Ana Sayfa Haberler Gerçek Bal Na...

Gerçek Bal Nasıl Anlaşılır?

26.06.2020 – “REÇEL, PEKMEZ VE KAHVALTILIK ÇİKOLATA FİYATINA BAL OLMAZ”

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanan sahte ve tağşiş yapılmış ürünler, insan sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Kötü niyetli kimseler özellikle zeytinyağı ve bal gibi ürünlerde yaptıkları akıl almaz sahtekârlıklarla tüketicinin konu hakkında yetersiz bilgi sahibi olmasından faydalanıyor. “Bal doğal bir üründür ve fiyatları piyasadaki fabrikasyon tatlı kahvaltılık ürünlerden daha yüksektir. Akla mantığa yatmayan, reçel, pekmez ve kahvaltılık çikolata fiyatına satılan ürünler tercih edilmemelidir.” diyen Türkiye’nin Bal Gurmesi Ahmet Bağran Aksoy, doğru bal seçimi hakkında öneli bilgiler paylaşıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanan tağşiş yapılmış ürünler listesinde zeytinyağı ile birlikte en çok sahtesine rastlanan bal, tüketici sağlığını doğrudan tehdit ediyor. Son dönemlerde bakanlık tarafından çıkarılan kararname ile tüketicinin korunması için çaba sarf edilse de kötü niyetli üreticilerin önüne geçilemiyor. “Tüketici, kötü niyetli üreticilerden ancak bilgi sahibi olarak kendini koruyabilir.” diyen Bal Gurmesi ve Etabal Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bağran Aksoy, “İnsanlar besin değeri yüksek olduğu için bal tüketmek istiyor fakat piyasadaki sahte ve tağşiş yapılmış ürünler, halk sağlığını doğrudan tehdit ediyor. Bakanlığımızın açıkladığı son tağşiş yapılmış ürünler listesinde de bunu gördük. Bu sebeple tüketici ham ve katkısız bal tüketmek istiyorsa rüştünü ispatlamış markaları tercih etmelidir.” dedi.

“ARACIDAN DEĞİL ARICIDAN BAL ALINMALIDIR”

Balın doğadaki en besleyici ürün olduğunu ve insanın hayatını sürdürebilmesi için bal ve arı ürünleri tüketmek zorunda olduğunun altını çizen Bal Gurmesi Ahmet Bağran Aksoy, şu bilgileri paylaştı:

“Öncelikle şu bilinmelidir; balın sahtesi laboratuvar şartlarında yapılan incelemeler sonrası anlaşılır. Renginden, tipinden ve kokusundan işin uzmanı olmayan kişilerin doğal balı anlaması güçtür. Fakat tüketicimiz bazı noktalara dikkat ederek doğru balı seçebilir. Bal doğal bir üründür ve fiyatları piyasadaki fabrikasyon tatlı kahvaltılık ürünlerden daha yüksektir. Akla mantığa yatmayan, reçel, pekmez ve kahvaltılık çikolata fiyatına satılan ürünler tercih edilmemelidir. Gerçek çiçek balı kristalize olur ve donar. Çünkü bal doğal bir üründür ve şartlara göre kendisini koruma altına alır. Bal donduğu zaman endişe edilmemelidir. 40 dereceyi geçmeyen sıcak suda benmari usulüyle eritilip tekrar kullanılabilir. Burada dikkat edilecek durum balın kaynayacak noktaya ulaşmamasıdır. Ayrıca ham ve katkısız balın tadı 15 – 20 saniye daha damakta kalır bu da önemli bir noktadır. En önemlisi de tüketici paylaştığımız bilgiler ışığında bilinen markaları tercih etmelidir. Aracıdan değil arıcıdan bal alınmalıdır. Tüketicilerimiz kendi üretim çiftlikleri olmayan markaları alırken daha temkinli olmalıdır.”

[(Turk-gida-kodeksi-bal-standarti-degisti)]

 

Dünyada Çam Balı Üretiminin Yüzde 90’ı Türkiye’den

25.06.2020 – Türkiye’de 500 milyon dolarlık hacme sahip bal ve arı ürünleri pazarının 200 milyon dolarını ambalajlı bal pazarı oluşturuyor. Son 8 senede ihracatını 5 kat artıran bal ihracatçıları “Ambalaj ürüne katma değer sağlar, güvenilir gıda ambalajlı gıdadır.” diyerek 100 milyon dolarlık hedeflerine ambalajlı bal ihracatı yaparak ulaşmak istiyor.

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Nedim Kalpaklıoğlu, Türkiye’nin kovan varlığında dünya üçüncüsü, bal üretiminde ise Çin’den sonra ikinci sırada olduğunu söyledi.

“Ülkemizde 83 bin arıcılık işletmesi bulunuyor. Bal üretimi ise ortalama 70-80 bin ton civarında. Bunun 20-25 bin tonunu çam balı oluşturuyor. Dünyada çam balı üretiminin yüzde 90’ı ülkemizde yapılıyor. Türkiye´nin çam balı üretiminin yüzde 80’lik bölümü de Muğla’dan karşılanıyor. Türkiye dünyadaki en kaliteli bala sahip. Biz çam balını dünyaya tanıtmak istiyoruz. Botanik zenginliğiyle eşi benzeri görülmeyen bu coğrafyadaki hakiki çam balının dünyadaki hak ettiği değeri bulabilmesi için Ar-Ge çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Ege İhracatçı Birlikleri olarak Türk çam balının faydalarını anlatan bir film hazırlıyoruz. Çam balı ihracatının katma değerini gıda güvenliği ve hijyenini merkeze alarak dünyanın talep ettiği kalitede artırmamız gerek. Avrupa’ya yaptığımız süzme bal ihracatımızın yüzde 90’nını çam balı oluşturuyor.”

Arılar olmazsa insanoğlu yalnızca dört yıl yaşayabilir

Kalpaklıoğlu, Avrupa pazarına ve hedef pazarlara Türk çam balını katma değerli bir şekilde ticarileştirilerek gönderilmesinin ambalajlı bir şekilde ihraç edilerek sağlanacağı görüşünde.

“Ambalaj bir ürünün markasını ve kalitesini anlatır. Ambalajlı bal ihracatı çam balımızın marka değerini artırarak dünyada önemli bir üretici konumunda olan Türkiye’nin ihracat ayağında da önemli bir oyuncu hatta söz sahibi olmasını sağlayacaktır. 2011’de 5 milyon dolar olan ihracatını 2019’da 25 milyon dolara ulaştıran Türkiye verimli florasıyla her geçen gün kendini arıcılıkta geliştiriyor. İklim değişikliği, tarım ilaçları, çevre kirliliği yüzünden dünyanın birçok bölgesinde toplu arı ölümlerine şahit oluyoruz. Ünlü fizikçi ve bilim insanı Albert Einstein arıların ekosistem için önemini 1949’da şu sözlerle özetlemişti: “Arılar yeryüzünden silinip giderse, insanoğlu yalnızca dört yıl yaşayabilir. Arılar olmazsa döllenme olmaz, hiçbir bitki, hiçbir hayvan, hiçbir insan olmaz.” Dünya döngüsü için hayati öneme sahip arıların yaşamaları, beslenmeleri, doğal süreçlerinde bal üretmeleri için en büyük görev üreticilere düşüyor.”

İlk 5 ayda bal ihracatı artış gösteriyor

Nedim Kalpaklıoğlu’na göre çam balında arıcıların arı hastalıklarına karşı kullandığı antibiyotik ilaçlarının veteriner tarafından reçeteye bağlanması ve kullanımının kontrol altına alınması gerekiyor.

“Bu bal ihracatındaki artışın önüne geçen en büyük engeldir. Tarım ve Orman Bakanlığı denetimlerini sıkı bir şekilde yapıyor. Arıcılara bilgilendirmenin doğru yapılması adına eğitimlerin sıklaştırılması, denetimlerin artması, bal analizlerinin düzenli yapılması gerekiyor. Geçen sene 5 bin 548 ton balı 45 ülkeye gönderdik. Balın yanı sıra polen, arı sütü, propolis, arı ekmeği gibi katma değerli arı ürünleri üretiminin artırılmasını da amaçlıyoruz. İlk 5 ayda bal ihracatı yüzde 2,5 artarak 10 milyon 725 bin dolara ulaştı. Ege Bölgesi’nden ise bal ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2 artarak 5 milyon 778 bin dolar olarak gerçekleşti. En fazla ihracat dünyanın en büyük bal ithalatçıları olan Almanya ve ABD’ye yapıldı.”

Her gün bir kaşık bin bir derde deva

Balın bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, antiviral özelliğiyle en güçlü doğal antibiyotiklerden biri olduğunu söyleyen Nedim Kalpaklıoğlu şöyle konuştu:

“Karaciğer ve akciğeri yeniliyor, yaraları iyileştiriyor, mikropları öldürüyor. Damar sertliğinden kansere kadar bir çok hastalığa karşı bizi koruyor. Pandemi bize kendine kendine yetebilen bir ülke olmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Ekosistemimizi daha fazla koruma altına alma eğiliminde olmalıyız. Bakanlıklarımız ve Orman Genel Müdürlüklerince bal ormanlarının artırılmasına yönelik bir çok proje başarıyla devam ediyor. Bal Ormanı Eylem Planı bunun en güzel örneği. Şu an 533 adet bal ormanımız var. Bal ormanı tesislerinin 2023’e kadar 720’ye çıkarılması hedefleniyor. Aynı zamanda proje ile 70 bin 795 hektarlık alan arıcıların kullanımına açıldı.”

 

Türk Gıda Kodeksi Bal Standardı Değişti!

05.05.2020 – Tüketici artık balın ham bal ya da işlenmiş yani ısıtılmış bal olup olmadığını bilecek….

Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği Bal Tebliği 2020/7, 31044 sayılı Resmî Gazete’de yayınlandı…

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği, akademisyenler, sektörel dernek temsilcileri ve Tarım ve orman bakanlığı temsilcilerinden oluşan Türk Gıda Kodeksi Bal Komisyonunun 3 yıldır üzerinde çalıştığı yeni bal tebliği yayınladı…

Tebliğde önemli değişiklikler var….

Bunlardan en önemlisi balın kristalleşmesinin (halk arasında balın katılaşması, donması olarak bilinir) doğal olduğu ibaresinin tebliğe girmesidir. Konu hakkında açıklamalarda bulunan Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin “Bal, elde edildiği bitki kaynağına göre zamanla kristalleşebilir. Bu konu halk arasında yanlış anlaşılıyordu. Bal katılaştığı zaman şeker ilave edilmiş tağşiş edilmiş bal olarak algılanıyordu. Bu nedenle arıcılarımız ballarını tüketiciler ile buluşturmakta zorlanıyordu. Kristalleşmiş balları şeker ilave edilmiş bal zanneden vatandaşlar bu ürünleri satın almadıkları için marketler bu ürünleri üreticilere iade ediyorlardı. Bu iadeler sebebi ile arıcılar zarar ediyorlardı ve ballarını gerçek değerinin altında bal paketleme firmalarına satmak zorunda bırakılıyorlardı.

Bal paketleme firmalarının birçoğu balları aşırı ısıtarak (70-80 °C, 15-30 dk) ve ayrıca içindeki besin değerini sağlayan polenleri filtre ederek rafa gönderiyorlar. Burada da amaç balın kristalleşmesini önlemek ve balların uzun süre raflarda sıvı, berrak kalmasını sağlamak. Ama bu işlemler balın besin değerini azaltıyor. Tüketici bunları bilmiyor rafta gördüğü bütün balları aynı işlemlerden geçmiş doğal bal zannediyor. Halbuki gerçek öyle değil. Tebliğe balın kristalleşmesinin doğal bir olay olduğu ve ayrıca ham bal tanımı girdiği için artık tüketiciler bu ayrımı yapabilecek. Ham bal ısıl işlem görmemiş ve içerisindeki polenler tutulacak şekilde filtre edilmemiş baldır. Sadece içerisindeki gözle görülebilen yabancı maddeler süzülür ve kavanozlanır. Böylece kovandan gelen besin değeri korunarak bal tüketicilere ulaştırılır. Ham bal besin değeri açısından en değerli baldır. Aslında balın doğru tüketimi bu şekilde olmalıdır. Ham bal yüksek sıcaklıkta ısıl işlem görmediği için doğal olarak kristalleşir yani donar. Ama balın bu hali ile tüketilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Balın asıl şifasından yararlanabilmek için bal ham haliyle tüketilmelidir.” dedi.

Uluslararası Arı Ürünleri Standartları (ISO) Komisyonu Üyesi Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı tebliğdeki revizyonlarla ilgili şunları söyledi: “Tebliğde gerek balın tanımına ve özelliklerine ilişkin gerekse bala uygulanan işlemlere ilişkin yapılan revizyonlar hem tüketiciyi hem de üreticiyi korumak adına çok önemlidir. Tebliğ yeni hali ile oldukça kapsamlı ve detaylıdır. ISO komisyonunda şu an dünya bal standardının oluşturulması çalışmaları devam ediyor.

Dünyanın 2. Arıcılık ülkesi olan ülkemiz hazırlamış olduğu bu standart ile dünyaya örnek olacaktır. Özellikle de ülkemize has son derece değerli bir bal çeşidimiz olan çam balının doğru tanımlaması yapılmıştır. Çam balı antibakteriyel, antifungal, antioksidan özellikleri ile dünyada ayrışan, üst kalite bir bal çeşididir. İhracat potansiyeli olan bu değerli bal çeşidimizi, ülkemizde ve dünyada yeteri kadar tanıtamamaktayız.

Bal Alırken “Ham Bal” İbaresini Arayınız

Tebliğin yeni halindeki doğru tanımlamalar ile çam balının dünyada tanıtımına da katkı sağlanacaktır. Ayrıca bitki ismi ile satılan ballarda zorunlu hale getirilen polen analizi ve ayrıca maltoz şekeri analizi ile de balda sahteciliğin önüne geçme noktasında önemli bir adım atılmıştır. Özellikle ham bal tanımının tebliğe girmesi tüketicinin doğru bilgilendirilmesi anlamında son derece gerekli idi. Balların aşırı ısıtılarak kristalleşmesinin engellendiğini tüketici bilmiyordu. Bu konuda tüketici yanıltılıyordu. Ama artık etiketinde “Ham bal” ifadesini gördüğü zaman, tüketici bu balların ısıtılmamış ve kovandan geldiği hali ile besin değeri korunmuş bal olduğunu bilecek. Tercihini bu doğrultuda yapabilecek” dedi.

 

Türkiye Coğrafik Konumu Sayesinde, Dünyada Poliflora Balın Merkezinde Yer Alıyor

20.12.2019 – Günden güne markalaşan Türk balı, dünya çapında artan prestijiyle itibar kazanmaya devam ediyor. Türk balının dünyada en büyük cazibe noktalarından biri olmasının altında yatan en büyük etmen ise polifloral bal yapısına sahip olması olarak görülüyor. Çeşitli çiçeklerden elde edilen nektarlar ile oluşan poliflora bal, Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi konumu ve genç kuşak toprak yapısı sayesinde dünya çapında gittikçe ünleniyor. 35 yıllık bal gurmesi Ahmet Bağran Aksoy, polifloral Türk balının dünyada gittikçe artan önemine ilişkin şu açıklamalarda bulundu: “Türkiye’nin uygun iklimi ve çeşitli endemik bitkilere sahip oluşu, zengin içeriklere sahip bal tüketmemizi sağlıyor. Türkiye, genç kuşak toprak yapısı sayesinde dağlık alanlara sahip ve bu da endemik zenginliğimizin en büyük faydalarından biri. Arılar yüksek rakımlı yerlerde çeşitli ballardan nektar alarak içerik bakımından zengin ballar tüketmemize zemin hazırlıyor.”

İhracat hacmi yıldan yıla artan Türk balı, dünyada hızlı adımlarla zirvede yer ediniyor. Dünya çapında adından sıkça söz ettiren Türk balı; uygulanan doğal yöntemler, köklü arıcılık kültürü ve doğal yapısı ile itibar kazanmaya devam ediyor. Geçmişten gelen arıcılık kültürü ve Türkiye’nin uygun coğrafik özelliklere ev sahipliği yapması, uzmanların ilgisini Türk balına çevirdi. Uygun iklimi, zengin endemik bitkilere ev sahipliği yapması ve yüksek rakımı sayesinde Türkiye’nin coğrafi konumu; köklü arıcılık uygulamalarını asırlardır devam ettiriyor. Konu hakkında 35 yıllık bal gurmesi Ahmet Bağran Aksoy: “Türkiye, 4 mevsimi doya doya yaşayan bir iklime sahip. Bu da çeşitli endemik bitkilere ev sahipliği yapmamızın en büyük sebeplerinden biri. Özellikle Türkiye, genç kuşak toprak yapısı sayesinde dağlık alanlara sahip ve bu da endemik zenginliğimize zemin oluşturan bir diğer olumlu özelliğimiz. Arılar, yüksek rakımlı yerlerde çeşitli ballardan nektar alarak içerik bakımından zengin ballar tüketmemize zemin hazırlıyor. Bu durum, dünyada tek tür çiçeklerden meydana gelen monofloral bal tüketen ülkelerde bizi cazip gösteriyor.” açıklamalarında bulundu.

Bal Korsanlarına Karşı Milli Servetimiz

Türkiye, son yıllarda artış gösteren sahte bal üreticileri ile kendi içinde ve dünyada adeta itibar savaşı veriyor. Bunun en zor kısmı ise, sahte bal ile gerçek balın gözlem yoluyla neredeyse ayırt edilememesinden kaynaklanıyor. Sahte bal sebebiyle hem yerel hem de global olarak imajı zedelenme riskiyle karlı karşıya kalan Türk balı, sıkı denetimler ile hak ettiği eski ününe hızlı bir şekilde kavuşmaya başladı. İhracat hacminde ciddi artış yakalayan polifloral Türk balına olan ilgide Almanya başı çekiyor. Amerika ve Suudi Arabistan’ın takip ettiği bu ihracat sıralamasında Türk balı, ilk 6 aylık zaman diliminde 10,4 milyon dolarlık gelir sağladı. Dünya çapına toplamda 2 bin 445 Ton Türk balı satan Türk bal üreticileri; geçen yıl ihracat yapılamayan Çin, Libya, Bulgaristan, İsveç, Bosna-Hersek, Malezya, Somali, Yunanistan, Afganistan, Moğolistan ve Fas’a bal satışı gerçekleştirdi. Toplamda 41 ülkeye ihraç edilen Türk balı, sahip olduğu kültürel değeri ve polifloral yapısı sayesinde ününü korumaya devam ediyor.

“Kolay yoldan para kazanma hırsı, Türk balının itibarını sarstı!”

Konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulunan 35 yıllık bal gurmesi ve Etabal Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bağran Aksoy, “Türk balı, Anadolu coğrafyasında geçmişten beri süregelen bir öneme sahip. Bulunduğumuz coğrafi konum itibariyle asırlardır bu topraklara gelen medeniyetler, endemik çeşitlilik ve iklim uygunluğu ile arıcılıkla uğraşmışlar. Bu köklü arıcılık geleneği ise birikimli olarak günümüze kadar en yüksek standartlarda bizlerle devam ediyor. Adeta milli servetlerimizden biri olan Türk balı, korunması gereken maddi ve manevi değerlerimizden birisidir. Günümüzde kolay yoldan para kazanma hırsı, Türk balının içeride ve dışarıda olan itibarını sarstı. Para hırsı, Türk balına adeta sabote etti. Yapılan önlemlerle hak ettiği üne kavuşan Türk balı, inanıyorum ki dünyada kısa sürede daha fazla adından söz ettirecek.”

 

Türkiye Bal Üretiminde Dünyada İkinci Sırada

19.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu Üyesi Arslan Soydan, Türkiye’de en fazla balın Ordu’da üretildiğini belirterek, “Ordu ili genel bal üretiminin yüzde 38.6’sını karşılıyor” dedi. Soydan, arıcılık sektörünün Türkiye’de dışa bağımlı olmayan ender sektörlerden biri olduğuna da dikkat çekti.

Türkiye’de çok fazla sermayeye, tarım arazisine gerek duymadan yapılabilecek, genç çiftçilerle kadın çiftçilerin yanı sıra, köylerde kalan yaşlı nüfusun da uğraşı alanı olabilecek bir faaliyet alanı olan arıcılığın kırsaldan kente göçü önleyen en önemli faaliyet olduğunu belirten TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Arslan Soydan, “Arıcılıkta dışa bağımlı değiliz. Arıcılığın tüm ekipmanları yurt içinden karşılanabiliyor. Bundan dolayı, arıcılıkta dışa bağımlılık bulunmamaktadır” diye konuştu.

 

“İhracatımız potansiyelimizin altında”

Ülke genelinde arıcılıkla uğraşan işletme sayısının 83 bin 467 olduğunu, 2015 verilerine göre 7 milyon 709 bin 636 kovanda 107 bin 665 ton bal üretildiğini belirten Soydan, şu bilgileri verdi: “Türkiye’nin arıcılığa her yönden uygun olması arıcılığın gelişimini olumlu yönde etkilemiş, 2000-2015 döneminde kovan sayısı 4.3 milyondan 7.7 milyona, bal üretimi ise 61 bin tondan 108 bin tona yükselmiştir. Buna karşın hala kovan başına bal verimi ortalama 14.3 kilogramla düşük kalmaktadır. Çin’de bu rakamın 47.7 kilogram olduğu düşünüldüğünde ülkemiz verimindeki yetersizlik net olarak görülmektedir. Bu kadar büyük üretimimize rağmen bal ihracatımızın 7 bin tonda kalması potansiyelimize göre çok azdır. Dünya bal üretimi 1.7 milyon tona yaklaşan bal üretiminin yüzde 27.1’ini Çin üretiyor. Türkiye, Çin’in ardından yüzde 5.7 ile ikinci sırada buluyor.”

İller arasında Ordu birinci

İller arasında bal üretiminde ilk sırayı Ordu’nun aldığını söyleyen Soydan, “İller arasında bal üretiminde ilk sırayı 16 bin 601 tonla Ordu alırken, Muğla 15 bin 206 tonla ikinci, Adana 9 bin 763 tonla üçüncü, Aydın 4 bin 7 tonla dördüncü, Mersin 3 bin 493 tonla beşinci, Sivas 3 bin 327 tonla altıncı, Balıkesir 3 bin 213 tonla yedinci, Antalya 2 bin 947 tonla sekizinci, İzmir 2 bin 810 tonla dokuzuncu, Van 2 bin 113 tonla onuncu sırada bulunuyor. Toplam bal üretiminin yüzde 38.6’sı Ordu, Muğla ve Adana’da üretiliyor. Ülkemizde çoğunlukla gezginci olarak yapılan arıcılıkta, arıcılarımızın büyük bir kısmı arılarını Akdeniz ve Ege bölgelerinde kışlatmakta, ardından Mayıs ayında İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya götürmektedirler. Arıcılarımızın bir kısım çiçek balı için Sivas, Erzurum, Muş, Bingöl ve Bitlis’e, ayçiçeği balı için Trakya ve Ege Bölgelerine gitmektedirler” dedi.

Türkiye’de bakir denilebilecek uygun floraların bulunmasının organik bal üretimi için de büyük avantajlar sağladığını vurgulayan Soydan, ”Kimyasal katkı maddelerinden ve şeker katkısından uzak, tarımsal ilaçlama ve kimyasal gübrelemenin yapılmadığı ortam zorunluluğu şartı, ülkemizin pek çok yöresinde organik bal üretiminin yapılabileceğini göstermektedir” açıklamasında bulundu.

“Arıcılıktaki sorunlar çözümlenmelidir”

Bu olumlu göstergelere rağmen arıcılığın eğitim, pazarlama, örgütlenme, damızlık, kalite kontrol başta olmak üzere sorunları bulunduğuna dikkati çeken Soydan, şunları kaydetti: “Arı üreticilerinin birlikler yada kooperatifler şeklinde gelişmiş ülkeler seviyesinde örgütlenememesi ve mevcut örgütlerin de yeterince güçlü olmaması pazarlamada soruna neden olmaktadır. Üretilen balların arıların nektar aldığı bitkiye göre sınıflandırılmaması, belli bir standardının olmaması, hastalık ve zararlılara karşı bilinçsizce ilaç kullanımının balda kalıntıya neden olması, merdiven altı üretilen sahte balların denetimlerinin tam anlamıyla yapılamaması, kaçak bal girişlerinin önlenememesi sorunlardan bazılarıdır. Arıcıların, ürettiği balın yanı sıra katma değer sağlayan polen, arı sütü, propolis gibi diğer ürünlerin de üretebilmesi için teşvik edilmesi, arıcılar modern arıcılık konusunda eğitilmesi, yeni arıcılığa başlayanlar için kurslar açılması, genç çiftçilerin desteklenmesi, bal, polen, propolis, arı sütü, tüketiminin yaygınlaştırılması için tüketicilere yönelik çalışmaların yapılması, bölge şartlarına uygun ana arıların üretilerek arıcılara dağıtımının sağlanması, organik bal üretiminin artırılması için üreticiyi teşvik edecek tedbirlerin getirilmesi, kovanlarda standartlaşmanın sağlanması için gereken çalışmaların yapılması gerekiyor.” İHA

Dikkat! Açık Büfe Kahvaltılarda Sahte Bal Riski

27.10.2017 – Bal adı altında satılan ve içine glikoz şurubu, renklendirici ve esans başta olmak üzere çeşitli katkı maddeleri ilave edilen ürünler tüketicilerin sağlığını tehdit ediyor. Sahte ballar, kahvaltı salonları ve otellerde özellikle açık büfe ile her şey dahil sistemde ambalajsız olarak sunuluyor.

Gıdada taklit ve tağşiş yapılan besinlerin arasında bal ilk sıralarda yer alıyor. Son dönemde bazı üreticiler, bal adı altında satılan ürünlerin içine glikoz şurubu, renklendirici ve esans başta olmak üzere çeşitli katkı maddeleri ilave ederek, tüketici sağlığını hiçe sayan hilelere başvuruyor. Yapılan gıda hileleri, tüketicilerin sağlığı için büyük risk oluşturuyor. Merdiven altı üretilen ve çeşitli katkı maddeleri ilave edilerek satılan ürünlere yönelik tüketiciler dikkatli olmaları konusunda uyarıldı.

“Piyasada Arı ile Karşılaşmamış Bal Var”

Piyasada satılan ballarda, glikoz şurubunun yanı sıra petrol ürünlerinin de kullanıldığını belirten Honeyci markasının kurucusu ve 32 yıllık bal üreticisi Ahmet Bağran Aksoy, “Glikoz şurubunun içine biraz renklendirici ve esans ilave ediliyor, bal adı altında satılıyor. Doğal izlenimi veren petek ballarda ise, saf bal mumumdan yapılmış petek kullanılması gerekirken, çok daha ucuz olan petrol ürünü mumdan petek kullanılıyor. Bal kavanozlarının üzerinde yer alan içindekiler kısmına belli olmayacak kadar küçük harflerle glikoz şurubu yazılıyor. Sahte ballar, kahvaltı salonları ve bazı otellerde, özellikle açık büfe ve her şey dahil sistemde açık bir şekilde sunuluyor” ifadelerini kullandı.

Tüketeceğiniz Ürünleri Kontrol Edin

Merdiven altı üretilen ve bal adı altında satılan ürünlere yönelik tüketicileri uyaran Aksoy, “Tüketiciler içine katkı maddesi katılan ürünleri kontrol imkanı bulamıyor. Maliyeti düşürmek için merdiven altı üretilen ve bilinmeyen ürünleri kahvaltı salonları ile otellere sokmamak gerekiyor. Bal diye kendilerine sunulan şeyin aslında ne olduğunu tüketiciler kontrol etmeli” dedi.

Piyasadaki İki Tür Sahte Bal Hakkında Uyarı

22 Ekim 2017 – Giresun Arıcılar Birliği Başkanı Kubilay Elevli, insan sağlığını tehlikeye atan sahte bal konusunda daha duyarlı olunması gerektiğini söyledi.

Arının kovanından çıkan hiçbir şeyin sahte olamayacağını ancak insanların yaptığı üretimlerin sahte olabileceğini belirten Kubilay Elevli, “Sahteyi yapan insanlardır. Piyasada 2 türlü sahte bal vardır. Birincisi devlet eliyle yapılan sahteciliktir. Marketlere girdiğimizde çeşitli adlar adı altında kavanozlarda albenisi çok güzel bal gibi görülen bal aromalı şuruplar vardır. Özellikle bunlar nişasta bazlı şekerlerden elde ediliyor. Nişasta bazlı bu şuruplardan hastalara 1 kaşık verdiğinizde 1 saatliğine bütün bağışıklık sistemini felç etmesi ve bunun da ölümlere götürebildiği unutulmamalıdır” dedi.

İkinci sahte bal türünün de merdiven altlarında üretildiğine dikkat çeken Elevli, “Akaryakıt istasyonlarında, nalburda, kasapta koyu koyu görüyoruz. Sorduğunuzda kestane balı diyorlar. Sorduğunuzda kendi balım, Gürcü balı diyorlar. Bunlar kesinlikle merdiven altı üretimidir. Arı değil insan tarafından bal adı altında yapılan nişasta bazlı glikozlardır” ifadelerine yer verdi.

“DONMUŞ BAL SAHTE DEĞİLDİR”

Güvenilir bal almak isteyenlerin ya arıcıdan ya da Tarım Bakanlığının izni olan yüzde 100 çiçek ballarını satın alması gerektiği belirten Elevli, “Halk arasında bir kanı var, donan bal sahtedir. Bu gerçek değildir. Türkiye’de 2 bal donmaz. Birincisi çam balıdır. Özelliği ise salgı balı früktoz oranı çok yüksektir. Diğeri ise 100 ila 300 rakımda bulunan saf kestaneden üretilen ballar donmaz. Ama kestane balının içerisinde orman gülü, kekik, çalı çileği gibi çeşitli çiçekler arı kovanına getirilirse o bal da donar. Krema haline gelmiş donan çiçek balları güvenle yenilebilir. Çünkü çiçek oranı çok fazla olduğu sürece besleyici değeri yüksektir. Enzimler nedeniyle bu bal zamanla kristalize olur. Kristalize olmuş bal gerçek baldır. Çoğu bilinçsiz tüketici bu donan balı ya ısıtıyorlar öyle tüketiyorlar. Ya da arıcı bizi kandırdı diyerek kullanmıyorlar. Gerçek balı ısıtmayın, krema şeklinde ya plastik ya da tahta kaşık kullanarak yiyin. Eğer şüpheniz devam ediyorsa petekli bal alın. Petekli balın en azından arı tarafından yapıldığı görülmektedir” açıklamasında bulundu.

“ALINAN BALLARIN ETİKETLERİNİ İNCELEYİN”

Elevli, yaklaşan Ramazan ayını fırsat bilen bazı kişilerin son günlerde piyasaya yoğun şekilde sahte bal sürdüklerini tespit ettiklerini söyledi. İnsanların oruçlu şekilde bala hasret olduğu, iştahlarının kabardığı zamanlarda bazı satıcıların cami önlerine gelerek, çarşıda, pazarda bal satmaya kalkacaklarını kaydeden Elevli şunları söyledi:

“Piyasaya sürülen sahte ballar nedeniyle insan sağlığı tehlikeye atıldığı gibi yöre ekonomisi de önemli miktarlarda kayıplara uğramaktadır. Sahte ballar genellikle denetimlerin yetersiz olduğu halk pazarları ile kırsalda kurulan pazarlarda satılmaktadır. Sahte ballar etiketsiz kavanozlarda veya bidonlarda satılmaktadır. Alım gücü yerinde olmayan vatandaşlarımız fiyatı ucuz bulduğu için bu balları bilinçsiz bir şekilde almaktadır. Vatandaşlarımız, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan işletme ruhsatı olmayan ve ürettiği balın tahlil raporu bulunmayan satıcılardan bal almamalıdır.”

Elevli, Giresun’da yaklaşık 14 bin ailenin arıcılık yaptığını ve bundan yöre ekonomisine yaklaşık 30 milyon TL gelir sağlandığını belirterek, “Sahte bal yörede arıcılığın gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Daha sıkı kontrol ve denetimler yapılmalıdır. Bu konuda bizler yetkililere her türlü yardımı yapmaya hazırız” diye konuştu. İHA

 

Dünyada Çam Balının Yüzde 92’si Türkiye’de Üretiliyor

Bal Stratejik Ürün Oldu

09 Nisan 2015 – Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Recep Sıralı, dünyada en çok bal üretilen ülkelerden olmasına rağmen Türkiye’de koloni başına bal veriminin ortalama 15 kilogram kadar olduğunu, oysa ileri ülkelerde bunun 60 kilogram olduğunu belirterek, “Ülkemizde var olan ballı bitkilerin potansiyelinden yeterince yararlanamıyoruz” dedi.

Arı yetiştiriciliği ve bal üretiminde temel etken olan iklim şartları, coğrafik koşullar ve ballı bitki örtüsünün uygun olmasının Türkiye açısından büyük bir şans olduğunu, dünyada mevcut ballı bitki tür ve çeşitlerin yüzde 75’inin Türkiye’de bulunmasının büyük bir doğal zenginlik olarak ön plana çıktığını belirten Yrd. Doç. Dr. Recep sıralı, çeşitli bölgelerin kır, ova, yayla ve meralarında farklı tarihlerde ballı bitki çiçeklerinin açtığını, bol ve kaliteli nektar salgıladığını, bu bölgelerin yaz aylarında adeta bir nektar seline dönüştüğüne dikkat çekti. Günümüzde bal üretiminin yılda 80 bin ton ve bal mumu üretiminin ise 4 bin 500 tona ulaştığını, bu haliyle arıcılığın ülke ekonomisine bal ve bal mumu olarak sağladığı katkının 150 milyon liradan oldukça fazla olduğunu belirten Sıralı, “Arıcılığın bitkisel üretime olan katkıları da dikkate alındığında bu faaliyetin ekonomimize olan toplam katkısının 500 milyon lira civarında olduğu tahmin edilmektedir” diye konuştu.

Türkiye’de son 10 yılda 140 bin sabit, 40 bin gezginci olmak üzere toplam 180 bin yetiştirici bulunduğunu, gezginci arıcılık yapan 40 bin kişi arıcılığı profesyonel anlamda yaptığını ve geçimini sadece arıcılıktan sağladığına dikkat çeken Sıralı, bunun da aile fertleriyle birlikte yaklaşık 200 bin kişinin yaşamını sadece arıcılığa bağladığı anlamına geldiğini vurguladı.

“BAL STRATEJİK ÜRÜN OLDU”

Balın Türkiye için stratejik bir ürün haline geldiğine dikkat çeken Sıralı, şöyle konuştu: “Türkiye’den gerçekleştirilen bal ihracatı ile ülkemize her yıl milyonlarca dolarlık döviz girdisi sağlanmaktadır. Geçtiğimiz dönemlerde yıllık 20-25 bin ton bal, yurt dışına ihraç edilerek ülke ekonomisine yaklaşık 30 milyon dolar katkı sağlanmasına karşın ülkemizin son yıllardaki bal dışsatımının düşüklüğünün nedeni, dış pazarın istediği kalitede ürün üretilememesinden kaynaklanmaktadır. Tüm dünyada üretilen çam balının yüzde 92’sini Türkiye karşılamaktadır. Ülkemizde üretilen çam balının yüzde 95’i ihraç edilmektedir. Bu ürün Türkiye için fındıktan sonra gelen en stratejik üründür.”

Bal Stratejik Ürün Oldu

“BAL VERİMİNİ YÜKSELTMELİYİZ”

Tüm bu avantajlara, dünyada ABD, Rusya ve Çin’den sonra en çok bal üreten ülke olmasına rağmen Türkiye’de koloni başına bal veriminin oldukça düşük durumda olduğunu vurgulayan Sıralı, “Düşük sayıda koloni varlığına rağmen önemli derecede bal üreten bazı ülkelerin varlığı da arıcılıkta daha çok çalışmalar yapmamızın zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’de koloni başına bal veriminin ortalama 15 kilogram kadar olması, ülkemizde var olan ballı bitkilerin potansiyelinden yeterince yararlanamadığımızı ve bal arısı popülasyonlarımızın verim düzeylerinin yeterli olmadığını göstermektedir. Bu verim düşüklüğü, Türkiye arıcılığının içinde bulunduğu eğitim, arı hastalık ve zararlıları, modern donanım ve teknik yöntemlerin kullanımına ilişkin birtakım sorunlardan da kaynaklanmaktadır. Oysa kovan başına bal verimi arıcılığı ileri ülkelerde 60 kiloya kadar yükselebilmektedir. Bu durumda alınacak teknik ve kültürel önlemlerle bal verimi ortalaması yükseltildiğinde ülke üretiminin ne denli artırılabileceği kolaylıkla anlaşılabilmektedir” şeklinde konuştu.

Sıralı, kırsal kesimin refahına önemli oranda katkıda bulunabilecek, uygun ve önemli bir faaliyet kolu olabilecek arıcılığın bir toplumsal kalkınma aracı olarak devletçe her yönüyle desteklenmesi, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve bu amaçla da yasal ve örgütsel düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğini sözlerine ekledi. İHA