Ana Sayfa Emlak Türkiye İMSAD...

Türkiye İMSAD’dan 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Açıklaması

14.06.2021 – Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu: “Demokrasi mücadelesinden güçlenerek çıktık,  bundan sonra da her türlü engeli birlik ve beraberlikle aşacağız”

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği), ‘15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ dolayısıyla bir açıklama yaptı. 15 Temmuz’un yakın tarihin dönüm noktalarından biri olduğunu vurgulayan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu şunları söyledi: “15 Temmuz’un beşinci yıl dönümünde, darbe girişimine karşı mücadele verirken yaşamını yitiren demokrasi şehitlerimizi bir kez daha saygı ve rahmetle anıyor, kahraman gazilerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz. Ülkemizin bütün kesimlerinin cumhuriyetimizi, demokrasimizi savunduğu 15 Temmuz, birlik ve beraberliğin değerini hepimize bir kez daha derinden hissettirdi. Demokrasi mücadelesinden güçlenerek çıkan toplum olarak, bundan sonra da her türlü engeli el ele vererek aşacağına inancımız tamdır. Toplum olarak her alanda kararlı, sabırlı ve disiplinli bir şekilde çalışarak üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmeli, daha güçlü ve gelişmiş bir Türkiye için değer yaratmaya devam etmeliyiz.”

 

İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu: “Tehdit ve fırsatları değerlendirerek geleceği doğru tahmin etmek kritik önem taşıyor”

08.10.2020 – Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale gelen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısının 36’ncısı, pandemi nedeniyle beşinci kez internet üzerinden gerçekleştirildi. “Pandeminin Gölgesinde 2021: Değişen Para Dinamiğinde Talep Nasıl Şekillenecek?” başlığı altında yapılan toplantıda katılımcılara seslenen Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “İnşaat malzemeleri sanayimiz ilk 9 ayı beklentilerimizin üzerinde bir büyüme ile tamamladı. Önümüzdeki döneme bakarken tehdit ve fırsatları rasyonel değerlendirmek ve farklı bakış açılarıyla geleceği doğru tahmin etmek kritik önem taşıyor” dedi. Toplantının konuşmacısı İstanbul Medipol Üniversitesi İYBF Dekanı Prof. Dr. Kerem Alkin ise şunları söyledi: “Covid-19, dünya ekonomisinde 1950’li yılların sonlarından bu yana yaşanan pek çok siyasi, askeri ve ekonomik krizler dikkate alındığında, küresel açıdan en büyük zarar ve en olumsuz etkiye yol açan kriz olarak değerlendiriliyor. Aşı sürecinin başlamasıyla en geç nisan ayından itibaren yeni bir sürece gireceğimizi öngörüyorum.”

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 36’ncı kez düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, 7 Ekim Çarşamba günü Demirdöküm’ün katkılarıyla düzenlendi. Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı “Pandeminin Gölgesinde 2021: Değişen Para Dinamiğinde Talep Nasıl Şekillenecek?” başlıklı online ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı; inşaat malzemesi sanayicileri, iş dünyasından isimler ve sektör profesyonelleri tarafından ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı İstanbul Medipol Üniversitesi İYBF Dekanı Prof. Dr. Kerem Alkin, küresel salgının dünya ve Türkiye ekonomisine etkilerini ve normalleşme sürecine yönelik değerlendirmeleri paylaştı.

Değişimin etkisi ve hızı daha da radikalleşti

Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Değişimin baş döndürücü hızı günümüzün gerçeği. Tüm dünyayı kapsayan ve her gün hızlanan değişim, olağan dışı gelişmeleri olağan hale getiriyor. Pandemi süreci ile değişimin etkisi ve hızı daha da radikalleşti. Geçmiş ile gelecek arasındaki fark, tahmin edebilme sınırlarımızı zorluyor, aşıyor. Geçmişin rehberlik etkisi azalıyor. Yarını doğru tahmin edebilmek, geleceğe doğru hazırlanabilmek her gün daha da önemli ve kritik hale geliyor” dedi.

2020’nin büyük umutlarla başladığını ifade eden Tayfun Küçükoğlu, “İlk çeyrekte yüzde 8,1 büyüyen, ikinci çeyrekte pandeminin etkisiyle yüzde 8 gerileyen, daha sonra üçüncü çeyrekte güçlü toparlanma yaşayan inşaat malzemeleri sanayimiz ilk 9 ayı tahminlerimizin ve beklentilerimizin üzerinde büyüme ile tamamladı. Alınan ekonomik tedbirlerin, sağlanan ucuz ve bol paranın ve hızla değişen tüketici davranışının bu gelişmede payı büyük. Ancak ağustos ayı itibarıyla yükselmeye başlayan para maliyeti bugüne kadar neredeyse yüzde 100 artarak talebi oluşturan dinamikleri ciddi şekilde etkilemeye başladı. Para maliyetinin önümüzdeki dönemde daha da artmasını bekliyoruz. Ayrıca kışa doğru artan pandemi etkisi, her gün değişen coğrafi ve global etkiler ile 2021’de bizi neler bekliyor? Bunu gerçekten doğru tespit edebilmek gelecekteki başarımız için fevkalade önemli olacak. Önümüzdeki döneme bakarken tehditleri ve fırsatları son derece rasyonel değerlendirmemiz ve çok farklı bakış açılarıyla geleceği tahmin etmeye çalışmamız gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.

Her ülke korumacılık zırhının arkasına sığınıyor

Küresel ekonomide her ülkenin bir korumacılık zırhı arkasına sığındığını vurgulayan toplantının moderatörü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan, “Bu korumacılık, serbest ekonomiden sanki daha çok devlet ekonomisine geçilmiş gibi bir algı yaratıyor. Küresel ticaretten bölgeselleşmeye dönerken tedarik zincirinin önemi de ortaya çıkıyor” dedi. Pandemi nedeniyle gelişmiş ülkelerin şirketlere hibe ile destek olup onları daha kolay ayağa kaldırdığını ifade eden Ferdi Erdoğan, “Biz krediler üzerinden yürüdüğümüzden borçlandırılan şirketlerin sorunlarını büyüttük mü yoksa çözüm mü ürettik? Bu durumu doğru değerlendirmeliyiz” diye konuştu. Yeni Ekonomi Programı 2021-2023’ün gerek hedefler ve tahmin açısından gerekse tüketim yerine üretim ve ihracat odaklı büyüme açısından tatmin edici olduğunu ifade eden Ferdi Erdoğan, programın nasıl uygulanacağı, dış kaynak bulunmasının çözümü ve büyürken enflasyonun düşürülmesinin nasıl sağlanacağının merak edildiğini belirtti. Sanayide maliyet artışına dikkat çeken Ferdi Erdoğan, şunları söyledi: “İnşaat malzemeleri sanayisinin üretiminde maliyetin üçte biri kullanılan enerjiden oluşur. Üçte biri de ithal girdi gibi görünür. Sene başından bugüne baktığımızda döviz sepeti yüzde 34, son bir yılda da yüzde 40 arttı ama üretici enflasyonu, yani maliyet yüzde 25-26 yükseldi, tüketici biraz daha geriden geldi. Bizim beklentimiz bu oranların doğru bir açıya yerleşmesidir.”

2021’in ilk 6 ayı Türkiye-AB açısından yumuşak geçecek

Konuşmasında, pandemi sürecinde dünya ve Türkiye ekonomisini değerlendirerek 2021 beklentilerini paylaşan İstanbul Medipol Üniversitesi İYBF Dekanı Prof. Dr. Kerem Alkin, “2021’in ilk 6 ayı Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri açısından çok yumuşak bir dönem olarak geçecek. Çünkü dönem başkanlığı Malta’ya geçiyor. Malta’nın çok farklı nedenlerden dolayı, özellikle Libya konusunda Türkiye ile birlikte hareket etmeyi tercih eden bir ülke olduğu gerçeğinden hareketle, dönem başkanlığında Türkiye ile ilişkiler konusunda daha yapıcı bir tutum içinde olacağına şahit olabiliriz” dedi.

Moralsizlik yerini farklı bir umut sürecine bıraktı

Gerek Dünya Bankası gerek Uluslararası Para Fonu gerekse Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün, 2021 yılı beklentilerini olumlu yönde yukarı doğru revize ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kerem Alkin, “Dolayısıyla küresel salgının dünya ekonomisini geniş manada vurduğu mart, nisan ve mayıs döneminde var olan büyük moralsizliğin yerini daha farklı bir umut sürecine bıraktığını söyleyebiliriz. Dünyanın beklenenden daha hızlı bir şekilde küresel salgının yaralarını sarabileceğini, bunu da dünya ekonomisi ve küresel ticaret için beklentilerin iyileşmesini sağladığını hep beraber izliyoruz. Covid-19’un sebep olduğu küresel belirsizlik algısı, dünya ekonomisinde 1950’li yılların sonlarından bu yana yaşanan pek çok siyasi, askeri ve ekonomik krizler dikkate alındığında, küresel açıdan en büyük zarara ve en olumsuz etkiye yol açan kriz olarak değerlendiriliyor“ şeklinde konuştu.

Nisan ayından itibaren ‘Biz ne yaşadık böyle’ diyeceğiz

Prof. Dr. Kerem Alkin, Türkiye’nin 2021 beklentileri ile ilgili şöyle konuştu: “2020 yılını, muhtemelen en kötü senaryoda -1,7 ila -1,5 civarında, daha iyimser bir senaryoda ise 0 ila 0,3 civarında bir pozitif büyüme kapatma ihtimalimiz var. Aşının bulunmasıyla birlikte dünyada salgının etkisini kaybetmesi gibi gelişmelere bağlı olarak ise Türkiye ekonomisinin 2021’de rahatlıkla yüzde 5’e yakın bir büyüme ile yılı kapatması yönünde de bir beklenti bulunuyor. Aşı sürecinin başlamasıyla dünya ekonomisi ile ilgili algı değişecek. En geç önümüzdeki nisan ayından itibaren ‘Biz ne yaşadık böyle’ diyerek enteresan yeni bir sürece gireceğimizi öngörüyorum.”

 

Türkiye İMSAD’dan “Yüzde 100 Yerli Üretim” Çalışmalarıyla İlgili Açıklama

08.09.2020 – Türkiye İMSAD, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, inşaat malzemelerinin yüzde 100 yerli olması için çalışma başlattıklarını duyurması üzerine bir açıklama yaptı. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Ürünlerimizin kalitesi ve ihracat performansımız Türkiye inşaat malzemesi sanayisinin gücünü yansıtıyor. Dış Ticaret Endeks raporlarımız da gösteriyor ki ‘Made in Turkey’ algısı henüz iç pazarda hak ettiği değeri göremiyor. İç pazarda da yerli malzemeye duyulan güvenin artması gerekiyor. Bunu bir yerli malı seferberliği olarak değerlendirebiliriz. Bugün ithalatının 3 misli ihracat yapan bir sektör olarak hedefimiz ithalatın 4 misli ihracat seviyesine ulaşmak ve ülkemize sağladığımız cari fazlayı artırmaktır” dedi.

Pandemi sürecinde yerli üretimin öneminin bir kez daha anlaşıldığını vurgulayan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, inşaat malzemelerinin yüzde 100 yerli olması için çalışma başlattıklarını bildirmesinin ardından, Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Yerli ürün konusunda atılacak her adımın, milli ekonomi, inşaat sektörü ve inşaat malzemeleri sanayisinin gelişimine önemli katkı sağlayacağını belirten Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Ülkemizdeki inşaatlarda özellikle yerli ürünlerin kullanılması gerektiğini, Türkiye İMSAD olarak her platformda dile getiriyoruz. Ürünlerimizin kalitesi ve ihracat performansımız Türkiye inşaat malzemesi sanayisinin gücünü yansıtıyor. Dış Ticaret Endeks raporlarımız da gösteriyor ki ‘Made in Turkey’ algısı henüz iç pazarda hak ettiği değeri göremiyor. İç pazarda da yerli malzemeye duyulan güvenin artması gerekiyor. Bunu bir yerli malı seferberliği olarak değerlendirebiliriz” diye konuştu.

Sektörümüz gelişimi ile ülkemiz adına gururlanmamızı sağlıyor

Türkiye inşaat malzemesi sanayisinin gelişen, değişen ve yükselen tüketici beklentileri ile önemli gelişim hareketi içinde olduğunun altını çizen Tayfun Küçükoğlu, şöyle konuştu: “Sadece kendimize değil içinde bulunduğumuz coğrafyaya yetecek ölçüde üretim gücümüz bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye inşaat malzemeleri sanayisi, bugün ithalatının 3 misli ihracat yaparak ülkemizin gelişimine kritik fayda sağlıyor. Hedefimiz, Covid-19 sonrası 5 yıllık süreçte ithalatın 4 misli ihracat seviyesine ulaşmak ve ülkemize sağladığımız cari fazlayı artırmaktır. Çünkü teknik, teknolojik, altyapı ve insan kaynağı açısından bu potansiyele sahibiz. Bulunduğumuz coğrafyada ve tüm kıtalarda ihracat yapma kapasitesine ulaşmış Türkiye inşaat malzemeleri sektörü, gelişimi ile ülkemiz adına gururlanmamızı sağlıyor.”

İthal ürünlerin tamamına yakını ülkemizde üretiliyor

“Ürünlerimizin fiyat ve kalite performansı, güvenilirlik ve rekabet gücümüzü artırırken, aynı zamanda pazar payı ve pozitif algının da artmasına olanak veriyor” diyen Tayfun Küçükoğlu, şöyle devam etti: “Gelişmiş ülkelerin de aralarında bulunduğu ihracat portföyümüz, kapasitemiz, rekabetçilik gücümüz, gelişen algımız da, ülkemize yönelik inşaat malzemeleri ithalatını azaltma potansiyelimizi işaret ediyor. İthal edilen ürünlerin tamamına yakını ülkemizde üretiliyor. İhtiyacımız; Ar-Ge faaliyetlerimizin daha da geliştirilmesi, ithal ürün kullanımının daha sınırlı bir alanda kalmasının sağlanması ve aynı zamanda ihracatımızın gelişimine de katkı verilmesidir. Artık mümkün olduğu kadar ihracatın arttığı ithalatın azaldığı bir dengeyi kurmaya çalışmalıyız.”

Ülkemize en yüksek katma değer, inşaat malzemesi sektörü tarafından sağlanıyor

Ar-Ge faaliyetlerinin gelişmesi gerektiğini vurgulayan Tayfun Küçükoğlu, “Halihazırda ithal edilen akıllı malzeme diye de adlandırdığımız katma değerli ürünlerin ülkemizde üretilmesi ithalatımızın azalmasını sağlar. Bugün tüketici teşvik paketi ile sektör olarak iç pazara odaklanmamız 2020 ekonomisinin büyüme performansı için önemli bir adım ama sürdürülebilir büyüme için dış pazara da odaklanmamız gerekiyor. İnşaat malzemesi sektörü, inşaat endüstrisinin sanayi tarafını temsil ediyor ve ülkemizin dış ticaretine, istihdam ve büyümesine olan katkısıyla müteahhitlik, mimarlık, gayrimenkul ve teknik müşavirlik sektörlerinden ayrışıyor. Ağırlıklı taşa-toprağa dayalı, kendi maden yataklarımızdan elde edilen madenlerin işlendiği bir sektörden bahsediyoruz. Otomotiv de dahil olmak üzere, ülkemize en yüksek katma değer, inşaat malzemesi sektörü tarafından sağlanıyor” şeklinde konuştu.

Dünya ihracat sıralamasında ilk 10 içinde yer alıyoruz

Tayfun Küçükoğlu, açıklamasını şöyle tamamladı: Ülkemiz için stratejik öneme sahip olan sektörümüz Türkiye’nin dünya çapında rekabet edebildiği sektörler arasında bulunuyor ve dünya ihracat sıralamasında ilk 10 içinde yer alıyor. 2019 yılında ihracatı 21,5 milyar dolara ulaşan inşaat malzemesi sektörü şu anda otomotiv, tekstil ve hazır giyimden sonra en yüksek ihracat yapan üçüncü sektör konumunda. Türkiye’nin toplam ihracatının neredeyse üçte birini, inşaat malzemeleri sanayisi gerçekleştiriyor. İnşaat malzemesi sektörü halen dünyada 100’ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyor. Bir taraftan ülke ve bölge çeşitliliği artırılırken diğer taraftan global trendler takip edilerek ürün çeşitliliğinin artırılması ve katma değerli ürün üretimine öncelik verilmesi gerekiyor.”

 

 

Türkiye İMSAD 35.Gündem Buluşmaları Toplantısı ‘‘Toparlanma mı, İkinci Dalga mı? Başlığı Altında Düzenlendi

Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu:
“Hedefimiz ithalatın 4 misli ihracat seviyesine ulaşmak”

24.06.2020 – Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale gelen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısının 35’incisi, küresel salgın nedeniyle dördüncü kez internet üzerinden gerçekleştirildi. ‘Toparlanma mı, İkinci Dalga mı?’ başlığı altında yapılan online toplantıda katılımcılara seslenen Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Bu zorlu dönemi küresel pazarda lehimize çevireceğimize inanıyoruz. Türkiye inşaat malzemeleri sanayisi bugün ithalatının 3 misli ihracat yaparak ülkemizin gelişimine kritik fayda sağlıyor. Hedefimiz, Covid-19 sonrası 5 yıllık süreçte ithalatın 4 misli ihracat seviyesine ulaşmak ve ülkemize sağladığımız cari fazlayı artırmaktır” dedi. Toplantının konuşmacısı Dr. Can Fuat Gürlesel ise Türkiye inşaat malzemeleri sektörü için iç ve dış pazarda önemli fırsatlar olduğunu belirterek, bölgesel tedarik ağlarının daha çok değer kazanacağını vurguladı.  

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 35’inci kez düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, 23 Haziran Salı günü dördüncü kez internet üzerinden, Demirdöküm’ün katkılarıyla gerçekleştirildi. Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı ‘Toparlanma mı, İkinci Dalga mı?’ başlıklı online ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı; inşaat malzemesi sanayicileri, iş dünyasından isimler ve sektör profesyonelleri tarafından ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, küresel salgının dünya ve Türkiye ekonomisine etkilerini ve normalleşme sürecine yönelik değerlendirmeleri paylaştı.

“İthalatın 4 misli ihracat yapacak potansiyele sahibiz” 

Türkiye’nin salgına karşı dünyanın önde gelen ülkelerine göre daha etkili bir mücadele verdiğini belirten Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu, şöyle konuştu: “Bugün yeni dönemin yol haritalarını netleştirme, oluşturma gayretindeyiz. Pandemi dönemini üretkenlik ve mücadele anlamında yüksek başarı ile yöneten sektörümüz, şu an geleceğe odaklanma sürecinde. Yaşanan global değişikliklerin ülkemizin gelişimini olumlu etkileyeceğine, bu süreçte proaktif, hazırlıklı ve tedbirli olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye, küresel anlamda daha stratejik, daha güçlü bir ülke olma yolunda önemli bir fırsat yakaladı.Peki, bu fırsatı ne kadar değerlendirebileceğiz? Hem bulunduğumuz coğrafyada hem de dünya ihracat pazarında öne çıkan ülkelerle rekabetimizi sürdürürken bu zorlu dönemi lehimize çevireceğimize inanıyoruz. Türkiye inşaat malzemeleri sanayisi, bugün ithalatının 3 misli ihracat yaparak ülkemizin gelişimine kritik fayda sağlıyor. Hedefimiz, Covid-19 sonrası 5 yıllık süreçte ithalatın 4 misli ihracat seviyesine ulaşmak ve ülkemize sağladığımız cari fazlayı artırmaktır. Bu potansiyele sahibiz.” 

“Asıl dış pazara odaklanmalıyız” 

35. Gündem Buluşmaları toplantısının moderatörü Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ferdi Erdoğan, Covid-19 salgını sürecinde otel, fabrika, alışveriş merkezi, hastane, ofis ve benzer yapıların havalandırma sistemlerinin mercek altına alındığını belirterek, “Bütün dünyada havalandırma sistemlerinin kötü olduğu ortaya çıktı. Bir yapının temiz havayla havalandırılmasının çok önemli hale gelmesi, yeni bir alan yarattı. İklimlendirme sektöründe şu anda yeni çalışmaların başladığını söyleyebiliriz” dedi. Ferdi Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel salgın bir de şunu gündeme getirdi; akıllı şehir, akıllı bina, yeşil ekonominin önemi daha da arttı. Kentleşme, deprem ve sel gibi doğal afetlere karşı düzenlemeler içerirken, salgın hastalık, sağlık ve hijyenin de önemi ortaya çıktı. Bundan sonra inşaat sektörünün ve inşaat malzemeleri sanayisinin sağlıklı yaşam için yeni alanlara yöneleceklerini düşünüyorum. Bugün tüketici teşvik paketi ile sektör olarak iç pazara odaklanmamız 2020 ekonomisi büyüme performansı için önemli bir adım ama sürdürülebilir büyüme için yeterli değil. Çünkü iç pazarın bir ekonomiyi kalkındırmaya yetmediğini hep birlikte yaşadık. Asıl dış pazara odaklanmamız gerekiyor.”

“Bölgesel tedarik ağları daha çok değer kazanacak” 

Küresel salgının dünya ve Türkiye ekonomisine etkilerini anlatan Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, inşaat malzemeleri sanayisi için iç ve dış pazarda önemli fırsatlar olduğunu ifade ederek, “Küresel ticarette tedarik veya değer zincirlerinin yeniden yapılanması söz konusu. Çin’e ve Asya’ya yüksek bağımlılığın ortaya koyduğu sıkıntılar ve yarattığı endişeler nedeniyle ülkeler, kendi içinde yeni ve farklı tedarik zincirleri yapılanmasına gidecek. Çin’i veya Asya ülkelerini tamamen ikame mi edeceğiz? Hayır, ama tedarik güvenliği, daha yakından tedarik öne çıkacak, tedarikçi ülke sayıları artacak ve bölgesel tedarik ağları daha çok değer kazanacak. Bu gelişmeler Türkiye için şu anda çok büyük bir fırsat. Özellikle içinde bulunduğumuz bölgede Avrupa Birliği ile iş birliğimizi geliştirmeliyiz. Sadece üretici olarak değil, değer zincirlerinin diğer alanlarındaki katma değer yaratan unsurlarını paylaşarak, zincirlerde yeniden yer almak çok önemli. Bu önemli fırsatı değerlendirecek şöyle bir takvim de var; 1 Temmuz-31 Aralık 2020 arası Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığını Almanya üstleniyor. Almanya bu 6 aylık dönem içinde Avrupa Birliği’nin yeni tedarik zinciri yapılanmasının da öncülüğünü yapacak. Türkiye ile mevcut Gümrük Birliği’nin yenilenmesi Almanya’nın da talebiyle şu anda gündemde” diye konuştu.

Güvenli üretim sertifikası hayata geçebilir 

Sürdürülebilirlik konusu ve AB Yeşil Mutabakatı’nın halen gündemde olduğunun altını çizen Dr. Can Fuat Gürlesel, “Avrupa Birliği, Covid-19’a rağmen bu çalışmaya halen devam ediyor. Sürdürülebilirliğin yanı sıra sağlık ve hijyen koşullarına uygun üretim yapılması da çok önemli hale geldi. Buna da ‘güvenli üretim’ adı veriliyor. Ülkelerin, güvenli üretim sertifikasını, karbon vergisi ile beraber hayata geçirme eğiliminde olduğu görülüyor” dedi.

 

Türkiye İMSAD: “Bu Zor Dönemi Atlattığımızda Sektörümüz Uluslararası Pazarda Daha Üst Seviyede Konumlanacak”

14.05.2020 – Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale gelen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısının 33’üncüsü, küresel salgın nedeniyle ikinci kez internet üzerinden gerçekleştirildi. ‘Pandemi Döneminde Küresel Ticareti Sürdürmek’ başlığı altında düzenlenen toplantıda online katılımcılara seslenen Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Bu zor dönemi atlattığımızda inşaat malzemeleri sanayisinin uluslararası pazarda güvenilir bir sektör olarak daha üst seviyede konumlanacağına inancımız tam” dedi. Toplantının konuşmacısı İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin ise Türkiye’nin, 155 milyar dolara kadar yükselen imalat sanayisinin sürdürülebilir ve iddialı becerisi ile önümüzdeki dönemde en önemli çekim merkezlerinden biri olacağını vurguladı.

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 33’üncü kez düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, 12 Mayıs Salı günü ikinci kez internet üzerinden, Demirdöküm, GF Hakan Plastik ve Systemair HSK katkılarıyla gerçekleştirildi. Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı ‘Pandemi Döneminde Küresel Ticareti Sürdürmek’ başlıklı online ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı; inşaat malzemesi sanayicileri, iş dünyasından isimler ve sektör profesyonelleri tarafından ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin; küresel salgının dünya ekonomisinde neleri değiştirdiğini ve dış ticaretin bu süreçten nasıl etkilendiğini anlattı.

Sektörümüzün yüzde 90’ı farklı koşullarda üretime devam ediyor

İnşaat malzemesi sanayicileri olarak, önceliklerinin çalışanların sağlığını korumak, ofis ve fabrikaları salgından uzak tutmak olduğunu belirten Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Küresel salgına karşı gerekli tüm tedbirleri alarak hep birlikte üretimi sürdürmeye çalışıyoruz. Sektörümüzün yüzde 90’a yakını farklı koşullarda üretime devam ediyor. Normalleşmeye kadar devam edecek belirsiz süreçte inşaat malzemeleri sanayimizin yurtiçi ve yurtdışında sahip olduğu güçlü potansiyelini korumak ve geliştirmek adına ilk hedefimiz organizasyonlarımızı korumak ve yaşatmak olmalıdır” dedi.

Uluslararası pazarda daha üst seviyede konumlanacağız

Covid-19 sonrası inşaat malzemeleri sektörünün, yurtiçi ve yurtdışındaki gelişiminin güçlenerek devam edeceğine inandığını vurgulayan Tayfun Küçükoğlu sözlerine şöyle devam etti “Küresel salgın nedeniyle zor bir dönemden geçiyoruz. Ancak bu süreci atlattığımızda inşaat malzemesi sanayisinin uluslararası pazarda güvenilir bir sektör olarak daha üst seviyede konumlanacağına inancımız tam. Hem coğrafi konumumuz, hem üretim kapasitemiz hem de ürünlerimizin kalitesi bu tezi destekliyor. Sektörümüzün, ‘yeni normal’ koşullarını en hassas derinlikte idrak edeceğine ve gereken hamleyi yapacağına eminim.”

Küresel pazarda yönümüzü şimdiden belirlemeliyiz

‘Gündem Buluşmaları’ toplantısının moderatörü Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ferdi Erdoğan, şunları söyledi: “Dünyada inşaat sektörü son 10 yılda 8-9 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaştı. Bu rakamın 1 trilyon doları ihracattan oluşuyor. 1 trilyon dolar içerisinde en büyük ihracat ise 210 milyar dolar ile Çin’e ait. Bizim inşaat malzemeleri ihracatımız 21,5 milyar dolar. En büyük pazarımız da Avrupa. Avrupa’nın kendi malzeme ihracatı 350 milyar dolar iken ithalatı 300 milyar dolar seviyesinde. İkinci en büyük pazar ise Kuzey Amerika, onların da 185 milyar dolarlık ithalat, 112 milyar dolarlık ihracat yaptığını görüyoruz. Ortadoğu ithalatta 21-22 milyar dolarlar seviyesinde seyrediyor. Bağımsız Devletler Topluluğu’nda başı çeken Rusya, 15 milyar dolarlık bir kapasiteye sahip. Pandemi sonrası hangi pazarlara yöneleceğimizi, rekabette bizi kimin zorlayacağını, Türkiye’nin küresel tedarik zincirinin bir parçası olması için yapılması gerekenleri şimdiden belirlemeli ve planlamalıyız.”

Türkiye en önemli çekim merkezlerinden biri olacak

Küresel salgının dünya ve Türkiye ekonomisine etkisini anlatan Prof. Dr. Kerem Alkin, “Türkiye 205 farklı ülke ve ticaret bölgesine yaptığı ihracatla dünyada ilk 20 ülke arasında yer alıyor. Dünyada diplomatik temsilcilik sayısı itibarıyla Japonya’nın da üstünde ilk 5’teyiz. Dolayısıyla ülkemiz ticaret diplomasisi açısından çok güçlü bir konumda. Bunun en ilginç göstergelerinden biri küresel salgın nedeniyle bütün dünyanın adeta ekonomik ve ticari faaliyetleri durdurmak zorunda kaldığı nisan ayında dahi 53 ülkeye yaptığımız ihracatın artmasıdır. Nisan ayında ihracatımız 6.3 milyar doların üzerinde bir daralma gösterdi.150 ülkeye yaptığımız ihracat azaldı ama 53 ülkeye yaptığımız ihracatın artması anlamlı. 155 milyar dolara kadar yükselen imalat sanayisiyle Türkiye önemli bir katma değere imza atıyor. Bu rakam dünyada 150 ülkenin milli gelirinden büyük. Türkiye bu imalat sanayisindeki sürdürülebilir ve iddialı becerisi ile önümüzdeki dönemde en önemli çekim merkezlerinden biri olacak” dedi.

Nüfusumuzun yüzde 15’i ile faaliyetleri devam ettirdik

Türkiye’nin salgın sürecinde önemli bir başarıya imza attığını belirten Prof. Dr. Kerem Alkin, şöyle konuştu: “Toplumumuzun çok büyük bir kısmı için ‘evde kal’ stratejisini izlerken nüfusumuzun yüzde 15’i ile gıda, tarım ve imalat sanayisinin yanı sıra, kamu ve özel sektörün hizmet sektörü alanlarındaki faaliyetlerini kısmen online kısmen de fiziki olarak devam ettirerek üretimi durdurmadık. Müthiş bir senkronizasyonla Avrupa ile aynı anda ikinci faza geçiyoruz. Yani yavaş yavaş ekonomi ve ticareti hareketlendirme dönemi başlıyor. Salgınla mücadelenin ilk fazından çıkışımız eğer haziran sonu veya temmuz ayını bulsaydı o zaman Avrupa ekonomilerindeki hareketlenmeden kaynaklanacak tedarik ve sipariş beklentilerini karşılayamamak ve bu beklentileri Çin’e ya da başka ülkelere kaptırmak gibi bir sıkıntımız olabilirdi. Çin bundan sonra ülkelerle ekonomik ve ticaret iş birliği konusunda inandırıcılıkla ilgili çok zor günler yaşayacak.”

Bir yıl daha personelin en az yarısı evden çalışacak

Dikey ve yatay konvansiyonel organizasyon yapılarının sona erdiğini ifade eden Prof. Dr. Kerem Alkin sözlerini şöyle tamamladı: “Önümüzdeki dönemde özel sektör ve kamuda beyaz ve mavi yakalı iş gücüyle ilgili olarak stratejik yeniden yapılandırmalar ortaya konulacak. 30-40 katlı yüksek binalar yapıp, binlerce personeli açık ofis ortamında bir araya getirme dönemi değişecek. Önümüzdeki bir yıl daha, aşı ortaya çıkana kadar, personelin en az yarısının kendi evinden çalışacağı bir dönem bizi bekliyor. Normalleştirmeyle ilgili hata yapmamak lazım. Ekonomideki üretim süreçlerinin canlandırılması demek milyonlarca insanı tekrar aynı ortamlarda bir araya getirmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Bu süreci de doğru okumamız lazım. Aldığımız tedbirlerle mart ortasına kadar küresel salgının Türkiye ekonomisine etkilerini olabildiği kadar geciktirmeyi başardık. Ocak ve şubat ayında ihracatımız rekor kırdı. Birçok ülkenin aksine ülkemizin, 2020 yılının ilk çeyreğini yüzde 5 ila 6 arası bir büyüme ile kapatacağını öngörüyorum.”

 

İMSAD Gümdem Buluşmaları: Fırtınalı Havada Yeni Yollar

Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan: “Çin trenle Avrupa’ya mal taşırken, bu trenin vagonlarında biz de yer alacak mıyız? Yoksa dönüş vagonlarına ürün yüklemeye mi çalışacağız?”

19.12.2019 – Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, ‘Fırtınalı Havada Yeni Yollar’ başlığı altında gerçekleştirildi. Son dönemde dünyanın gündeminde olan Asya pazarı ve Çin’i iyi incelemek gerektiğini belirten Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “5 bin yıllık ticaret tecrübesi olan Çin, 500 yıllık bile ticaret tecrübesi olmayan ülkelerle rekabet etme gücüne sahip. ‘Kuşak ve Yol’ projesi hayata geçtiğinde Çin trenle Avrupa’ya mal taşırken, buradan gidecek trenin vagonlarında biz de yer alacak mıyız? Yoksa dönüş vagonlarına ürün yüklemeye mi çalışacağız? Dolayısıyla bugün öncelikle Çin’in bizim için gerçekten bir fırsat mı, yoksa tehdit mi olduğunu sorgulamalıyız” dedi.

Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale getirdiği 2019 yılının Aralık ayı ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, 19 Aralık Perşembe günü İstanbul Sanayi Odası-Odakule’de düzenlendi. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, açılış konuşmasını yaptığı ‘Gündem Buluşmaları’nda, Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, ekonomi ve sektöre yönelik değerlendirmelerini aktardı. ‘Fırtınalı Havada Yeni Yollar’ başlıklı toplantının konuk konuşmacıları ise Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı ile Türk Eximbank Genel Müdür Yardımcısı Enis Gültekin oldu.

2020’de ihracat hedefimiz 24-25 milyar dolar

İnşaat malzemesi sanayicileri ile iş dünyasından isimlerin büyük ilgi gösterdiği Gündem Buluşmaları’nda, sektördeki son gelişmeleri aktaran Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “Ülkemizin inşaat malzemelerinin kalite açısından dünya çapında bilinir ve güvenilir bir konumda olması, bizi küresel ticarette emin adımlarla ilerlemeye teşvik ediyor. İç pazarda yaşanan daralma nedeniyle ülkemizin toplam ihracat büyüklüğü 180 milyar dolara geldi. Son 3 aydır da bu seviyede ilerliyor. İnşaat malzemelerinde ise ihracat 21,5 milyar dolar civarında. Buna karşılık ortalama birim fiyat düşük, miktar ise ciddi şekilde artıyor. Yani daha çok malı daha ucuz fiyatla satmaya başladık. Ancak tüm bu koşullara rağmen 2020’de 2425 milyar dolar seviyesine ulaşacağımıza inanıyoruz” dedi.

Çin’in gerçekleri farklı

Gündem Buluşmaları’nda ele alınan Asya pazarı ve Çin’i iyi incelemek gerektiğinin altını çizen Ferdi Erdoğan, “Çin’le ilgili hayaller ve gerçekler var. Hayallerimiz; Çin’in Türkiye’nin iş ortağı olacağı, birlikte büyüyeceğimiz ve Çinli yatırımcıların gelip burada yatırım yaparak hepimizin çok güçlü olacağı yönünde. Şanghay Beşlisi’nde diyalog ortağı statüsünde bulunan Türkiye’nin bu iş birliğinde daha çok güçleneceğine inanıyorum fakat diğer taraftan da Çin’in gerçekleri çok farklı. Ülkemizde Çin’e romantik bir bakış açısı var ama çok dikkatli olunması gereken bir süreçten geçiyoruz” dedi.

5 bin yıllık ticaret tecrübesi olan Çin’in rekabet gücü çok yüksek

Sahra altı Afrika’ya yatırımlar yaparak bu coğrafyanın kaynaklarını kullanan Çin’in, bugün Avrupa’da yatırımlarını sürdürerek, şirket satın alarak, güçlü rakiplerini devre dışı bırakıp hedef pazarlarda güçlü olmayı planladığını vurgulayan Ferdi Erdoğan, şöyle konuştu: “5 bin yıllık ticaret tecrübesi olan Çin, 500 yıllık bile ticaret tecrübesi olmayan ülkelerle rekabet etme gücüne sahip. Çin’in yeni İpek Yolu olarak nitelendirilen ‘Kuşak ve Yol’ projesi hayata geçtiğinde Türkiye’nin konumu nasıl olacak? Çin trenle Avrupa’ya mal taşırken, buradan gidecek trenin vagonlarında biz de yer alacak mıyız? Yoksa dönüş vagonlarına ürün yüklemeye mi çalışacağız? Dolayısıyla bugün öncelikle Çin’in bizim için gerçekten bir fırsat mı, yoksa tehdit mi olduğunu sorgulamalıyız.”

Çin ait olduğu konuma döndü

‘Fırtınalı Havada Yeni Yollar’ başlığıyla düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’nın konuk konuşmacılarından Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, “Fırtına aslında en çok doğudan Asya Pasifik tarafından esiyor ve bütün dünyayı etkilemeye devam ediyor. Çinli dostlarınızla konuşurken ‘Çin çok hızlı yükseldi’ dememenizde fayda var çünkü kendileri bu ifadeyi kullanmıyor. Size diyecekler ki ‘Birkaç yüzyıl geri gidelim. Çin aslında küresel ekonominin hep merkezindeydi. Sanayi devriminin ardından 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar sadece 100 yıllık bir ara verilmişti şimdi tekrar ait olduğumuz konuma döndük.’ Baktığımızda gerçekten de öyle olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

Çin artık üretimde düşük maliyetli bir ülke değil

Günümüzde bütün Asya’nın ciddi bir dönüşüm içerisinde olduğunu vurgulayan Dr. Altay Atlı, şöyle devam etti: “Çin’in büyüme modelinin acısını, düşük maliyet avantajları nedeniyle ülke olarak biz de, özellikle tekstil alanında çektik. Çin’in küresel ekonomiye açılması ve bütün pazarlarda yüksek pay elde etmesinin yanı sıra altyapıya yatırım yapması önemli değişimler oldu. Günümüzde maliyetlere baktığımız zaman Çin artık üretimde kesinlikle düşük maliyetli bir ülke değil. Çin’de üretimdeki bir işçinin aylık ücreti Hindistan’ın 4 katı, Vietnam ve Endonezya’nın ise 3 katı kadar ortalama bir maliyette… ABD’de maliyetin düşük olduğu bölgelere yaklaşmış durumda. Artık düşük maliyet yok. Şimdi Çin’in teknolojiyi her açıdan artırarak, katma değerli ürünleriyle dünya lideri olma hedefi var.” Konuşmasında ‘Kuşak ve Yol’ projesine de değinen Dr. Altay Atlı, “Bu projedeki treni daha çok sembolik buluyorum. Limanlarda deniz hatlarında neler olduğuna bakmamız gerekir” dedi.

Yüksek katma değerli projelere ağırlık vereceğiz

İhracatta riskli pazarlara açılmanın şart olduğunu belirten Türk Eximbank Genel Müdür Yardımcısı Enis Gültekin ise şunları söyledi: “Artık şöyle bir dünyada yaşıyoruz; ihracata dayalı bir büyüme söz konusu ve ihracatçılarımız nerede pazar bulabiliyorsa bir şekilde bizim de o pazarlara yönelmemiz gerekiyor. Dünyada şöyle bir denge var; gelişmiş ülkeler zaten gelişmiş pazarlarda büyük paya sahipler. Riskli pazarlar bizim gibi gelişmekte olan ülkelere kalmış durumda. Bu pazarı genişletmemiz lazım. İnşaat malzemeleri alanında da yurtiçi pazarda bir daralma var. Ama bizim kendi ülkemizde sıkıntı varsa hemen en yakın coğrafyadan başlayarak ihracatımızı artırmaya çalışmalıyız. Biz Türk Eximbank olarak Türkiye’nin resmi ihracat destek kuruluşuyuz. Amacımız hem ihracatın artırılması, hem ihraç ürünlerin ve pazarların çeşitlendirilmesi, hem rekabet gücü kazanımı hem de riskten arındırılmış bir ortamda iş yapma imkanını sağlamaktır. İhracata 2018 yılında 44,2 milyar dolar destek veren Türk Eximbank olarak bu yılı 48,4 milyar dolar destekle tamamlamayı hedefliyoruz. Yani ihracatın yüzde 25’i Türk Eximbank tarafından destekleniyor. İhracat kredilerinin yüzde 53’ünü Eximbank kullandırdı. Şu anda destek verdiğimiz 12 bin 436 ihracatçı firmamızdan 9 bin 62’si KOBİ. Bu yıl inşaat malzemesi sektörüne ise toplam 2,7 milyar dolarlık desteğimiz oldu. Peki bugün ihracatımızı nasıl artıracağız? Finansman olmazsa olmaz. Ama alacak sigortası da bize güven veriyor. 238 ülkede hem ticari hem politik riskleri kapsıyoruz. Misyonumuz ihracatı destekleyen en büyük kuruluş olmaya devam etmektir. Ama stratejik olarak yüksek katma değerli projelere ağırlık vereceğiz.”

Şu anda küresel kriz sonrası en düşük faizlere yaklaştık

İnşaat malzemesi sektörünün son dönemini grafiklerle anlatan Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel de, dünya ve Türkiye ekonomisine yönelik değerlendirmelerini aktardığı konuşmasında, “Bu yıl Haziran ayından itibaren dünyada küresel para politikalar değişmeye başladı. Bizim gibi gelişen ülke profillerini bu durum önemli ölçüde etkiledi. Bütün dünyada düşük faiz dönemine girdik. Şu anda küresel kriz sonrası en düşük faizlere yaklaşmış durumdayız. Bu da bizim faiz indirimleri ve ekonomik büyüme sürecine götürmemize katkı sağladı. 2020’de tamamen dış politik gelişmelerin dışında bir değerlendirmede bulunacak olursak, ekonomide yüzde 3,5-4,0 oranında bir büyüme beklentimiz var” dedi.

Türkiye İMSAD Başkanı Ferdi Erdoğan:
“Sanayinin sürdürülebilir büyümesini sağlamak için topyekûn çözüm planlanmalı”

26.04.2019 – Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, Fırtınalı Havada Dümende Olmak’ başlığı altında gerçekleştirildi. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, sanayinin sürdürülebilir büyümesini sağlamak için topyekûn bir çözüm planlanmalı. Arz dengesi, sadece kamu yönetiminin değil, topyekûn iş dünyasının ortak aklı ile sağlanmalı. Risklerin sigortalandığı, fırsatların finanse edildiği sanayi, kalkınmanın kaldıracıdır” dedi.

Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale getirdiği, 2019’un ilk ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, 26 Nisan Cuma günü İstanbul Sanayi Odası Odakule’de düzenlendi. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan’ın açılış konuşmasını yaptığı ‘Gündem Buluşmaları’nda, TİM Genel Sekreteri Prof. Dr. Kerem Alkin ile Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, ekonomi ve sektöre ilişkin değerlendirmelerini aktardı. Türkiye İMSAD Geçmiş Dönem Başkanı ve Mevcut Dönem Yönetim Kurulu Doğal Üyesi Fethi Hinginar’ın moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Fırtınalı Havada Dümende Olmak’ başlıklı oturumun konuk konuşmacısı ise Sabancı Holding CEO’su Mehmet Göçmen oldu.

Arz dengesi sadece kamunun değil, iş dünyasının ortak aklı ile sağlanmalı

İnşaat malzemesi sanayicileri ve iş dünyasından isimlerin büyük ilgi gösterdiği Gündem Buluşmaları’nda, sektördeki son gelişmeleri aktaran Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, 2018 yılında üretim, yatırım ve istihdamda yaşanan düşüşlerin en önemli nedeninin kur artışı olduğunu belirterek, “Arz dengesinin bir tarafında kur, diğer taraflarında maliyet ve fiyat var. Kurlar Ağustos 2018’den itibaren çok artınca girdi maliyetleri arttı. Maliyetler fiyatları yükseltti. Sonuç olarak, yükselen fiyatlar enflasyonu, enflasyon faizleri artırdı. Faizlerin artması talebi, üretimi ve yatırımı düşürdü. Yatırımın düşmesi de işsizliği artırdı. Bir anda yüzde 14,5’lere çıkan bir işsizlik oranı oldu” diye konuştu.

Ferdi Erdoğan, 2023 vizyonuna göre inşaat sektörünü değerlendirerek, şunları söyledi: “Beklentilerimizin yüksek olduğu ama hedefin de çok gerisinde kaldığı bir sektörü konuşuyoruz. 2 trilyon dolar GSMH, yaklaşık 25 bin dolar kişi başı gelir, 500 milyar dolar ihracat, 7,5 milyon adet yeni konut ve bunun altında devam eden birçok hedef söz konusu… Özellikle çevre ile ilgili 2012 yılına göre enerji tasarrufunun yüzde 20 olması, sera gazı salınımının yüzde 20 düşmesi, yenilenebilir enerjide de kaynaklarımızın yüzde 30’unun yenilenebilir enerjiye ayrılması hedefleniyor. İnşaat sektörünün durumuna baktığımızda, Türkiye 5 ve üstü büyüdüğünde inşaat sektörü bunun katları şeklinde büyür gibi bir ezberimiz vardı. Ancak 2013-2014’ten sonra bunun değiştiğini görüyoruz. Türkiye’nin büyümesi ile inşaat sektörünün büyümesi Kentsel Dönüşüm ile sanki birbirinden koptu. Biri büyürken diğeri küçülebiliyor. Bunun gerekçelerini biraz araştırdık. 98 milyar dolarlık büyük bir inşaat sektörü varken kentsel dönüşüm süreciyle birlikte 2013 yılında bu rakam bir anda 160 milyar dolara çıktı. Bakıyoruz, 50 milyar dolarlık artış konuttan geliyor. En sonunda 2018 yılında inşaat sektöründe konut, 30 milyar dolarlık küçülmenin ana sebebi oldu. Kentsel dönüşümün plansız esas amacından kopuk başlamasıyla beraber konut sektöründe bir anda 30 milyar dolarlık düşüş yaşanması bütün malzeme sektörünü ciddi şekilde etkiledi.”

Enflasyon, faiz ve işsizlik seviyesi tek haneli olmalı

İç talebin geçmişte olduğu gibi canlanması için enflasyon, faiz ve işsizliğin tek haneli olması gerektiğinin altını çizen Ferdi Erdoğan, “Faiz 2010 yılından, işsizlik 2014 yılından bu yana, enflasyon ise 2016 yılından bu yana çift haneli. Her üçünde aynı anda çift haneli durum 2016 yılı son çeyrekten itibaren yaşanıyor. 2018 yılında kur etkisiyle enflasyon ve faizler ciddi şekilde arttı. Bunlar tek haneli olmadan piyasada güven sağlanamaz. 2023 Vizyonu’nda enflasyon hedefi %5, işsizlik oranı hedefi de %5’tir. Gerek paranın yüksek maliyeti, gerek fiyatlar, gerekse işsizlik korkusu insanları gayrimenkul yatırımı gibi yatırımlardan, ihtiyaç duysalar dahi uzak tutuyor” diye konuştu.

Ferdi Erdoğan, “Müteahhitlik, sanayicilik, turizmcilik… Ülkemizde, bir iş insanı çok kolay bir şekilde bu üç iş koluna girebilir. Bir vasıfsız işçi çok kolay bir şekilde bu üç sektörde çalışabilir. İşveren ve işçinin buluştuğu tek nokta var: ‘ne iş olsa yaparız.’ Cesur girişimci sayısı yüksek ama iyi işletmeci sayısı düşük bir ülkeyiz. Dolayısıyla ne iş olsa yaparız yaklaşımından çıkmamız gerekiyor. Kapasiteyi doğru yönetmemiz, ihtiyacı doğru belirlememiz, insanları doğru eğitmemiz ve doğru yönlendirmemiz gerekiyor. Sonra kaynak yönetimi geliyor. Zaman, mekan ve insan kaynağının doğru planlanması, doğru yönlendirilmesi ve doğru yere doğru yatırım yapılması son derece önemli. Bu kamunun teşvik sistemini çalıştırırken bu yöndeki planlamayı öngörmesi gerekiyor. Türkiye’de 51 bin tane KOBİ ölçeğinde küçük sanayi kuruluşu, Organize Sanayi Bölgelerinde iş yapmak için bekliyorlar. Dolayısıyla biz bölgesel ya da kümelenme adı altında belki yanlış teşvikler kullanıyoruz. Yatırım için teşvik vermek yerine teşvik için yatırım yapıyoruz. Altyapısı olmayan yere teşvikler veriyoruz. 2023 hedefimizdeki büyük dış ticaret büyüklüğüne ulaşmak için üretime dayalı büyümenin sürdürülebilir olması gerekiyor. Sanayinin sürdürülebilir büyümesini sağlamak için topyekûn çözüm planlanmalı. Arz dengesi, sadece kamu yönetiminin değil, topyekûn iş dünyasının ortak aklı ile sağlanmalı. Fırsat öngören risklerin tümünün sigortalandığı, fırsatların ucuz ve uzun vadeli finanse edildiği sanayi, kalkınmanın kaldıracıdır.”

Fırsatların ülke ekonomisine kazandırılması desteklenmeli

Finansal sorunlara dikkat çeken Ferdi Erdoğan, “Alacak sigortasının riskli alanlarda her tarafa yayılması lazım. Yatırım bitmeden kredinin kapatıldığı bir ülkeyiz. Üretim başlamadan kredi ödemesi olmamalı, yatırım amortismanı dolmadan kredi kapatılmış olmamalıdır. Dolayısıyla 195 milyar dolar net döviz açığımız var. İlk 1000 şirketin büyüklüğü zaten 210 milyar dolar. 65 milyar dolar ihracat yapan ilk 500, 9 milyar dolar ihracat yapan ikinci 500, topladığınızda 74 milyar dolar yapar. Dış ticaret açığı 77 milyar dolar. Biz hedeflerin, finansmanın ve sigortanın her alanı kapsamasını özellikle istiyoruz. Fırsatlar kadar riskleri de değerlendirmeye alarak, fırsatların ülke ekonomisine kazandırılmasını desteklemelidir” şeklinde konuştu.

Göçmen: Dünyadaki ticari kutuplaşmanın Türkiye’ye sağlayacağı çok avantaj var

Katılımcılarla deneyim ve görüşlerini paylaşan konuk konuşmacı Sabancı Holding CEO’su Mehmet Göçmen, Türkiye ekonomisinin makro-ekonomik gerekçeler ve enerjide dışa bağımlılık, düşük katma değer üretimi gibi yapısal sıkıntılar nedeniyle zorlu dönemler yaşadığını belirterek, işletmelerin bu zorlu dönemden çıkabilmesi için birleşmesi gerektiğini vurguladı.

Mehmet Göçmen, şunları söyledi: “Bütün sektörlerde, özellikle inşaat malzemeleri sektöründe bence yapılması gereken şey konsolidasyon… Birleşerek daha büyük güçler yaratıp bunları fonlamaya çalışmak, kısa vadede daha doğru hareket olur. Orta ve uzun vadede dünyanın bu yeni kutuplaşmasını okumak lazım. Dünyadaki ticari kutuplaşmanın Türkiye’ye sağlayacağı çok fazla avantaj var. Nasıl Sabancı Holding, rahmetli Sakıp Bey zamanında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesiyle bir sürü Japon şirketini Türkiye’ye çekip ortak yatırım yapıp onların Avrupa’ya girmesini kolaylaştırdıysa, buna benzer proaktif planlamalar yapabiliriz. Ben ona ‘know-how, know-who ortaklığı’ diyorum. Biz ortaya ‘know-who’yu koyduk, yani kimi tanıdığımızı koyduk. Onlar da işi biliyorlardı. Bu ikisini bir araya getirdik bir sürü başarılı ortaklıklar yaptık. Bunların bir kısmı hala devam ediyor.”

Sabancı Holding CEO’su Mehmet Göçmen:“Krizde maliyet yönetilmez, iyi zamanda yönetilir. Eğer krizde maliyet yönetimine girdiyseniz çok geç”

Türk ekonomisinin içinde bulunduğu krizi doğru okuması halinde geleceğe daha sağlam adımlarla yürünebileceğini savunan Mehmet Göçmen, “Bu dünya konjonktüründe bizim tekrar 2013 yılı benzeri bir yapıya varmamız tahminlerimizden biraz daha uzun sürebilir. Bu da gocunulacak bir şey değildir. Aslında bu da sağlık belirtisidir. Çünkü son yıllarda yaşadıklarımız çok sağlıklı değil. Önlemlerin, finansal krizlerden önce alınması gerekir. Krizde maliyet yönetilmez, iyi zamanda yönetilir. Eğer krizde maliyet yönetimine girdiyseniz çok geç” dedi. Mehmet Göçmen, şöyle devam etti: “Sermayesiz iş yapılan bir ortamda, değer yaratılmayan alanlarda da yatırım yapıldıysa bugün yaşadığımız sorunların yaşanması kaçınılmazdır. Türkiye’de özel sektörün yabancı borçlarının ihracatı karşılama oranı yüzde 185. Yani yaptığımız ihracattan yüzde 85 daha fazla yabancı para cinsinden özel sektörün borcu var.”

Küresel ticaret savaşlarında Türkiye öne çıkabilir

Göçmen, Türkiye’nin, ABD ve Çin arasında devam eden “Küresel ticaret savaşları” karşısında akılcı stratejilerle öne çıkacağını ifade ederek, yabancı yatırımın gerekliliğine dikkat çekti. Ülkeye yabancı yatırımcı çekebilmenin koşullarını sağlamak için reform ajandasına dönülmesi gerektiğini belirten Göçmen, şöyle konuştu: “35 yıldır iş hayatının içindeyim. Çalışma hayatımın en keyif aldığım yılları 2002-2008 yıllarıydı. Dünyanın neresine gidersek gidelim el üstünde tutulan bir Türk yatırımcısı imajı vardı. İnsanlar resmen Türkiye’ye yatırım yapmak için sıradaydı. Tekrar o günlere dönmemiz lazım. Çünkü bu iş yabancı fonlar olmadığı takdirde Emlak Katılım Bankası’nı da kursanız, enerjiyle ilgili başka fonlar da oluştursanız cebinize bir para girmeyecek. Olmayan parayı hangi cebe koyarsanız koyun aynıdır. Bir de risk var, bir cepten öbürüne aktarırken düşürme riskimiz var. Dolayısıyla paranın miktarını artırmaya odaklanmanın doğru olacağına inanıyorum. Enflasyonu düşürmeye odaklanacağımıza Türkiye’yi tekrar nasıl büyütürüze odaklanmanın orta ve uzun vadede daha fazla fayda sağlayacağını düşünüyorum. Çünkü bugün yaşananlar zaten yaşanması gerekenlerdir.”

Ticaret savaşlarında yeni fırsatlar

TİM Genel Sekreteri Prof. Dr. Kerem Alkin, “Dünya büyük bir çılgınlığın içinden geçiyor. Terörle ilgili meseleleri bir bilimkurgu filmi gibi seyrediyoruz. Giderek kanıksama ile karşı karşıyayız. Her coğrafyada şu anda kargaşa var. Lider bazlı bir dünyaya doğru gidiyoruz. Liderlerin kalıcılığının arttığı, bazı ülkelerin kendi liderlerine beklediğinden daha fazla liderlik verdiği bir konjonktürün içinden geçiyoruz” dedi. Rusya, Çin ve ABD’nin tutumunun yanı sıra AB’de yaşanan Brexit belirsizliğine değinen Kerem Alkin, “Ticaret savaşları yeni faza geçiyor. Türk ihracatı için de aradan bize fırsat çıkıyor. Biz bunlara fokuslanmalıyız” dedi.

İnşaat sektöründe kuvvetli gerileme var

İnşaat malzemesi sektörünün son dönemini grafiklerle anlatan Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel ise inşaat sektöründe özel bir programa ihtiyaç olduğunu belirterek, “Büyüme tarafında, inşaat sektörü ile Türkiye ekonomisinin büyümesi ayrışmış durumda. Ekonomi kısmen dengelenip bir büyüme sürecine geçse dahi inşaat sektörünün kendi iç sorunları nedeniyle, yukarı ilerleyemeyecek. İnşaat sektörünün 2017 yılında milli gelir içindeki payı yüzde 8,6’dan, 2018’de 7,2’ye düştü. Bir sektörün bir yılda 1,4 puan pay kaybetmesi çok ender görülür. Burada çok kuvvetli bir gerileme var” diye konuştu

 

İMSAD Gümdem Buluşmaları: Binasal Değil Kentsel Dönüşüm Planlanmalı

05.05.2017 – Türkiye İMSAD Gündem Buluşmaları’nda sektörün geleceği için atılması gereken adımlar tartışıldı

“Binasal değil kentsel dönüşüm planlanmalı” 

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından düzenlenen 2017 yılının ilk Gündem Buluşmaları’nda, hedefler, beklentiler ve sektörün büyümesi için atılması gereken adımlar ele alındı. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “Kentsel dönüşüm sürecini çok iyi yönetmemiz gerekiyor. Şu an uygulandığı haliyle ‘binasal dönüşüm’den çıkarıp, daha insan, çevre ve kentsel doku odaklı bir dönüşüm planlaması yaratmalıyız. Bunun için Türkiye İMSAD olarak, sorumluluğumuz dahilinde yapmamız gereken ne varsa yapmaya hazırız” dedi.

Türkiye İMSAD’ın yılda dört kez çeyrek periyotlarda düzenlediği Gündem Buluşmaları kapsamında gerçekleştirilen 2017 yılının ilk toplantısı, 26 Nisan Çarşamba günü Ortaköy Feriye’de yapıldı. Gündem Buluşmaları toplantısında; 2017 yılı itibarıyla inşaat ve inşaat malzemesi sektörlerinin beklentisi ve çözüm önerileri konuşuldu. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan’ın açılış konuşmasını gerçekleştirdiği Gündem Buluşmaları’na, Türkiye İMSAD Ekonomi ve Strateji Danışmanlık Hizmetleri Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel ve Gazeteci Metehan Demir katıldı.

Erdoğan: “Yapı ruhsatlarındaki artış umut veriyor”

Konuşmasına, sektörle ilgili son veri ve değerlendirmeleri paylaşarak başlayan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “2016 zorlu bir yıl oldu ve hepimizin 2017’den beklentisi yüksek. Döviz kurlarının yukarı yönlü hareketi üretimde maliyetlerin artmasına ve konut sektöründe de talebin sınırlı kalmasına neden oluyor. İnşaat Malzemeleri Sanayicileri açısından bir değerlendirme yaptığımızda, her ne kadar piyasalar beklenenden daha canlı gözükse de, satış vadelerinin gittikçe açılması, tahsilat zorlukları, projelerde fiyata bağlı rekabetin malzeme ve uygulama kalitesini tehdit etmesi, kayıt dışılığını özendirmesi, sektörün önündeki en önemli sorunlardır. Bu da inşaat sektörünün 2017’de düşük tempolu bir büyüme göstermesine yol açabilir. Ancak yine de 2016 yılında alınan yapı ruhsatlarındaki yüzde 7,3’lük artış sektör için bir umut teşkil ediyor” dedi.

Sektör zor bir dönemde bile büyüme ivmesi yakaladı

Ferdi Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “TÜİK’in milli gelir hesaplamalarında yaptığı revizyona göre, 2016’da inşaat sektörünün yüzde 7,2 büyüdüğünü gördük. Sektörün 2016 gibi zor bir dönemde bile böyle bir büyüme ivmesi yakalanmış olması önemli. 2016 yılında inşaat harcamaları 431,9 milyar TL olarak gerçekleşti. İnşaat sektörünün milli gelir içindeki payı 2016 yılında yüzde 8,5 ile en yüksek seviyesine ulaştı. Kamu yatırımlarının yanı sıra büyük gayrimenkul şirketlerinin başlattığı kampanyalar da sektörü ayakta tutuyor. Özellikle düşük faizli krediler devam ederse, konut almaya niyetli vatandaşlar da taleplerini öne çekebilir. Hükümetin geçen yıl açıkladığı destek ve teşvik paketlerinin de bu yıl sektöre olumlu yansıyacağını düşünüyorum.”

Ülkemizin istikrarı için yatırım iklimi sağlanmalı

Referandum sürecinin ardından ekonomide bir toparlanma süreci başlayacağına inandıklarını ifade eden Ferdi Erdoğan, “Bir an önce ülkemizi yukarı taşıyacak projelere odaklanmalıyız. Gelişmekte olan bir ülke olarak; dünya ile entegre olmuş ekonomimizin bir an evvel kalıcı sürdürülebilir kalkınma, büyüme, istihdam artışına ve milli gelirin orta gelir seviyesini artık aşmasına ihtiyaç var. Genel anlamda inşaat sektörü, özel anlamda inşaat malzemesi sanayicileri olarak, kalkınma, büyüme ve istihdam konularında lokomotif görevimizi sürdürmeye devam etmek istiyoruz. Şu anda ülkemizin istikrara kavuşması için en önemli çözüm, şüphesiz ekonomide istikrar, istihdamın artırılması, bir yatırım ikliminin tekrar sağlanmasıdır. Son yıllarda, Türkiye inşaat sektörü; müteahhitleri, inşaat malzemeleri, mühendisleri, teknik elemanları ve ustaları ile içinde bulunduğu coğrafyanın imarında ve modern yapılara ulaşmasında çok önemli roller üstleniyor. Çevremizde devam eden savaşların, terörün sona ermesiyle; bölge insanlarının yaşamlarının normalleşmesiyle, biz sektör olarak, bulunduğumuz coğrafyanın kalkınmasına, modernleşmesine katkıda bulunmaya ve liderlik yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

‘Binasal dönüşüm’ değil ‘kentsel dönüşüm’ planlanmalı

Deprem kuşağı üzerinde yer alan Türkiye için en önemli gündem maddelerinden birinin ‘kentsel dönüşüm’ olduğunu vurgulayan Ferdi Erdoğan, “Nüfusumuzun neredeyse yüzde 90-95’i deprem bölgeleri üzerinde yaşamaktadır. Kentleşme yüzde 85’lere ulaşıncaya kadar devam edecektir. Depremler ülkemizin herhangi bir yerinde her an olabilir ve ülkemizde 7 milyona yakın konut deprem riskine karşı güvensiz durumda. ‘Kentsel dönüşüm’ sürecini çok iyi yönetmemiz gerekiyor. Şu an uygulandığı haliyle ‘binasal dönüşüm’den çıkarıp, daha insan, çevre ve kentsel doku odaklı bir dönüşüm planlaması yaratmalıyız. Bunun için Türkiye İMSAD olarak, sorumluluğumuz dahilinde yapmamız gereken ne varsa yapmaya hazırız. Bunu da sıklıkla kamuda ilgililerle görüştüğümüzde dile getiriyoruz” dedi.

Yapı Yasası tüm ülkeyi kalkındıracak bir hamle olacak

“Türkiye’de çok acil bir Yapı Yasası’na ihtiyaç var. Bu yasanın çıkarılması, bir sektörü değil, tüm ülkeyi kalkındıracak bir hamle olacaktır” diyen Ferdi Erdoğan, şunları söyledi: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yüksek Fen Kurumu ile derneğimiz tarafından yürütülen çalışmayla yeni bir “İnşaat Genel Teknik Şartnamesi”nin hazırlaması için çalışmalara başlandı. Geçtiğimiz günlerde Bakanlık yetkilileri ile dernek üyelerimiz bir araya geldiler. Bu çalışma gerek içeriği gerekse de bakanlık-STK-Özel Sektör işbirliği bakımından oldukça kıymetli bir çalışma. Bir an önce tamamlanarak yeni şartnamenin yürürlüğe girmesini arzuluyoruz.”

Hinginar: “Dünyadaki büyüme yavaşladı”

Oturumun moderatörlüğünü üstlenen Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Önceki Dönem Başkanı F. Fethi Hinginar, dünyanın büyümenin ciddi bir yavaşlama içine girdiğini vurgulayarak, “22 milyar dolar ihracatla otomotiv sektörüyle yarışırken şimdi 15 milyar dolara indik. Geçtiğimiz yıllarda özellikle Çin’in katkılarıyla sağlanan büyüme hızı yüzde 2’lerin altına indi. Sıfıra doğru gideceği konuşuluyor. Bunu Türkiye’de dikkate almak zorundayız. Trump’ın başkan seçilmesinin yankıları oldu, olmaya devam edecek. AB ülkelerindeki seçimleri de dikkatle takip etmek zorundayız. Bütün bunlar Türkiye’yi ciddi şekilde etkiliyor, etkileyecek” diye konuştu.

 

Demir: “Ciddi bir kabine revizyonu beklenebilir”

Gazeteci Metehan Demir ise referandum sonrası gündeme ilişkin değerlendirmelerini ve öngörülerini paylaştı. Sözlerine, “Bazen ülke olarak büyük okyanuslar geçip küçük derelerde boğulacak gibi hissediyoruz. Bunu hak edecek bir ülke değiliz” diyerek başlayan Demir, “15 Temmuz sonrası herkes büyük kafa karışıklığı içindeydi ama ekonominin ana aktörü özel sektör ilk pazartesi sabahı işinin başına gitti. Bu ülkenin geleceğine olan güvenin bir göstergesidir” diye konuştu. Demir, “Eskiden beni gördüklerinde, “Ne haber var?” derlerdi, şimdi, “Nereye gidiyoruz?” demeye başladılar. Bu soru içinde bir umutsuzluk da barındırıyor. Dünyada artık ekonomi, dış politika ve iç politika birbirinden ayrı hareket edemiyor. Türkiye de bunu iliklerine kadar hisseden bir ülke. Son birkaç yıldaki göstergeler Türkiye’de durumun çok da iyi olmadığını gösteriyor. Türkiye’de siyasi bir kamplaşmanın içine doğru gidiyoruz. Bunu önemli bir risk olarak görüyorum. İyiye iyi, kötüye kötü demeyi öğrenmemiz lazım” şeklinde konuştu. Demir, 2019 yılına kadar seçim yapılmamaya çalışılacağını ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Partili Cumhurbaşkanı” statüsünü aldıktan sonra ciddi bir kabine revizyonu yapabileceğini kaydetti. Erdoğan’ın 15-16 Mayıs’ta yapacağı ABD ziyaretini hatırlatan Demir, “Sayın Erdoğan’ın Trump görüşmesi çok kritik ama size tavsiyem onun dışında kimlerle görüşeceğine bakın. Çok ciddi fonlarla görüşmeler yapıyor. Geçen sefer Rothschild Ailesi’yle görüşmüştü” dedi.

Gürlesel: “İnşaat diğer sektörlere göre yüksek performans gösterecek”

Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, küresel ve Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gürlesel, “Dünya ekonomisindeki büyümede yavaşlama ilk 4 ayda atlatılmış görünüyor. Kalıcı olacağı ümidi veren yüzde 2 civarında bir büyüme öngörülüyor” dedi. Gürlesel özetle şunları söyledi: “Türkiye ekonomisinde yılın ilk 3-4 ayında göreceli bir canlanma var. Bu canlanmada kamunun sağladığı destekler etkili olmuş görünüyor. Bunun sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Çünkü ciddi kamu harcaması söz konusu. Türkiye’de ekonomik iklimin normalleşmesi gerekiyor. Enflasyonda artış trendi var. Faizler aynı düzeyde devam etmesi bekleniyor. Türk Lirası’nda yıl sonuna kadar bir değerlenme beklemiyoruz. 2017’nin belirleyicisi yapı ruhsatları ve yapı izinleri olacak. Bu yıl umut verici görünüyor. Konut ruhsatlarında artış var. Yapı izinlerinde bütün zorluklara rağmen 2016 yılı küçük de olsa artışla tamamlandı. Yılın ilk 3 ayında hükümetin destekleriyle 325 bin yeni konut satışı var. Yeni konut satışı ise 145 bin. İnşaat Malzemeleri üretiminde yüzde 5.3 gerileme var. Bina inşaat maliyetleri son dönemde ciddi artış kaydetti. Fiyat artışı dışında bir dengeleme imkanı görünmüyor. İnşaat sektörü göreceli olarak diğer sektörlere göre daha yüksek bir performans gösterecek ancak bizi tatmin edecek bir düzeyde olacağını düşünmüyorum.”