Ana Sayfa Haberler Faydalı Bilgiler Termik Santra...

Termik Santraller İçin Yapılan Geçici Düzenleme, Çevre Mevzuatını Yok Saymaya Devam Ediyor

Özelleştirilmiş Kirlilik: Termik Santraller İçin Yapılan Geçici Düzenleme, Çevre Mevzuatını Yok Saymaya Devam Ediyor

17.02.2022 – 2020 Ocak ayında mevzuata uygun olmadıkları gerekçesiyle faaliyeti durdurulan santrallerin dördünde hala çevre yatırımları tamamlanmadı ama buna rağmen santraller, geçici faaliyet belgesi ile çalışmaya devam ediyor. Çevre izni alan iki santralde ise izin süreçlerinin usulüne uygun işletilmediği tespit edildi.

Hava kirliliğinin sağlık etkisi hakkında araştırmalar yapan Temiz Hava Hakkı Platformu, özel sektöre devredilen Türkiye’nin en eski ve en kirli termik santrallerinin 2019’dan bu yana geçici faaliyet belgesi (GFB) ile çevre mevzuatı yükümlülüklerinden sürekli muaf tutulduğunu belirtiyor. Santrallerin güncel durumunu değerlendiren Platform, söz konusu santrallerin çevre yatırımlarını tamamlamadan çalışmalarına izin verilmemesi gerektiğini vurguluyor.

“Çevre Kanunu” ve “Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği”ne göre tesislerin, hava emisyon izni, atıksu deşarj izni ve atık depolama sahalarına yönelik lisansını birlikte, entegre çevre izni olarak almaları gerekiyor. Halen özelleştirme kapsamında olan ve özelleştirilen termik santrallere, entegre çevre izni alabilmeleri için gerekli baca gazı filtreleme ve arıtma tesisleri, atıksu arıtma üniteleri ve atık depolama sahalarını inşa etmeleri ve/veya yenilemeleri adına 2013 yılında Elektrik Piyasası Kanununa (EPK) eklenen Geçici Madde 8 ile ek süre tanınmıştı. 2013-2019 yıllarını kapsayan bu muafiyet, sürenin dolmasından sonra ise yatırımlarını tamamlamamış tesislere “geçici faaliyet belgesi” (GFB) verilerek hukuka aykırı biçimde fiilen uzatılmaya devam ediliyor.

Söz konusu santrallere verilen muafiyet süresinin tekrar uzatılması için Aralık 2019’da Meclis’ten geçirilmeye çalışılan düzenleme sivil toplum örgütlerinin ve kamuoyunun yoğun tepkisi sonucu Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmişti. Ancak ek süre tanınmamasına rağmen Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliğinin hukuka aykırı uygulamaları ve Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelikte yapılan yine hukuka aykırı değişikliklerle bu santrallerin çevre yatırımları tamamlanmadan çalıştırılmasına göz yumuluyor. Temiz hava hakkını talep eden 110 binden fazla vatandaş ise kirli hava solumak istemediklerini yüksek sesle dile getirmeye ve yaşam alanlarının korunmasını talep etmeye devam ediyor.

İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği’nin (İDPAD), Haziran 2021’de yayınladığı rapora göre: 2020 yılının başında kapatıldığı iddia edilen kömürlü termik santrallerin yaklaşık 1.5 yıldır geçici faaliyet belgeleri ile hiçbir çevre yatırımını tamamlamadan çalıştırıldığını; tesislerin tamamının toksik atıklarını vahşi depolama yöntemi ile depolamaya devam ettiğini ortaya koydu. Bu rapor temel alınarak yapılan güncel incelemede, çevre yatırımlarını yapmadan çalışan santraller hakkında idari yaptırımların hala devre dışı olduğu anlaşılıyor. 2020 Ocak ayında mevzuata uygun olmadıkları gerekçesiyle faaliyeti durdurulan santrallerden dördünde hala çevre yatırımları tamamlanmadı ama buna rağmen santraller GFB ile çalıştırılmaya devam ediliyor. Çevre izni alan iki santralde ise izin süreçlerinin usulüne uygun işletilmediği tespit edildi.

İDPAD’ın termik santrallere yönelik güncel incelemesi ile HEAL-Sağlık ve Çevre Birliği’nin ülkemizde 50MW üzerinde güce sahip hala çalışan kömürlü termik santrallerin sağlık maliyeti hakkında yaptığı güncel araştırması birlikte dikkate alındığında aşağıdaki sonuç ortaya çıkmaktadır:

  • Afşin Elbistan A Termik Santrali (Çelikler Holding, Kahramanmaraş): Haziran 2020’de GFB alarak yeniden çalıştırılmaya başlandı. Geçen iki yıl içerisinde üç defa GFB aldı. Hala GFB ile çalıştırılıyor. 1984 yılında işletmeye alınan Afşin A termik santralinin, 1984’den bugüne sadece hava kirletici emisyonlarından kaynaklı yarattığı sağlık sorunlarının maliyeti 380 milyar TL. Santralin 16 binden fazla erken ölüme, yaklaşık 35 milyon günün hasta geçirilmesine neden olduğu tahmin ediliyor.
  • Tunçbilek Termik Santrali (Çelikler Holding, Kütahya): Haziran 2020’de iki ünitesine GFB verilerek işletmeye alındı. Ocak 2021’de GFB’si iptal edildi, ancak yasal olarak kapalı kalması gereken süre içinde yeniden çalıştırıldı. 1956 yılında açılan ve Türkiye’de şu anda hala işletilen en eski kömürlü termik santral olan Tunçbilek santrali, geçtiğimiz 55 yılda 500 milyar TL’den fazla sağlık yükü oluşturdu. 20 bin erken ölüme ve 44 milyondan fazla hasta geçirilen güne neden olduğu tahmin edilen santralin hala çevre izni bulunmuyor.
  • Seyitömer Termik Santrali (Çelikler Holding, Kütahya): Haziran 2020’de iki ünitesinde GFB alarak işletilen ve daha sonra kapasite artışına da gidilen Seyitömer termik santralinin şu an geçerli GFB’si 12.02.2022 tarihinde bitti. GFB’sinin süresinin dolmuş olmasına, henüz gerekli çevre yatırımlarını yapmamış ve çevre izni almamış olmasına rağmen santral faaliyetine devam ediyor. 1973 yılında açılan santral, işletmeye girdiği yıldan bugüne yaklaşık 490 milyar TL sağlık maliyeti oluştururken, yaklaşık 20 bin erken ölüme ve 43 milyondan fazla günün hasta geçirilmesine neden oldu.
  • Soma Termik Santrali (Konya Şeker A.Ş., Manisa): Santral 2020 Ocak ayında tamamen durdurulması gerekirken, bölgesel ısı sağlıyor olduğu gerekçesi ile iki ünitesi çalıştırıldı. İki kez GFB verildi ve halen çevre izni olmadan çalıştırılıyor. 1984 yılında açılan santralin toplam sağlık maliyeti 800 milyar TL.
  • Çatalağzı Termik Santrali (Bereket Holding, Zonguldak): Haziran 2020’de GFB alarak tekrar işletmeye sokulan Çatalağzı termik santrali, GFB süresi 08.06.2021’de bittikten 3 ay sonra 02.09.2021’de çevre iznini almış. Arada geçen süre için uygulanması gereken idari yaptırımların hayata geçirilip geçirilmediği bilinmiyor. HEAL sağlık etki analizinde daha önce işletilip kapatılmış ÇATES-A üniteleri veri eksikliği sebebiyle hesaba katılamadığından; 1989’dan beri işletmede olan ÇATES-B’nin ünitelerinin yol açtığı hava kirliliği analize dahil edildi. ÇATES-B’nin bu süre içinde 1.110 erken ölüme, 2,6 milyon hasta geçirilen güne ve 34 milyar TL sağlık maliyetine neden olduğu tahmin ediliyor.
  • Kangal Termik Santrali (Konya Şeker A.Ş., Sivas) – Santralin Haziran 2021’de alınmış bir çevre izni var. Ancak, GFB’si 04.06.2021 yılında bitmesine rağmen çevre izni bu süreçte değil daha sonra, 30.07.2021 tarihinde alınmış. Çevre izni bitiş süresi ise GFB’nin bitiş tarihinden itibaren başlatılmış ve aradaki izinsiz süreç için bir yaptırım uygulanmamış. 1986’da açılan Kangal Termik Santralinin işletmeye alındığı günden beri topluma yüklediği toplam sağlık maliyeti 446 milyar TL.

GFB ve çevre izni verilen santrallerin, çevre yatırımlarını tamamlamalarına ilişkin zaman planları ve Bakanlığın denetim raporları takip edilemiyor. Bunun yanı sıra, “ticari sır” gerekçesiyle, zararlı partikül maddeleri açığa çıkararak hava kirliliğine ve halk sağlığına etkisi olan baca gazı emisyon değerleri de kamuoyuna açık değil.

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun en son yayınladığı Kara Rapor 2021’de , 2017 yılından beri havanın sürekli olarak yüksek derece kirli olduğu illerden biri olan Kahramanmaraş’ta ve Manisa’da hava kirliliğinin kronikleştiği belirtiliyor. Her iki ilde de hala GFB ile çalıştırılan eski ve kirli büyük termik santraller var. Türkiye’de hava kalitesini izlemek için yeterli istasyon olmadığının altını çizen Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Deniz Gümüşel, “Kahramanmaraş’ta, 2020 yılında toz (partikül madde) kirliliğine dair yeterli veri üretilemedi. Yetersiz veri nedeniyle hava kirliliğinin halk sağlığına etkisi tam olarak hesaplanamaz iken geçici faaliyet belgesi ve izinlerle en tehlikeli gazları açığa çıkaran termik santraller çeşitli muafiyetlerle mevzuatın etrafından dolanabiliyor. Kamunun bu konuda yaptırım uygulamaması oldukça düşündürücü.” diyor.

HEAL-Sağlık ve Çevre Birliği Kıdemli Danışmanı Funda Gacal ise “Kömür yakıtlı termik santraller iklim değişikliğinin yanı sıra başta hava kirliliği olmak üzere, hem insan sağlığına zarar veren hem de alıcı ortamda kaybolmayan ağır metaller gibi pek çok kirletici maddenin sorumlusu. Şu anda yüzleştiğimiz enerji kriziyle beraber, kömürün ucuz bir yakıt olmadığı bir kez daha kanıtlanmış iken, yaptığımız araştırmalar elektrik üretmek için kömür kullanmanın sağlık maliyetini de gözler önüne seriyor. Araştırmalarımız veri kısıtlılığı sebebiyle iyimser tahminler olmakla beraber, santrallerin sadece hava kirliliği nedeniyle son 55 yılda yarattığı sağlık maliyetinin Türkiye’nin 2020 yılı gayrisafi yurtiçi hasılasına eşit olduğunu gösteriyor. Bu maliyetin bedeli toplumun sağlığı, uzun erimli çevre etkileri ve kamu bütçesine maddi yük” dedi.

EPK Geçici 8. Madde kapsamında 2019 yılı sonuna kadar çevre mevzuatından muaf tutulmuş termik santrallerin güncel çevre izni ve GFB durumlarına dair gelişmeler bu sayfadan takip edilebilir.

EK BİLGİ:

Elektrik Üretimi Sektörünün Özelleştirilmesi İçin Verilen Gizli Teşvik: Çevre Mevzuatı Muafiyetleri

2013 yılında yürürlüğe giren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Geçici 8. Maddesinde, kamunun elinde bulunan, özelleştirme sürecinde olan ve özelleştirilmiş elektrik üretim şirketlerine ve bunların tesislerine çevre mevzuatına uyuma yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı kapsamında gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31/12/2018 tarihine kadar süre tanındı. Bu süre Bakanlar Kurulu kararı ile 3 yıl (yani 2021 yılı sonuna kadar) daha uzatılabilir diye de bir açık kapı bırakıldı.

Bu düzenleme çevre örgütlerinin ısrarlı takibi ile ana muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesine (AYM) taşındı. AYM, 2014 yılında verdiği kararla1, EPK Geçici 8. Madde’nin Anayasanın 2., 5. ve 56. Maddelerine aykırı olduğu gerekçesi ile iptal etti. AYM kararında şöyle diyordu: “Anayasa’nın 5. maddesiyle kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlama ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama ödevi Devlete verilirken; 56. maddesiyle de herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek bu hakkı korumanın yine Devletin ödevi olduğu vurgulanmaktadır.”

Ancak 2016 yılında kanunlaşan bir torba yasa ile, iptal edilen Geçici 8. Madde, çevre mevzuatına uyum için geçiş süresi 2019 yılı sonuna kadar uzatılarak yeniden Elektrik Piyasası Kanununa tekrar dahil edildi. Ardından çıkarılan bir uygulama yönetmeliği ile madde kapsamındaki santrallerin çevre yatırımlarının ve çevre izin ve lisanslarını alma süreçlerinin izlenmesi için, enerji ve çevre bakanlıklarından oluşan bir komisyon kuruldu. Ancak ilerlemeler kamuoyu ile hiç paylaşılmadı.

Son olarak yine bir torba yasa (7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi Yasası) kapsamında yapılan düzenleme santrallerin çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımlarını gerçekleştirmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinleri alması için tanınan süre, 30 Haziran 2022’ye kadar ertelenmek istendi. Sivil toplum örgütlerinin yoğun kampanyası ile Madde 50 adıyla kamuoyuna yansıyan düzenleme TBMM’den geçmiş olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından veto edildi ve kanun teklif metninden çıkarıldı. Buna göre Veto edilen kanun değişikliğinin ardından özelleştirilen termik santrallerin tamamının çevre mevzuatına uygun olmadıkları ve çevreyi kirlettikleri için 1 Ocak 2020 tarihinde kapatılması gerekiyordu. Bu durumda olan santrallerin faaliyetleri durduruldu.

Süreçte çevre izni alarak işletilmesine devam eden santrallerin (Yeniköy, Kemerköy ve Çan termik santrallerinin) aslında çevre mevzuatına uyumlarını tamamlamadıklarına, ama buna rağmen çevre izin belgesi aldıklarına dair ise Makine Mühendisleri Odası ve Kimya Mühendisleri Odası gibi meslek örgütlerinin tespit ve itirazları var.

Sektör uzmanları bu santrallerin her birinin çevre mevzuatına uyumlarını tamamlayabilmeleri için yüz milyonlarca dolarlık yatırım yapmaları gerektiğini, şirketler açısından kârlı biçimde özelleştirilebilmeleri için bu yatırımların hukuki ve gayri hukuki yöntemlerle sürekli ertelendiği görüşündeler.

Geçici Faaliyet Belgesi hakkında:

Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliğinde tanımlanan, 1 yıl süresi olan, beyana dayalı ve daha basit kriterleri olan bir belgedir ve çevre izni almak için ön koşuldur. Santralin, ilgili çevre yatırımını yapmaya başladığını ifade etmektedir. Yönetmelik gereğince, GFB’si olan ancak 1 yıl içerisinde hala çevre izni/çevre izin ve lisans belgesi alamayan tesislerin ise 1 yılın sonunda GFB’si iptal olur. Tesisin tekrar GFB’ye başvurması gerekir. Ancak, tekrar GFB başvurusu yapılması için ise tesisin 60 gün kapalı kalması gerekmektedir. Eğer tekrar çevre izni alamazsa, 90 gün kapalı kalır. GFB sürecinde bir defa çeşitli gerekçelerle (yakıtın veya yakma sisteminin değişmesi, faaliyetin değişmesi, kapasite artışı, prosesteki çeşitli değişiklikler v.b.) GFB alındıktan 6 ay içerisinde GFB yenileme işlemi yapılabilmektedir.

1Anayasa Mahkemesi 22/5/2014 Tarihli ve E.: 2013/65, K.: 2014/93 Sayılı Kararı.

 

Termik Santrallerde Çevre Kirliliği Azaltan Teknolojiler Nelerdir?

Termik santraller fosil yakıtlar ve biyokütle yakarak elektrik enerjisi ve ısı üreten sistemlerdir. Yakıtın kazanda yakılması sonucunda elde edilen yüksek ısı suyun yüksek sıcağa çıkmasını sağlar ve sudan elden edilen yüksek basınç ve sıcaklıktaki buhar türbinde mekanik enerjiye dönüşür.

Dünyada ve Türkiye’de termik santraller, çevreye etkileri nedeniyle olumsuz yönde değerlendirilmektedir. Özellikle doğalgaz ve taşkömürü gibi yakıtların kullanımıyla karşılaştırıldığında, linyit kömürünün kullanımından kaynaklanan çevresel etkiler oldukça fazladır. Termik santrallerde baca gazı, atıksu, düzenli depolama alanları gibi çevreye olumsuz yönde etkisi olan kirleticiler (kükürt dioksit – SO2, azot oksitler NOX, karbon monoksit-CO) için Çevre Mevzuatı ve ilgili yönetmelikleri esas alınarak ölçüm ve analiz çalışmaları yapılmaktadır. Termik santraller kurulduğu ve işletildiği sürece bu etkileri tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Ancak uzun vadede görülecek olumsuz etkileri minimum düzeyde tutmak ve termik santrallerle elektrik üretimini çevreyle uyumlu olarak sürdürülebilir kılmak mümkündür.

Linyit yakıtlı termik santrallerde Avrupa Birliği’nin (AB) Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Yönetmeliği kapsamında “Mevcut En İyi Teknikler” olarak belirlenen belli başlı yakma ve baca gazı arıtma teknolojileri kullanılmakta olup, bunlardan pulverize kömür yakma ve baca gazı desülfürizasyon sistemi kullanımı ülkemizde oldukça yaygındır.

Dünya genelinde termik santrallerde iki yakma teknolojisi ön plandadır: • Pulverize kömür (PK) yakma teknolojisi • Akışkan yataklı yakma (AYY) teknolojisi

Termik santrallerde kirletici etkileri azaltmak için farklı aşamalarda farklı teknolojiler kullanılabilir. Bir santral bu teknolojilerin birini kullanabileceği gibi hepsini de kullanabilir.

  • Yanma öncesi uygulanan teknolojiler düşük kaliteli kömürlerin iyileştirilmesi ve kükürt gibi kirleticilerin uzaklaştırılması amacıyla fiziksel ve kimyasal yöntemler geliştirilerek uygulanması,
  • Yanma sırasında uygulanan teknolojiler; akışkan yataklı kazanlar, düşük yanma odası sıcaklığı, SO2 kontrolü için kimyasal madde enjeksiyonu,
  • Yanma sonrasında uygulanan teknolojiler (baca gazı arıtma teknolojileri vb)

Akışkan Yataklı Yakma Teknolojisi

Enerji temininde ve karbondioksitin fiziksel uzaklaştırılmasında yeni teknolojik seçeneklerin başlıcası, akışkan yatak teknolojisidir. Akışkan yataklı yakma teknoloji nasıl çalışır?

Akışkan yataklı yakma teknolokisi, akışkan yataklı kazanlar ile gerçekleşir. Bu kazanlarda yanma odasının altından verilen hava ile bir hava yastığı oluşturularak bu yastık üzerinde kömür ve kireç taşından oluşan katı yakıtla yanma işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu işlemle, kömürün kazan yanma odasında daha uzun süre kalması sağlanarak yanma reaksiyonunun daha düşük sıcaklıkta olması sağlanmaktadır.

Bu durum çevre için zararlı olan NOx (Azot oksit tipleri) miktarını minimum seviyeye indirmektedir. Diğer taraftan, yanma sırasında kireç taşı kullanımı ile desülfürizasyon işlemi doğrudan kazanın içinde gerçekleştirilmektedir. Bu teknoloji sayesinde santralın çevreye gaz yönünden verebileceği zararlar ortadan kaldırılmakla birlikte, santral verimi de artarak daha ucuz enerji üretimi sağlanmaktadır.

Baca gazında oluşan SO2, yakma sistemine enjekte edilen kireç veya kireçtaşı ile kaynaşmaktadır. Bu nedenle kükürt arıtma, yaklaşık 850°C derecede yakıt yakma işlemi ile eşzamanlı olarak meydana gelmektedir. Bu nispeten düşük yanma sıcaklığı, NOX emisyonlarını 200 – 400 mg/m3 ile sınırlandırmaya yardımcı olmaktadır. Kükürt arıtma oranı, %80 ile %90 arasında değişebilmektedir. Sadece yeni santrallerde kullanılabilen akışkan yataklı yakma sistemleri, ya sabit ya da çevrimli ilkesine dayanarak işlemektedir. Çevrimli sistem, başka türlü birbiriyle aynı sınır şartlar altında daha düşük seviyede emisyona neden olmaktadır.

Akışkan yataklı yakma ve pulverize kömür yakma teknolojileri, Avrupa Birliği’nin (AB) Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Yönetmeliği için 2006 yılında yayınlanan ilk referans dokümanda büyük yakma tesisleri kapsamında kömürden elektrik üretimi için BET (Best Available Techniques), yani “mevcut en iyi teknikler” kapsamında önerilmektedir

Akışkan Yataklı Kazanların Faydaları Nelerdir?

1. Yüksek verim:  Düzgün katı-gaz karışımı ve parçacıkların yatak kalma süresinin uzun olması ve kazanı terk eden parçacıkların yeniden yanma prosesine girmesi, yanma verimini arttırır. Ayrıca kül erime noktası düşük yakıtların kullanılması durumunda, yanma sıcaklığı değerleri erime sıcaklığının altında olacağı için küllerin eriyerek ısı transfer yüzeylerine yapışma riski ortadan kalkar. Böylelikle işletme ve verimliliğe etki eden problemler önlenir ve 90-95% aralığında yüksek emre amedelik seviyelerine ulaşılır.

2. Yakıt hazırlama prosesinin kolaylığı: Kullanılan yakıtın tanecik boyutları, pulvarize kazanlara göre daha büyüktür. Bu nedenle yakıt hazırlama üniteleri daha basit yapıda, işletme, bakım ve ilk yatırım maliyetleri daha düşüktür.

3. Esnek yakıt bileşim oranı : Yatak malzemesinin yüksek ısı kapasitesi, yakıtın anında ısınması ve parçacıkların uzun süre yakma işlemine tabi tutulması nedenleriyle, düşük ısıl değerine sahip yakıtların sistemde kolaylıla yakılmasını sağlar. Böyelikle akışkan yataklı kazanlarda verimi düşük linyitler başta olmak üzere, endüstriyel ve evsel katı atıklar, petrokok ve diğer atıklar da bu sistemde ek yakıt olarak kullanılabilmektedir.

4. ÇEVRE – Düşük Nox ve SO2 emisyon salınımı : Yanma esnasında yakıtın bünyesinde bulunan kükürtün oksitlenmesiyle kükürt dioksit oluşumu, yatak bölgesine kireçtaşı verilmesiyle tutulur. Sistemde tutulan kükürt dioksitler yatak külü ve uçucu kül olarak sistem dışına taşınır.

Yakıt ve yanma havasının içermiş olduğu azot, yanma prosesinden sonra azot oksitlere dönüşür. Özellikle yanma havasındaki atmosferik azot 1200°C ve üzerindeki sıcaklıklarda oksijen ile reaksiyona girer ve ısıl-azot oksitler oluşur. Akışkan yataklı kazanlarda düşük yanma sıcaklık değerlerinden dolayı azot oksit oluşumu gerçekleşmez. Kademeli besleme havası uygulamasıyla indirgeyici atmosfer ortamı yaratılarak, yakıtların içermiş olduğu azotların yanma prosesinden sonra azot oksitlere dönüşümünün önüne geçilir. Sonuç olarak; düşük yanma sıcaklığı ve kademeli besleme havası ile NOx emisyonu düşürülür, yakma prosesine kireçtaşı ilavesi SO2 nin tutulması sağlanır.

5. Kullanılabir kül : Yakma işleminden sonra silolarda toplan kül tarıma elverişli toprakların elde edilmesinde, atık/çamur stabilizasyonu sayesinde yol yapımı işlerinde taban malzemesi elde etmek, açık madenlerin geri kazanımında dolgu malzemesi olarak ve son olarak çimento tesislerinde ham madde olarak kullanılabilir.

Baca gazı arıtma sistemleri

Baza gazı artırma sistemi ile kömürünün yakılması sırasında oluşacak küllerin elimine edilmesi sağlanır. Arıtma sisteminden elde edilen küller çimento fabrikaları ve yol yapım projelerinde hammadde olarak kullanılmak üzere değerlendirilebilir.

Üç çeşit temel baca gazı kükürt arıtma prosesi mevcuttur; ıslak prosesler, püskürtmeli kurutucu prosesleri ve kuru prosesler.

Kömür kullanımı sonucu ortaya çıkan baca gazlarını (SO2 ve NOx) azaltmak için baca gazı arıtma teknolojileri kullanılmaktadır:

  • Baca gazı desülfürizasyon (kükürt arıtma) teknolojileri
  • Baca gazı denitrifikasyon (azot arıtma) teknolojileri

Termik santrallerde uygulanan en yaygın proses, yaş proseslerden kireç/kireçtaşı ile yıkama prosesidir. Kullanılan absorbanın temininin kolay ve ucuz olmasından dolayı tercih edilmektedir. Yanma sonrası ortaya çıkan baca gazındaki SO2’nin bir absorplama ünitesinde kireç/kireçtaşı çözeltisiyle yıkanarak kalsiyum sülfat/sülfit çamuruna dönüştürülmesi sağlanır. %92-97 SO2 giderimi sağlanabilmektedir. Proses sonucu oluşan çamur (alçı taşı) yan ürün olarak geri kazanılabilmektedir.