Ana Sayfa Yazarlar Kerem Alkin Prof. Dr. Ker...

Prof. Dr. Kerem Alkin: Siyasi İstikrarın Arkasında Durmalıyız

21. yüzyıl, haberleşme teknolojisi ve medya imkanları açısından bireysel karar alma süreçlerinin güçlendiği, bilhassa siyaset alanında kütlesel karar süreçlerinin geride kaldığı bir döneme işaret ediyor. Bu nedenle, bir ülkedeki seçmenlerin her birini tek tek savunduğunuz siyasi görüş doğrultusunda ikna etmeniz gereken dinamik bir süreçten geçiyoruz. Örnek mi; İngiltere için Avrupa Birliği’nin dahi geleceğini etkileyecek ölçüde tarihi bir karar olan ‘Brexit’ referandumu da yüzde 51.9 ‘ayrılma’ kararı ile sonuçlandı. Ne acıdır ki, Türkiye’nin Avrupa’nın geleceği için ne kadar önemli bir ülke olduğu gerçeğini ve ufkunu kaybetmiş kimi Avrupalı siyasetçilerin, kurumların ve medyanın Türkiye karşıtı çalışmaları referandumun meşruiyetine gölge düşürmek için çırpınanların ‘değirmenine’ adeta ‘su’ taşıyor.

ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI

Mutlak çoğunluk ile alınan kararlar sonrasında, bu kararın ülkenin geleceği için sağlayacağı fırsat ve imkanlara yönelik olarak ise demokratik kültüre bağlı olarak, ortak çalışma ortamının oluşturulması gerekir. Türk iş dünyasının ve ekonomi çevrelerinin işlerine odaklanmalarını sağlayacak bir referandum sonucu net olarak karşımızdayken, referanduma yönelik tartışmaların alevlendirilmesi, 16 Nisan Referandumu ile ‘küresel hareket’ine başlamış olan Türkiye’nin, ekonomik kazanımlarını hızla artıracak bir sürece girmesini engellemeye yönelik açık bir saldırı olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye ekonomisindeki 15 yıllık ‘sessiz devrim’in kalesi konumundaki, Türk sanayisinin yükselen marka şehirleri Kocaeli, Bursa, Konya, Kayseri, Gaziantep, Sakarya, Bolu, Düzce ve Malatya’da evet oylarının öne çıkışı, bu şehirlerin dinamizminin sandığa yansıma performansı, İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya gibi hizmet sektörü ağırlıklı şehirlerdeki sandık tablosu, imalat sanayi ve tarım sektörü bazlı kalkınmanın önemini ve hizmetler sektöründeki sıkıntılara yönelik tedbirlerin de gözden geçirilmesini öne çıkarıyor. Şimdi ekonomiye, yeni bir büyüme modeline, özel sektör yatırımlarını canlandıracak tedbirlere odaklanma zamanı.

TEŞVİK PAKETLERİNDE İYİLEŞTİRİCİ ADIMLAR

Ekonomi çevreleri, referandum sonucunun sağladığı siyasi istikrara bağlı olarak, çarkları hızlandıracak süreçleri hızla değerlendirmeye başladılar.

17 Nisan sabahından itibaren, bir yandan 18 maddelik Anayasa değişikliğinin gerektirdiği uyum yasaları ve reformlara yönelik gündem takip edilirken, bir yandan da Hükümet’in reel sektörü ve piyasaları desteklemek amacıyla hayata geçirdiği paketlerin pozitif etkisinin hissedilmesine yönelik adımlar da hızlandırılacak. Bu çerçevede kısa, orta ve uzun vadede atılacak adımlar hızla değerlendirilirken, bilhassa Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) yeniden yapılandırılması sonrasında, reel sektöre sağladığı 130 milyar TL’ye yakın kredi imkanının, mart ayından itibaren mal ve hizmet piyasalarını canlandırıcı etkisi de not alınmış durumda.

Bu noktada, 2017 yılının bütünü için özel sektör yatırımlarını canlandırıcı ve net ihracatın büyümeye katkısını hızlandırıcı tedbirler öncelikli gündem maddesi olarak gözlemleniyor. Bu doğrultuda, teşvik paketlerine yönelik iyileştirici adımlar hızla ele alınırken, Eximbank imkanlarının güçlendirilmesi ve ihracatçı kesiminin KGF imkanlarından yararlandırılmasına yönelik çalışmalar da yoğunlaştırılacak. Esasen, 18 maddelik Anayasa paketinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte Türkiye’ye sağlayacağı zihniyet değişimi, Türkiye ekonomisinin kritik önemdeki sektörlerine yönelik hukuki mevzuatın, regülasyonların hızla gözden geçirilmesini sağlayacak bir sürecin de önünü açıyor.

BÜYÜMENİN LOKOMOTİFİ DİJİTALLEŞME

‘İyi yönetişim’ ilkeleri doğrultusunda, 17 Nisan sabahından itibaren, Türkiye’nin küresel rekabetteki konumunu güçlendirici bir siyasi karar alma süreç değişimine ve ekonomi alanında kamu-özel sektör işbirliğine dayalı yepyeni bir bakış açısına doğru yelken açmış durumdayız. Bu tarihi zihinsel dönüşümün ve iş yapma ve yönetişim model değişikliğinin bütünü ‘dijitalleşme’ sürecinden geçiyor. Türkiye’de, bilhassa KOBİ’lerin dijitalleşme oranı halen yüzde 5’leri zor buluyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte hızlanacak reform süreci, Türkiye’nin ‘dijitalleşme dönüşümü’ne de ivme kazandıracak. 2023’de KOBİ’lerin yüzde 60’ının tam manasıyla dijitalleştiği bir Türkiye, ihracat katma değerini de 1.5 dolardan 3 dolara taşımış olacak. 17 Nisan Türkiye’nin ‘dijitalleşme süreci’nin de miladı olacak.

Kaynak: İTOHABER

https://www.itohaber.com/koseyazisi/205935/siyasi_istikrarin_arkasinda_durmaliyiz.html