Ana Sayfa Tunç Şatıroğlu Yazılar Tunç Şatıroğl...

Tunç Şatıroğlu: İstanbul Finans Merkezi Önündeki Yetişmiş Personel ve Vergi Engelleri

istanbul-05

Geçen yazımda İstanbul’un küresel bir finans merkezi olabilmesi önünde en önemli engelin uzman insan kaynağı olduğundan bahsetmiştim. Piyasanın gelişmesi için daha çok şirketin halka açılması ve hisselerinin borsada işlem görmesi gerekmektedir. Bu durumda daha çok hisseyi incelemek için daha fazla araştırma uzmanı gerekecektir. Sektörel uzmanlığa da ihtiyaç duyulacağından araştırma uzmanlarının da belirli sektörlerde uzmanlaşmış daha yetkin kişiler olması istenecektir. Ancak mevcut durumda bile aracı kurumlarda araştırma bölümlerinde çalışan az sayıda uzman, küresel ölçekte uzmanlaşma için yeterli değildir. Geçen yazımda belirttiğim gibi istihdam edilen araştırmacı sayış 248’dir.

Bu alanda daha çok yetişmiş uzmana ihtiyaç vardır fakat genelde şirketlerin üst düzey yöneticileri araştırmaya bir “maliyet merkezi” olarak bakmakta ve bu alana mümkün olan en az yatırımı yapmayı tercih etmektedirler. Türkiye’de araştırmacı olabilecek kapasitede yetişmiş insan eksikliği yoktur. Bu kadar çok üniversitenin, bu kadar çok yurt dışında yüksek öğrenim gören kişinin yaşadığı Türkiye’de yetişmiş insan yok demek ancak yüzeysel bir yaklaşımla mümkündür. Türkiye’de araştırmacı olan veya olabilecek kapasitede yetişmiş insan vardır ama aracı kurumlarda istihdam edilen araştırmacıların sayısı düşüktür. Yoksa yaklaşık 100 kadar aracı kurumun ortalama üç araştırmacı daha istihdam etmesi durumunda araştırmacı sayısı iki katından fazlaya çıkabilir. Genelde bu konu gündeme geldiğinde kurumların üst düzey yöneticileri fazla bir para kazanmadıklarını, araştırma için bütçe ayıramadıklarını, ayırsalar da araştırmacıları uzman personel olarak örneğin bir pazarlamacıya göre daha yüksek ücretle istihdam edemediklerini ifade etmektedirler. Bu bakış açısına sahip olmayan, araştırmaya ve araştırmacılara daha çok önem veren üst düzey yöneticiler de vardır ancak sektördeki sayıları pek azdır.

Araştırma bölümleri dışında uzman personelin istihdam edildiği diğer bir bölüm ise kurumsal finanstır. Halka arzları ve şirket birleşmelerini gerçekleştirecek olan kurumsal finans bölümlerinde toplam 195 kişi çalışmaktadır. Bu kişilerin ne kadarının hala açılacak bir şirketin pazarlamasını, yabancı kurumsal yatırımcılara ve uluslararası standartlarda yapabilecek düzeyde olduklarını bilmiyoruz. Ancak araştırma uzmanlarına göre daha az sayıda olduklarını öğrenmek şaşırtıcı olmayacaktır.

Belki de en çok sıkıntısını çektiğimiz konunun vergi ve ilgili mevzuat olduğunu görmemiz gerekiyor. Vergi alanında yatırımlara etki eden en önemli unsur vergilerin rekabetçi olmasıdır. Vergi oranlarımızı rekabetçilik açısından incelediğimizde ilk bakışta Türkiye’nin iyi bir yerde olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda Tax Foundation tarafında yapılan çalışmaya göre Türkiye vergi alanında rekabetçi bir ülkedir diyebiliriz. Tax Foundation (Vergi Vakfı) ABD’de kurulmuş ve 1937’den beri faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşudur. Bu kuruluşun OECD ülkelerini kapsayan 2014 yılına ait vergi rekabetçiliği endeksi çalışmasına göre Türkiye 34 ülke içinde dokuzuncu sırada bulunmaktadır. Aşağıda listenin tamamını görebilirsiniz: 

Vergi Rekabetçiliği Endeksi 2014

  Ülke Genel Puan Genel Sıralama Kurumlar Vergisi Tüketim Vergisi Emlak Vergisi Gelir Vergisi Uluslararası Vergi Kuralları
1 Estonya 100.0 1 1 9 1 2 11
2 Yeni Zelanda 87.8 2 22 6 3 1 21
3 İsviçre 82.2 3 7 1 32 5 9
4 İsveç 79.8 4 3 12 6 21 7
5 Avustralya 78.2 5 24 8 4 8 22
6 Lüksemburg 77.1 6 31 4 17 16 2
7 Hollanda 76.6 7 18 11 21 6 1
8 Slovakya 74.2 8 16 32 2 7 6
9 Türkiye 70.3 9 10 26 8 4 19
10 Slovenya 69.8 10 4 25 16 11 13
11 Finlandiya 67.4 11 9 15 9 23 18
12 Avusturya 67.2 12 17 22 18 22 4
13 Norveç 66.7 13 20 23 14 13 12
14 Güney Kore 66.4 14 13 3 24 10 30
15 İrlanda 65.7 15 2 24 7 20 26
16 Çek Cumhuriyeti 64.4 16 6 28 10 12 24
17 Danimarka 63.7 17 14 14 11 28 20
18 Macaristan 63.6 18 11 33 20 17 3
19 Meksika 63.2 19 32 21 5 3 32
20 Almanya 62.7 20 25 13 15 32 10
21 Birleşik Krallık 62.2 21 21 19 29 18 5
22 Belçika 59.6 22 28 29 22 9 8
23 Kanada 59.0 23 19 7 23 24 27
24 İzlanda 57.2 24 12 16 28 29 16
25 Japonya 54.5 25 34 2 26 25 25
26 Polonya 53.8 26 8 34 27 15 23
27 Yunanistan 53.4 27 15 27 25 14 28
28 İsrail 53.1 28 26 10 12 27 31
29 Şili 51.0 29 5 30 13 19 33
30 İspanya 50.8 30 27 18 30 31 14
31 İtalya 47.1 31 23 20 33 33 15
32 ABD 44.3 32 33 5 31 26 34
33 Portekiz 42.9 33 29 31 19 30 29
34 Fransa 38.9 34 30 17 34 34 17

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kurumlar vergisi oranlarına bakıldığında Türkiye’nin onuncu sırada olması da rekabetçilik açısından önemlidir. Japonya ve ABD kurumlar vergisinde rekabetçilik konusunda son sıraları paylaşırken, Fransa genel olarak en az rekabetçi ülkedir. En rekabetçi ülkeler Estonya, Yeni Zelanda ve İsviçre olurken daha rekabetçi bir vergi rejimi bulunan ülkelerdeki yatırım imkânlarını da hesaba katacak olursak Türkiye’nin dokuzuncu pozisyon ile iyi bir konumlandığını görüyoruz.

Türkiye’nin en az rekabetçi olduğu kategori tüketim vergisi alanıdır. Katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi gibi vergiler bu kategori altında değerlendirilmektedir. 34 OECD üyesi ülke arasında Türkiye 24. sırada bulunmaktadır. Aslında sadece tüketim vergisi oranlarına bakacak olursak Türkiye’nin sıralamada onuncu olduğunu ve iyi bir yerde bulunduğunu görüyoruz. Ancak ayrıntılara indiğimizde vergi ile ilgili belgelerin hazırlanması ve mevzuata uyum için harcanan süreye de bakılarak hesaplanan karmaşıklık endeksine göre Türkiye’nin karmaşıklıkta 34 ülke içinde 28. sırada yer aldığını fark ediyoruz. Yani buradaki ana sorun vergilerin yüksek olması değil yürürlükteki mevzuatın karmaşık ve iş yapmayı güçleştirici olmasıdır.

Dünya Bankası’nın vergi beyannamelerinin hazırlanması ve ödeme yapılması hakkında hesapladığı bir endeks bulunuyor. Buna göre bir yıl içinde kurumlar vergisi, katma değer vergisi, gelir vergisi ve sosyal güvenlik katkılarına ait beyannamelerin hazırlanması ve vergilerin ödenmesi için gereken saat miktarı ölçülüyor. Türkiye bu alanda yılda 226 saat ile 106 sırada bulunuyor. 2010 yılından bu yana ise 226 saatlik sürede herhangi bir değişiklik bulunmuyor olması bu alanda ivedilikle iyileştirme yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Rusya’nın geçtiğimiz dört yıl içinde 320 saat olan vergi süresini yaklaşık olarak yarı yarıya azaltarak 168 saate indirmiş olması bizim için örnek olmalıdır.

İstanbul’un finans merkezleri içinde düşük puan almasına neden olan unsurlardan biri de iş yapma kolaylığıdır. Dünya Bankası’nın İş Yapma Kolaylığı Endeksine göre Türkiye 189 ekonomi içinde 55. sıradadır. 2006 verilerine göre Türkiye 93. sırada bulunuyordu. Hesaplama metodolojisindeki değişiklik ve Türkiye’nin diğer devletlere göre daha fazla iş yapmayı kolaylaştırıcı adım atmasıyla Türkiye sıralamada önemli oranda yükselmiştir. Bu da pek küçümsenecek bir başarı değildir. Ancak Ruanda gibi düşük gelir sınıfında bulunan bir ekonominin dahi 46 sırada ve Türkiye’nin 9 basamak üzerinde olması bu alanda yapılacak daha çok iş olduğunu göstermektedir. İş yapma kolaylığında ilk üçte Singapur, Yeni Zelanda ve Hong Kong bulunurken ABD 7. sıradadır.

Bu konu hakkında daha fazla ayrıntıyı “Türkiye’de İş Yapma Kolaylığı” adlı bilgi grafik çalışmamızda bulabilirsiniz.

Vergi konusunda asıl sorun vergilerin yüksek olması değil mevzuata uyumun getirdiği engellerdir. Bu konudaki en iyi örneklerden biri yabancı yatırımcıların foreks işlemlerinden elde ettikleri kazançların vergilendirmesini konusudur.

Tam mükellef gerçek kişiler foreks ya da kaldıraçlı işlemlerden kazanç elde ettikleri faaliyetlerini bir ticari organizasyon içerisinde devamlılık arz edecek şekilde yapmaları durumunda bu bir ticari faaliyet olarak değerlendirilmekte ve ilgili kazancın beyan yoluyla vergilendirilmesi gerekmektedir. Özet olarak bireysel bir yatırımcının ne beyanname vermesi ne de vergi ödemesi söz konusudur.

Ancak bu yatırımcı yabancı bir bireysel yatırımcıysa o zaman kendisine dar mükellef denmektedir. Bir kere dar mükellef olarak sınıflandırıldıktan sonra da artık kendisini karmaşık bir yapının içinde bulmaktadır. Buna göre yatırımcı bir gelir elde ederse bu kazancın elde edildikten itibaren 15 gün içinde kendisi ya da Türkiye’de çalıştığı aracı kurum tarafından beyanname ile beyan edilmesi ve beyan edilen verginin de aynı sürede ödenmesi gerekmektedir. Eğer yatırımcının ülkesiyle Türkiye Cumhuriyeti arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması mevcutsa bu anlaşmanın hükümleri de dikkate alınmalıdır. Beyannamenin hazırlanması, bunun için muhasebeci bulunması, damga vergisi ödenmesi gibi işlerin yapılması gerekmektedir. Yani özet olarak bu yatırımcıya adeta “Türkiye’deki bir kurumda hesap açıp işlem yapmaya kalkarsan pişman olursun” denmektedir. Yabancı yatırımcılar da bu nedenle Türkiye’de hesap açıp foreks işlemi yapmamaktadır.

Yabancı foreks yatırımcılarının dar mükellef kapsamından çıkartılması ve tam mükellef gerçek kişi olarak kabul edilmeleri durumunda devletin kaybı olmayacaktır zira zaten şu anda ortada vergilendirilebilecek bir kazanç yoktur. Ancak aracı kurumlar bu işten kazançlı çıkacaklar ve neticede daha çok kurumlar vergisi ödeyeceklerdir. Ayrıca daha çok çalışan istihdam etmek durumunda kalacaklar ve bu da devletin daha fazla vergi ve sosyal güvenlik geliri elde etmesine neden olacaktır. Kurumların kendilerini yurt dışında tanıtması ile dolaylı yoldan Türkiye’nin tanıtımı da yapılmış olacaktır.

ALB Menkul Değerler araştırma müdürü Yeliz Karabulut yabancı yatırımcılar için verginin kaldırılması durumunda özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan Türkiye’ye fonların gelebileceğini öngörmektedir. Karabulut, kısa vadede bu pazardan Türkiye’nin yüzde onluk bir pay elde etmesini ve beş milyar dolarlık bir girdi sağlanmasını tahmin etmektedir. Ayrıca Türk cumhuriyetlerinden de bu miktara ilave gelmesi mümkündür. Yeliz Karabulut’un konuyu ayrıntılı olarak anlattığı röportajı buradan izleyebilirsiniz.

 

Foreks-Piyasasinda-Sorunlar-Firsatlar

Bir sonraki yazımda İstanbul’un küresel bir finans merkezi olabilmesi için gerekli olan piyasaların derinleşmesi ve finans sektöründe uzmanlaşma konularına değineceğim.

Yazının ilk bölümü için: https://kanalfinans.com/editor/tunc-satiroglu-istanbul-uluslararasi-finans-merkezi-projesi-iddiali-bir-hedef-mi-yoksa-hayal-mi/