Ana Sayfa Kanal Finans'ta Öne Çıkanlar Parayı Kontro...

Parayı Kontrol Etmek İçin Bir Yolculuk: Fed’in Kuruluşu

Fed-02-siyah-beyaz

Yıllarca halktan gizlenen bir buluşma ve tüm dünyayı etkileyen kararlara imza atan bir kurum:

Tunç Şatıroğlu’nun kaleminden “Amerikan Merkez Bankası, Fed, Nasıl Kuruldu?”

Fed açık arayla dünyadaki en önemli merkez bankası olup Fed başkanının konuşmaları ekonomiyi takip eden herkesin ilgi odağıdır. Öyle ki, dünyanın dört bir yanında uzmanlar Fed başkanının konuşmasındaki satır aralarını okumaya ve daha önce açıklanan verilere bakarak Fed’in ne gibi bir açıklama yapacağı konusunda tahmin yürütmeye çalışırlar. Hal böyle olunca da spekülasyonların, hüsnükuruntuların ve komplo teorilerinin sonu gelmiyor.

Bunların başında da bu yıl ABD’de başkanlık seçimleri olduğu için Fed’in başkanı desteklemek amacıyla parasal genişlemeye gideceği beklentisi bulunuyor. Parasal genişleme varlık fiyatlarında ve öncelikle de menkul kıymet değerlerinde artışa neden olduğundan spekülatörler piyasada buna göre pozisyon alarak varlıklarını arttırmayı ümit ediyorlar. Tabi o zaman da insan şu soruları soruyor: Fed neden Obama’yı desteklesin? ABD’nin başkanı Fed’e emir verebilir mi? Bir başka deyişle Fed hükümetin emrinde midir? Fed ne iş yapar?

Fed dediğimiz aslında Federal Reserve System için kullanılan bir kısaltmadır. Federal kelimesi bunun bir devlet kurumu olduğuna işaret ediyor gibi görünüyor. Rezerv kısmına baktığımızda da acil durumlar için bir kenarda tutulan yedek para aklımıza geliyor. Federal Reserve System ABD’nin merkez bankasıdır ama aslında adında banka kelimesi geçmiyor. Neden banka değil de sistem deniyor?

Çünkü 1910 yılında ilgili yasa tasarısının ana hatları hazırlanırken Paul Moritz Warburg, özellikle merkez bankası tanımından kaçınmak için Federal Reserve System ismi üzerinde karar kılmıştır. Böylelikle tasarı mecliste görüşüldüğünde halk bunun bir merkez bankası olmadığını ve bir devlet kurumu olduğunu düşünecekti. Oysa Fed ne bir devlet kurumudur ne de bir kenarda zor durumlar için para rezervi bulundurur. ABD’deki para arzını kontrol ederek bütün ABD ekonomisini egemenliği altında tuttuğu gibi ve dünya ekonomisini de ciddi bir şekilde etkilemektedir. Sahibi tümüyle özel şirketler ve bankalardan oluşmaktadır.

20. Yüzyıl’ın başlarında iki tane çok önemli tren ve deniz yolculuğu yapılmıştır. Birinci yolculuğa dünyadaki parayı kontrol etmek diğerine de parayı yok etmek için çıkılmıştır. Ben bu yazımda 1910’da gerçekleşen parayı kontrol etme amaçlı olan tren ve deniz yolculuğuna değineceğim.

Parayı Kontrol Etmek için Bir Tren ve Deniz Yolculuğu

1907’de Wall Street’te başlayan panik ve devamında halkın bankalara hücum etmesiyle büyüyen kriz sırasında bankalar iflas noktasına gelmişti ve borç alabilecekleri bir merkez bankası da bulunmuyordu. Kriz, J.P. Morgan’ın önderliğindeki bankerlerin ve ABD Hazinesi’nin müdahalesi ile güçlükle kontrol altına alınabilmişti. Kriz sırasında J.P. Morgan bazı şirketlere destek olup bazılarına olmazken kimin batıp kimin kalacağına karar veriyordu. 1907 krizi üzerine 1908’de ülkenin mali sistemini daha kararlı kılmak için Senatör Nelson Aldrich yönetiminde bir ulusal para komitesi kuruldu.

Senatör Aldrich iki yıllık bir Avrupa gezisinden döndükten sonra büyük bir gizlilik içinde ABD’nin en önemli bankacıları ve ABD Hazine Bakanı Yardımcısı ile bir araya geldi. 22 Kasım 1910’da bu grup gizlice New Jersey, Hoboken tren istasyonunda buluştu. Aralarında Almanya’dan göç etmiş bulunan Paul Warburg da bulunuyordu. Warburg, büyük dedesi tarafından kurulmuş olan M.M. Warburg şirketinin sahiplerinden olduğu gibi zamanındaki en büyük yatırım bankalarından biri olan Kuhn & Loeb şirketinin kurucularından Salomon Loeb’in kızı Nina ile evlenmiş ve New York’a yerleşerek Kuhn & Loeb’e de ortak olmuştu.

Paul_Warburg_02Hoboken’da özel bir vagona binen grup, bütün perdeleri kapatıp vagonunun kapılarını kilitledikten sonra istasyonda nereye gittiklerini öğrenmeye çalışan gazetecileri merak içinde bırakarak bilinmeyen bir yere doğru hareket etti. Yaklaşık 1600 km ötedeki fazla trenin uğramadığı Georgia Brunswick istasyonuna gelen gruptakiler buradan bir gemiye binerek Jekyll Adası’na geldiler.

Jeykll Adası birkaç yıl önce J.P. Morgan önderliğindeki zenginler tarafından satın alınmış ve adaya avlanmak için yaban domuzu, sülün gibi hayvanlar getirilmişti. Başlangıçta kendilerine Jekyll Adası Av Kulübü adını veren gruptakiler, av partileri düzenlemek amacıyla bir kulüp binası yaptırmışlardı. Daha sonra kışı geçirmek isteyenlerden bazıları da adada malikâneler yaptırdılar. 1931’de New York Times’ta yayınlanan bir yazıya göre Jekyll Adası Av Kulübü üyeleri dünyadaki servetin altıda birini kontrol ediyorlardı ve üyelik ancak miras yoluyla elde edilebiliyordu.

Bu yolculuk yıllarca halktan gizli tutuldu…

Ancak 6 yıl sonra ileride Forbes dergisinin kurucusu olacak olan Bertie Charles Forbes tarafından Hoboken’dan hareket eden grubun gizlice Jekyll Adası’na geldiği ve burada Paul Warburg önderliğinde bir merkez bankası kurulması için gerekli yasanın ana hatlarının belirlendiği yazıldı. 1930 yılına kadar da Forbes’un yazısından başka konu hakkında bir yayın yapılmadı. Forbes’un yazdıkları, Senatör Aldrich’in biyografisi ve Warburg’un kendi açıkladıklarından anlaşıldığı kadarıyla olaylar şu şekilde gerçekleşti:

Öncelikle adada kaldıkları iki haftalık süre içinde gruptakiler soyadlarını kullanmaktan kaçınarak sadece isimlerini kullandılar. Kulüp binasında çalışanlara iki haftalık izin verilmiş ve dışarıdan yeni çalışanlar getirilmişti. O nedenle daha sonra bu insanlara kulüpte kimin kaldığı sorulsa bile bunu söyleyebilecek durumda değillerdi.

jekyllisland1Sentör Aldrich’in planına göre grup hayatta bir defa bir araya gelecek, adaya kapanacak ve yasa tasarısının ana hatlarını oluşturacaktı. İleride tekrar buluşup bazı değişiklikler yapmak mümkün olmayacaktı. Buna göre Warburg planın ana hatlarını belirleyecekti ve sonra grup bunun üstünden geçecekti. Diğer bankacılar da (bunların J.P. Morgan’ın idaresindeki şirketlerde yönetici veya ortak olduklarını söylemek yanlış olmaz) kendi çıkarlarına uygun gördükleri ekleri yapacaklardı. Son olarak Senatör Nelson Aldrich gereken düzeltmeleri yaparak taslağı mecliste kabul edilebilir bir tasarı şekline sokacaktı.

Senatör Aldrich bankacılık hisselerinden çok para kazanmış olmasından başka konu hakkında bilgili biri değildi. Paul Warburg ise tam tersine derine bir bankacılık bilgisine sahip olduğu gibi köklü bir bankacı aileden geliyordu. Burada Warburg ailesinin köklerinin 1500 yılında Venedik’te Ansel del Banco adıyla bankerlik yapan Aşer Meşulam’a kadar uzandığını da söylemeden geçmeyelim. Del Banco ailesi daha sonra bugün Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde bulunan Warburg kentine göç etmiş ve soyadlarını Warburg olarak değiştirmiştir.

Paul Warburg’un bankacılıkla ilgili sorulan her soruya birkaç cümleyle değil bir dersle cevap vermesi ve koyu Alman aksanı diğerlerini geriyordu. Dominant bir insan olan Senatör Aldrich çalışmaların sürmesi için bastırıyordu. Henry P. Davison’ın arabuluculuk etmesiyle çalışmalar güçlükle devam edebiliyordu.

Nelson_W__AldrichWarburg’un yaptığı plana göre öncelikle merkez bankası ismi kullanılmayacaktı. 1910 yılında ABD’de bir merkez bankası yoktu. Daha önce iki tane merkez bankası kurulmuştu ancak sonuncusunun varlığı 1836 yılında sona ermişti. Merkez bankası konusu ABD’nin kurulduğu ilk yıllarda gündeme gelmiş, Alexander Hamilton’ın çabalarıyla kurulan merkez bankası First Bank of the United States büyük tartışmalara sebep olmuştu. Özellikle daha sonra başkan olan Thomas Jefferson, Hamilton’a muhalefetin başını çekmiştir. Hatta Jefferson bir mektubunda şöyle yazmıştır: “İçtenlikle inanıyorum ki bankacılık yapan kurumlar düzenli ordulardan daha tehlikelidir ve fonlama adı altında gelecek nesiller tarafından ödenmek üzere borçlanmak, istikbali büyük boyutta dolandırmaktır.”

Madem ülkenin yararı için bir yasa tasarısı hazırlanıyordu neden bu buluşma bu kadar gizli tutuldu? Neden ülkenin önde gelen bankacıları, hazine bakanlığı ve senatörler bir araya gelip Washington D.C.’de konuyu görüşmediler?

1907 krizinde birçok insan tasarruflarını kaybetmişti. Üstelik krize birkaç bankerin açgözlülüğünün neden olduğu düşüncesi halk arasında kabul gördüğünden zaten popüler olmayan merkez bankası tanımı kullanılamayacağı gibi yasa tasarısının bankerler tarafından hazırlandığının bilinmesi de tasarının yasalaşmasına engel olacaktı. Warburg, bütün planını halkın tasarının bir merkez bankası olduğunu anlayamaması üzerine kurmuştu. Buna göre sistemin dört rezerv bankası olacaktı. Daha sonra yasada bu sayı 12 bankaya çıkartıldı. Her bankada bir miktar rezerv bulunacak ve kriz anında bunlar devreye alınacaktı. Warburg herşeyi o kadar iyi düşünmüştü ki bankacılığı iyi bilenlerin haricinde kimsenin bunun bir merkez bankası olduğunu anlaması mümkün değildi.

Senatör Aldrich bu sistemin meclis tarafından kontrol edilmesini, devletin yönetim kurulunda temsil edilmesini istiyordu. Bununla beraber yöneticilerinin büyük çoğunluğunun meclis tarafından atanmasını ancak meclisin bu kişilerin seçimine karışmamasını istiyordu. Zira tecrübeleri sayesinde meclisin bankerlerin çıkarlarına karşı düşmanca davranacaklarının farkındaydı. Ayrıca ABD’nin batısı ve güneyinden gelen temsilcilerin de seçmenlerini doğu bankerlerine karşı koruyor gibi görünmek için neler yapabileceklerini de iyi biliyordu. Warburg, merkez bankası başkanlarının seçimlerini ABD başkanı tarafından onaylanması şartına bağlamayı önerdi.

Senatör Aldrich taslağı alıp tasarıya dönüştürerek meclise getirdi. Tasarı 22 Aralık 1913’te oylanarak yasalaştı. İlginç bir şekilde tasarının oylanması 24 Aralık noel tatilinden iki gün önceye rastlamıştır. 1914’te yasanın başkan tarafından onaylanmasıyla birlikte Federal Reserve System kurulmuş oldu.

Aradan yıllar geçtikten sonra bile görüşmenin ayrıntılar açıklanmadı.

Warburg daha sonra 1930’da Federal Reserve System, Its Origin and Growth adı altında 1750 sayfalık bir kitap yazdı. Kitabın hiçbir yerinde Jekyll Adası’nın adı geçmemektedir. Warburg “Aradan 18 yıl geçmiş olmasına rağmen Senatör Aldrich’in bize gizlilik sözü verdirmesi nedeniyle bu çok ilginç konferansın ayrıntılarını açıklayacak kadar özgür hissetmiyorum.”, diye yazmıştır.

Günümüzde Fed

Fed’in 12 rezerv bankası birer şirkettir ve hisselerinin tamamı bankaların elindedir.

Devletin hiç hissesi yoktur. Fed sisteminin bir parçası olması için bir banka Fed hissedarı olmak zorundadır. Bu hisseler satılamaz, devredilemez ve borç almak amacıyla teminat olarak gösterilemez. Yine yasaya göre hisseler yıllık %6 temettü ödemek zorundadır. Fed, temettü dağıttıktan sonraki karını hazineye devreder.

2010 yılında Fed kuruluşunu kutlamak üzere tekrar Jekyll Adası’na döndü. Burada Fed’in kuruluşu, tarihi ve geleceği konusunda bir konferans düzenlendi. Açılış konuşmasında yıllarca Fed başkanlığı görevini yapmış olan Paul Volcker Fed’in itbarı üzerinde durdu. Fed yöneticileri için en önemli şey Fed’in itibarıdır. Fed’in itibarı yüksek olduğu sürece ABD dolarına da itibar sürer ve Fed’in uygulamalarından olumlu sonuç alması mümkün olabilir. Fed’in itibarı da krizleri yönetmedeki başarısıyla ölçülür.

Fed yöneticilerinin başkanı yeniden seçtirmek veya siyasilerin politikalarına uyum göstermek gibi bir kaygıları yoktur. Her şeyden önce Fed’in itibarını düşünmek zorundadırlar. Bir panik yaşanır ve herkes çare için Fed’e bakarken Fed’in piyasalara müdahale ederek para vermesi uzun vadede işe yaramayacak gibi görünse de yapılması gereken bir hamledir. Bir şeyler yapıyor gibi görünmeleri ve piyasaya güven vermeleri gereklidir ki panik olmasın, kredi akışı durmasın. Aksi takdirde kredi akışı durduğunda tüm ekonomi çökme noktasına gelecektir.

Olaya bu açıdan baktığımızda şartlar değişmediği sürece Fed’in daha fazla bir şey yapmasını beklememeliyiz. Ancak bir panik durumunda Fed devreye yeni para arzı ile girecek ve itibarını korumaya çalışacaktır.

Tabi bunlar günümüzde söylenenler ve yöneticilerin açıklamalarından çıkarabileceğimiz sonuçlar. Ancak Jekyll Adası’ndaki o toplantıda nelerin konuşulduğu ve Fed’in ne amaçla kurulduğunu tam olarak bilsek daha farklı şeyler düşünebilirdik. Paul Warburg 24 Ocak 1932’de sırlarıyla birlikte öldüğünden toplantıda konuşulanlar üzerinde ancak spekülasyon yapabiliyoruz. Ancak bankerlerin sistemi tasarlarken ekonomiden çok kendi çıkarlarını kolladıklarını düşünmek çok yanlış olmasa gerek.

Her Kriz Şirketler için Tehlikeler Getirse de Büyük Şirketler için Fırsatları da Beraberinde Getirmektedir.

Kriz sırasında varlık değerlerinin erimesi sırasında aslında o varlıklar kaybolmuyor sadece el değiştiriyorlar. Krizler büyüklerin daha da büyümesine yardımcı olabiliyor. Örneğin Bear Stearns kriz sırasında J.P. Morgan tarafından satın alındı. Lehman Brothers’ın ABD operasyonları Barclays, Avrupa operasyonları da Nomura tarafından satın alındı. Büyükler daha da büyümüş oldu.

Şimdi yeni bir kriz ortaya çıksa ve Lehman Brothers benzeri bir durum yaşanacak olsa inancım odur ki birilerinin batmasına izin verilecektir. Daha sonra gerek Hazine Bakanlığı gerekse Fed devreye girecek ve duruma el koyacaktır. Ben böyle bir panik yaşanmadan hareket etmelerini beklemiyorum. Sanki krizin geleceğini, bur mortgage işlerinin çığırından çıktığını görmüyorlar mıydı? Neden daha önce bir tedbir almayı düşünmediler? 8 Mart 1929’da Warburg da krizin geldiğini görmüş ve krizin Ekim ayında olacağını yazmıştı. 24 Ekim 1929’da büyük çöküş başlamıştı. Bu işlerin içindekiler aslında krizlerin ne zaman patlak vereceğini önceden kestirebilirler.

Herkes krize kadar para kazanıyor. Krizde hep birlikte batma noktasına geliniyor. O zaman tıpkı 1907’de J.P. Morgan’ın yaptığı gibi kimin batıp kimin kalacağına karar veriliyor ve bu sayede büyükler daha da büyüyor. Yalnız büyüyen bir şey daha var. 1910 yılında ABD’nin borcunun GSYİH’ya oranı %8 idi. Bugün bu oran %100’ün üzerine çıkmıştır. Fed bence gelecek krizi de bir şekilde atlatacaktır ancak daha sonraki krizde belki de Fed de işlerin bu şekilde devam edemeyeceğini görecektir. O zaman ABD ekonomide yeni bir sayfa açmak durumunda kalacak ve küresel ekonomide yeni bir dönem başlayacaktır.

20. Yüzyıl’ın başlarında parayı kontrol etmek için yolculuğa çıkanlar başarılı oldular ve yüzyıldır işler planlandığı gibi gidiyor. Parayı yok etmek için yolculuğa çıkanlar başlangıçta başarılı gibi görünseler parayı kontrol edenlere yenildiler. 21. Yüzyıl’da bu konuda yeni yolculuklar yapılmasını bekliyorum. Ancak bunun nasıl bir şey olacağı konusunda fikir yürütebilmek için parayı yok etmek için yapılan yolculuğa bakmalı ve onun sonuçlarını iyi değerlendirmeliyiz. Bu konuya gelecek yazımda değineceğim.

Tunç Şatıroğlu

Tunç Şatıroğlu’nun “Parayı Yok etmek için Bir Yolculuk” yazısı için buraya tıklayabilirsiniz.