Ana Sayfa Kanal Finans'ta Öne Çıkanlar Yeni Dünya At...

Yeni Dünya Atlası ve Yeni Türkiye Haritası, Tunç Şatıroğlu

yeni-dunya-atlasi-ve-yeni-turkiye-haritasiElimizdeki bütün ekonomik modellerde toprak, emek ve sermaye olmak üzere toplam üç adet işlevsel ekonomi bileşeni vardır. Oysa bunlar Sanayi Çağı’na ait ekonomik modeller olup biz bugün bilgi çağına girmiş bulunuyoruz. Okuduğunuz bu makale bir kalem veya daktilo gibi bir yazı yazma aracıyla kâğıt üzerine yazılmadı. Siz de bu yazıyı, sanal sayfasının bir bölümünü kiraya verip gelir elde etmeyi amaçlayan bir internet sitesinde okuyorsunuz.

Eğer yazı hoşunuza gidecek olur ve arkadaşlarınızla da paylaşmak isterseniz elinizdeki kopyayı götürüp onlara teslim etmek yerine Facebook sitesindeki sanal duvarınızda yayınlayabilir, mail atabilir, twitterda paylaşabilir, ve de başkalarının da okumasını sağlayabilirsiniz. Zaten şu anda elinizde de fiziksel bir kopyası bulunmuyor. Ancak isterseniz yazıcıdan çıktı alıp fiziksel bir kopya üretebilirsiniz.

Kulağa sıradan geliyor değil mi…Peki şunu hiç düşündünüz mü: Size bu kadar basit ve normal gelen bu işleyiş hangi ekonomi modeliyle açıklanabilir? Artık işlevsel ekonomi bileşenleri arasına bir dördüncüyü eklemenin zamanı gelmiştir.

Ekonomide Dördüncü Boyut

Bilgi ekonomisi baş döndürücü bir hızla büyüyor ve teknolojik gelişmeler hayatımızı kökten değiştiriyor. Bilim-kurgu yazarı William Gibson, 2000 yılında “Bu topraklar için bir harita yok” ifadesini kullanmıştı. İşte bu noktada, Ricardo Hausmann, César A. Hidalgo’nun MIT ve Harvard üniversitelerinin işbirliğiyle Ekonomik Karmaşıklığın Atlası, Refaha Giden Yolların Kartografisi (The Atlas of Economic Complexity, Mapping Paths to Prosperity) yayınlandı. Bu yazımda bilginin ekonomik büyümeye etkisini anlatan bu çalışmayı tanıtmaya çalışacağım.

82 MB büyüklüğündeki bu çalışmanın orijinalini http://www.cid.harvard.edu/documents/complexityatlas.pdf adresinden pdf olarak indirebilirsiniz.

Atlas01

Şekil 1: Bir ülkede üretilen ihraç ürünlerinden oluşan ürün uzayının genel haritası

Milletlerin Servetinin Kaynağı: İş Bölümü

İş bölümünün milletlerin servetinin en önemli nedeni olduğunu Adam Smith sayesinde biliyoruz. Bireyler olarak atalarımızdan çok daha zeki veya çok bilgili değiliz. Ancak iş bölümü sayesinde bireyler olarak sahip olamayacağımız kadar bilgi ve uzmanlıktan faydalanmamız mümkün olmaktadır. Her ürünü üretebilmek için bir teorik bilgi birikimi gerekmektedir. Ayrıca bu ürünün üretiminden anlayan, pratik bilgisi olan kişilere ihtiyaç vardır. Bir pantolonu üretmek için onu tasarlamak, uygun kumaşı temin etmek, kumaşı biçmek, bunları dikmek, pazarlamak ve dağıtmak gerekir. Ayrıca bu operasyonu yürütmek için uygun insanların işe alınması, finansman sağlanması, muhasebe yapılması, işlerin koordinasyonu gibi başka faaliyetlerin de yürütülmesi gereklidir.

Üretimin Arkasındaki Bilgi Birikimi

Bir kişi bütün bu faaliyetleri birden yürütemeyeceğinden pantolon üreten bir işletmede hepsi farklı konuda uzman kişiler çalışmaktadır. Kaldı ki iş bununla da sınırlı değildir. Bu üretimin yapılabilmesi için makinalar, bunlar için enerji, çalışanların iş yerine gidip gelebilmesi için toplu taşıma da gereklidir. Yani, bir ürünün ortaya çıkabilmesi için gereken çok büyük bir bilgi miktarı vardır. Bu bilgi miktarı üretilecek ürünün karmaşıklığı ile doğru orantılıdır. Bilgisayar üretimi çok karmaşık olup, dondurulmuş balık üretimine göre çok daha fazla bilgi gerektirir.

Bilgi Birikimi, Ürün Çeşitliliği ve Ekonomik Karmaşıklık

İşte Hausmann ve Hidalgo’ya göre bir ülkenin ekonomisinin karmaşıklığı üretebildiği ürünlerin çeşitliliği ve karmaşıklığıyla ölçülebilir. Hidalgo ve Hausmann bunu Scrabble oyununa benzetiyor. Scrabble oyununda amacınız üzerinde harfler bulunan kare şeklindeki parçaları kullanarak kelimeler türetmektir. Elinde çok farklı harfler bulunan bir oyuncu daha farklı kelimeleri oluşturabilir. Her harfin bir ürünü üretebilmek için gerekli bilgiye eşit olduğunu düşünecek olursak uzun kelimeleri ancak çok farklı ürünler üretebilen toplumlar oluşturabilir. Ayrıca bazı harfler olmadan bazı kelimeleri oluşturmak mümkün değildir. Bu harfler de her oyuncuda olmayabilir. Örneğin elmas, uranyum gibi doğal kaynaklar nadir bölgelerde bulunurlar. Yani bazı ülkeler coğrafi konum açısından şanslıdır.

Karmaşık Ekonomiler

Bir ürünün karmaşıklığı ne kadar çok yerde bulunmasıyla da ters orantılıdır. Kendimize şu soruyu soralım. Herhangi bir ürün Almanya veya Japonya gibi çok karmaşık ekonomilere sahip ülkelerde üretilemiyorsa başka hangi ülkelerde üretilebilir? Bu ülkelerin listesi kısa olacaktır. Keza benzer şekilde Sudan’da yapılamayan bir ürün başka hangi ülkelerde üretilebilir dediğimizde karşımıza uzun bir liste çıkacaktır.

Milli Gelir – Ekonomi İlişkisi

Çok karmaşık bir ekonomiye sahip olup da kişi başına milli geliri düşük olan Çin’e baktığımızda, eğer bir ürünü Çin’de üretemiyorsak başka nerede üretebiliriz diye sorduğumuzda karşımıza fazla ülke çıkmayacaktır. Tam tersi olarak, eğer bir ürünü kişi başına milli gelirin çok yüksek olduğu Katar veya Venezuela’da üretemiyorsak nerede üretebiliriz diye sorduğumuzda karşımıza uzun bir liste çıkacaktır. Bu ülkeler ekonomilerindeki bilgi birikimi sayesinde değil, doğal kaynakları sayesinde zenginleşmiştir. Hasumann ve Hidalgo’ya göre devletlerin zenginliği, ekonomilerindeki bilgi birikiminin desteklediği zenginlik düzeyine yakınsayacaktır.

Esas Olan İhracat. Neden mi?

Hesaplamaları yaparken araştırmacılar üretim değil ihracat verilerini temel almışlar. Aslında bir ürünün ihraç edilebiliyor olması belirli bir standardı tutturabildiğini göstermektedir. Eğer bir ürün yasal nedenler haricinde ihraç edilemiyorsa, zaten yeteri kadar iyi ve çok sayıda üretilemiyor demektir.

Örneğin Sovyetler Birliği’nde 1980’lerin ortalarında Ekran tarafından üretilen televizyonların %70’i kalite kontrolünden geçememiştir. Sovyetler Birliği televizyon üretebiliyor gibi görünse de aslında televizyon teknolojisi gelişmiş ekonomilerdekilerden gerideydi. Bir ülke üretimini yapmadığı bir ürünü de ihraç edebilir bu nedenle araştırmacılar ihracatı yapılan ürünün miktarının da de makul bir oranda olmasını gerek görmüşler. Buna göre oluşturdukları formülleri ve arka plandaki matematiği merak eden okuyucular bunları orijinal metinden inceleyebilirler. Bu yazımda işin matematiğine fazla girmemeye çalışsam da ortaya konulan teorinin getirdiği sonuçların istatistiksel teyidini görmek açısından regresyon analizine girmeyi gerekli görüyorum.

Atlas02

Şekil 2: Ekonomik karmaşıklık endeksi ile kişi başına düşen milli gelirin regresyon analizi

Yunanistan’ın Çöküşü Sürpriz Değildi

Kişi başına düşen milli gelir ile ekonomik karmaşıklığın regresyon analizinde araştırmacılar %75’lik bir R2 değeri elde etmişlerdir. Bu kişi başına düşen milli gelir büyüklüğünün %75’nin ekonomideki karmaşıklıkla açıklanabildiğini göstermektedir. Ayrıca 1998 – 2008 yılları arasında ekonomik büyümeye bakıldığında ekonomik karmaşıklık endeksinin büyümeyle olan güçlü ilişkisi görülmektedir. Grafikte düşey eksende kişi başına düşen milli gelir, yatayda ise karmaşıklık endeksi yer almaktadır. Kırmızı noktalar doğal kaynak ihracatlarının milli gelire oranı %10’dan büyük olan ülkeleri, mavi noktalar da diğerlerini temsil etmektedir. Örneğin QAT ile gösterilen Katar kişi başına düşen en yüksek milli gelire sahiptir, kırmızı ile gösterilmiştir. Ancak Katar benzer ekonomik karmaşıklığa sahip CUB ile gösterilen Küba petrol zengini bir ülke olmadığından kişi başına düşen milli geliri Katar’ın çok altındadır. Grafikte dikkat çeken bir ülke de GRC ile gösterilen Yunanistan’dır. Ekonomik karmaşıklığı Türkiye’den daha az ve Türkiye ile aynı bölgede bulunmasına rağmen Yunanistan’ın kişi başına düşen milli geliri Türkiye’nin çok üzerindedir. Bu durum grafikte kendini bir anomali olarak belli etmektedir. Aslında 2008 yılındaki verilerle yapılmış bu analizde Yunanistan’daki zenginliğin sürdürülebilir olmadığı da görülmektedir.

Anomaliler ve Özel Durumlar

Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın da anomali oluşturduğunu görüyoruz ancak bu ülkelerin özel durumları vardır. Yunanistan bunlardan hiçbirine benzememektedir. Zamanla fakirleşmesi kaçınılmazdır. Benzer şekilde ekonomik karmaşıklığına göre kişi başına düşen milli geliri çok düşük olan Çin zaten dünyada ekonomik büyümenin de en büyük olduğu ülkelerden biridir ve zamanla zenginleşeceği görülmektedir. Ekonomik karmaşıklığın en yüksek düzeyde olduğu Japonya’nın kişi başına düşen milli geliri formüle göre çok daha düşük görünüyor. Aslında uzun yıllardır içinde bulunduğu durgunluktan kurtulduktan sonra Japonya’nın çok hızlı zenginleşip Norveç ve Katar ile aynı düzeye çıkması da büyük olasılık dahilindedir.

Eğitim Düzeyi Tek Başına Büyük Ekonomi Sağlamıyor

Çalışmada ekonomik büyümeyi açıklamada ekonomik karmaşıklık endeksi akla gelen diğer faktörlerle karşılaştırılmış. Akla ilk gelenler siyasi istikrar, hukukun üstünlüğü, denetlemenin düzgünlüğü, hükümetin etkin işleyişi ve rüşvetçiliğin kontrolü gibi yönetimsel faktörler olmuş. Ancak yine de ekonomik karmaşıklık endeksinin büyümeyi daha yüksek bir R2 faktörüyle açıkladığı görülüyor. Benzer şekilde eğitim düzeyine bakıldığında Tayland ve Gana örneği çok çarpıcı olarak karşımıza çıkıyor. 1960’larda Gana ve Tayland’da benzer eğitim düzeyi varken ve bu eğitim düzeyi yıllar içinde de hemen hemen aynı düzeyde devam etmişken 2008’de Tayland ekonomisi alıp başını gitmiş ancak Gana ekonomisi adeta yerinde saymıştır. Zira Tayland’ın ekonomik karmaşıklığı bu zamanda çok büyük artış göstermiş ancak Gana’da fazla bir değişiklik olmamıştır.

Türkiye Yıldızı En Parlak Ülke

Araştırma geçmişteki ekonomik büyümeyi incelerken geleceğe de ışık tutuyor. Tayland ile birlikte özellikle incelenen ülkelerden biri de Türkiye olmuş. 1975’den 2009’a kadar geçen 34 yıllık sürece bakıldığında Tayland ve Türkiye’nin çoğunlukla bir tarım ülkesine benzerken nasıl bir sanayi ülkesine dönüştükleri inceleniyor. Buradaki en önemli faktörün Tayland ve Türkiye’nin ekonomik karmaşıklık endekslerinin artmış olması gösteriliyor. Araştırmanın bundan sonrası ise Türkiye için daha da ilginçleşiyor. Ekonomik karmaşıklığın nasıl arttırılabileceği inceleniyor. Zaten ekonomisi çok karmaşık olan Japonya ve Almanya gibi ülkelerde bunu daha da arttırabilecekleri ürünlerin sayısı pek az olduğundan bu tip ülkelerde ekonomik karmaşıklığın daha fazla artması beklenmiyor.

Diğer yandan ekonomik karmaşıklığın düşük olduğu ülkelerde çok karmaşık ürünleri üretmek ve bunları ihraç etmek de o ülkelerde yeterli alt yapı henüz oluşmadığı için pek mümkün görülmüyor. Bu noktada en şanslı ülkelerin ekonomide belirli bir karmaşıklığı yakalamış olan ve etrafında da daha karmaşık tür ürünleri satabileceği pazarlar bulunan ülkeler olduğu görülüyor.

Türkiye’de bu listenin tepesindeki ülkelerden olmakla beraber bölgesinde de yıldızı en parlak ülke olarak görünüyor. Bu arada şu anki milli gelir düzeyi sürdürülemez ve fakirleşmesi kaçınılmaz görünen Yunanistan da bizimle aynı coğrafyada bulunuyor. Zamanla milli geliri sürdürülebilir bir düzeyde dengelendikten sonra Yunanistan’ın da tekrar zenginleşme potansiyeli bulunuyor. Ancak bu süre zarfında Türkiye’nin daha da ilerlemesi ve arayı açması bekleniyor. Bu araştırma dünyadaki asıl büyük potansiyelin Çin’de değil de Hindistan’da olduğunu gösteriyor.

Atlas03

Şekil 3: Ekonomik karmaşıklık endeksine göre ülkelerin ekonomik büyüme fırsatları diagramı

Atatürk Zamanında Atılan Doğru Adımlar Ekonomimize Sağlam Temel Oldu

Şimdi bu çalışmanın ışığında biraz da ülkemizin geçmişine bakalım ve bugünkü bilginin ışığında geçmişte yapılanları değerlendirelim. Cumhuriyet ilan edildiğinde ülkemizdeki ekonomik karmaşıklık düzeyi pek fazla değildi. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan devletçi sanayileşme hareketinin bu noktadan bakıldığında ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz. Ancak bu alanda hızlı hareket edilip Şevket Süreyya Aydemir’in önermiş olduğu gibi Büyük Buhran’ı yaşayan ABD’den zor durumdaki şirketlerin çok ucuza sattıkları makine parklarını alıp Türkiye’ye getirmiş olsaydık, yeterli altyapı oluşmamış ve ekonomik karmaşıklık belirli bir düzeye ulaşmamış olduğundan bu işin belki de fazla bir faydası olmayacaktı. Yani ekonomiyi canlandırmak için Atatürk zamanında atılan o ilk adımlar yerinde ve doğruydu ancak koşarsak büyük ihtimalle düşerdik.

Atlas04

Şekil 4: Türkiye’nin 2008’deki ihracat uzayını gösteren harita, kalın siyah kareler Türkiye’nin karmaşıklık değeri 1’den büyük ürünlerini gösteriyor. Kare ve dairelerin büyüklükleri ise ihracatın o ürünün dünyadaki payına oranlanmış (Lejant için Şekil 1’e bakmalısınız)

Yakın Geçmiş

Yakın geçmişimize dönecek olursak ihracat içeriğinin artışına baktığımızda özellikle 1983-1988 periyodunda bir sıçrama ardından 1993’e kadar bir durgunluk görüyoruz. Yani birinci Özal Hükümeti zamanında yapılan işlerin ekonomideki karmaşıklığa büyük etkisi olurken daha sonraki 5 yıllık dönem kayıp yıllar olarak görünüyor. 1993-2003 yılları arasında belirli bir hızda sürekli yükselen bir grafik var. Ancak asıl büyük artış 2003’den sonra oluyor. Yalnız bu sonucu incelerken dikkatli olmalıyız.

Aslında başka birçok ülkeye baktığımızda da 2003’den sonra ekonomilerindeki karmaşıklığın arttığını gözlemliyoruz. Yani bu Türkiye’ye özgü bir durum gibi görünmüyor. Belki de Türkiye’nin küresel sermayeye daha açık hale gelmesi ve küresel sermayenin bir takım ekonomik fırsatları değerlendirmek için kendisine farklı ülkeler aramasının bir sonucu olarak Türkiye ekonomisinde de ihracat kalemleri çeşidinde ciddi bir artış oldu. Zaten bundan sonra da Türkiye’nin küresel sermaye için cazibe merkezi olacağı görülüyor.

Nükleer Santraller

Gerçekten de giderek büyüyen savunma sanayimiz yeni ürünlere odaklanıyor. Özellikle savunma sanayinde insansız uçan araçlar, güdümlü füzeler ve karmaşık elektronik sistemler gibi daha çok bilgi gerektiren ürünlere yöneliyoruz. Bir zamanlar ihracat yapması hayal gibi görünen otomotiv sanayimiz ihracatın lokomotifi olmuş durumda. Çoğu kişi İstinye Park’a gider gelir, ama onun karşısında İTÜ’de araştırma amaçlı çalışır halde nükleer santral olduğunu bilmez. Ülkemizde kurulacak yeni nükleer santraller sayesinde Türkiye nükleer enerji konusunda da bilgi birikimini arttıracaktır. Bütün bunlar zaman içinde ekonomimizdeki karmaşıklığın artışını ve ekonomimizin de büyümesini sağlayacaktır.

Atlas05

Şekil 5: Türkiye’nin ihracat ettiği ürünlerin içeriğinin zaman içinde değişimi

Yalnız ekonomik büyüme ile kalkınmayı birbirine karıştırmamak lazım. Büyüme olmadan kalkınma olmayacaktır ancak büyüme her zaman hemen kalkınmaya dönüşmüyor. Kalkınma kişi başına düşen milli gelirin artmasından başka ekonomideki yapısal değişim, sosyal, kültürel ve politik değişimleri de içermektedir. Elbette asıl amaç kalkınma olmalı ancak bu yazıda kalkınmadan değil ekonomik büyümeden bahsettim, çünkü incelediğim araştırma da ekonomik büyüme üzerineydi. Bu atlas bize kalkınmak için hangi yola gitmemiz gerektiğini göstermiyor. Ancak ekonomik büyüme için, dünya ekonomilerinin geleceğini tahmin etmek için daha önce farkında olmadığımız yerleri bize gösteriyor. Hala çok bilinmeyenle karşı karşıyayız ama artık bu topraklar için elimizde kabaca da olsa bir harita var.

Tunç Şatıroğlu

Borsada Avcı-Toplayıcı Psikolojisi, Tunç Şatıroğlu

Parayı Yok Etmek İçin Bir Yolculuk, Bolşevik İhtilali ve Tekelci Kapitalistler, Tunç Şatıroğlu

Parayı Kontrol Etmek İçin Bir Yolculuk: Fed’in Kuruluşu, Tunç Şatıroğlu