli önceki yıllarda çeşitli KİT’lerin gelecekteki gelirlerini bugüne indirgemek ve nakde çevirmek için kullanılmaktaydı.)
  • Bir yıl sonra bu modelden beklenen çıktıları aldığımızı hep birlikte göreceğiz. Optimum bir noktaya geldiğimizde para korumalı mevduatı durdurmayı düşünüyoruz elbette ama henüz o noktaya gelmedik.
  • Fed’in faiz artırımları Türkiye’yi etkilemez.

Sn. Nebati’nin ortaya koyduğu perspektiften; yeni ekonomik model dahilinde hedef başlıklarının şu konulara odaklandığı anlaşılıyor: Dengeli ve sürdürülebilir büyüme, seçici kredi politikası, yatırım ortamının iyileştirilmesi, enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesi, dış talep odaklı büyüme kompozisyonunun iyileştirilmesi. 2022 yılında enflasyonla mücadelenin ön planda olması, daha sonrasında ise sürdürülebilir büyümenin sağlanmasına yönelik çalışmaların ilerletilmesi gerekliliğini ele alıyoruz. Bu aşamada, enflasyonun düşürülmesi, sürdürülebilir büyümenin sağlanması ve istihdamın iyileşmesi temel motivasyonunda dengelerin gözetilmesi, bir ekonomik hedef için diğerlerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.

2022 enflasyon tarafında yorucu geçecek bir yıl olacak. Liradaki değer kaybı ve yükselen küresel enerji fiyatları enflasyonun en büyük itici güçleri oldu. Enflasyon oranı Aralık ayında %36,1 ile Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın 19 yıllık iktidarının başlangıcından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Fiyatlardaki artış, Merkez bankasının Perşembe günü gevşeme döngüsüne ara vermesinden önce art arda dört toplantıda gösterge faizini 500 baz puan düşürmesi nedeniyle lirada oluşan kayıp tarafından körüklendi. Merkez bankasının Ocak ayı piyasa katılımcıları anketine göre, önümüzdeki 12 ay için enflasyon beklentileri %21,39’dan %25,37’ye yükseldi. Enflasyonun önümüzdeki aylardaki yüksek gerçekleşmelerle yıl içinde %50 üzerini görmesinin olası olduğunu değerlendiriyoruz. Ocak ayınca %6-7 gibi bir oranda gerçekleşebilecek dönemsel enflasyonun, yıllık enflasyonu %42-43 bandına yükseltmesini, Şubat ve Mart ayındaki yüksek gerçekleşmelerde de %45 bandı üzerine çıkılabileceğini ve Mayıs gibi bir dönemde de zirve yapılabileceğini düşünüyoruz.

Sn. Erdoğan’ın ekonomi perspektifi daha düşük faizlerin tüketici fiyatlarını da kontrol altına alacağı ve büyümeyi artıracağı yönündedir. Yeni ekonomi perspektifinde de, yüksek faizle sıcak para sağlamaktan çok ihracat ve doğrudan yatırımla para girişi sağlamaya önem veriliyor. Bu aşamada ekonomideki döviz finansmanının, kolay çıkma ihtimali bulunan portföy kaynaklı yatırımdan çok, işletme, sermaye, fabrika yatırımı noktasında olmasına yönelik bir model oluşturulmak istenmektedir. Dolayısıyla, yatırım perspektifinde de sadece hisse ve DİBS tarafına değil, aynı zamanda istihdam ve büyüme yaratacak doğrudan yatırımlara doğru bir kanalize olma durumu yaratılmalıdır. Türkiye’ye önem veren ve analizler yapan yabancı yatırımcı güncel durumda yatırım ortamı açısından risklerin ve faydaların hesaplanması yönünde daha net bir görüntü istemektedir. Son dönemde ekonomik istikrara dair artan riskler ve fiyat dalgalanmaları buna bağlı olarak yabancı yatırımcının ilgisinin azalmasına ve çıkış sürecini hızlandırmalarına yol açtı. Yatırım girişini sağlamak noktasında, daha az politize ve daha çok iş odaklı, makroekonomik resmin istikrarlı, açık, öngörülebilir olduğu ve yönetilebilir risk / yüksek getiri kazanç potansiyeli gibi etmenler, stratejik jeopolitik konum ve yetişmiş genç istihdam potansiyeliyle birleşince Türkiye açısından ciddi fırsatlar yaratılabilir. Söz konusu durum, ekonominin ilerleyen vadedeki rekabetçiliğinde doğrudan yabancı yatırımların sağladığı bilgi transferi ve yeni teknolojik bilgiyi kullanabilecek potansiyelli genç nüfus ekseninde yeni Türk girişimlerini de küresel rekabet içine dahil edecektir. Türkiye’nin yüksek teknolojideki verimliliğini, uzmanlığını artırmasını bu açıdan çok önemsiyoruz.

Cari açık/ödemeler dengesi noktasındaki perspektif bilançoda fazla vermek ve net ihracatçı konumuna geçmek şeklindedir. Türkiye halen büyümesini sağlamak için belli oranda ithalat yapmak durumunda olan bir ülke. Özellikle üretimin devamlılığı anlamında ara malı ve enerji ithalatı tarafında yeterli esnekliğe sahip bir model yok. Dolayısıyla, tam olarak net ihracata dönme noktasında yapısal dönüşümünün gerçekleştirilmesi gerekliliği anlaşılıyor.

Türk parası, hükümetin Aralık ayında, lira tasarruf sahiplerine önemli para birimi düşüşlerini telafi edecek kur korumalı mevduat ürünü merkezde olmak üzere acil önlemler getirmesinin ardından belli oranda istikrar kazandı. Bundan önce ise üç ay içinde değerinin yarısı kadar değer kaybetmişti. Döviz ve altın mevduat hesaplarını Türk lirası cinsinden vadeli mevduata çeviren şirketlere verilecek başta vergi istisnaları olmak üzere teşviklerle beraber bunun kurumsal talep tarafına da yansıması ve tabana yayılan bir görüntü yaymasına çalışılıyor. Biz halen, yan politika araçları ve kur korumalı mevduat ürününe benzer lira yatırım teşviklerinin ön plana çıkarılabileceğini düşünüyoruz. Enflasyonun kalmaya devam edeceği seviye ve doğrultu, liranın reel faiz oranlarını derin negatif bölgede tutmaya devam edecektir. Tabii bu öngörüyü, politika faizinin hızlı bir şekilde artırılmayacağı varsayımıyla yapıyoruz. TL’deki dalgalanmanın genel kabul görmüş iktisat politikalarına dönüş ve ana politika çevresinde tepki mekanizması oluşturulmadığı sürece devam edeceğini düşünüyoruz.